Arama

Tarih Öncesi Nedir?

Güncelleme: 20 Temmuz 2015 Gösterim: 988 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Temmuz 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
TARİH ÖNCESİ a.
1. insanlık tarihinin, yazının ortaya çıkmasından önceki dönemi. (Eşanl. PREHİSTORYA.)
Sponsorlu Bağlantılar
2. (Tamlayan olarak) bu döneme ya da bu dönemi inceleyen bilim dallarına özgü olanı belirtir: Tarihöncesi araştırmaları. Tarihöncesi arkeolojisi.

—ANSİKL. Tarihöncesi araştırmaları, F. Jouannet, Boucherde Perthes ve E. Lar- tef’nin çalışmaları sayesinde, XIX. yy.'ın ilk yarısında bilimsel bir nitelik kazandı. Bu bilim adamları, soyu tükenmiş bazı hayvan türleriyle insanların kullandığı ilk aletlerin çağdaş olduğunu göstererek insanlık tarihinin çok eskilere uzandığını kanıtladılar. 1866’da J. Lubbock, kabaca işlenmiş taşların kullanıldığı dönemi Yontmataş* (Paleolitik), taşların daha ince işlendiği ve cilalandığı dönemi de Yenitaş (Neolitik) olarak tanımladı. Bunların ardından da Tunç (Bronz) ve Demir çağları geliyordu.
XIX. yy.'ın sonunda ve XX. yy.’ın başında, tarihöncesi araştırmalarında, G. de Mortillet, Piette, Cartailhac ve Lartet'nin çalışmalarıyla önemli bir aşama kaydedildi. Araştırmalar, Breuil, Peyrony, Capitan, Bouyssonie ve Begouen gibi ünlü bilim adamlarının katkılarıyla sürdürüldü.

Kronoloji ve sınıflandırma. Tarihöncesi dönem arkeolojisinin ilk hedeflerinden biri, maddi kültürlerin gelişim evrelerinin bir kronolojisini oluşturmak oldu. Bu kronoloji tekniklerin evrimine ve Dördüncü Za- man’ın belirgin özelliği olan önemli iklim değişikliklerine dayanıyordu. Bu nedenle tarihöncesi kültürlerin kronolojisi ile bu dönem aletlerinin tiplemesi (YONTMATAŞ) arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. G. de Mortillet, Breuil ve Peyrony'nin çalışmalarında, Yontmataş endüstrilerinin kronolojik sıralaması, belirleyici fosil’lerin tanınmasına dayandırılmıştı. Ancak, bu yöntemin, F. Bordes tarafından kanıtlanan bazı sakıncaları vardı. Bordes 1948'de, Tarihöncesi dönem taş aletlerin incelenmesinde nicel yöntemleri getirdi.
Tarihöncesi kültürleri, Fransa’nın kuzey -batı ve güney-batı bölgelerinde yapılan gözlemlere göre sınıflandırıldı. Ancak çok geçmeden, Eski Dünya'nın tüm kesimlerinde yapılan önemli keşifler sonucu, çağdaş endüstri evrelerinin her birinin kendine özgü son derece farklı özellikler gösterdiği anlaşıldı.

Araştırma yöntemleri. Yazılı metinlerin yardımı olmaksızın yalnızca maddi kalıntıların-yontulmuş taş, kemik, daha geç dönemler için de pişmiş toprak ve metal nesneler- incelenmesine dayanan Tarihöncesi dönem arkeolojisi, kısa sürede arkeolojik ortamın (kemikler bitkisel kalıntılar, çökeller) incelenmesinde kulanılmak üzere kendine özgü arazi ve laboratuvar yöntemleri geliştirdi. Tarihöncesi araştırmalarında günümüzde, çökelbilim, jeokimya, pedoloji, iklimbiliım, paleobotanik (palinoloji ve antrakoloji), paleontoloji ve arkeozooloji gibi doğa bilimlerine özgü dallardan, fizik ve kimyadan (radyokarbon, ısılışıldama, uranyum-toryum ya da potasyum-argon oranının saptanması, paleomanyetiklik, aminoasitlerin rasemikleşmesi yöntemleriyle tarihlendirme), matematik (istatistik) ve insan bilimlerinden yararlanılmaktadır.
Kökeni uzun süre betimlemeye dayalı kalan Tarihöncesi dönem arkeolojisi, ilk insanların davranışlarını daha iyi anlamak için, günümüzde giderek kazı sonuçlarının yorum ve açıklanmasına yöneldi. Bu eğilim, etnoarkeolojinin önemini ortaya koyan ve buna uygun düşen bir yöntembi- lim geliştiren amerikalı Lewis Binford ile fransız A. Leroi-Gourhan’ın çalışmalarının etkisiyle giderek güç kazandı.

Tarih öncesi dönem sanatı

Yontmataş dönemi sanatı. Tarihöncesi sanatın ilk belgesi 1834’te, Chaffaud mağarasında (Vienne) bulundu: işlenmiş bir kemik. E. Lartet, 1860-1865 arasında, Dordogne'da ve Ariöge'de, madeleine kültürü insanlarının sanat etkinliklerine ilişkin başka belgeler ele geçirdi. Tarihöncesi mağara sanatını 1879’da, Altamira mağarasında M. de Santuola ortaya çıkardı. Ama bu sanatın gerçekliği ancak 1895'te, la Mouthe mağarasındaki gravür ve resimler bulunduktan sonra kabul edildi.
Yontmataş dönemi mağara sanatının en önemli odağı, Fransa’nın güney-batı’sı ile Ispanya’nın kuzey-batı'sıdır. Fransa ve ispanya’nın bu yöresinde (Cantabrica) resimlerle süslenmiş birçok mağara ve sığınak bulunmaktadır: Pair-non-Pair (Gi- ronde), la Mouthe, les Combarelles Font de Gaume le Cap Blarıc, Lascaux (Dordogne), Niaux les Trois Fröres (Ariöge), Pech-Merle, Cougnac (Lot), Angle-sur -l’Anglin (Vienne), Castillo ve Altamira (Santander, ispanya).
Tarihöncesi dönem sanatçıları çeşitli teknikler kullanıyorlardı: yumuşak zemin üzerine parmakla çizilen çizgiler, sert zemin üzerine çakmaktaşından bir aletle yapılan gravürler, alçakkabartmalar, kilden biçimlendirilmiş kabartmalar, tekrenkli ya da çokrenkli desen ve resimler.
Yontmataş dönemi sanat yapıtları arasında taşınabilir nesneler de bulunmaktadır: heykelcikler, oymalı levhalar ve taş bloklar, süslenmiş aletler Ele geçtikleri katmana göre bunlar, oldukça kesin bir biçimde tarihlendirilebilmekte ve hangi kültüre ait oldukları saptanabilmektedir. Hangi katmandan geldikleri bilinen bu yapıtlardaki üslup benzerliklerine dayanılarak mağara duvarlarını süsleyen resim ya da kabartmalara da bir tarih verilebilmektedir.
Fransa-Cantabrica sanatı hakkında ilk sentezi, bu yüzyılın ilk yarısında H Breuil yaptı ve ardışık iki evre içeren bir kronoloji önerdi: boyalı çizgilerden oluşan resimlerle başlayıp, ardından, düz boyanmış yüzeylerin görüldüğü resimlere, sonra da çokrenkliliğe geçen “aurignac -pörigord" evresi; gene çizgi resimle baş
layıp, genellikle siyah düz yüzeylerden oluşan resimlere, sonra da çokrenkliliğe geçen “solutrö-madeleine” evresi. Bu evre, ince gravürlerle son bulur.
“Aurignac venüsleri” diye adlandırılan pek çok kadın heykelciğinin gerçekte gravette’ kültürüne ya da pörigord endüstrisine ait olduğu söylenebilir. Kadın cinselliğine ilişkin resimler taşıyan kireçtaşı bloklar, aurignac kültürüne ait taş aletlerle bir arada bulunmuştur. Breuil’den sonra A. Leroi-Gourhan da Yontmataş dönemi sanatını incelemiş ve değişik bir kronoloji önermiştir.
Taşınır sanat yapıtlarındaki üslup ayrılıklarına bakarak dört değişik üslup saptamıştır:
—I. üslup ya da ilkel üslup, aurignac kültürüne bağlı kaba oymalarda görülür;
—II. üslup ya da arkaik üslup, gravette kültürüne bağlı yapıtların üslubudur. Hiçbir ayrıntının verilmediği figürler, birkaç çizgiye indirgenmiştir;
—III. üslupta bir öncekine göre gözle görülür bir ilerleme kaydedilmiştir. Biçimlerde kabartı duygusu daha geliştirilmiş ve daha belirgin anatomik ayrıntılara girilmiştir. Lascaux mağarasındaki pek çok resim bu üslupta yapılmıştır;
—IV. üslupta figürler daha gerçekçi bir nitelik taşır. Resimlerde kabartı ve derinlik duygusu, tarama çizgileriyle ya da renk yoğunluğundaki değişiklikle verilmiştir.
Resimli mağara ve sığınakların incelenmesi sonucunda, Tarihöncesi dönem sanatçılarının, simgesel bir bağlantı örgüsünün de katıldığı bir estetik kompozisyon kaygısı taşıdıkları söylenebilir. Ancak bu simgesel bağlantıların büyük bir bölümü gözümüzden kaçmaktadır.
Mağara sanatının bu yapıtlarını korumak oldukça zor bir iştir. Bu yapıtların günümüze ulaşmalannı sağlamış olan yeraltı ortamı müdahalelerden pek kolay etkilenir ve kaya yüzeyinde meydana gelen bozulmalar resim ve gravürlerin yok olmalarına neden olur. Çok sık yapılan ziyaretler bazı mağaralarda aydınlatma ve ısı koşullarını, karbondioksit oranını değiştirmekte ve kaya yüzeyindeki yapıtları tehdit eden bakterilerin, çiçektozlarının ve sporların içeri girmesine yol açmaktadır. Bundan dolayı bazı mağaralar çok az ziyaretçiye açılmakta, hatta halka kapalı tutulmaktadır Lascaux mağarasında da durum böyleydi; bu yüzden, halkın ziyaret edebilmesi için mağaranın bir bölümünün aynısı orijinalinin yakınında yapıldı (1983).

Yenitaş dönemi sanatı. Arkeologlar çoğu zaman, Yontmataş dönemi uygarlıklarına ait sanat biçimlerinin hemen hemen tümüyle yok oluşunu saptamış, bazen de Yenitaş* dönemiyle birlikte sanat belirtilerinin giderek şematikleşerek kaybolmaya yüz tuttuğunu düşünmüşlerdir. Oysa durum hiç de böyle değildir: bu dönemde birçok sanat odağı ortaya çıkmış, bu odaklar biçime yeni bir soluk, öze de, yeni toplumun genel görünümünü yansıtan simgesel bir ifade tarzı getirmiştir.
İspanyol Levantesinde bulunan kaya resimleri henüz tam tarihlenememiştir ve bazı hayvan figürleri Yontmataş dönemi resimlerini çağrıştırır. Buna karşılık, iki takım okçuyu karşı karşıya gösteren savaş sahneleri gibi kimi öğeler Yenitaş dönemine özgü görünmektedir. Castellön’da- ki Gasulla boğazında ya da Morella la Vella’da ortaya çıkarılan resimler, büyük bir olasılıkla I.Ö. V. binyıl'a aittir.
Avrupa’nın kuzeyinde, aynı dönemde, maglemose kültürüne ait kalıntılar arasında yer alan kemik ya da geyik boynuzundan bazı silahlar, hançerler, mızrak uçları ve baltalar geometrik motiflerle inceden inceye süslenmiştir; Sjaelland’da (Danimarka), Jordl^se’deki bir turbalıkta ele geçen baltanın üzerinde olduğu gibi, bunlarda bazen, geometrik motiflerin yanı sıra insan figürünü çağrıştıran biçimlere de rastlanır.
Buzullaşmasonrası dönemin başlangıcında; Tuna ırmağı kıyısında, Demir Kapı yöresinde yer alan, Lepenski Vir’de, sanat alanında başka bir özgün yaratım odağı ortaya çıkar. Burada ele geçen taş yontularda, yarı insan, yarı balık biçiminde yaratıklar canlandırılmıştır. Balık, yerleşik duruma geçmiş bu avcı-balıkçı toplumun yaşamında büyük bir olasılıkla önemli bir yer tutuyordu.
Yenitaş dönemi sanatının önemli esin kaynaklarından biri de tarımsal berekettir. Bu esin, İ.Ö. VIII. binyıl'dan başlayarak Suriye ve Filistin'de, tanrıçaları ve evcil hayvanları canlandıran taş, özellikle de pişmiş toprak heykelciklerde görülür. Yenitaş dönemi dinsel inançlarının en eksiksiz ve en tutarlı ikonografik' bütünü Çatalhöyükte ortaya çıkarılmıştır (İ.Û. VI. binyıl başı). Burada ele geçen ve ana tanrıça’yı boğa ya da leopar gibi hayvanlarla birlikte gösteren tasvirlere bakılarak çıkarılan sonuçları genelleştirmek aşırı cüretkârlık olur. Yakındoğu'ya ve Doğu Akdeniz’e özgü bu tema, herhalde Tuna vadisi gibi başka bölgelere olduğu gibi aktarılamaz. Bununla birlikte, Yenitaş döneminde Avrupa’nın ılıman bölgelerinde görülen kadın (ender olarak erkek) ve hayvan (sığır, özellikle koyun-keçi, bazen geyik) biçimli heykelciklerin bolluğu, kimi arkeologların anaerkil diye nitelemekte tereddüt etmedikleri bir tarım toplumunun simgesel ve belki de dinsel ifadesidir. Kadıp heykelcikleri çoğunlukla çıplaktır ve büyük bir çeşitlilik gösteren üsluplaştırıl- mış plastik biçimlere sahiptir; boyalı ya da kazılı çizgiler çoğu zaman soyut anlatımı daha da artırmıştır. Bu heykelciklerin en ünlüleri Ukrayna’da Tripolje, Bulgaristan 've Romanya’da Gumelnita ve Cücuteni, Sırbistan’da Vinca. Yunanistan’da Sesklo (Sesklon) ve Dimini (Dimenio) kültürlerinden kaynaklanır. Romanya’da, Dobruca yakınındaki Cernavoda kazısında ortaya çıkarılan hamangia kültürüne ait bir mezarda ele geçen, çömelmiş bir kadın ile başı ellerinin arasında, bir tabureye oturmuş bir erkeği canlandıran pişmiş toprak iki figür, İ.Ö. IV. binyıl sanatının gerçek başyapıtlarıdır. Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Almanya, Fransa, İtalya, Iber yarımadası vb.’de de bu tür heykelcikler ele geçmiştir. Batıya doğru gidildikçe bunların daha çok üsluplaştırılmış olduğu görülür: Ispanya'nın güneyinde Los Millarös’te bulunan seramik üzerine boyanmış ya da kazınmış “gözler", Almeria bölgesinde ya da Portekiz’de ele geçen taş idoller, Fort- Harrouard’da (Eure-et-Loir) ortaya çıkarılan birkaç pişmiş toprak heykelcik ya da Grimes Graves’te (Büyük Britanya) bulunmuş, bir “tanrfyı canlandıran kireçtaşı küçük blok, ortak çizgiler taşıyan bir ideolojinin geniş bir alana yayılmış olduğunu göstermektedir. Marne hypoge- umları ya da üstü örtülü geçitler (bunlarda göğüs, bazen de gerdanlık figürleriyle bir arada kullanılmış “baykuş başı" motifine sık sık rastlanır) gibi mezarlarda da bu ideoloji hissedilir. Bretagne (Gavrinis) ya da İrlanda'daki (Nevvgrange) megalitik* mezar dikmeleri üzerine kazınmış ya da murç benzeri bir el aletiyle işlenmiş süslemeler yaklaşık i. Ö. 3000'e tarihilenir. Megalitik anıtların kendileri de, İ.Û. V. binyıl'dan başlayarak Batı'da, mimarlık sanatının özgün bir dinsel görünümü sayılabilir. Bunların dindışı, özellikle de savunma alanındaki karşılığı, Eriha surlarından Saintonge’daki Yenitaş dönemi hendekli kamplarına kadar çeşitli yerlerde bulunmaktadır.
Daha kuzeyde “orman" uygarlıklarında, kehribar ve geyik boynuzu büyük bir ustalıkla işlenmiştir: Rusya'da Usviya- tıy'da ele geçen insan biçimli heykelcikle Şigir'de bulunan rengeyiği başı, çoğu zaman “geri kalmış" sayılan kent dışı halkların sanatçı niteliğini yansıtır. Güney İsveç’teki ya da Karelya’daki büyük kaya kabartmalarında, gündelik yaşamdan balıkçılık, av, tören, hatta doğum gibi sahneler canlandırmıştır. Bu figürler Yenitaş döneminin sonlarında ve maden çağlarında gerçekleştirilmiştir.
Avrupa’nın dışında, yine Yenitaş döneminde, Sahra’da ve Güney Afrika'nın bazı kesimlerinde ilk mağara sanatları gelişip serpilmiştir. Mısır’da büyük sanat ancak önhanedanlar dönemi uygarlıklarıyla birlikte ortaya çıkmıştır. Asya’da da Ya- kındoğu’dakine benzer bir gelişme süreci görülür ve Çin’e kadar kadın heykelciklerine rastlanır. O sırada Avustralya'da ve Amerika’da yaşayan toplumların sanatı daha az bilinmektedir; ama Amerika’da, çok geçmeden kolomböncesi* dünyanın büyük kentleri inşa edilecektir.

Öntarih döneminde sanal. Zenginlik göstergesi olarak metal, yönetici sınıfın saygınlığını artırmak amacıyla sanat alanında da kullanılmıştır Ur'daki kral mezarlarında (i. Ö. 3000’e doğr.) altın, gümüş ve bronz kaplar, silah ve heykelcikler bulunmuştur. Kafkasya'nın kuzeyinde Maykoptaki hükümdar tümülüslerinde, Bulgaristan'da Varna mezarlarında yaklaşık aynı döneme ait altın, gümüş ve bakır kaplar ve süs eşyaları ele geçmiştir Mezopotamya ve Mısırda yazı bu dönemde ortaya çıkmış, tarih çağının büyük uygarlıkları gelişmiştir. Bunların çevresin
de birçok öntarih dönemi halkı, Tunç ve Demir çağlarında kendi kişiliklerini kazanmıştır. Bu çağda Akdeniz çevresinde yüksek nitelikli bir öntarih sanatı gelişmiştir: mermer kyklades idollerinden Girit ve Thira’daki (Santorini) minos resimlerine kadar birçok yapıt. Yazı da kral saraylarında ortaya çıkmıştır (çizgisel A ve B yazıları). İtalya'da birçok yerli halk, çok geçmeden de Etrüskler, tapınaklarını büyük boy pişmiş toprak kabartmalarla süslemişler ve birkaç yüzyıl sonra iberler’in de yapacakları gibi, tanrılara bronz heykelcikler sunmuşlardır. Batı Akdeniz ülkelerinde taş üzerine heykelcilik yapıtları, çoğunlukla Kartacaya ve daha birçok başka koloniye yerleşmiş olan Fenikeliler aracılığıyla gelen doğuya özgü bir esini yansıtır. Alpes-Maritimes’deki Bâgodağı gibi bazı dar ve kapalı mağara sanatı alanları, eski yerel halk geleneğinin sürdüğünü ortaya koyar.
Kuzeyde kelt dünyası, antik yazarların sözünü ettiği ikinci Demir çağındaki birliğe büyük bir olasılıkla henüz kavuşmamıştır. Bununla birlikte, İskandinavya'dan Balkanlar'a ve İrlanda'dan Macaristan'a kadar, ikonografi temaları (kuşlar kuğular [?] ve gemi ya da arabayla taşınan güneş kursu) ortaktır. Güney İsveç oymalarının yanı sıra Danimarka'da Trundholm'da ele geçen savaş arabası gibi kimi ünlü metal parçalar da bu mitolojiyi yansıtır. Hallstatt dönemine ait küçük araba modellerinde de (bu tür arabalar Strettvveg [Avusturya] ve Mârida’da [ispanya] ele geçmiştir) aynı kültür ortamının izleri görülür, ilk Demir çağı sonlarına tarihlenen savaş arabalı büyük hükümdar mezarlarına (örneğin Fransa'da Vix [Cöted'Or], Güney Almanya'da Hochdorf ve Klein-Aspergle mezarları) kadar bu ortamı izlemek mümkündür. Yeni doğan bu kelt dünyasında akdeniz etkileri göze çarpar; Hirschlanden (Güney Almanya) savaşçısı gibi taş heykelciliği örnekleri kısmen bu etkilerle açıklanabilir. Buna karşılık, Avrupa'nın tüm ılıman bölgelerinde özgün bir kuyumculuk sanatı yaygınlaşır: çarpma-çakma tekniğinde bezenmiş bronz situlalarla "kelt üslubu” olarak anılan genel bir süsleme üslubu (örneğin VValdalgesheim üslubu) ortaya çıkar.
Doğu Avrupa'da, öntarih dönemindeki güçlü kültür birimlerinin (Traklar, Daçyalılar, çok geçmeden de Slavlar) kendilerine özgü sanatsal anlatım tarzları vardır. Kafkasya halkları, özellikle de Kuban'da yaşayanlar çok sayıda bronz heykelcik (geyikler, köpekler, etçiller ve fantastik hayvanlar) üretmişlerdir. iskitlerde, kısmen Karadeniz kıyısındaki yunan kolonilerinden esinlenmiş olan ince bir sanat görülür. İskit savaşçılarının, Pazırık bölgesindeki Sibirya step halklarıyla ilişkileri olduğu sanılmaktadır; Pazırık'ta, tümülüslerin altındaki mezarlarda, canlı renklerle bezenmiş ipekliler, keçeler ele geçmiştir. Hindistan'da, Çin'de, Vietnam'da üstün sanatlı imparatorlukların kurulması, tarihsel bağlamda, II. binyıl'da başlar. Yazının bulunmasından önce yaşamış olan halkların karmaşık evreni ve binlerce yıllık mirası Afrika'da, kolomböncesi dünyada, Polinezyada, Mikronezya’da öntarih dönemi sanatlarının varlığının saptanmasıyla, yıldan yıla daha ayrıntılı bir biçimde tanınmaktadır.

Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Benzer Konular

15 Mart 2016 / ThinkerBeLL Tarih
26 Kasım 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
15 Kasım 2006 / Misafir Tarih
27 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Tarih