Arama

21. Yüzyılda Türkiye'de Ziraat İşletmeciliği

Güncelleme: 24 Mayıs 2010 Gösterim: 3.347 Cevap: 0
Tiglon - avatarı
Tiglon
Ziyaretçi
21 Kasım 2007       Mesaj #1
Tiglon - avatarı
Ziyaretçi
1. GİRİŞ
Ekonomik anlamda bağcılık, dünya üzerinde genel olarak 10-20 0C izotermlerine karşılık gelen 30-50 0C kuzey ve güney enlemleri arasındaki ılıman iklim kuşağı üzerinde yapılmaktadır.
Sponsorlu Bağlantılar
Anadolu, asmanın anavatanı olarak bilinen bölgeler içerisinde yer alan, hem çeşit zenginliğine, hem de geniş bağ alanlarına ve üzüm üretimine sahip dünya üzerindeki önemli bağcılık merkezlerinden birisidir. Asma ise; üzüm verimi bakımından ekonomik, çeşit zenginliği ile de genetik materyal açısından yurdumuzun önemli bir bitkisidir. Bu tarım dalı bu nedenlerle Anadolu'da yaşayan insan topluluklarının binlerce yıldır baş uğraşlarından biri olmuş ve olmaya devam etmektedir. 2001 yılı verilerine göre; aşılı ve aşısız asma fidanı yıllık üretimimiz 5.155.072 adettir (ANONİM, 2000). Ülkemizde 1998 verilerine göre 541 000 hektar bağ alanından 3 600 000 ton yaş üzüm üretimi yapılmıştır. Bağcılığımız bu değerleri ile Rusya hariç dünyada alan bakımından 4., üretim bakımından ise 5. sıradadır. Ülkemiz bağ alanı genel işlenebilir tarım alanları içerisinde % 2.09, bağ bahçe tarımı yapılan alanlar içerisinde ise %19.12 'lik bir paya sahiptir (KELEN, 1995; ANONİM 1999).
Ülkemiz tarımında bu kadar kendine has bir yeri olan bağcılığımız, özellikle üretim ve yetiştiricilikle ilgili konularda bir çok problemlerle karşı karşıyadır. Kuşkusuz bu problemlerin başında ülkemiz bağcılığının alt yapısı durumunda olan fidan üretiminde karşılaşılan sorunlar gelmektedir.
Asma bir çok kültür bitkisi gibi hem vegetatif, hem de generatif metotlarla çoğaltılabilmektedir. Ancak generatif çoğaltma da heterozigotik bir kalıtsal yapıya sahip olması nedeniyle yüksek oranda açılan göstermekte ve çelik ile çoğalmaya nazaran 2-3 sene gibi daha fazla bir zaman istemektedir. Bu nedenle bağcılıkta ıslah çalışmaları dışında tohumla çoğaltma tercih edilmemektedir. Vegetif yolla asma fidanı elde edilmesinde ise çelik, aşı, daldırma gibi metotlar uygulanmaktadır (FİDAN ve Ark.,1998; KELEN, 1994).
Ancak ülkemizin bağ alanlarının büyük bir kısmı floksera ve nematod zararlılarıyla bulaşık durumdadır. Bu iki zararlı asma köklerini emmek suretiyle hem besin maddelerine ortak olmakta, hem de köklerde yaralar meydana getirerek asmaların gelişmelerini önlemektedirler.
Bu zararlıların yayılma alanı hızla artmaktadır. Günümüzde ise, bölgeler arasında yaşanan yoğun bir materyal nakli, bilinçsiz uygulamalar ve karantina işlemlerinin yetersizliği gibi nedenlerden dolayı bağ alanlarımızın tamamının floksera ile bulaşık veya bulaşma potansiyelinde olduğu kabul edilmektedir (ÇELİK, 1984).
Flokseralı bağ alanlarında ise yerli üzüm çeşitlerinden alınan çeliklerin doğrudan köklendirilmeleri yoluyla ekonomik anlamda bağ kurulması mümkün olmamaktadır. Çünkü Vitis vinifera L. Asma türüne ait üzüm çeşitlerinin kökleri floksera zararlısına karşı çok duyarlıdır. Günümüze kadar bu zararlıya karşı uygulama değeri olan kimyasal bir korunma metodu ise henüz geliştirilememiştir. Floksera ve nematodlara karşı en iyi çare ise dayanıklı Amerikan asma anaçlarının kullanılmasıdır. Bu nedenle floksera ile bulaşık alanlarda bağcılığın yapılabilmesi için yerli çeşitlerin bu zararlıya karşı dayanıklı Amerikan asma anaçları üzerine aşılanmaları veya bu aşılama sonucu elde edilen aşılı-köklü asma fidanlarının kullanılmaları zorunludur. İlk kez 1867 yılında Fransız bağcılarından La Liman tarafından ortaya atılarak uygulamasından başarılı sonuçlar alınan bu yönteme “Yeni Bağcılık” adı verilmektedir (ÇELİK, 1992).
Bu çalışma ile aşılı asma fidanı üretiminin tüm aşamalarının ortaya konulması ve konuya ilgi duyanların kolaylıkla ulaşabileceği bir kaynak oluşturulması amaçlanmıştır.
2. ÜLKEMİZDE ASMA FİDANI ÜRETİMİNİN BUGÜNKÜ DURUMU
Floksera zararlısının 20. Yüzyılın başlarında ülkemize girmesi ve eski bağcılığın yapılmaz duruma gelmesi sonucu ülkemizde asma fidanı üretimi 1930’lu yıllarda devlet eliyle kurulan birkaç “Amerikan Asma Fidanlıkları” ile başlamışlar (KOCAMAZ, 1991). O yılların teknolojisiyle sadece aşısız Amerikan asma fidanı ile başlayan üretimi, mevcut koşullara yeni ilaveler dışında aynı şekil de devam ede gelmiştir. Ancak uzun bir aradan sonra 1960’lı yılların sonunda aşılı-köklü asma üretiminde başlanabilmiştir. Diğer taraftan asma fidanı üretimi başlangıçtan bugüne kadar özel sektörün ilgi alanına istenildiği şekliyle bir türlü girmemiştir. Günümüzde asma fidanı üretimi yapan özel üreticiler küçük işletmeler halinde olup sayıların 100 kadar olduğu tahmin edilmektedir.
Klasik fidan üretimi asma fidanı ihtiyacını karşılamaktan uzaktadır. Bir dekar Amerikan asma anaçlığından ortalama olarak 1.500-10.000 metre çubuk ve 4.500-20.000 adet çelik alınır. Bilimsel toplantılarda ülkemizin Yıllık fidan üretiminin ortalama 5 milyon adet olduğu, oysa yıllık 50-60 milyon aşılı-köklü asma fidanına ihtiyaç bulunduğu söylenmektedir. Bu sayıda fidanı elde etmek için 5-10 bin dekar Amerikan asma anaçlığında ihtiyaç olduğu ortaya çıkar. Bu ise bugünün Türkiye’sinde mümkün olmayacak bir tesistir. Bu nedenle Aşılı asma fidanı elde edilmesinde daha çok çeliğin daha az alanda elde edilmesinde imkan veren metotların uygulanması gerekir (ECEVİT, 1991).
Ekonomik anlamda bağcılık yapabilmek için Aşılı Bağların 40 yılda bir yenilenmesi gerektiği gerçeği göz önüne alınacak olursa (576000/40) 14.400 ha’lık bir lanın her yılı yenilenmesi gerektiği ve bunun içinde 3 x 2 m. dikim aralıklarıyla yaklaşık 24.000.000 kadar asma fidanına ihtiyaç duyulacağı ortaya çıkmaktadır. Bu hesaplama tüm bağ alanlarımızın verimli ve ekonomik olduğu hesabına göre yapılmıştır. Halbuki bağlarımızın önemli bir kısmı modern yetiştirme tekniğine göre kurulmamış; yaşlılık, hastalık ve zararlılardan dolayı hemen hemen elden çıkmış durumdadır. Bütün bunlara ilave olarak; Anadolu’da modern yetiştirme tekniklerine uygun bir şekilde Bağların yenilenmesini mümkün kılacak önlemlerin alınmasında geç kalınmış ve bunun sonucu olarak, bağcılığın önemli bir yer tuttuğu Orta Anadolu ve bu bölgenin Akdeniz, Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgeleri ile geçit yörelerindeki yerli bağla hızla yok olmaya başlamıştır.
Aynı durum halen büyük ölçüde yerli bağcılığın sürdürülmekte olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Doğu Akdeniz yöresi içinde söz konusudur. Adı geçen bölgelerimizde bağların hızla tahrip olarak elden çıkması ülkemiz bağcılığında gerek alan gerekse üretim yönünden istatistiklere tam olarak yansımayan ciddi bir gerilemeye neden olmuştur. (AĞAOĞLU ve ÇELİK, 1986;ÇELİK Ark.1987)
Bütün bu değerlendirmeler, ülkemizdeki asma fidan üretiminin yetersizliğini tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Bu sorunlara çözüm bulunmazsa bağ alanlarımızdaki azalışlar önümüzdeki yıllarda da devam edecek gibi görünmektedir. (KELEN 1994)
Çizelge 1: Türkiye’de 1993 yılı itibariyle bölgelere göre bağ alanı ve üzüm üretimi


Bölgeler
Alan (Ha)
Oran (%)
Üretim (Ton)
Oran (%)
Ortakuzey
46.778
8.3
191.407
5.2
Ege
157.280
27.7
1.676.211
45.3
Marmara
30.518
5.4
281.699
7.6
Akdeniz
109.022
19.2
654.380
17.7
Kuzeydoğu
2.171
0.4
10.917
0.3
Güneydoğu
85.016
15.0
281.249
7.6
Karadeniz
2.812
0.5
11.919
0.3
Ortadoğu
38.327
6.8
165.767
4.5
Ortagüney
95.076
16.8
426.451
11.5
Toplam
567.000
100.0
3.700.000
100.0
Çizelge 2: 1999 Yılında Sertifikalı Asma Fidanlarının Sektörlere Göre Dağılımı (Anonim, 2000).

Sektörler
Aşılı Asma Fidanı Üretimi
%
Aşısız Asma Fidanı Üretimi
%
Toplam Üretim
Kamu
553.050
36.0
857.600
93.5
1.410.650
Özel
985.100
64.0
60.000
6.5
1.045.100
Toplam
1.538.150
100.0
917.600
100
2.455.750
NOT : Aşısız Asma fidanının tümü Amerikan asma fidanıdır. Yerli asma fidanı üretimi çizelgeye dahil edilmemiştir.
3. AŞILI ASMA FİDANI ÜRETİMİ
Önceleri bağcılıkta yalnızca çeşit değiştirme (çevirme) amacıyla uygulanan aşılama, 1850 yılından itibaren Avrupa bağlarında flokseranın girişinden ve vinifera çeşitlerinin Ancak Amerikan asma anaçları üzerine aşılanarak yetiştirilebileceğinin anlaşılmasından sonra, bağcılığın vazgeçilmez bir çoğaltma tekniği özelliği kazanmıştır.
Günümüz bağcılığında aşılamanın amaçları Winkler ve ark. (1974) ‘na göre aşağıda özetlenmiştir.
Vitis vinifera 1. Asma türüne ait üzüm çeşitlerinin floksera ve metotlara dayanıklı anaçlar üzerinde yetiştirilmesi;
Karışık çeşitlerle kurulu bir bağda bu durumun düzeltilmesi (çeşit saflaştırma)
Bağlarda arzu edilmeyen çeşitlerin değiştirilmesi (çeşit değiştirme veya çevirme)
Floksera ve metotlarda bulaşık alanlarda yeni elde edilmiş ve nadir bulunan üzüm çeşitlerinin çoğaltılması ve korunması;
Uygun anaçlar kullanarak kurağa, kirece ve tuzluluğa karşı dayanıklı bir kök sistemi oluşturulması.
Bağcılıkta aşıda başarıyı etkileyen etmenler ;
Anaç ve kalem arasında uyuşmazlık olmamalıdır. Uyuşma, anaç ve kalemin hem anatomik hem de biyokimyasal olarak tam bir kaynaşma içinde olması ve birlikte yaşayabilme yeteneğini ifade eder. Asmada Botanik olarak aynı familya içinde cinsler birbirleri aşılanamazlar. Türler arasında ise , finiferek/rotundifalio örneğinde olduğu

gibi çok sınırlı başarısızlık örneklerine rastlasa da, aşamalarda kesin başarısızlığı ifade eden bir uyumsuzluk sorunu sözkonusu değildir.
Anaç ve özellikle kalem genç olmalıdır. Aşılamada başarılı olunabilmesi için, aşı materyalinin (özellikle kalem) bir yaşlı dallardan veya sürgünlerden hazırlanması gerekir Kural olarak aşılamada ne kadar genç materyal kullanılırsa, başarı o oranda artmaktadır. Bu yüzden bağcılıkta yeşil sürgünlerden materyal de aşılamada kullanılabilir. Ancak “Yeşil aşı” da başarılı olunabilmesi için aşıda başarıyı etkileyen koşulların (özellikle su kaybı) daha etkili olarak kontrol edilmesi gerekir.
Anaç ve kalem sağlıklı olmalıdır. Anaçlık ve kalemlik çeliklerin alındığı anaçlar; özellikle önemli virüs vb. hastalıklar ile bakteriyel (Bağ Kanseri) hastalık etmenlerini taşımamalıdır.
Anaç ve kalemlerin kambiyum dokuları, mümkün olduğu kadar geniş yüzeyler halinde üst üste çakışmış olmalıdır. Çünkü aşı yerinde kaynaşmayı sağlayan kallus (yama dokusu) dokusu iletim kambiyumu tarafından oluşturulur.
Anaç ve kalemler arasında kaynaşma tam olarak sağlanana kadar kalemin anaca sıkı bir şekilde tutulması gerekir. Bu amaçla bağa yapılan aşılar dış koşullara açık olduğu için bağlanır ve üzerleri ince nemli toprakla örtülür.
Aşıdan sonra aşı yerinde kallus oluşumu için uygun sıcaklık, nem ve havalandırma koşulları sağlanması gerekir.
Kalem anaçların kesim ve yontulmasında kullanılan alet ve araçlar keskin olmalıdır ve kesit bu aletler yüzeyleri pürüzsüz ve düzgün açılmalıdır.
Kullanılan alet ve araçlar saf alkolle dezenfekte edilmiş olmalı, aşılama sırasında her çeşit açılama başlangıcında bu işlem tekrarlanmalıdır. Ancak böylece virüs gibi bazı hastalık etmenlerinin bulaşması engellenmiş olur (FİDAN ve Ark.,1998; ÇELİK, 1998).
Asmanın özellikle yaşlı dallarından hazırlanan çeliklerin hem kolay kökleme ve anotomik olarak kolay aşılama, hem de aşılandıktan sonra kolay kaynaşma (kalluş oluşturma) özelliklerinden yararlanarak, vinifera çeşitlerine ait tek gözlü kalemlerin Amerikan asma anaçlarına ait anaçlılık çelikler üzerine masa başında aşılanmaları ve aşı yerinde kontrollü koşullarda gerçekleşen kaynaşmanın (çepeçevre kallus oluşumu) ardından aşılı çeliklerin fidanlık veya sera koşullarında köklendirilmesi sonucu elde edilen asma fidanlarına Aşılı Asma Fidanı Denir (FİDAN ve Ark.1998).
3.1. Çeliklerin Alınması ve Aşıya Hazırlanması
Asma çelikleri, genellikle anaçlar dinlenme halindeyken alınır. Bu dönem, geç sonbaharda yaprakların dökülmesiyle başlar, erken ilkbaharda tomurcukların sürmesinden hemen önce yapılan kış budaması ile sona erer. Ancak, kış soğuklarının gözlerin, hatta bir yaşlı dalların zararlanmasına neden olacak düzeyde şiddetli olduğu yörelerde, çelikler bu soğuklar başlamadan önce alınmaları gerekir.
Yine, kaplı asma fidanı üretiminde kullanılacak olan çeliklerin de bu dönemde alınmaları zorunludur. Bu istisnalar dışında özellikle kalemlik çeliklerin kış budaması sırasında alınması daha avantajlıdır. Böylece, hem budama hem de çelik alma işlemi bir arada gerçekleştirilecek, işgücünden tasarruf sağlanmış olur. Ayrıca sözkonusu çeliklerin kış boyunca muhafaza sorunu ve masrafı ortadan kalkar. Ancak Amerikan asma anaçlıklarından çelik alma işlemi oldukça uzun zaman aldığından, anaçlık çeliklerin, havaların uygun olduğu daha erken dönemde alınmaya başlanması tercih edilir (FİDAN ve Ark.1998).
Çelik alınırken dikkat edilecek hususlar ise ;
Çeliklerin mutlaka sağlıklı ve kuvvetli gelişme gösteren, aynı zamanda bir yaşlı dalların iyi olgunlaşmış anaçlarından alınmalıdır. Ayrıca yerli asma fidanının üretiminde kullanılacak çelikler ile aşılamada kullanılacak kalemler (gözler), üstün verim ve kalite özelliklerine sahip anaçlardan alınmalıdır. Tam verim çağında ve orta yaşlı anaçlardan alınan çelikler amaca en uygun olanlarıdır. Bu anaçlar, anacının ekonomik ömrünü kısaltan uç alma, tepe ve bilezik alma gibi işlemlere daha az maruz kalmış anaçlardır.
Zayıf gelişen veya kuraklık, don ve dolu zararına uğramış hastalık veya böcek zararı yüzünden yapraklarının kısmen veya tamamen dökmüş yada sürgünlerini olgunlaştıramadan soğuk zararına uğramış anaç ve anaçlardan çelik alınmamalıdır.
Diğer yandan 1-2 yaşta genç anaçlar, çelik oluşturulmasına yönelik olarak şiddetli budandıklarından, özellikle sürgünlerin üst kısımları yeterinde olgunlaştıramadığı için, zorunlu olmadıkça bunlardan kalemlik çelik alınması önerilmez. Ayrıca aşırı şekilde ürünle yüklü anaçlardan da çelik alınmamalıdır. Bunlarda, genaratif gelişme baskın olduğundan, vejetalif gelişme geri kalmış, dolayısıyla dallar olgunlaşamamıştır.
Omcalardan alınacak çelikler, çeşit özelliğine göre boğum araları yeterli uzunlukta olmalı, dış kabuk rengi temiz ve parlak görünmede (sarımı esmer, kırmızı esmer, koyu esmer veya kestane renginde) olanlardan alınmalıdır. Çelik kesildiğinde iç kabuk yeşil görünmeli ve özü dar, odun kısmı sert dokulu, geniş ve kabuk kalın olmalıdır. Öz/odun oranı 1/3 oranında olmalıdır. Kesit yüzeyi ise fazla yassı veya köşeli olmamalıdır. Boğumdaki gözler canlı olmalıdır.
Taşlı sıcak ve hafif topraklara dikilecek asma çeliklerinin boyU aşağıdaki çizelgede (4’de) yer alan uzunluk ölçülerinin üst sınırına yakın olacak şekilde hazırlanmalıdır. Killi, ağır ve serin topraklarda dikilecek çeşitlerin boyları ise alt sınıra yakın olacak şekilde hazırlanmalıdır.
Çizelge 3: Bağcılıkta asma çeliklerinin alındığı kaynağa göre isimlendirilmesi ve bunların kısa özellikleri

Özellikleri
Boylar
Göz Say
ısı
Kal
ıklı (çap)(mm)1
Uzunluk (cm)2
1.Fidanlık Çeliği
a) Asma Anacı çeliği

b) Yerli Asma Çeliği

I.
II.
I.
II.
3-5
3-5
3-5
3-5
8-12
4-7
8-12
4-7
35-45
35-45
30-40
30-40
2.Aşılanabilir Çelik
Asma Anacı çeliği
-
3-5
6-12
30-40
3.Tek gözlü çelik
(göz çeliği, omega aşı çeliği)
a) Asma Anacı çeliği
b) Yerli Asma Çeliği

-
-
1
1
4-12
4-12
5-10
5-10

Kalınlık (çap) : Üst boğum arasında orta yerinden,
Alt ve üst kesit arası ölçüden değerlerdir.
Bir yaşlı dalların her yerinden çelik hazırlanması mümkün değildir. Dalların dip kısımlarında boğum aralarının çok kısa, anatomik yapının çok sert ve gözlerin iyi gelişmemesi; uç kısımlarında ise odunlaşmanın yeterli olmamasından, bu kısımlardan çelik alınmamalıdır.
Çelikler klon seleksyonu ile elde edilmiş asmalardan alınmalı klon seleksyonu çalışmalarının henüz sonuçlanmadığı veya seçilen klonlardan yeteri kadar kalem sağlanmasının mümkün olmadığı yörelerde, düşük verimli omcalar ve arzu edilmeyen özelliklere sahip mutanlar ile karışık bağlardaki ve verimsiz çeşitlerden çelik alınmasını önlemek için, çelik alınacak omcaların ürün üzerinde iken (yaz sezonu boyunca) işaretlenmeleri gerekir.
Yıllık sürgünlerin odunlaşması, çeliklerin sürgün üzerinde yeri ve kalınlığı; çubukta nişasta birikmesi normal bir odunlaşma olayıdır.
Odun parankiması, odun lifleri, öz ve öz ışınları önemli miktarda şeker ve nişasta toplama yerleridir. Yaz sonunda, çubuklarda önce nişasta şeklinde toplanan yedek karbonhidratlar, sonbaharda yaprakların dökülmesinden hemen sonra şekere dönüşmeye başlarlar. Çubukta şekerler, sakkaroz, fruktoz, glikoz ve bilinemeyen diğer şekerler halinde bulunurlar. Aralık, Ocak aylarında çubukta nişasta miktarı minimum, şeker miktarı ise maksimum düzeye ulaşır. Daha sonra şekerin nişastaya tekrar dönüşmesi sonucu ilkbahara doğru nişasta miktarında ikinci bir yükselme olur. Dinlenme devresi boyunca asma üzerindeki çubuklarda şekerin nişastaya, nişastanın şekere dönüşmesi sonucu görülen değişmelerin soğuk hava deposunda muhafaza edilen çubuklarda da görülmesi, bu konuda sıcaklığın yanında kış dinlenmesi ile endogen (içsel) bir etmenin de rol oynadığını ortaya çıkarmaktadır.
Aşılı köklü asma fidanı elde edilmesinde başarı, çubuğun içerdiği şeker ve nişasta miktarına bağlıdır. Asma çeliklerinde kuru kallus tabakasının oluşabilmesi için 3,2 gr, 1 gr kur kök için 4 gr şekere gerek duyulduğu belirlenmiştir. Yeterli miktarda yedek karbonhidrat içermeyen aşı metaryeli ile yapılan aşılamalarda çimlendirme odalarından çıkan fidanların dış görünümleri iyi olmasına rağmen, yedek enerji kaynağının tükenmesi sonucu fidanlığa dikilen bu köklerden kurudukları için fidan randıman önemli ölçüde azalmaktadır.
Asma (Amerikan veya vinifera) sürgünleri 35-45 cm uzunlukta dip taraftan (bazal) ve uç taraftan birer göz bırakılmak suretiyle asma çeliği haline getirilirler. Çelik üzerinde kalkut, sülük, salkım vb. kısımlar çıkartılır (KOCAMAZ, 1995).
Aşılanacak çelikler alt boğum 0.5-1 cm altından ve üst boğumun üzerindeki boğum arasının en az 3/4‘lük bir kısmı çelikte kalacak şekilde kesilmelidir. Çelik kalınlıkları 7-10 mm çapında, 30-40 cm uzunluğunda olmalı ve üzerinde 3-5 göz bulunmalıdır. Çelik kalınlığı üst boğum arasının orta yerinin uzunluğu ise alt kesit ile üst kesit arasındaki kısmın ölçülmesiyle elde edilmektedir.
Çelik üzerlerine aşılanacak olan aşı kalemlerinde ise kalınlık 5-10 mm. Uzunluk 5-6 cm olmalı ve tek gözlü olacak şekilde hazırlanmalıdır. Geri kalan tüm gözler elektrikli motorundan harekat alan ince tel fırçalarla aşı bıçağı bağ makası veya bu amaçlarla özel olarak geliştirilmiş alet veya testereler kullanılarak köreltilirler (SAYIN,1998; ÇELİK,1998; FİDAN ve Ark.,1988).
Hazırlanan çelikler genellikle 50-100’lük veya 200’erlik demetler haline getirildikten sonra uca ve dip kısma yakın iki yerinden yumuşak telle bağlanır. Her demette mutlaka bir etiket bulunmalı, etikette; anaç veya çeşidin ismi, çelik adedi, alındığı yer ve gerek duyulan diğer bilgiler olmalıdır. Ayrıca bir demet içerisindeki çeliklerin uzunlukları arasındaki farkın 5 cm’yi geçmemesine dikkat edilmelidir. Çelikler alındıktan sonra ise hemen açılması istenmez (FİDAN ve Ark.,1998).
Ülkemizde asma çelikleri yaygın olarak açık kum havuzlarındaki nemli kum içinde muhafaza edilmektedir. Kum havuzunun fazla güneş almayan bir yerde bulunması ve içindeki kumun hastalık etmenleri taşımaması gerekir. Çelik demetleri kum içinde ters çevrilerek katlanır. Yada 60 x 90’lık polietilen torbalara konup dikey olarak +1 ve +2 0C‘lik soğuk depolarda da toplanır.
Çelikler alındıktan sonra soğuk odalara hızlı bir şekilde nakledilmeli ve kurumaları önlenmelidir. Depolama sırasında nem kaybını azaltmak amacıyla polietilen torbalar içerisinde çeliklerin üzerinin nemli çuval bezleriyle örtülmesi de iyi bir önlemdir (SAYIN,1998).
Hazırlanan anaç ve kalemlerin aşıya geçmeden önce özellikler Agrobacterium vetis’in kontrol edilmesi amacıyla 50 C’deki sıcak suda 30 dak. tutulması ve ardından soğuk suya daldırılması önerilmektedir. Ya da çelikler aşılamadan en az 24 saat önce ıslatılması, odun kısmının yumuşamayarak daha kolay kesilmesi sağlanabilir (FİDAN ve Ark.,1998).
Aşıda başarıyı sağlayabilmek için öncelikle kambiyum tabakası ve aşı kalemi arasındaki sıkı temasın sağlanması, aşı kalemi ve aşı çeliği kalınlıklarının hemen hemen birbirine eşit çapta olması gerekmektedir (SAYIN, 1998).



3.2. Anaç ve Kalemlerin Seçimi
Anaç-aşı kalemi uyuşması, filoksera ile bulaşık olan bölgelerde yeni bağların kurulmasında en önemli etkendir.
1860’lı yıllara kadar dünyadan “asma anacı” diye bir şey bilinmiyordu. O tarihlerde Amerika’dan getirilen köklü asma fidanları ile “ filoksera” denilen böceği Avrupa bağlarına bulaştırıldı. 1881 yılında yurdumuza da giren bu böcek toprakta yaşamakta ve asma köklerini emerek beslenmektedir.
Böceğin emdiği noktalarda oluşan küçüklü büyüklü urla kısa zamanda kökleri çürütmekte, bitki topraktan besin ve su alamayıncaya kadar zayıflayıp ölmektedir. Filokseralı bir bağ bakılmadığında kısa zamanda omcalar kolaylıkla kurur. Kumlu topraklarda filokseranın ilerlemesi zor olduğu için pek zararı görülmez; fakat killi ve tınlı topraklarda zarar daha büyük olur.
Ülkemiz, filoksera zararının yıldan yıla artan baskısı altındadır. Birçok bağcımız işin ciddiyetini henüz kavrayamamaktadır. Bu konuda bilgi donanımı yetersizdir. Hangi anacı kullanacağını bunları nereden alacağını bilmemektedir. Özellikle İç Anadolu ve bunun doğusunda kalan bölgelerde bu durum vardır.
Anaçlar, kök yapıları, bunların topraklardaki dağılımlarını, iklim ve toprağa uyumları, kirece duyarlılıkları, yerli çeşitlerle uyuşmaları bakımından farklılık gösterirler. Anaç seçerken bu özellikleri bilmek gerekir. Anaç ve kalemin iyi uyuşması (afirite) omacının uzun süre düzenli bol ve kaliteli ürün vermesini sağlar. Uyuşma olmazsa, çiçek ve meyve silkmeleri görülmekte, verim azalmakta, asmada zayıflama hatta kalemin atılması şeklinde olumsuz bazı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle farklı iklim ve toprak için uygun anaç seçilmelidir. Toprak tahlili bu konuda bize yol gösterir.
Asma anaçlarının önemli özellikleri aşağıdaki çizelgede ayrıntılı olarak verilmiştir.



Çizelge 4 : Asma anaçlarının özellikleri (Ahmedullah ve Himelrick 1990)


Adaptasyon Yetene

ğib
Dayan

ıklılıkc
Tolerans
Anaçlar
Geli

şme

Kuvvetia
Islak

Toprak
Kuru ve yüzlek

Killi toprak
Derin milli ve A

ğır tınlı toprak
Derin ve kuru

kumlu toprak
Filoksera
Nematodlar
Kurakl

ık
Aktif

Kireç (%)
Tuz

(g/l)
Riparia Gloire
2
3
1
2
2
5
2
1
6
0,7
Rup.du Lot (St George)
4
1
2
3
1
4
2
2
15
-
196-17
3
2
1
2
3
3
1
3
6
-
125 A
4
-
3
1
1
4
3
2
-
-
420 A
2
2
3
2
2
4
2
2
20
-
5 BB
2
3
2
2
1
4
3
1
20
-
SO 4
2
3
1
2
1
4
4
3
17
-
5 C
3
-
3
3
1
4
4
1
17
-
161-49 C
3
-
1
2
2
4
-
2
25
-
110 R
3
3
4
3
3
4
2
4
17
-
99 R
4
1
2
4
2
4
3
3
20
-
140 Ru
4
2
3
3
4
4
3
4
17
0,6
1103 P
3
3
3
3
3
4
2
3
11
0,4
3309 C
2
3
2
2
2
4
1
2
11
0,4
3306 C
3
3
1
2
2
4
1
1
9
-
101-14 M.G.
2
3
2
2
1
4
2
1
10
-
44-53 M
3
3
2
3
2
4
4
4
11
0,8
1616 C
3
2
1
2
2
3
1
1
13
0,8
1202 C
3
-
3
3
2
2
1
2
13
0,8
A X R # 1
3
-
3
3
2
2
1
2
40
Çok Duyarl

ı
41 B
2
1
1
1
1
4
1
3
40
Çok Duyar
333 E.M.
1
1
1
1
1
2
1
2

şük
-
1613 C
3
2
2
2
3
2
4
2
Yüksek
-
Dogridge
4
2
1
2
4
2
4
2
-
-
Salt Creek (Ramsey)
4
2
1
3
4
2
4
2
-
-
Harmony
3
-
1
2
3
2
4
2
-
-
Fredom
3
-
1
1
3
2
4
2
-
-

4: Kuvvetli; 1: Zayıf ; (b) 4:Yüksek; 1 Düşük; (c) 5 : Çok Dayanıklı;1:Çok Duyarlı
Yurdumuzda kullanılan başlıca anaçlar şunlardır:
Rupestris du Lot : Yurdumuzda en çok kullanılan bu anacak kısaca “Lot” denir. Kökleri derine gider; bu nedenle kurağa dayanır. Kireçli, kireçsiz, kır ve taban topraklarda iyi sonuç veriri. Fazla nemli olmamak şartıyla sıkı, silisli, erken aşıya gelir, yerl, çeşitli iyi uyuşur. Köklü aşılı köklü Fidan üretiminde verimi yüksektir. Kuvvetli geliştiği için zengin topraklara dikildiği zaman silkmeye yol açar. Uzun budama yapılarak fazla ürüne yatırmak suretiyle silkme zararı çoğunlukla önlenebilir.
5 BB : Orta kuvvette omca oluşturur. Dalları iyi piştiği için kuzey bölgelerimize uygundur. Nemli, killi- tinli topraklarda daha iyi geliştirilmekle beraber, toprak yönünden seçici sayılmaz. Kurağa ve sıcağa dayanıksızdır. Yurdumuzda Trakya ve Marmara yörelerinde çok kullanılır. Kirece oldukça dayanır. İyi aşı kabul eder. Çeliklerin köklenmesi iyidir. Nematod’a mukavimdir.
420 A : Gelişmesi iyi olan bu anaç, sıcağa ve kurağa çok dayanıklıdır. Kurak şartlarda kireçe daha çok dayanır. Hemen her cins toprakta yetişmekle birlikte killi-kireçli ve killi-çakıllı toprakları daha çok sever. Toprak nemine karşı duyarlıdır. Aşı tutması zayıftır. İlk yıllarda gelişme yavaş olup 4-5 yılı içinde kuvvetlenip aradaki farkı kapatır. Bol ürün verir. Çeliklerin köklenmesi ortadadır. Nematod’a yarı dayanıklıdır.
99 R : Kuvvetli bir anaçtır. Yurdumuzun sıcak bölgeleri için uygundur. Kurağa oldukça, nemetod’a çok dayanıklıdır. Kök sistemi çok kuvvetli olup derinlere inebilmektedir. Derin, killi, kireçli toprakları sevdiği gibi meyilli, kır taban çakıllı topraklara da dikilir. Aşı tutması iyidir.
110 R : Bu anaç 99 R anacına çok benzer Kurağa en dayanıklı anaçlardan biridir. Nemetad’a yarı mukavimdir. Köklenme ve aşı tutması 99 R’den daha zayıftır. Omcasının büyümesi zayıftır.
41 B : Kirece en dayanıklı anaçtır. Kurağa ve sıcağa dayanımı da fazladır. Kökleri kalın, etli ve kuvvetlidir. Dikim sırasında ilk yıllar toprak üstü organları yavaş

Son düzenleyen asla_asla_deme; 24 Mayıs 2010 14:34

Benzer Konular

28 Kasım 2014 / Misafir Soru-Cevap
19 Kasım 2016 / _Yağmur_ Sosyoloji