Arama

Usta Nedir?

Güncelleme: 11 Temmuz 2015 Gösterim: 7.148 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Kasım 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Usta - Usta Nedir - Usta Hakkında
usta

Sponsorlu Bağlantılar
isim Farsça ust¥d



TDK iyi gunler diler;


1 .Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse.
"Nöbetçi, ustanın anasına ters ters baktı."- N. Hikmet.


2 . Zanaat öğreticisi.

3 . Zanaatçılar için unvan.
"Üzeyir usta yoldan geçmeyeceğimizi söyledi."- R. H. Karay.

4 . sıfat Eli uz, işinin eri, becerikli, mahir.

"Bunların hepsi de çok güzel sesli ve oyunun en ustaları arasından seçildi."- T. Buğra.




5 . tarih Osmanlı Devleti'nde saraydaki cariye ve hizmetlilerin kıdemlisi.


6 . mecaz Akıl veren veya öğreten kimse.
"Kız sana bir hâl olmuş, kim senin ustan?"- R. H. Karay.


Atasözü, deyim ve birleşik fiiller

  • usta elinden çıkmak
  • ustamın adı Hıdır, elimden gelen budur.
Birleşik Sözler
  • ustabaşı
  • usta işi
  • lonca ustası
  • sohbet ustası
  • söz ustası

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
11 Temmuz 2015       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
USTA a.
1. Belli bir çıraklık döneminden sonra bir zanaatı çok iyi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse: Duvarcı ustası. Beş yıl çıraklıktan sonra usta oldu.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Bu zanaatı başkasına öğreten kimse: Usta çırak ilişkisi.
3. Ustalık kazanmış bir zanaatçıya verilen unvan; bu kimse için kullanılan seslenme sözü (özel addan sonra da kullanılabilir): Ali usta. Usta, bu işi kaça yaparsın?
4. Üstün bir yeteneğe, bir bilgiye sahip olan, bunu başkalarına öğretebilen ve onlar için bir örnek oluşturan kimse: Edebiyatın ustaları. Bir ustanın filmi. O benim ustamdı, bildiğim her şeyi ondan öğrendim. Rembrandt bir ışık-gölge ustasıdır.
5. Büyük bir sanatçıya, bir yazara verilen san.
6. Usta elinden çıkmak, işini çok iyi bilen birisi tarafından yapılmış olmak. || Usta işi, acemi birinin elinden çıkmamjş, işinin eri olan bir kimsenin işi. || Ustamın adı Hıdır, elimden gelen budur, ''elimden ancak bu kadarı geliyor, daha fazlasını beklemeyin" anlamında söylenir. || Bir işin, bir şeyin ustası olmak, o işi çok iyi yapmak, bir şeyi çok iyi bilmek.

—Folk. Selatin meyhanelerinde çalışan garsonlara verilen ad. || Usta yemeği, ahilik geleneğinde, kalfalıktan ustalığa geçen sanatçının peştamal' kuşanma töreninden sonra meslektaşlanna verdiği yemek.

—Güz. sant. Bir okul kuran ya da belli bir üne ermiş olan sanatçılara eskiden verilen unvan. || Eski dönemlerin adı bilinmeyen sanatçılarını kolayca belirtmek için bir tümleçle birlikte kullanılan terim. (Bu tümleç, anahtar bir yapıtın adı [Ferrara Ayları'nın ustası, azize Ursula'nın efsanesi’nin ustası], bir yer adı [Moulins ustası], sipariş veren bir kişi ya da bir patronun adı [Bedford’un ustası], yapıtın bir özelliği [Yarım figürler ustası], çözülememiş bir monogram [M. S. usta] vb. olabilir.)

—Kur. tar. Yeniçeri ocağı'nda görevleri aşçıbaşılık olan küçük rütbeli zabitlere verilen ad. (Bk. ansikl. böl.)

—Kıdemli saray kalfalarına verilen ad. (Bunlara, gördükleri işlere göre kahveci usta, hazinedar usta, çamaşırcı usta gibi adlar verilirdi.)

—Ferz, ve Folk. Eskiden genç kızları evine kabul ederek dikiş, nakış ve ev işleri öğreten kadın. (Bk. ansikl. böl.)

♦ sıf.
1. Gerçekleştirmek istediklerini başarabilmek için gerekli ve uygun olan şeyleri beceriyle yerine getirmesini bilen, becerikli kimse için kullanılır; mahir: Usta bir şoför. Usta bir nişancı.
2. Yaptığı işi iyi bilen, yetkin bir kimse için kullanılır: Usta bir yazar.
3. Başkalarıyla olan ilişkilerini zekice, ustaca yürüten bir kimse için kullanılır: Usta bir diplomat

—Ask. Usta er, muvazzaf askerlik hizmetini yapmaya başlamış yükümlülerin, eğitim merkezlerindeki temel eğitimini tamamlamış olanlarına verilen ad.

—ANSİKL. Kur tar. Yeniçeri ocağı'nda her ortanın ayrı bir ustası vardı. Bunların giyim kuşamları değişikti. Birinci ortanın ustası, beline kadar uzanan kısa bir kürk, kürkün altına dolama, içine mavi renkte mintan, mavi şalvar mor tozluk, kırmızı yemeni giyerdi. Beline metal bir kuşak takar, dizlerine meşin bağlardı. Başlarına da arkası saçaklı kalafat koyarlardı Öteki ortaların ustaları ise,bellerine metal kuşak sarar, üstlerine cübbeyi andıran kollu ve uzun, önünde iki düğmesi bulunan kaftan şalvar, mintan giyer; başlarında ise kalafat bulunurdu. Yeniçeri ocağı'nın kaldırılmasından (1826) sonra "usta" yerine, "aşçıbaşı" denilmeye başlandı.

—Terz. ve Folk. Kızlar dokuz, on yaşlarına geldiklerinde bir ustanın yanına verilirdi. Ustanın çevrede iyi tanınan ve erkek çocuğu olmayan bir kadın olmasına özen gösterilirdi. Kızını ustaya verecek anne ustayla konuşur, usta ailenin mali durumuna göre anneden elmas bir yüzük, ferace vb. ya da ücret isterdi. Ustanın yanına verilen kız, en az üç, dört yıl orada kalır, dikiş, nakış öğrenmek yanında ustasının ev işlerini yapıp, konuklarını karşılayarak eve de yardımcı olurdu. Süre bitiminde aile ustaya ücretini öder, usta da kızın işlediği nakışlardan en güzelini aileye verirdi.

Kaynak: Büyük Larousse


Benzer Konular

3 Temmuz 2012 / Jumong Türkiye'den
8 Kasım 2010 / The Unique Tiyatro tr
19 Haziran 2009 / ThinkerBeLL Rüya Tabirleri