Arama

Ekoturizm (Ekolojik Turizm) Nedir? Ekoturizm Hakkında

Güncelleme: 5 Temmuz 2012 Gösterim: 30.761 Cevap: 3
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
2 Şubat 2008       Mesaj #1
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Ekoturizm çevreyi koruyan ve yerel halkın refahını gözeten, doğal alanlara karşı duyarlı bir seyahattir.

Sponsorlu Bağlantılar
Turizm pazarında, doğaya dayalı turizm olarak tarif edilen ekoturizm, sürdürülebilir kalkınma aracı olarak görülmektedir. Uluslararası Ekoturizm Topluluğu TIES (The International Ecotourism Society) ekoturizmi şöyle tarif etmektedir:

"Ekoturizm genellikle küçük gruplar halinde yapılır. Konaklama ve yeme içme türü hizmetler çoğunlukla yerel düzeydeki küçük ve orta ölçekli firmalar tarafından verilir."
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
2 Şubat 2008       Mesaj #2
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
TURİZMİN GELECEĞİ: EKOTURİZM


Sponsorlu Bağlantılar
Yard.Doç.Dr. Esin ÖZKAN YÜRİK

Ege Üniversitesi Çeşme Meslek Yüksekokulu
Dalyanköy/Çeşme/İZMİR

GİRİŞ


Ülkeler ekonomisinde oldukça önemli bir konuma sahip olan turizmin boyutları giderek daha da artmaktadır. Turizm sektöründe yapılan her türlü harcama, ekonomide bir hareketlilik, canlılık oluşturmakta ve ülke ekonomilerini değişik şekillerde etkilemektedir. Turizmin ülke ekonomisine sağladığı etkilerin düzeyi aynı zamanda turizm sektörünün gelişme düzeyini de göstermektedir.

Dünyadaki hızlı, ekonomik, siyasal ve teknolojik gelişmelere paralel olarak, turizm tüketim kalıplarında da son yıllarda önemli bir değişim gözlenmektedir. Zamanla daha da belirginleşen yeni tip turistlerin beklentileri, deniz-güneş-kum üçgeninin hakim olduğu alışılmış turizm merkezlerinden uzak, doğa ile iç içe, abartılı olmayan tesislerde iyi bir oda, iyi hizmet ve tüm bunların başında bozulmamış ve temiz bir çevrede aktif bir tatil olarak özetlenebilir.

Ülkemizin turizm potansiyelinin temel bileşenleri sahip olduğu doğal, kültürel ve tarihi değerlerdir. Bu değerler, uzun vadede korunabildikleri sürece uluslar arası turizm pazarındaki payımız hızla büyümeye devam edecektir. Bunun için özellikle turizm yörelerindeki arazi kullanma ve altyapı kararlarının gerek yerel, gerekse merkezi yönetimlerce doğru olarak verilmesi gereklidir. Altyapılarda kapasite üstü zorlamalar, doğal değerlerin yok olması tehlikesini de beraberinde getirecektir. Bu kararların verilmesi aşamasında turizmin en önemli görevinin doğal, kültürel ve tarihi değerlerin koruyarak kullanılması gerekliliğinin anlaşılmalıdır.


KAVRAM OLARAK EKOTURİZM


Ekoturizm kavramı, turizm çevre ilişkilerinin önem kazanması ve sürdürülebilirlik tartışmaları ile birlikte gündeme gelip popüler olmuş, son yıllarda sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Eko turizm doğa severler ve çevre duyarlılığı olan turistlerin hareketlerinden daha geniş kapsamlı bir konudur. Gerçekte bu olgu, çevresel, ekonomik ve sosyal ilişkiler bütünüdür. (www. turcev.org/mavi bayrak/ekoturizm)

Uluslar arası Doğa Koruma Birliği’nin tanımına göre ekoturizm, doğayı ve kültürel kaynakları anlayarak korumayı destekleyen, düşük ziyaretçi etkisi olan ve yerel halka sosyo-ekonomik fayda sağlayan, bozulmamış doğal alanlara çevresel açıdan sorumlu seyahat ve ziyarettir(Kurdoğlu, 2001, s: 4). Uluslar arası Ekoturizm Topluluğu TIES (The International Ecotourism Society); “ekoturizm, çevreyi koruyan ve yerel halkın refahını gözeten, doğal alanlara karşı duyarlı seyahattir” olarak tanımlamıştır.

Her iki tanıma da bakıldığında ekoturizm, doğal ve kültürel değerlerin korunarak turizme açılmasıdır.

Ekoturizm kavramında, yeşil turizm, alternatif turizm, doğa turizm, yabanıl turizm, macera turizmi, kültürel turizm gibi terimler kullanılmaktadır.

Ekoturizm, genellikle küçük gruplar halinde, ailelerin işlettiği küçük tesislerde, geleneksel mimarinin ve yerel kaynakların kullanımını hedef almaktadır. Ekoturizm amacına uygun gerçekleştirildiği taktirde, hassas ekosistemlerin korunması ve bu bölgelerin içersinde ve çevresinde yaşayan nüfusun sosyo-ekonomik gelişmesi için kaynak yaratabilen bir araçtır. Önemli ekoturizm potansiyeli olan dağlık ve ormanlık bölgelerdeki köylerde yaşayan halkın yoksulluğu göz önüne alındığında , ekoturizmin sosyal sınıflar arasındaki dengesizliği azaltabilecek bir etken olduğu anlaşılabilir (Altıparmak, 2002, s: 276).

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu 2002 yılını Uluslararası Eko Turizm Yılı ilan etmiş ve bu konuyla ilgili olarak Dünya Turizm Örgütünü görevlendirmiştir. Yine 1998 yılında Birleşmiş Milletlerin aldığı bir kararla 2002 yılı Uluslar arası Dağlar Yılı ilan edilmiştir

Dünya Turizm Örgütüne göre ekoturizmin bileşenleri,
-Biyolojik çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunması,
- Yerel halkın refahını gözetilmesi, turistlerin ve yerel halkın bilinçlendirilmesinin sağlanması,
- Küçük ölçekli işletmeler tarafından küçük turist gruplarına hizmet verilmesi,
- Turistlerin ve yerel halkın turizm endüstrisi hakkında sorumlu hareket etmesinin sağlanması,
-Geri dönüşü olmayan kaynakların en düşük düzeyde tüketilmesi,
-Turizm yönetimine yerel düzeyde katılımın önemsenmesi,
-İş fırsatlarının ve mülkiyetin yerel halk lehinde gelişmesinin gözetilmesi
Olarak tanımlanmaktadır.(UNWTO).

Yine Dünya Turizm Örgütüne göre ekoturizmin amacı;
-Turizmin doğal ve geleneksel çevreye verdiği tahribatın en alt düzeye indirilmesi,
-Turistlere ve yerel halka doğanın ve geleneksel sosyo-kültürel çevrenin korunmasına yönelik eğitim verilmesi,
-Turizmin yerel halkın ihtiyaçlarının karşılayan, yerel yönetim ve halkla işbirliği içinde gelişen sorumlu bir ticaret olarak özendirilmesinin sağlanması,
-Koruma kapsamındaki (doğal ve sosyo-kültürel) alanların yönetim için kaynak ayrılması,
-Turizmin negatif etkisinin en alt düzeye indirilmesi amacıyla sosyo-kültürel ve doğal çevreye yönelik uzun vadeli takip ve değerlendirme programlarının desteklenmesi
-Turizmin yerel halkın geçimine katkıda bulunmasını sağlayacak şekilde geliştirilmesinin temin,
-Turizmin gelişiminin yörenin sosyal ve çevresel kapasitesini artıracak şekilde gelişmesinin temini,
-Çevreyle uyumlu, doğal ve geleneksel sosyo-kültürel yaşamla iç içe geçen, yöresel bitki örtüsünü ve yaban hayatını koruyan turizmin alt yapı yatırımlarının gerçekleştirilmesidir.(www. world-tourism.org).


Ekoturizm kitle turizminin aksine, turizmi yıl içine yaymak, doğal çevreye yapılan baskıyı azaltmak, tahribatı düzeltmeye değil, önlemeye yönelik planlama ve uzun vadeli ekonomik çıkarı gözetmektedir. (Öztunalı-Kayır, 1998, s: 304)

Ekoturizm hareketinin olumlu sosyal ve çevresel etkisi olsa da, iyi planlanmadığı durumlarda, kitle turizmi kadar çevresel tahribata sebebiyet verebilmektedir. Bunun nedeni ekoturizm destinasyonlarının hassas ekosistemler olması ve bu bölgelerde yapılacak herhangi bir turizm hareketinin doğal kaynakların yok edilmesi, hatta çevresel kirliliğin yaratılmasına neden olabilmektedir.

Uluslar arası ekoturizm yılı çerçevesinde Dünya Turizm Örgütü tarafından Almanya, Kanada, İspanya, İtalya ve İngiltere’de yapılan araştırmalarda; ekoturizm pazarındaki turist profili 30-59 yaş arası, yüksek gelir sahibi ve yüksek eğitimli, gastronomi ve kültüre ilgi duyan kişiler olarak belirlenmiştir (www. turizm.gov.tr).

TÜRKİYE’DE EKOTURİZM


Dünyada artık keşfetmek amaçlı olarak yapılan eko turizm, son yıllarda ülkemizde de sık sık gündeme gelmekte, fakat sadece yayla turizmi olarak düşünülmektedir. Oysa bir bütün olarak ele alınması gereken eko turizm, sosyal ve kültürel faaliyetleri de içine alan, geniş alanlarda bir çok aktiviteyi kapsayan bir etkinliktir. Turizm Bakanlığı ekoturizmi; yayla turizmi, ornitoloji (kuş gözleme) turizmi, foto safari, akarsu sporları (kano-rafting) çiftlik turizmi, botanik (bitki inceleme) turizmi, bisiklet turları, atlı doğa yürüyüşü, kamp-karavan turizmi, mağara turizmi, dağ turizmi ve doğa yürüyüşü, botanik (bitki inceleme) gibi başlıklar altında değerlendirmektedir.

Ülkemizin, Akdeniz’deki en önemli turizm alanlarından birisi olduğu açıktır. Yaklaşık 8000 km. uzunluğundaki sahilleri, çeşitli uygarlıklardan kalan zengin tarihi ve kültürel mirasın yanı sıra iklimsel çeşitliliği nedeniyle olağan üstü bir bio çeşitliliğe sahiptir ve tek başına bütün bir Avrupa kıtası ile karşılaştırılabilir. Örneğin, tüm Avrupa’da 500 kuş türü bulunmasına karşılık, Türkiye’de 420 civarında kuş türü tespit edilmiştir. Ayrıca Avrupa’da tespit edilen yaklaşık 12.000 bitki türünden yaklaşık 9.000’i ülkemizdedir. Türkiye, gerek dağları, ormanları, yaylaları, kıyıları, gölleri, akarsuları gibi doğal varlıkları; gerek flora ve faunası ve gerekse mağaraları ve kanyonları gibi ilginç jeolojik oluşumları açısından diğer ülkelerle kıyaslanamayacak düzeyde bir zenginliğe sahiptir ve bu zenginlikler ülkemizi gündemde olan eko turizm için oldukça ilgi çekici bir ülke konumuna getirmektedir.

Bilindiği üzere, her türlü doğal zenginliğin kullanımındaki temel ilke, koruma kullanma dengesinin sağlanmasıdır. Bu dengenin sağlanması, turizm sektörü için de büyük önem taşımaktadır. Turizm sektörü, doğal varlıkların sergilendiği güzellikler, dinlenme, sağlık, spor, bilim ve eğlence faaliyetlerine uygun ortamlardır.

Ekonomik, sosyal, kültürel pek çok yararı olan turizm sektörünün iyi kontrol edilememesi halinde, aşırı doğal kaynak kullanımı ve yanlış yer seçimleri nedeniyle doğal alanların, tarihsel değerleri ve kıyı alanlarının tahrip edilmesi gibi olumsuz çevresel etkileri olabilmektedir. Nitekim ülkemizde giderek büyüyen turizm sektöründe doğal yaşam alanları modern tatil sitelerine, nesli tehlike altındaki deniz kaplumbağaları üreme kumsalları da turistik tesislere dönüştürülmüşlerdir. Denizlere daha fazla atık su boşaltılmış, bu da ekosistemdeki dengeleri bozmuştur. Son 30 yılda sahildeki insan baskısı üç katına çıkmış, kıyıların büyük bölümü insan müdahalesi ile değişim göstermiş, kıyı alanlarındaki araziler büyük rant kazanırken, pek çok turizm alanında yerel halk ve endüstriyi olumsuz etkileyen önemli boyutlarda su sıkıntısı yaşanmaya başlanmıştır.

Henüz milli ya da bölgesel olarak ekoturizm bilincinin olmaması ya da eko turizmin anlaşılamaması nedeniyle, çirkin ve denetimsiz yapılaşmalar olmakta, yaban hayatı gelişigüzel kullanılmakta, flora ve fauna tanınmadan ve bölgenin taşıma kapasitesi bilinmeden turlar düzenlenmektedir. Yapılan turların her ne kadar düzenli ve çevreye saygılı yapıldığı iddia edilse de plansız, denetimsiz ve bölgenin taşıma kapasitesi bilinmeden yapılan bu turizmin eko-turizm olamayacağı bir gerçektir.

Ülkemizde, çalışmaları sürdürülen Doğal Kaynak Envanteri’nin tamamlanması halinde ekolojik taşıma kapasiteleri belirlenecek, ekolojik verimliliğe ilişkin çalışmalar daha sağlıklı bir hale gelebilecektir.

Dünya Turizm Örgütü tarafından hedeflenen ve ülkemiz tarafından da kabul gören hedefler şunlardır:

a)Doğal ve kültürel mirasın korunma statüsü geliştirilmelidir.
b)Bakanlık tarafından da yürütülen turizm çeşitlendirme politikasının ana hedeflerinden birisi olan kırsal alanlarda ve korunmuş alanlar civarında bulunan yerel toplumların yaşam düzeyi geliştirilmelidir.
c)Doğa, yerel kültürler ve onların çeşitliliği hakkında daha iyi bilgi ve saygı teşvik edilmelidir.

SONUÇ


Ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz çanağı ülkeleri, yaz aylarında ve belli yörelerde yoğunlaşan deniz-güneş-kum turizmi ile tanımlanır. Ancak günümüzde turist profili giderek değişmekte, turizm geleneksel destinasyonlardan uzaklaşmaktadır. Eko turistlerin 35-54 yaş grubunda, yüksek eğitimli, ortanın üzerinde geliri olan ve doğa, kültür ve gastronomiye ilgi duyan kişiler oldukları dünyada yapılan araştırmalardan anlaşılmaktadır. 2002 yılında uluslar arası turizmde, geleneksel turistlerin %62 si tatil amaçlı seyahat ederken, eko turizm amaçlı seyahat edenlerin oranı %4 olarak belirlenmiştir. Buna karşılık toplam turizm gelirleri içindeki harcama payları %7 dir. Ayrıca eko turizm gelirlerinin büyük ölçüde yöre insanına döndüğü ve bu insanların daha çok toplumun en yoksul kesimini oluşturan dağ ve orman köylüleri ve pansiyon çalıştıran aile grupları düşünüldüğünde, bu kesimin ekonomik olarak iyileşme gösterebileceği açıktır. Üstelik, eko turizm gelirlerinin bir kısmı da doğal değerlerin korunması ve geleneksel kültürlerin yaşatılmasında kullanılmaktadır.

Tüm bu bakış açıları ile, turizmin ve eko turizmin temel hammaddelerini oluşturan doğal, tarihi ve kültürel değerlerin sürekliliğinin sağlanması ile turizm pazarlamasındaki en önemli tanıtımın çevre duyarlılığına dayanması, koruma-kullanma dengesine dayalı “turizmin fiziksel planlaması” ile mümkün olmasını öngörmektedir.

Çevreye duyarlı turizmin gelişebilmesi için, doğal zenginliklerin, sit alanlarının, özel çevre koruma alanlarının, doğrudan turizm alanı olarak kullanılması yerine bu alanların özelliklerini dikkate alarak bütünleşik diğer alanlarla veya koruma esasları eko turizmin geliştirilmesi önemlidir. Ayrıca doğa koruma ile ilgili kuruluşların çalışmaları esas alınarak, sürdürülebilir kullanımların dikkate alınması ile taşıma kapasitelerine bağlı turizm sektörünün gelişmesini sağlayacak planlamalar yapılmalıdır. Ülke genelinde bir arazi kullanım planı hazırlanarak, yatırımcıların planları yönlendirmesi yerine, planların yatırımcıları yönlendirmesi sağlanmalıdır.

Ülkemizde değişik kamu kurumları tarafından hazırlanan planlama mevzuatı, bu konuda çok sayıda yetkili otorite yaratmıştır. Çok sayıda yetkili, doğal olarak sahipsizlik ve sorumsuzluk ortamı getirmektedir. Kentlerde, kırsal alanlarda ve kıyılarımızda yaşanılan çevre kirlenmesi yaşamımızı olumsuz yönde etkileyen bir boyuta ulaşmış olup, bu durum da planlama alanındaki mevzuat karmaşasının bir sonucudur. Bunun için yerleşme kararlarına esas olarak planlamayla ilgili yasal düzenlemeler arasında bütünsellik sağlanarak belirli bir sistem ve sürece göre yeniden tutarlı hukuki düzenleme yapılması gerekmektedir. Çevreyi tahrip eden parçacıl yaklaşımlar yerine bütüncül planlama kapsamında çevreyi koruyan, doğal, kültürel ve tarihi değerleri koruma-kullanma dengesi içersinde sürdürülebilir kılan bir planlama anlayışı getirilmelidir.


KAYNAKLAR:
  • Altıparmak, M. (2002), “Turizmin Çeşitlendirilmesi, Sürdürülebilir Turizm ve Planlama”, II. Turizm Şurası Bildiriler Kitabı, s: 275.
  • Kurdoğlu,O. (2001), “Koruma Alanları ve Ekoturizmin Karadeniz Bölgesi Açısından İrdelenmesi” Türkiye Ormancılar Derneği Yayını, Orman ve Av, Sayı 4, s: 4.
  • Oztunalı-Kayır, G. (1998), “Batı Akdeniz Kıyıları Taşıma Kapasitesi ve Ekoturizm”, Türkiye Kıyıları 98, Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal Konferans Bildirileri Kitabı, s: 317.
  • Yunis, E. (2001), “Sürdürülebilir Turizm Kalkınması”, Ekoturizm Gelişim Konferansı, 2-4/11/2001, Selanik, Yunanistan.
  • www.world -tourism.org/abautwto.html
  • www. turizm.gov.tr
  • Turcev.org - turcev Resources and Information. This website is for sale! bayrak/ekoturizm

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
8 Mayıs 2011       Mesaj #3
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Ekoturizm
Vikipedi, özgür ansiklopedi


Svalbard'da ekoturizm

800px Ecotourism Svalbard

Ekoturizm çevreyi koruyan ve yerel halkın refahını gözeten, doğal alanlara karşı duyarlı bir seyahattir.
Turizm pazarında, doğaya dayalı turizm olarak tarif edilen ekoturizm, sürdürülebilir kalkınma aracı olarak görülmektedir. Uluslararası Ekoturizm Topluluğu TIES (The International Ecotourism Society) ekoturizmi şöyle tarif etmektedir: "Ekoturizm genellikle küçük gruplar halinde yapılır. Konaklama ve yeme içme türü hizmetler çoğunlukla yerel düzeydeki küçük ve orta ölçekli firmalar tarafından verilir."
Uluslar arası Doğa Koruma Birliği’nin tanımına göre ekoturizm, doğayı ve kültürel kaynakları anlayarak korumayı destekleyen, düşük ziyaretçi etkisi olan ve yerel halka sosyo-ekonomik fayda sağlayan, bozulmamış doğal alanlara çevresel açıdan sorumlu seyahat ve ziyarettir(Kurdoğlu, 2001, s: 4). Uluslar arası Ekoturizm Topluluğu TIES (The International Ecotourism Society); “ekoturizm, çevreyi koruyan ve yerel halkın refahını gözeten, doğal alanlara karşı duyarlı seyahattir” olarak tanımlamıştır.

Ekoturizm kavramında, yeşil turizm, alternatif turizm, doğa turizm, yabanıl turizm, macera turizmi, kültürel turizm gibi terimler kullanılmaktadır.
Ekoturizm, genellikle küçük gruplar halinde, ailelerin işlettiği küçük tesislerde, geleneksel mimarinin ve yerel kaynakların kullanımını hedef almaktadır. Ekoturizm amacına uygun gerçekleştirildiği taktirde, hassas ekosistemlerin korunması ve bu bölgelerin içersinde ve çevresinde yaşayan nüfusun sosyo-ekonomik gelişmesi için kaynak yaratabilen bir araçtır. Önemli ekoturizm potansiyeli olan dağlık ve ormanlık bölgelerdeki köylerde yaşayan halkın yoksulluğu göz önüne alındığında , ekoturizmin sosyal sınıflar arasındaki dengesizliği azaltabilecek bir etken olduğu anlaşılabilir (Altıparmak, 2002, s: 276).
🌘 🚀
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
5 Temmuz 2012       Mesaj #4
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Ekoturizm konusunda birçok tanım yapılsa da, üzerinde fikir birliği bulunan temel karakteristikler şöyle sıralanabilir
  • Doğa temelli olması,
  • Bio çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunması,
  • Yerel toplumların refahını desteklemesi,
  • Olumsuz çevresel ve sosyo kültürel etkilerin minimuma indirgenmesi için aktivitelerini hem turistler hem de yerel halkın sorumluluğunda düzenlemesi,
  • Yenilenemez kaynakların minimum kullanımını gerektirmesi,
  • Yerel mülkiyetin ve yerel topluma dönük istihdam imkanlarının üretilmesini öngörmesi.
Ekoturizm, UNEP’in (Birleşmiş Milletler Enformasyon Merkezi) araştırmasına göre, günümüzde en hızlı büyüyen turizm çeşitlerinden birisidir. Özellikle çevreci kuruluşların yarattığı kamuoyu genç ve aydın kesimin doğa ile bütünleşme, renkli kültürlerle bir arayagelme tutkusu bu turizm türünün geleceğinin parlak olduğunu göstermektedir.Ekoturizm turlarını genellikle 25 kişiyi aşmayan küçük gruplar oluşturmaktadır.
Ekoturizm merkezlerinde yeralan konaklama tesisleri de 100 yatak kapasitesini aşmayanüniteler olup bu alanda çalışan tur operatör veya acenteleri ağırlıklı olarak küçük ve ortaölçekli firmalardan oluşmaktadır.
Ekoturizmin iki önemli kriteri bulunmaktadır. Bunlardan ilki “doğal çevrenin korunarak
sürdürülebilirliğin sağlanması” ilkesine sıkı sıkıya uyulması ve gerektiğinde uzman rehber kullanılmasıdır. Tur düzenleyen acentelerin ve tur katılımcılarının uyması gereken diğerkurallar ise;

  • Milli park, doğal koruma alanı gibi ilan edilmiş bölgelerde, ilgili bakanlık ve kurumlarca konulmuş kurallara kesinlikler uymak, girilmesi veyahut kamp yapılması yasak veya kısıtlamalı bölgelerdeki yasaklara uymak,
  • Gezilen veya kamp yapılan yerlerde belirlenmiş gezi rotalarına ve tecrübeli doğa rehberlerinin uyarı ve yol göstericiliğine uymak,
  • Gezilen yerlerde flora ve faunaya asgari zarar verecek şekilde hareket etmek,
  • Gezi faaliyeti sırasında çevreye hiçbir şekilde atık bırakmamak
  • Özellikle nesli tehlikede bulunan hayvanların bulunduğu bölgelerde gürültü ve kirlilik yaratmamak,
  • Acenteler için; flora ve faunanın korunmasına özel önem verilen yerlerde gerek yıl içinde gerekse uzun vadede tur rotalarını, koruma ilkelerini gözeterek sıkı sık değiştirmek,
  • Yetkili resmi kurumlar tarafından doğa ve dağ rehberliği sertifikasyonu varsa,mutlaka sertifikalı rehberler kullanmak, eğer yoksa, doğa turları konusunda uzman kurum ve kişilerden eğitim almış tecrübeli rehberler kullanmaktır.
Ekoturizmin ikinci önemli kriteri “yerel kültürlere saygı ve yerel halkların ekoturizmden fayda sağlamalarıdır”. Ekoturizm bölgelerinde yaşayan topluluklar genellikle otantik kültüre sahip oldukları için, bölgeye turizm kanalıyla katkı sağlanırken, ahlaki, dini ve ananevi değerlere saygı göstermek, yerel yeme-içme eğlenme gibi geleneklere uyumlu davranarak manevi kültür unsurlarının bozulmamasına dikkat edilir. Diğer önemli bir unsur, ekoturizmden bölge yerel halkının katkı sağlaması için uluslararası büyük tur operatörleri yerine bölgede bulunan küçük acentelere başvurulması ve bu tur acentelerinin de tur gereksinimlerini bölgeden sağlanmalarının gerekliliğidir.

TÜRSAB
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....

Benzer Konular

11 Ocak 2013 / RuffRyders Turizm
15 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap
4 Ocak 2017 / anti_ewrim Cevaplanmış