Arama

Gezegenler - Venüs

Güncelleme: 26 Mart 2016 Gösterim: 20.911 Cevap: 16
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
24 Mart 2008       Mesaj #1
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Venüs
Venüs, Merkür’den sonra güneşe en yakın 2. gezegendir. Kütlece dünyaya yakın bir büyüklüktedir. Ve kendisine ait bir atmosfere sahiptir. Gün doğumunda ve gün batımında güneşe yakın olarak, dünyadan çıplak gözle rahatlıkla görülebilir (Halk tarafından Çoban Yıldızı olarak ta bilinir). Güneş ve aydan sonraki en parlak gök cismidir. Venüs’ün diğer gezegenlerden farklı ve ilginç yanları vardır, bunlardan en ilginci 1 yılının 1 gününden daha uzun olmasıdır. Yani güneş etrafındaki dönme hızı kendi ekseni etrafındaki dönme hızından daha fazladır. Güneş etrafındaki dönme süresi 224 gün, kendi ekseni etrafında dönme süresi ise 243 gündür. Ayrıca Venüs diğer gezegenlerin tam tersi yönde dönmektedir. Diğer gezegenlerin hepsi saat yönünde dönerken Venüs saatin tersi yönünde ve çok yavaş bir şekilde dönmektedir. Bu farklılıkların nedeni hala anlaşılabilmiş değildir. Çıplak gözle çok rahat görüle bildiği halde en iyi teleskopla bile yüzeyi incelenemez. Bunun nedeni çok yoğun bir atmosfere sahip olmasıdır. %93 oranında CO2 (karbon di oksit) ve %2 oranında N2 (azot) ile az miktarda değişik gazlardan oluşmuş olan atmosfer güneşten gelen ışınları bir ayna gibi geri yansıtır. Bu olay gezegene müthiş bir parlaklık kazandırırken, yüzeyinin incelenmesini zorlaştırır.
Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  venus5.jpg
Gösterim: 2070
Boyut:  8.3 KB

Venüs’ün yoğun atmosferi nedeni ile basıncıda çok yüksektir. Yaklaşık olarak dünyadakinden 100 kat daha fazla basınca sahiptir. Atmosfer yoğunluğu ise dünyadakinin 70 katı kadardır. Ayrıca atmosferinde azda olsa yer alan H2SO4 ve HCL gibi asitler yağmur şeklinde gezegen üzerine yağmaktadır. Bu nedenle dünya üzerindeki hiçbir canlının bu gezegende yaşayabilmesi mümkün değildir. Venüs güneşe yakınlık açısından Merkür’den daha uzak olmasına rağmen sıcaklığı daha yüksektir. Bunun nedeni atmosferinin olmasıdır. Bu yoğun atmosfer güneşten gelen ışınların büyük bir bölümünü geri yansıtsa da küçük bir kısmını içeri alır ve dışarı çıkmasına izin vermez bu da sera etkisi yaparak gezegenin günden güne ısınmasına neden olmaktadır.

Gezegenin şu anki sıcaklığının 325 C° ‘nin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
Venüs yüzeyi hakkında Amerikan Mariner ve Rus Venera sondaları inceleme amaçlı kullanılmış ve kızıl ötesi de olsa yüzey resimleri çekilmiştir. Bu resimlerden Venüs yüzeyinin düz ovalar, vadiler ve derin olmayan kraterlerle kaplı olduğu anlaşılmıştır.

Gezegen üzerinde Ishtar Terra ve Aphrodite Terra adını taşıyan iki yüksek plato gezegenin %11′ ini kaplamaktadır. Kraterlerin derin olmamasının nedeni gezegenin ,yoğun atmosferi sayesinde kendisine çarpacak olan meteorların hızını kesebilmiş olmasıdır.

Güneşe Olan Uzaklığı 108.000.000 km
Yarı Çapı 6051.8 km
Kütlesi 4.86 x 1024 kg
Yoğunluğu 5243 kg/m3
Atmosferik Basınç 60 atü
Sıcaklığı 231 K°
Görünür Parlaklığı -4 m
Güneş Etrafında Dönme Süresi 224 gün
Kendi Ekseninde Dönme Süresi 243 gün
Dönme Hızı 35.02 km/sn


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Mart 2016 22:19
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
23 Nisan 2008       Mesaj #2
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Venüs
Yörünge Özellikleri

Sponsorlu Bağlantılar
  • Yarı büyük eksen 108.210.000 km. 0,723 A.B.
  • Günberi 107.480.000 km. 0,718 A.B.
  • Günöte 108.940.000 km. 0,728 A.B.
  • Yörünge dışmerkezliği 0,006
  • Yörünge eğikliği 3,39o
  • Dolanma süresi 224,7 gün 0,615 yıl
  • Kavuşum süresi 583,92 gün
  • Yörünge hızı
  • ortalama35,02 km/saniye

Gözlem Özellikleri

  • Görünür parlaklık en yüksek -4,4 en düşük -3,3
  • Yer'e en yakın konumda
  • Yer'e Uzaklık 38.200.000 km.
  • 0,25 A.Ü.
  • Görünür çap 66 ark saniye
  • Yer'e en uzak konumda
  • Yer'e Uzaklık 261.000.000 km.
  • 1,74 A.Ü.
  • Görünür çap 9,7 ark saniye

Fiziksel Özellikler

  • Ekvator çapı12103,6 km. (0,95 x Yer)
  • Basıklık 0
  • Hacim 0,086 x Yer
  • Kütle 0,0815 x Yer
  • Yoğunluk 5,24 g/cm3 (0,95 x Yer)
  • Eksen eğikliği 177,36o (ters dönüş)
  • Dönme süresi -243 gün (ters yönde)
  • Yerçekimi 8,87 m/s2 (0,91 x Yer)
  • Kurtulma hızı 10,36 km/saniye (0,93 x Yer)
  • Beyazlık (albedo)0,65
  • Yüzey sıcaklığı ortalama 737 K (464oC)
Venüs (Zühre, eski Türkler'de Gök Göbeği, Çivi, Gök Çivisi, Kırgızlar'da Demirkazık, Moğol ve Tunguzlar'da Altın Direk, Roma Astrolojisi'nde Lucifer), Güneş'e uzaklık bakımından ikinci gezegendir. Eski Roma tanrıçası Venüs'ün (Eski Yunan Mitolojisi'nde Afrodit) adını almıştır.
Büyüklüğü açısından Dünya ile benzerlik gösterdiğinden Dünya ile kardeş gezegen olarak da bilinmektedir. Gökyüzünde Güneş'e yakın konumda bulunduğundan ve yörüngesi Dünya'nınkine göre Güneş'e daha yakın olduğundan yeryüzünden sadece Güneş doğmadan önce veya battıktan sonra görülebilir. Bu yüzden Venüs Akşam Yıldızı veya Sabah Yıldızı olarak da isimlendirilir. Bir diğer adı da 'Çoban yıldızı'dır. Görülebildiği zamanlar, gökyüzündeki en parlak cisim olarak dikkat çeker.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Mart 2016 22:19
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
7 Mayıs 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Venüs
MsXLabs.org & Temel Britannica

Venüs, Güneş'in çevresinde dolanan dokuz büyük gezegenden, Güneş'e uzaklık bakımın­dan ikinci sırada yer alanıdır. Halk arasında Akşam Yıldızı, Çoban Yıldızı ya da Çulpan adlarıyla da anılan Venüs, Güneş'in çevresin­de, ondan ortalama 107,5 milyon km uzaklık­ta daireye çok yakın bir yörünge üzerinde dolanır. Venüs büyüklük bakımından Dünya' ya çok benzer. 12.100 km dolayındaki çapı Dünya'nınkinin 0,95 katıdır. Dünya'nın yo­ğunluğu santimetre küp başına 5,52 gr, Venüs' ünki ise santimetre küp başına 5,24 gramdır; Venüs'ün kütlesi bizim gezegenimizinkinin 0,82 katıdır. Boyutları ve belki de iç yapısı bakımından Dünya'ya çok benzeyen Venüs başka bakımlardan ondan çok farklıdır.
Venüs ile Dünya'nın boyutsal karşılaştırması
Ad:  venus3.jpg
Gösterim: 2770
Boyut:  36.5 KB
Venüs'e İlişkin Bilgiler
Güneşten ortalama uzaklık: 107,5 milyon km
Yıl uzunluğu: 224,7 Dünya günü
Ekseni üzerindeki dönme periyodu: 243 Dünya günü (geriye, doğudan batıya doğru)
Gün uzunluğu: 118 Dünya günü
Çap: 12.103 km
Kütle: 0,82 (Dünya = 1)
Özgül ağırlık: 5,245 (Su=1)
Yüzeyindeki ortalaam çekim kuvveti: 0,904 (Dünya = 1)
Atmosfer bileşimi: Yüzde 96 karbon dioksit; yüzde 3,5 azot; yüzde 0,002 su buharı; eser miktarda kar­bon monoksit, oksijen, kükürt dioksit, hidroklorik asit. Üstteki bulut katmanları ise, sülfürik asit, kükürt dioksit ve serbest kükürtten oluşmaktadır.
Atmosfer basıncı: 94 bar (Dünya = 1 bar)
Ortalama yüzey sıcaklığı: 460°C
Venüs bir iç gezegendir, yani Güneş çevre­sindeki yörüngesi Dünya'nın yörüngesinin içinde kalır; bu yüzden de bu gezegen bize Güneş'ten hemen önce doğan bir sabah yıldızı ya da hemen onun ardından batan bir akşam yıldızıymış gibi gözükür. Yeryüzünün bazı kesimlerinde Venüs gündoğumundan üç saat kadar önce doğar ya da günbatımından üç saat kadar sonra batar. Venüs geceleri gökyü­zünde gözlemlenen, Ay'dan sonraki en parlak gökcismidir. Eski Yunanlılar Venüs'ü bir sabah yıldızı olarak kabul etmiş ve ona Phosphoros adını vermişlerdi; Venüs bir akşam yıldızı olarak da Hesperos adıyla bilinir­di. Venüs'ün inci parlaklığındaki ışıltısına hayran olan eski uygarlıklar, bu gökcismi ile Eski Yunanlılar'ın Afrodit ve Romalılar'ın Venüs adlı aşk ve güzellik tanrıçası arasında bağıntı kurmuşlardı.
Venüs bir iç gezegen olduğundan, Dünya' dan bakıldığında birbirini izleyen değişik biçimlerde görülür; bu biçim değişiklikleri, Ay'ın evrelerine benzer. Bu durumu 17. yüzyılın başlarında İtalyan astronom Galileo keşfetti; bu buluş, eski yer merkezli evren görüşünün yanlış, Kopernik'in savunduğu günmerkezli evren (merkezinde Güneş bulu­nan ve gezegenlerin Güneş'in çevresinde do­landığı sistem) düşüncesinin ise daha doğru olduğunun inandırıcı bir kanıtı olarak kabul edildi. Bir başka 17. yüzyıl astronomu olan Hollandalı Christiaan Huygens, Venüs tekerinde sürekli olarak görülebilen herhangi bir işaretin bulunmadığına dikkati çekti ve gezegenin kalın bir atmosferle örtülü olabileceğini ileri sürdü. Bugün, Huygens'ın bu görüşünün doğru çıktığını biliyoruz.
Venüs'ün yoğun atmosferi 20. yüzyıla ka­dar bu gezegenin yüzeyini görebilmemizi en­gelledi. Ama günümüzde spektroskopi ve radar gibi bilimsel tekniklerin kullanılmasıy­la, Venüs'ü saran sırlardan bazıları çözülmüş­tür. Buna ek olarak, 1960'larda ve 1970'lerde SSCB'nin uzaya fırlattığı Venera ve ABD'nin fırlattığı Mariner ve Pioneer dizisi uzay son­daları Venüs'ü yakından incelemiş ve bize gezegenin yüzeyine ilişkin ilk ayrıntılı bilgileri iletmiştir.

Ne var ki, Venüs'e ilişkin bilgiler, bu gezegenin görünümüne hayran olanları hayal kırıklığına uğratmıştır. Venüs, canlılar açısın­dan Güneş sisteminin en düşman gezegenle­rinden biridir. Yoğun atmosferinin yüzde 96'dan fazlası karbon dioksitten, yüzde 3,5'i azottan ve eser miktarda da su buharı, argon ve neondan oluşur. Atmosferin üstü tümüyle, derişik sülfürik asit bulutlarından oluşan bir katmanla kaplanmış durumdadır; bu katma­nın altında ise yoğun kükürt dioksit gazı ile katı ve sıvı kükürt bulutlan yer alır. Buradaki kimyasal tepkimeler şimşeklere ve başka elektrik çalkantılarına neden olur. Karbon dioksit "sera etkisi"yle güneş ısısını geri yan­sıtmayıp tutar. Bu nedenle Venüs'ün yüze­yinde sıcaklık yaklaşık 460°C'dir, yani bu gezegen cehennem gibi kaynayan bir yerdir.
SSCB'nin "Venera 9" ve "Venera 10" uzay sondalarının 1975'te Dünya'ya gönderdiği gö­rüntüler, Venüs'ün yüzeyinin, bazılarının çapı 254 milimetreden büyük, kenarları keskin ya da yuvarlaklaşmış kayalarla ve taşlı çöllerle kaplı olduğunu ortaya koydu. Yeryüzündeki radyoteleskopların ve ABD uzay aracı "Pio­neer Venus 2"nin (1978) aracılığıyla radar tekniklerinden yararlanılarak çıkarılan yüzey haritaları da, Venüs'te birbirinden kopuk, yüksek sıradağların ve derin çanakların bu­lunduğunu açığa çıkardı. Venüs'ün bilinen en yüksek dağı, 11.000 metre yüksekliğindeki Maxwell Dağı'dır. Venüs'ün yerçekimi Dün-ya'nınkinin onda dokuzu kadardır; ama yo­ğun ve zehirleyici atmosferinin yarattığı ba­sınç bizim gezegenimizde deniz düzeyindeki geçerli olan normal hava basıncının 94 katın­dan fazla olduğu için, insanların Venüs'te yaşaması olanaksızdır. Dahası, oradaki kaya­ların akkor hale gelecek kadar sıcak olabile­ceği gerçeğini de buna katmak gerekir; kısa­cası Venüs, bizim kafalarımızda canlandırdı­ğımız cehennemin bir benzeri olarak düşünü­lebilir.
Venüs'ün kendi çevresindeki dönme düzle­mi ile Güneş çevresindeki dolanım düzlemi arasındaki açı (eksen eğikliği) yalnızca 3° kadar olduğu için bu gezegenin üzerinde Dünya ve Mars'taki gibi mevsim değişiklikleri olmaz. Venüs'ün Güneş çevresindeki dolan­ma süresi yaklaşık 225 gün, evre çevriminin tamamlanma süresi ise 584 gündür. Buna karşılık, kendi ekseni üzerindeki bir tam dönüşünü en az 243 günde tamamlar. Güneş sistemindeki öbür gezegenlerle karşılaştırıldı­ğında dikkati çeken bir başka nokta da, Venüs'ün geriye doğru, yani doğudan batıya doğru dönüyor olmasıdır. Venüs'te bir "gün" ya da bir başka deyişle iki öğle arası, 118 Dünya günü sürer. Venüs'ün dönmesinde Dünya'nın oynadığı rol ilginçtir. Güneş siste­mindeki bütün gezegenler içinde, Dünya'nın 42 milyon km kadar yakınına gelerek ona en çok yaklaşan Venüs'tür. Bunun tuhaf yanı, Venüs yörüngesi üzerinde ne zaman Dünya' ya en yakın olduğu noktaya gelse, hep aynı yüzünün bize dönük olmasıdır. Belki de bu, bizim gezegenimizin Venüs üzerindeki kütle-çekimi etkisinden kaynaklanmaktadır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Mart 2016 22:20
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
12 Eylül 2009       Mesaj #4
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Güneş ve Ay'dan sonra gökyüzündeki en parlak cisimdir. En parlak olduğu dönemlerde (Güneşe çok yakın olmadığında) gündüz de görülebilir. Venüs'ün kavuşum dönemi 584 gündür. Bu sürenin yarısında (10 aydan biraz kıs bir süre) Güneş'den önce doğar, diğer yarısında da Güneş'den sonra batar. Kuzey yarımkürede, en iyi gözlem zamanı sonbahar sabahlarıdır. Çıplak göze Venüs, sabit, beyaz bir ışıkla parıldayan parlak bir cisim olarak görülür. Çok parlak olmasının nedenleri güneşe yakın olması ve Güneşten gelen ışığın %80'ini yansıtmasıdır (albedo değeri)

Güneş’e uzaklık bakımından ikinci gezegen olan Venüs, Merkür’den oldukça farklıdır. Aslında aralarındaki tek ortak nokta ikisinin de çok sıcak olmasıdır. 12.104 kilometrelik çapıyla Venüs neredeyse Dünya ile aynı boyuttadır. Güneş ışığını mükemmel bir şekilde yansıtır. Rastlantı sonucu yanımızdan geçen göktaşlarını ve kuyruklu yıldızları saymazsak Ay’dan sonra Dünya’ya en yakın doğal gök cismi Venüs’tür. Güneş etrafında neredeyse dairesel bir yörüngede döner. Güneş’ten ortalama uzaklığı 108.000.000 kilometredir, yani bize en yakın olduğu anda, topu topu Ay’ın yüz katı kadar uzaktadır. En parlak olduğu zamanlarda göz alıcı bir görüntüsü vardır.

Venüs de Merkür gibi gökyüzünde Hep Güneş’le aynı tarafta bulunur; ancak o ve Güneş arasındaki açısal uzaklığın 47 dereceye kadar çıktığı olur. Yani bu, Venüs’ün günbatımından sonra veya gündoğumundan önce, beş buçuk saat kadar görülebildiği zamanlar olduğu anlamına gelir. Bu durumda onu, karanlık zemin üzerinde muhteşem bir şekilde parıldarken görebiliriz. Eskilerin ona Güzellik Tanrıçası’nın ismini vermiş olmaları hiç de şaşırtıcı değil doğrusu.

Ama ne yazık ki teleskopla bakıldığında hayal kırıklığına uğranır, çünkü gerçek yüzeyi kalın ve bulutlu atmosferinin arkasında kalır. Venüs üzerinde Mars’taki gibi sert ve keskin izlerin olmayışı dikkat çekicidir. Üstelik Dünya’ya en yakın olduğu zaman yani iç kavuşum konumundayken karanlık yüzü bize dönüktür. Bu durumda çok nadir olarak gerçekleşen geçişler dışında onu göremeyiz bile. Dolun olduğu zamanlarda ise Güneş’in öteki tarafındadır; Güneş’in arkasındayken onu görebilmek gibi bir durum söz konusu bile değildir tabii ki. En parlak olduğu an güneş ışığı alan yüzünün yüzde otuzunun bize dönük olduğu zamandır. Ideal koşullar altında keskin gözlü insanlar hilâl aşamasındaki evreyi görebilirler tabii ki iyi bir dürbünle son derece kolay görülür.

Venüs’ün evreleri uzun bir süredir biliniyordu. Galelio, 1610 evrelerle ilgili kayıtlar tutmuştu. Zaten Venüs’ün hareketleri kesin bir şekilde biliniyor olduğundan evreler tahmin edilebilirlerdi. Ama ilk olarak 18. yüzyıl sonlarında enerjik Alman gözlemci Johann Schörter’in kuram gözlem nadiren çakışır. Schörter, dikotomi evresini, yani Venüs’ün tam yarım daire olduğu zamanı dikkatle ölçtü. Sonuçlar son derece şaşırtıcıydı. Venüs akşamları görüldüğünde yani küçülürken, dikotomi hep erken; sabah ortaya çıktığındaysa yani evre büyürken de hep geç oluyordu. Üstelik bu zıtlık bir görünüşten diğerine değişiyordu. Hiç kuşkusuz bunun sorumlusu Venüs’ün atmosferidir. Amatörlerin bu konuda yapacakları çalışmalar son derece ilginç olabilir. Venüs’ün atmosferi ilk olarak 1761yılında Rusya’nın ilk ünlü gökbilimcisi sayılan M.V. Lomonsov tarafından bulunmuştur. Venüs’ün, Güneş’in tam önünden geçtiği o yıl, Lomonsov, gezegeninin kenar çizgisinin kabarık göründüğünü farketmişti. Çok iyi ifade ettiği bu durum, oldukça kalın bir atmosferin varlığını gösteriyordu.
Ad:  venus4.jpg
Gösterim: 1154
Boyut:  10.9 KB

Venüs’ün geçişleri çıplak gözle bakıldığında son derece ilginç görünür, daha doğrusu görünürmüş, çünkü geçişlerin en sonuncusu 1882 yılında gerçekleşti. Geçişler, aralarında sekiz yıl olan çiftler şeklinde görülür, bir sonraki çifte kadar bir asırdan fazla zaman geçer. Sözgelimi 1874 ve 1882’de gerçekleşmiş olan geçişler, 2004 ve 2012 yıllarında gerçekleşecek olanlar izleyecektir.

Ikinci kraliyet gökbilimcisi olan Edmond Halley, on yedinci yüzyılda, daha önce James Gregory tarafından önerilmiş bir fikri geliştirdi. Gregory, Venüs geçişlerinin, gök biriminin yani Dünya ile Güneş arasındaki uzaklığın, ölçülmesi amacıyla kullanabileceği düşünüyordu. Bunun içinde Venüs’ün Güneş’in önünden geçeceği anın tam olarak hesaplanması ve ayrıca Dünya üzerindeki birçok noktadan gözlem yapılması gerekiyordu. Şu anda bu yöntem tamamen kullanım dışı olduğundan daha ayrıntılı anlatmanın hiçbir anlamı yok. Ancak siyah damla olarak adlandırılan bir etki yüzünden kesin bir sonuç elde edilememiştir. Venüs Güneş’in önünde ilerlerken, arkasında siyah bir şerit bırakır; bu şerit geçiş başladıktan bir süre sonra yok olur. Bu etkiyi yaratan yine Venüs’ün atmosferidir ve ortadan kaldırılması gibi bir şey söz konusu değildir. 1874 ve 1882 yıllarındaki geçişler son derece iyi gözlemlenmiş ama tatmin edici sonuçlar alınamamıştır. Günümüzde Güneş’le aramızdaki mesafeyi ölçebileceğimiz çok daha kullanışlı yollar olduğu için, gelecek geçiş çifti eskisi kadar önem taşımıyor. Ama yine de ben 8 Haziran 2004’ü iple çekiyorum!

Venüs çok nadir olarak bir yıldızın önünden geçerek onun görülmesini engeller; böyle olduğunda yıldız soluklaşır ve birkaç saniye titreştikten sonra kaybolur. Bu titreşmenin sebebi tutulmasından hemen önceki ışığın, bize Venüs’ün atmosferinden geçerek gelmesidir. Bu etkiyi 7 Temmuz 1959’da Venüs, Leo (Aslan) takımyıldızından Regulus’un önünden geçmiştir. Venüs daha uzunca bir süre büyük bir yıldızın önünden geçmeyecek.

Venüs’e teleskopla baktığınızda güçlü bir teleskop kullanıyor olsanız bile parlak bir yuvarlaktan çok daha fazlasını göremezsiniz. Şanslıysanız birkaç gölgelik keşfedebilirsiniz; ama izler çok bulanık görünür, dış hatları da belirsizdir. Hızlı bir şekilde yer değiştirdiklerinden onların Venüs’ün yüzey şekilleri olmadıklarını anlarız; gördüklerimizin Venüs’ün atmosferinin üs kısımlarındaki bulutlardır ve sonuçta bize pek bir bilgi vermezler. Normal fotoğraflar işimize yaramazken morötesi ışınlarla çekilmiş olanlarda bazı çizgi şekiller görünür. 1962’ye yani gezegenin yanından bir uzay aracının ilk kez geçişine kadar Venüs hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmiyordu.

O zamana kadar yapabileceğimiz tek şey atmosferin üst tabakasını spektroskop kullanarak incelemekti. 1930’larda atmosferin bizim atmosferimizden oldukça farklı olduğu ve çoğunluğunu ağır bir gaz olan karbondioksitin oluşturduğu saptanmıştı. Bu gazın yükselmesi değil alçalması beklendiğinden mantıksal olarak atmosferin gezegenin yüzeyine kadar tamamen karbondioksit-ten oluşması gerekiyordu. Bu da Venüs’ü gerçekten çok sıcak bir gezegen yapacak olan sera etkisine yol açardı. Peki bu durumda Venüs’te deniz olabilir miydi?

Olduğunu düşünenlerden biri, (yaptığı çalışma ona bir Nobel Ödülü kazandıracak kadar başarılı olan) Isveçli kimyager Svante Arrhenius, Venüs’ün, Dünya’nın yaklaşık 200 milyon yıl önce geçirdiği, Kömür Ormanları’nın oluştuğu ve en gelişmiş canlı biçiminin amfibyumlar olduğunu hatta henüz dinozorların bile uzak bir geleceğe ait olduğu Karbonifer Dönem’i yaşadığını iddia ediyordu. Arrhenius’a göre: “Hiç kuşkusuz Venüs yüzeyinin büyük bir kısmı Dünya’dakilere benzeyen, içinde kömür yataklarının oluştuğu ama yaklaşık 30 derece daha sıcak olan bataklıklarla kaplıdır. Ona belirli bir renk verecek biçimde toz kalkmaz; dışardan sadece bulutlardan yansıyan şaşırtıcı beyazlık görülür. Bu da gezegene dikkat çekici ve göz alıcı, parlak beyaz görüntüsünü verir. Atmosferin en üst tabakasındaki güçlü hava akımları, ekvator ve kutuplar arasındaki sıcaklık farkını neredeyse ortadan kaldırır. Yani Dünya’nın en sıcak olduğu dönemlerdeki koşullara benzer şekilde gezegen üzerinde tek tip bir iklim sürmektedir.

Venüs üzerindeki sıcaklık, bol ve bereketli bir bitki örtüsünü engelleyecek kadar yüksek değildir. Her tarafta aynı iklim koşulları hüküm sürdüğü için, değişen çevre koşullarına uyum sağlama gibi bir durum söz konusu değildir. Sadece, çoğu bitkiler alemine ait olan gelişmemiş canlı türleri bulunacaktır. Tüm gezegen üzerindeki organizmalar da az çok aynı türden olacaktır. Bitkisel süreç, yüksek sıcaklık yüzünden hız kazanacaktır. Dolayısıyla organizmaların büyük bir olasılıkla kısalacaktır. Bitkilerin cansız gövdeleri, açık havada bulunuyorsa, hızla çürüyecek ve boğucu gazlar yayacaktır. Nehirler tarafından taşınan çamurun içine gömülü olurlarsa, hızla küçük kömür parçalarına dönüşeceklerdir. Bunlar da daha sonra yeni katmanların yaptığı basınç ve yüksek sıcaklık sonucu grafit taneleri haline geleceklerdir...

Sıcaklık Venüs’ün kutup bölgelerinde, gezegenin ortalama sıcaklığından 10 derece kadar düşük olacaktır. Oralardaki organizmalar, diğer yerlerdekilerden daha üst düzey bir gelişim göstereceklerdir. Ayrıca böyle bir kıyaslama yapılabilirse gelişmişlik ve kültür açısından daha üstün olacaklardır. Bu gelişmiş tür kutuplardan ekvatora doğru aşamalı olarak yayılacaktır. Daha sonra sıcaklık düşecek, kalın bulutlar ve dolayısıyla kasvetli hava dağılacak ve belki bir gün, Dünya üzerindeki hayat, tekrar eski basit türlere dönmüşken veya yok olmuşken, Venüs’te, bizim ölümlü gözlerimizin alışık olduğu bir bitki veya hayvan türü ortaya çıkacaktır. O zaman da Venüs, göz alıcı parlaklığı sayesinde elde ettiği Babilli şöhretin yani Gökler Kraliçesi payesini, Güneş sistemindeki üst düzey varlıkları barındırışıyla gerçekten hak edecektir.”


Gerçekten de büyüleyici bir tablo. Ancak gezegenin, üzerinde bir damla bile su bulunmayan kupkuru bir çöl olabileceği fikri de var. 1950’li yıllarda bu iki görüş de geçerliliğini koruyordu, ayrıca bazı alışılmadık fikirler de vardı. Sözgelimi, Sir Fred Hoyle, Venüs’te petrol okyanusları olabileceğini ve dolayısıyla Venüs’ün Teksaslı en zengin petrol kralının bile rüyasında göremeyeceği bir yer olduğunu düşünüyordu. Amerikalı iki ünlü gökbilimci tarafından öne sürülen kurama Hoyle’unkinden daha fazla itimat gösteriliyordu. Fred Whipple ve Donald Menzel, okyanusların bildiğimiz su olduğunu ve bulutların da tıpkı okyanuslar gibi H2O’dan oluştuğunu öne sürüyorlardı.

Zamanın kısıtlı bilgileri ışığında Whipple-Menzel deniz kuramı oldukça akla yatkındı. Tahminen, atmosferdeki karbondioksit, suyu bozmuş ve maden sodasından okyanuslar oluşmasına yol açmıştı. Dünya üzerindeki hayat, sıcak denizlerde başlamış gibi görünüyor. O dönemde atmosferde bugünküne göre çok daha fazla karbon dioksit ve çok daha az serbest oksijen vardı. Dolayısıyla Venüs ilkel koşulları yaşayan bir dünya olmaz mı; yani Dünya gibi evrimleşebilme ve benzer bir gelişmiş hayat üretme kabiliyetine sahip olamaz mı? Bu açıdan da değerlendirildiğinde Whipple ve Menzel’in düşüncelerinin, Arrhenius’unkinden pek de farklı olmadığı görülüyor.

Dünya üzerinden yapılan gözlemlerde sorun çıkartan başka bir konu da dönüş süresiydi. Venüs yılı yaklaşık 225 Dünya günüdür; ama yapılan gözlemler sonucu kesin bir dönüş süresi belirlenememiştir. Aslında genel kanı dönüşün tıpkı Merkür için de geçerli olduğu zannedilen tutuluyor olabileceği yönündeydi. Ilk doğru bilgi 1956’da spektroskobik çalışmalar sonucunda alındı; dönme süresi çok uzun olmalıydı. Bugün dönme süresinin 243 Dünya gününden biraz fazla olduğunu biliyoruz. Bu da teknik olarak Venüs gününün, Venüs yılından uzun olduğu anlamına geliyordu. Işleri daha da karıştıran bir şey de Dünya ya da Mars’a göre ters yönde yani doğudan batıya doğru dönüyor olmasıdır. Gezegenin üzerinde Güneş’e bakacak olsaydınız, batıdan doğduğunu ve 118 Dünya günü sonra doğudan battığını görecektiniz.

Venüs’ün bu alışılmadık davranışının nedenini hiç kimse bilmiyor. Ilk zamanlarında, büyük bir gök cisminin çarpışıyla ters döndüğü gibi iddialar inandırıcılıktan çok uzak ama akla başka bir olasılık da gelmiyor. Üstelik bugün, üst kısımdaki bulutların dönme sürelerinin sadece dört gün olduğunu biliyoruz. Bu durumda genel tablo daha da karmaşıklaşıyor. Dört günlük süreyi ilk olarak 1960’lı yılların başında Fransız gök bilimciler yaptıkları bulanık gölgelikler çalışmaları sonucunda ileri sürmüşlerdi.

Uzay Çağı gelişmelerine geçmeden önce, onyedinci yüzyıldan beri bilinmekte olan, Ashen Işığı ile ilgili bir şey söylemek istemiyorum. Ondan ilk olarak, günümüzde Ay’ın kraterlerine isim koyan adam olarak tanınan cizvit gökbilimci Giovanni Riccioli söz etmiştir.

Ay hilâl evresindeyken, siyah zemin üzerinde görülebilecek kadar yükselmişken, Ay yuvarlağının aydınlanmayan, yani gece olan kısmını belli belirsiz bir şekilde parladığını görürüz. Genç Ay’ın kollarındaki Yaşlı Ay olarak da adlandırılan bu durumda esrarengiz bir taraf yoktur. Böyle olmasının nedeni Dünya’dan Ay’a yansıyan ışıktır. Teleskopla bakıldığında, Venüs üzerinde de bu benze bir durum görüldüğü olur. Ama bu benzer bir nedenle gerçekleşiyor olamaz, çünkü Venüs’ün uydusu yoktur. Ashen Işığı, neredeyse Venüs’ü ciddi olarak gözlemleyen herkes tarafından görülmüştür ama kontrast etkisi olduğu düşünülerek uzun yıllar boyunca ciddiye alınmamıştır. Ayrıca elimizde bu durumu gösteren herhangi bir fotoğraf da yok.

Bugün bu duruma, Venüs’ün atmosferinin üst kısımlarında meydana gelen elektrik olaylarının neden olduğu düşünülüyor. Durumun tam anlamıyla açıklanmasında amatör gözlemcilerin yapacağı çalışmaların çok yararı olabilir. Ashen Işığı, Venüs hilâl evresindeyken ve kısa bir süre için görülebilindiğinden eldeki veriler son derece yetersizdir.

Venüs’e gönderilen ilk uzay sondası, Ruslar tarafından 12 Şubat 1961’de fırlatıldı. Ancak sondayla bağlantı oldukça kısa bir süre sonra kesildiğinden ona ne olduğunu hiçbir zaman öğrenemedik. Amerikalıların gerçekleştirdiği bir sonraki girişimse daha da başarısızdı. 22 Temmuz 1962 yılında Cape Canaveral’dan ayrılan Mariner 1 kısa bir süre sonra denize düştü. Başarıya aynı yılın 27 Ağustos’unda fırlatılan Mariner 2 ile ulaşıldı. 14 Aralık’ta Venüs’ün 34.000 km yakınından geçen sonda, bize çoğu gerçekten hayal kırıcı olan bol miktarda bilgi gönderdi.

Dönüş süresinin uzun olduğu doğruydu. Manyetik alanın varlığına dair herhangi bir belirti yoktu ve sıcaklık ölçümleri Venüs’ün yanı kavrulmakta olduğunu gösteriyordu. Bugün yüzey sıcaklığının 500derece santigrattan (900 F) fazla olduğu biliniyor. Bu durumda geniş denizler fikri suya düşmüş oluyor; ayrıca bu yükseklikteki bir sıcaklıkta ve atmosfer basıncın da, sıvı halde su bulunmaz. Yani Mariner 2, bize Venüs üzerinde hayat bulunduğu yönündeki fikirlerimizden vazgeçmemiz gerektiğini gösterdi.

Daha sonra Ruslar, gezegen üzerine kontrollü iniş yapma ve yüzeyden doğrudan bilgi toplama amaçlı bir dizi deneme gerçekleştirdiler. Bu çabalar bir süre boyunca hep başarısızlıkla sonuçlandı. Ya araçlarla bağlantı kesiliyor ya da yeni farkedebildiğimiz bir sorun olan atmosfer basıncı yüzünden sondalar inişe geçtiklerinde parçalanıyorlardı. Venera 5 ve 6’nın sonu böyle olmuştu. Ama 1969’da fırlatılan Venera 7, gezegene inerek yarım saat kadar, yüksek sıcaklığı ve basıncı doğrulayan bilgileri göndermeyi başarmıştı.1972’de Venera 8 daha da başarılı olmuş ve sessizliğe gömülmeden önce elli dakika kadar onunla bağlantı kurulabilmiştir. Daha sonra Ekim 1975’te ilk yüzey fotoğrafları alınmıştır. Venera 9, keskin kenarlı taş yığınlarının bulunduğu bir bölgeye; Venera 10 ise ona yakın daha düz bir alana iniş yapmıştı. Rüzgarın hızı oldukça düşüktü. Veneraların ikisinde de projektörler vardı ama kullanmalarına gerek kalmadı, çünkü ışık düzeyi, yeterince yüksekti.

1982’de Venera 13 ve 14’ten yüzeyle ilgili daha fazla bilgi alındı. Venüs hakkında edinilen her yeni bilgi, onun ıssızlığını daha da pekiştirdi. Kayaların portakal rengi görünmelerinin nedeni gökyüzünden gelen yansımaydı, kayaların rengi aslında griydi ve atmosferin alt tabakası saydamdı, gökyüzünde bulutlar vardı. Gezegenin yüzeyinden hiçbir koşul altında Güneş veya Dünya görülemiyordu, çünkü karbondioksitli, kalın ve yoğun atmosfer buna izin vermiyordu.

Amerikalıların Venüs çıkarması biraz daha farklıydı; çünkü amaç Dünya’dan ve uzay araçlarından radar kullanarak yüzey haritasının çıkartılmasıydı. 1978’de bir orbiterden ve yüzeyin farklı noktalarına inecek olan dört küçük sondayı taşıyan, otobüs olarak adlandırabileceğimiz büyük uzay sondasından oluşan bir filo fırlatıldı. Orbiter üzerine düşen görevi başarıyla tamamladı ve irtibatın kesildiği 9 Ekim 1992’ye kadar da çalışmaya devam etti.

1985 yılı Haziran ayında ilginç bir karşılaşma yaşandı. Rus Vega sondaları, Halley kuyruklu yıldızıyla olan randevularına giderken, Venüs atmosferine balonlar bıraktılar. Bu balonlar farklı seviyelerde hareket ederlerken birkaç saat boyunca izlenebildiler. O zamandan sonra Galileo ve Magellan uçuşları yapıldı. Galileo uzay aracının hedefi Jüpiter’di; Şubat 1990’da Venüs’ün yanından geçerek yoluna devam etti. Magellan bize şimdiye kadar elde edilmiş radar fotoğraflarını gönderdi. 1993 yılında hâlâ mükemmel bir şekilde çalışıyordu.

Şu ana kadar Venüs’ün yüzde doksanının haritası çıkarıldı. Sonuç oldukça büyüleyici. Venüs volkanik bir dünya; volkanik faaliyetlerin bugün de sürdüğüne inanmamız için bütün koşullar mevcut. Yüzeyin büyük bir bölümünü inişli yokuşlu çok geniş bir ova kaplıyor. Ayrıca iki ana dağlık bölge var: Kuzey yarım kürede Ishtar Terra, güney yarım kürede Aphrodite Terra. Ishtar büyüklük açısından Kuzey Amerika kadar; Aphrodite ise çok daha büyük. Çeşitli dağlar var; bunların en büyüğü olan Maxwell Dağları Ishtar’ın kenarında ve komşularına göre yüksekliği 8 km kadar. Ayrıca vadiler, kraterler ve örümcek ağlarını andırdıkları için araknoid olarak adlandırılan bazı yüzey şekilleri var. Dairesel volkanik yapılar olan araknoidlerin etrafı çeşitli karmaşık yüzey şekilleriyle çevrili.

Çoğu kakan tipinde olan ve Havaii’deki volkanlardan büyüklükleri dışında pek de farklı olmayan volkanlar da var. Beta Regio dağlık bölgesi üzerinde büyük bir ihtimalle halen aktif olan Atla ve Theie adlı iki büyük kalkan dağı yükselmektedir. Hâlâ aktif olduğunu düşündüğümüz diğer bir bölge de Aphrodite’nin kenarında bulunan Atla Regio’dur. Heybetli Sapas volkanı, 400 kilometrelik tabanı ve en az 1,5 kilometrelik yüksekliğiyle burada yer alır. Venüs yüzeyinde birçok yerde olduğu gibi burada da lav akıntıları olması kaçınılmazdır. Ayrıca Sapas Dağı’nın tepesinde çukurlar vardır.

Bütün bunlar bir yana, sonunda atmosferin yapısı ve bileşimi hakkında kesin bilgiler edinmeyi başardık. Hatırlıyorsanız gezegenin kendisi 243 günde dönerken, üst kısımdaki bulutlar için dönme süresi dört gündü ki bu bir süper dönme durumudur. Üst kısımdaki kasırga şiddetinde rüzgâr eserken yüzeyde yaprak bile kıpırdamaz. Bu da yüzey şekillerinin neden beklenenden az aşınmış olduğunu Venüs seviyesindeki basınç, Dünya’da deniz seviyesindeki basınçtan doksan kat fazladır; bulutlar da esas olarak sülfürik asitten oluşmaktadırlar. Kuşkusuz yağmur yağacaktır ama, yağan su değil, daha yüzeye varmadan buharlaşacak olan sülfürik asit damlacıkları olacaktır.

Venüs’te saptanabilir bir manyetik alan yoktur. Yani ağır ve demir açısından zengin çekirdeği Dünya’nınkinden hem göreli hem de gerçek anlamda daha küçüktür. Çekirdeğin üzerinde manto, onun üzerinde de yerkabuğu bulunur. Dünya’nın yerkabuğu manto üzerinde hareket etmektedir; zaten bunun için yanardağlar sonsuza kadar faal durumda kalamazlar. Bir volkan, mantodaki sabit bir sıcak nokta üzerinde oluşur; daha sonra yerkabuğunun kaymasıyla volkan yer değiştirir ve patlaması kesilir. Sözgelimi Hawaii adalarının oluşumu böyle gerçekleşmiştir. Yerkabuğu aslında karşılıklı hareket eden, birbirinden bağımsız levhalardan oluşmaktadır. Venüs’te ise böyle oluyor gibi görünüyor; yani orada bir volkan oluştuğunda, sıcak nokta üzerinde çok uzun bir süre kalabilir ve anormal boyutlara ulaşabilir.

Venüs’e ismi Olympus Kraliçesi’nin anısına verilmiştir. Bu yüzden, yüzey şekillerinin tümüne de kadın isimlerinin verilmesi kararlaştırılmıştır. Ancak bir istisna var :Maxwell Dağları. Bu isim dağlara, karar resmen uygulanmaya başlamadan önce Iskoçyalı bir matematikçinin anısına verilmiştir.

Venüs ile Dünya ikiz gibidirler demiştik; o zaman neden birbirlerinden bu kadar farklılar? Bu sorunun yanıtı Venüs’ün Güneş’e çok daha yakın oluşunda yatıyor. Güneş sisteminin ilk zamanlarında, yani dört buçuk milyar yıl kadar önce, Güneş’in bugünkünden daha az parlak olduğu ve Dünya ile Venüs’ün aynı tip bir evrim sürecine girdikleri, örneğin benzer atmosferlere ve denizlere sahip oldukları düşünülüyordu. Ama sonra güneşin sıcaklığı artınca, bunun Venüs üzerindeki sonuçları korkunç oldu. Atmosferdeki su buharı molekülleri, Güneş’ten gelen kısa dalga ışınlarla parçalandı, buna bağlı olarak da oksijen v hidrojen molekülleri serbest kaldı. Hafif olan hidrojen, atmosferin üst kısımlarına doğru yükselerek uzaya dağıldı. Oksijen ise yüzeydeki kayaçlarla birleşti. Açıkça görülen sonuç, suyun yok oluşuydu. Venüs kozmik ölçütlerle kelimenin tam anlamıyla kupkurudur. Sıcaklık daha düşük olduğundan aynı süreç Dünya’da yaşanmadı. Böylece atmosferdeki su buharının büyük bir kısmı, 15 kilometreden daha az bir yükseklikte, yani güvenlikte oldukları bir yerde kalmış oldu. Oldukça az bir miktarı en üst katmanlara ulaşabildi.

Süreç devam edince Venüs’te kısa süre içinde bir çeşit sera etkisi yaşanmaya başlandı. Kayalardaki karbon tuzları yok oldu; Venüs hızlı bir şekilde canlı barındırma potansiyeli olan bir dünyadan, bugünkü kavurucu cehennem haline dönüştü. Artık karşımızda atmosfer basıncı parçalayıcı, sıcaklığı tahammül edilemez ve bulutların öldürücü asitle yüklü bir gezegen vardır. Venüs’e kadar gidip uzay aracınızdan çıktığınızda, anında boğulacak, kızaracak, ezilecek ve eriyeceksiniz. Pek hoş bir deneyim olmasa gerek!

Venüs’ün bir gün astronotlar tarafından ziyaret edilip edilmeyeceği belli değil; ama yakın gelecekte böyle bir şey kesinlikle imkansız. Atmosferindeki karbon dioksit moleküllerini parçalayıp oksijeni serbest bırakarak, gezegeni dünyalaştırma gibi öneriler var. Ama bu tür bir çalışma mevcut teknolojimizin o kadar ötesinde ki, bu konu üzerinde tartışmanın hiçbir anlamı yok. Bizim için Venüs, belli bir mesafeden izlememiz gereken bir gezgen. Peki teleskop kullanan gökbilimcinin yapabileceği şeyler nelerdir?

Şunların kayıtlarını tutabilir: Evreler (ama gözlem ve kuramın her zaman çakışmadığını aklından çıkarmadan),görülebilen herhangi bir gölge, ara çizgideki herhangi bir aykırılık, Ashen Işığı’nın herhangi bir belirtisi. Filtreler genellikle çok yararlı olur. Ashen Işığı sadece, hilal evresindeki Venüs karanlık zemin üzerindeyken görülebilir. Ama diğer gözlemlerin çoğunda en iyi sonuç günışığnda alınır ki, bu da guruba bakmaya uygun bir kullanmanız gerektiği anlamına gelir.

Venüs macerasının beklenmedik şekilde hüsranla sonuçlandığını kabul etmek gerekir. Sözgelimi, Camille Flammarion şu satırları yazalı henüz yüz yıl bile olmamıştır: “ Venüs üzerindeki yerleşik yaşam Dünya’dakinden biraz farklı olmalı... bu dünya bizimkinden hacim, ağırlık, yoğunluk, gün ve gecelerin uzunluğu bakımından çok az farklıdır. Dolayısıyla oradakiler, bitkiler, hayvanlar ve insan ırkları da neredeyse Dünya’dakilerle aynı olacaktır” Ama ne yazık ki Venüs bizi, Güneş sistemindeki diğer gezegenlerden daha fazla hayal kırıklığına uğrattı. Adını Aşk ve Güzellik Tanrıçası’ndan alıyor olabilir, ama yüzeyindeki koşullar geleneksel cehennem görüntüsüne daha fazla benziyor.
Spaceturk
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Mart 2016 22:20
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
17 Haziran 2011       Mesaj #5
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
VENÜS

Güneş Sistemi'nde gezegen; Zühre. Merkür'den sonra Güneş'e en yakın gezegendir. Dünya'ya da en yakın olan gezegen Venüs'tür.

Güneş battıktan hemen sonra ya da seher vaktinden az önce gökte parlak olarak göründüğünden "Akşam Yıldızı", "Sabah Yıldızı", "Seher Yıldızı", "Çoban Yıldızı" da denir.

Çapı (12.191 km.) ve yoğunluğu (5) Dünya'nınkine yakındır. Güneş'ten ortalama uzaklığı 112.000.000 km., Dünya'ya en yakın olduğu zamanki uzaklığı 40.000.000 km.dir. Güneş'in çevresinde saniyede 35 km.lik hızla dolanarak yörüngesini 225 günde tamamlar. En şaşırtıcı özelliklerinden biri, Uranus gibi, kendi ekseni çevresindeki dönüşünün (243 gün) Dünya ve öteki gezegenlere göre ters yönde ve çok yavaş olmasıdır. Kalınlığı 72 km. ile 96 km. arasında değişen yoğun bir atmosferi (% 97 karbon dioksit, geri kalanı su buharı, oksijen, soy gazlar, karbon monoksit ve kükürt dioksit) vardır. Bu nedenle teleskoplarla yapılan gözlemler sağlıklı sonuçlar vermemiş, Venüs'e çeşitli inceleme araçları (ABD, Pioneer-5, Mariner 2-5-10; SSCB, Venera 1-14) gönderilmiştir.
Ad:  venus2.jpg
Gösterim: 1232
Boyut:  29.2 KB


Bu araçların gönderdiği bilgilere göre, Güneş ışınlarının üçte ikisi Venüs atmosferinden yansımakta, büyük bölümü de atmosferde soğurulup (bu da atmosfer içinde hızı saatte 700 km.ye varan rüzgârlara yol açmaktadır) ancak % 2'si yüzeye ulaşmaktadır. Yüzey sıcaklığı 500° C'a yakındır. Karbon dioksitçe yoğun olan atmosferi "sera etkisi"yle bu ısıyı tüm yüzeye yaydığından, Güneş görmeyen yüzünün de sıcaklığı aynıdır. Bu, Venüs'ün bir başka ilginç özelliğidir. Dünya atmosferinde karbon dioksit oranının artmasıyla benzer bir durumun Dünya için de söz konusu olabileceği ileri sürülmüştür. Venüs'ün, % 60'ı 500 m.yi geçmeyen engebelerle dolu yüzeyini oluşturan başlıca kayaç da bazalttır.




MsXLabs & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen NeutralizeR; 26 Mart 2016 22:36
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
5 Haziran 2012       Mesaj #6
Avatarı yok
Yasaklı
250 Yıl Önce Savaşı Bile Unutturmuştu



Dünya, çok nadir görülen bir gök olayına tanık olacak. Venüs, Dünya ile Güneş arasından geçecek ve Güneş’in önünde ilerleyen siyah bir nokta gibi belirecek.

ABD’nin Batı yakasından rahatlıkla gözlemlenebilecek gök olayı, yerel saatle 15:00’dan biraz sonra başlayacak. Olağanüstü gök olayı, sekiz yıl arayla gerçekleşiyor. Ancak bir sonraki sekiz yılı yakalamak için 2017'yi beklemek gerekecek. Dünya’nın tanık olduğu en son Venüs geçisi, yaklaşık 250 yıl önce 1761 ve 1769 yıllarında gerçekleşmişti.

Tekrar gözlemlenmesi için yüzyıldan fazla bir süre gerektiren gök olayı, aynı zamanda insanlığın bu kozmik şovu ne kadar farklı imkanlar altında takip edeceklerini de akıllara getiriyor. Dijital teknolojinin ve gelişmiş teleskopların söz konusu olmadığı 18’inci yüzyılda, 130 ülkedeki yüzlerce gök bilimci, Venüs’ün geçisini gözlemlemek için haftalarca çalışma yapmıştı. Yapmaya çalıştıkları en önemli hesaplamalar arasında, Dünya ile Güneş arasındaki mesafe ve buradan yola çıkarak Güneş Sistemi’nin ne kadar büyük olduğu vardı.

Gök bilimciler, 250 yıl önce kuzey ve yarım kürede birbirinden farklı noktalarda yaptıkları gözlemlerde, Venüs’ün Güneş önünde izlediği yolu farklı bir çizgide gördü. Ancak trigonometri yardımıyla, geçişin süresini hesaplayarak mesafe ölçümleri yaptılar. Kısaca, Venüs’ün 18’inci yüzyıldaki geçisi uluslararası bir işbirliği ve çaba ortaya koymuştu.

Savaş Bile Engel Olamadı

Venüs’ün 18’inci yüzyıldaki ziyareti, bilim dünyasında o kadar büyük bir heyecan doğurdu ki, Avrupa’yı saran Yedi Yıl Savaşları’nı umursamaksızın, bilim çevreleri Tahiti, Kuzey Kutbu, Hindistan ve birçok diğer bölgeye pasaportlarını çıkarıp yol güvenliğini sağlayarak gök bilimci yolladı.

Venüs’ün 1769 yılındaki geçişi, modern ABD’nin bugünkü California eyaletinde gözlemlendi. İspanyollar, sekiz yıl önceki geçişe önem vermemişti. Ancak Fransızlar, ikinci fırsatı değerlendirmek istiyordu. Fransızlar, ilk geçişi Sibirya’da gözlemlemiş olan gök bilimci Jean-Baptiste Chappe d'Auteroche’in kaptanlığını yaptığı filo ile yola açıldı. Dönemin İspanyol Kralı, Fransızlara geçiş izni verdiği gibi, filolalarına destek olması için bir de gemi gönderdi. Bilim, 200 yılı aşkın bir süre önce düşmanlık veya çıkar tanımıyordu.

Yine de çeşitli siyasi çıkmazlar yaşayan Chappe, Aralık 1768’de yola çıktı. Meksika’nın Veracruz kentine ulaştığında, bir fırtınaya tutuldu. Karaya çıkan Chappe, yarım tonluk donanımıyla karadan batı kıyısındaki San Blas’a gitti. Oradan tekneye atlayarak Baja California’ya açıldı.



Venüs Sonunu Getirdi

Chappe, Baja’ya vardığında, 3 Haziran’daki geçişe yetişebilmek için aceleyle teleskobunu kurmaya koyuldu. Günlüğüne, “Fazla önemsemedim.. Geldiğim yerde birilerinin yaşayıp yaşamadığı beni ilgilendirmiyordu” dedi. Fransız gök bilimci, geçişi gözlemledi, süresini ölçtü, mesafe hesaplamalarını yaptı. Kısa bir süre sonra, yüksek ateş nedeniyle yarı delirmiş olarak hayatını kaybetti. Asistanları, Chappe’nin notlarını bir yıl sonra Paris Bilimler Akademisi’ne ulaştırdı ve notlar diğer Venüs bilgilerine eklendi.

Ünlü İngiliz kaşif ve denizci James Cook ise çok daha şanslıydı. Endeavour gemisinde Tahiti’de iyi bir gözlem yaptı. Diğer denizci, gök bilimci ve kaşifler de Rusya, Hudson Körfezi, Kuzey Kutbu ve birçok başka bölgede iyi gözlemlerde bulundular.

Ölçümlerin Sonuçları

Bilim dünyası, 1771 yılında Venüs geçişinde yapılan tüm hesaplamaları bir araya getirdi. Hesaplamalar tamamlandığında, Dünya’dan Güneş’e olan uzaklığın 149,1 milyon kilometre olduğu sonucuna varıldı. Bu rakam, doğru hesap olan 149,5 milyon kilometreye çok yakındı.

Bilim insanlarının Venüs’ün geçişinde gösterdiği işbirliği ve çalışma, tarihte bilimin ne kadar birleştirici bir unsur olarak öne çıktığını gösteren örneklerden biri oldu. Dünya’nın Güneş’e olan mesafesinin hesaplanmasında gösterilen büyük başarının bir diğer önemi, savaş yıllarında bilimin barış ortamı sağlamış olmasıydı.

Venüs'ün geçisi, ABD’nin Batı yakasında yerel saatle 15:06’da başlayacak ve 21:47’e kadar gözlemlenebilecek. Gözlem yapacakların iki şeye dikkat etmesi gerekiyor. Gözlerinizi korumadan göğe bakmayın ve Chappe gibi sağlığınızı göz ardı etmeyin.


Kaynak : Ntvmsnbc (05 Haziran 2012,11:08)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Mart 2016 21:05
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
5 Haziran 2012       Mesaj #7
Avatarı yok
Yasaklı
Tarihi Geçiş TSİ 00:00'da

Güneş Sistemi’nin en büyük altıncı gezegeni olan Venüs’ün Güneş’in önünden geçişi hem Kuzey hem de Güney Yarımküre’de gözlemlenecek. Venüs, Güneş’in ışınlarını kapatamayacak kadar küçük olsa da, yıldızın önünden geçerken kapkara bir nokta gibi belirecek.

Dünya’nın en yakın ikinci komşusu olan Venüs, TSİ 00:00’da Güneş ile Dünya’nın arasından geçmeye başlayacak. Venüs’ün bu hareketi 6 saat 40 dakika sürecek.

ABD Donanma Gözlemevi’nde gök bilimci olan Geoff Chester, “İmkanı olan herkes bu olaya tanık olmalı. Çok nadir karşımıza çıkan bir görüntü” ifadesini kullandı.

Nasıl Gözlemlenecek?

Venüs’ün nasıl ve ne kadar uzun göreceğiniz, bulunduğunuz bölgenin coğrafi konumu ve hava koşullarına bağlı. Kuzey ve Orta Amerika’da, Venüs geçişi günbatımıyla birlikte başlayacak. Asya’nın batısı, Afrika’nın doğusu ve Avrupa’nın büyük kısmı ise geçişi gündoğumuyla karşılayacak.

Venüs’ün geçişini baştan sona rahatça gözlemyecek olan yerler ise Japonya, Güney Kore ve Çin’in doğusu olacak. Venüs’ün geçişi, bu ülkelerde gündüz vaktinde yaşanacak.Venüs’ün geçişi kesinlikle çıplak gözle gözlemlenmemeli. Tarihi olayı izlemek için bir teleskop veya kaynak maskesi kullanmak gerekiyor. Aksi takdirde, kalıcı göz hasarı yaşanabilir.

Teleskoplar Kuruluyor



Dünyanın dört bir yanındaki gök bilimciler, tarihi kozmik olaya saatler kala donanımlarını Venüs’ü izlemek için kuruyor. Hawaii’de Waikiki, Pearl Harbor ve Ko Olina kumsalları amatör gök bilimci akınına uğruyor. Aynı zamanda adadaki Mauna Kea ve Haleakala yanardağları da iyi bir görüş almak isteyenlerin tercihi.

NASA, yerdeki gözlemevlerinin yanı sıra, Solar Dynamics Observatory (SDO) teleskobuyla da Venüs geçişini gözlemleyecek. NASA, internet sayfasında yaptığı açıklamada, teleskobun “Hubble teleskobu” kalitesinde görüntüler elde edeceğini ifade etti.

Texas Üniversitesi akademisyenleri ise ünlü İngiliz kaşif James Cook’un 1769’da yaptığı gibi, kozmik olayı Alaska’da gözlemleyecek. Cook gibi sayısız bilim insanı ve kaşif, o yıl yapılan gözleme dayanan ölçümlerle Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığını neredeyse kesin olarak ölçmeyi başarmıştı.

İlk Görüldüğünden Bu Yana Yedinci

Alman gök bilimci Johannes Kepler, Venüs’ün geçişini 17’inci yüzyılda tesbit eden ilk insan olmuştu. Bu gece, Keppler’in döneminden bu yana yedinci kez Venüs’ün geçişine tanık olunacak. Bir sonraki geçiş ise 2117’de yaşanacak.

Venüs’ün şekli ve Güneş’in etrafındaki dönüş süresinin Dünya’ya olan oranı, gezegenin Dünya ile Güneş arasından geçişleri arasında yüzyıldan fazla bir sürede gerçekleşmesine neden oluyor.
21’inci yüzyılda, altı Venüs geçişi daha gözlemlenecek.



Kaynak : Ntvmsnbc (05 Haziran 2012,12:44)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Mart 2016 21:05
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
26 Mart 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM
VENÜS
Genel Bilgiler

1. Güneş sisteminde güneşe en yakın ikinci gezegen Venüs'tür.

2. Akşam karanlığında gökyüzünde Aydan sonra en parlak ışığa sahiptir. Venüs'e Zühre yıldızı da denir. Güneş ve ay dışında aletsiz gündüz görülebilen tek gök cismidir. Sabahları ve akşamları görüldüğü için Sabah ve Akşam Yıldızı olarak da isimlendirilir.

3. Dünyadan görüldüğü kadarıyla Venüs diğer bütün gezegen ve yıldızlardan daha parlak ışık yansıtır. Bu hem Dünyaya yakın olmasından, hem de yüksek yansıma güçlü bulutlarla kaplı olmasından ileri gelir.

DEVAMI Gezegenler

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen NeutralizeR; 26 Mart 2016 22:37
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
26 Mart 2016       Mesaj #9
Safi - avatarı
SMD MiSiM
VENÜS
Venüs'ün Kimlik Kartı:
Güneş’e ortalama uzaklık: 0,723 AB = 1,082x108 km
Ad:  venus1.jpg
Gösterim: 1314
Boyut:  27.1 KB

Güneş’e en büyük uzaklık: 0,728 AB = 1,089x108km
Güneş’e en küçük uzaklık: 0,718 AB = 1,075x108 km
Yörüngesel dışmerkezlilik: 0,0068
Ortalama yörünge hızı: 35,0 km/sn
Yörünge dönemi: 224,70 gün
Dönme dönemi: 243,01 gün
Ekvatorun yörüngeye eğikliği: 177,4°
Yörüngenin ekliptiğe eğimi: 3,39°
Ekvator çapı: 12.104 km = 0,949 Dünya çapı(Ryer)
Kütle: 4,868x1024 kg = 0,815 Dünya kütlesi(Myer)
Ortalama yoğunluk: 5243 kg/m3
Kurtulma hızı: 10,4 km/sn
Yansıtma gücü: 0,59
Ortalama yüzey sıcaklığı: 460°C = 733°K
Güneş'e en yakın ikinci gezegen olan Venüs'le Güneş arasındaki uzaklık, Güneş'le Merkür arasındaki uzaklığın iki katından daha fazladır. Buna rağmen, Venüs'ün yüzeyi Merkür'ün yüzeyinden daha da sıcaktır. Yılın belirli dönemlerinde, Güneş doğmadan hemen önce, ya da battıktan sonra, çıplak gözle rahatlıkla görülebilir. Pek çok kimse, ona sabah ya da akşam yıldızı demektedir. Yörüngesinde dolanırken, Dünya'ya en yakın konumuna geldiğinde, Güneş ve Ay'dan sonra gökyüzündeki en parlak cisimdir. Venüs, iç gezegen olduğundan, Dünya'dan teleskopla bakıldığında, Ay gibi evreler gösterir. Kütle, yoğunluk, atmosferin varlığı ve Güneş'e yakınlığı bakımından, Dünya'nın benzeri, hatta ikiz kardeşidir diyebiliriz.

Ad:  venus hareketleri.jpg
Gösterim: 1821
Boyut:  24.6 KB
VENÜS'ÜN HAREKETİ

Venüs'ün kendi ekseni etrafında dönme hareketi oldukça ilginçtir. Çünkü hareketi, hem çok yavaş, hem de ters yöndedir. 1Venüs günü = 243 Dünya günüdür. Bu süre, Venüs yılından birazcık daha uzundur. Eğer Venüs'te olsaydınız, Güneş'in batıdan doğup, doğudan battığını ve gökyüzünde çok yavaş ilerlediğini görecektiniz. Aynı zamanda Venüs'ün dönme hareketi ve yörünge periyodu sanki aynı tarihe tesadüf ediyormuş gibi, Venüs ve Dünya birbirlerine en yakın olduğu anda, Venüs daima aynı yüzünü göstermektedir.

kaynak: Bilim ve Teknik
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
26 Mart 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM
VENÜS'ÜN YÜZEYİ VE KRATERLER
Ad:  krater3.jpg
Gösterim: 2020
Boyut:  51.5 KB

Venüs'te, muhtemelen sınırlı bir bilginin ötesinde, levha tektoniği konusunda bir kanıt yoktur. Gezegenin, en azından yakın geçmişinde, geniş bazaltik lav ovalarının püskürmesiyle ve daha sonra da bunların üzerinde yanardağların oluşmasıyla, ısı transferi gerçekleşmiş görünüyor.

Magellan aracının yaptığı araştırmanın en çarpıcı bulgularından birisi, gezegende çarpma kraterlerinin az olmasıdır. Çapı bir kilometreye kadar olan ve gezegene çarpması halinde, 15 kilometre genişliğinde kraterler açabilecek meteoridler, Venüs'ün atmosferini delip geçememektedir. Ama işin ilginç yanı, daha büyük çaplı kraterlerin de son derece az olmasıdır. İç Güneş Sistemindeki asteroid ve kuyruklu yıldızların gözlenen bolluğu ve Ay yüzeyindeki kraterlerin sayısı, Venüs'e çarpacak göktaşları konusunda bir fikir vermektedir. Bu ise her bir milyon yıl için 1,2 krater olarak düşünülmektedir. Magellan ise, gezegen düzeyine rasgele dağılmış, yalnızca 963 krater sayabilmiştir. Bunun anlamı ise gezegenin ilk 3,7 milyar yıllık tarihine ait kraterlerin, bir biçimde örtülmüş olmasıdır.
Ad:  krater2.jpg
Gösterim: 1232
Boyut:  35.1 KB

Krater azlığı, Dünya için de geçerli bir olgudur. Kendi gezegenimizde, eski kraterler rüzgâr ve su tarafından aşındırılmaktadır. Venüs'ün yüzeyi, suyu bulunduracak sıcaklığın kat kat üzerindedir. Gezegenin yüzeyindeki rüzgâr hızı da oldukça düşüktür. Erozyon da olmadığından, kraterleri aşındıracak ve sonunda tümüyle silecek süreçlerden, sadece volkanik ve tektonik etkinlikler kalmaktadır. Venüs'teki kraterlerin büyük çoğunluğu, taze görünmektedir. Venüs'te daha çok keskin olmayan, inişli çıkışlı yüzeyler ve aynı zamanda çeşitli geniş çukurlar vardır.

Venera 8 uzay aracı, gama ışını tayfıyla, Venüs kayalarında doğal radyoaktivite ölçümü yaptı. Ve uranyum, toryum ve potasyum oranının, Dünya kabuğundaki volkanik kayalardakiyle aynı oranda olduğu görüldü. Vega 2 den atılan modül Aphrodite bölgesinde, Dünya'da ender bulunan kaya parçaları bulmuştur. Bu tür parçalar, Ay ve Mars'ın daha yaşlı bölgelerinde bulunmaktadır. Bunların yaşları, 3,8 ile 4,6 milyar yıl arasında belirlenmiştir.
Ad:  krater1.jpg
Gösterim: 1271
Boyut:  26.9 KB


Venüs'ün yavaş dönmesinden dolayı, Güneş rüzgârlarını engelleyen, güçlü bir manyetik alanı, muhtemelen yoktur.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

7 Aralık 2018 / virtuecat Uzay Bilimleri
18 Temmuz 2014 / Misafir Cevaplanmış
25 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış