Arama

Akrep (Scorpiones)

Güncelleme: 28 Nisan 2013 Gösterim: 23.073 Cevap: 5
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
28 Temmuz 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Akrep, Scorpiones takımını oluşturan genellikle sıcak ve nemli bölgelerde yaşayan, vücutları sert kitin bir tabaka ile örtülü, kıvrık ve kalkık kuyruğunda zehir iğnesi bulunan eklembacaklılara verilen ad.
Taşların altında, duvar yarıklarında, kurumuş ağaç kabukları altında veya yer altında kazdıkları dehlizlerde rastlamak mümkündür. Karlı bölgeler hariç hemen hemen her yerde yaşarlar. Yalnız yaşamayı severler. Yassı halkalardan teşekkül eden vücut; başla kaynaşmış bir gövde, karın ve kuyruk (telson) olmak üzere üç bölümden meydana gelir. Gövdede önden arkaya doğru büyüklükleri artan, uçları çift çengelli dört çift yürüme bacağı bulunur. Gövdeye bağlı karın kısmı ise 7 geniş halkadan meydana gelmiş, alt yüzeyinde birinci halkada kapaklı bir adet cinsiyet açıklığı, ikinci halkada dokunum ve iz bulma görevi yapan bir çift tarak organı, 3, 4, 5 ve 6. halkalarda "kitap trakeleri" adını alan solunum organına ait birer çift olmak üzere toplam dört çift solunum deliği (stigma) vardır. Karın kısmından sonra 6 adet dar ve yuvarlaksı halkalardan meydana gelen ve bir yay gibi sırta doğru bükülebilen akrebin kuyruğu, eğrilmiş bir zehir iğnesi veya mızrağını taşıyan şişkin halka ile biter. Akrep, yürüdüğünde kuyruğunu kaldırır. Düz ve kaygan yüzeylere tırmanamaz. Halk arasında vücudunun son bölümü her ne kadar akrebin kuyruğu olarak biliniyorsa da, gerçekte karın kısmının daralan uzantısıdır. Çünkü içinden bağırsak geçmekte olan telsonun sondan bir önceki halkasında dışkılık son bulmaktadır.
Sponsorlu Bağlantılar


Black scorpion

Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
29 Temmuz 2008       Mesaj #2
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi
Akrep
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Sponsorlu Bağlantılar

Akrep
(Scorpiones), takımını oluşturan genellikle sıcak ve nemli bölgelerde yaşayan, vücutları sert kitin bir tabaka ile örtülü, kıvrık ve kalkık kuyruğunda zehir iğnesi bulunan eklembacaklılara verilen ad.
Taşların altında, duvar yarıklarında, kurumuş ağaç kabukları altında veya yer altında kazdıkları dehlizlerde rastlamak mümkündür. Karlı bölgeler hariç hemen hemen her yerde yaşarlar. Yalnız yaşamayı severler.Boyları 2 cm ile 15 cm arasında değişir. Yassı halkalardan teşekkül eden vücut; başla kaynaşmış bir gövde, karın ve kuyruk (telson) olmak üzere üç bölümden meydana gelir. Gövdede önden arkaya doğru büyüklükleri artan, uçları çift çengelli dört çift yürüme bacağı bulunur. Gövdeye bağlı karın kısmı ise 7 geniş halkadan meydana gelmiş, alt yüzeyinde birinci halkada kapaklı bir adet cinsiyet açıklığı, ikinci halkada dokunum ve iz bulma görevi yapan bir çift tarak organı, 3, 4, 5 ve 6. halkalarda "kitap trakeleri" adını alan solunum organına ait birer çift olmak üzere toplam dört çift solunum deliği (stigma) vardır. Karın kısmından sonra 6 adet dar ve yuvarlaksı halkalardan meydana gelen ve bir yay gibi sırta doğru bükülebilen akrebin kuyruğu, eğrilmiş bir zehir iğnesi veya mızrağını taşıyan şişkin halka ile biter. Akrep, yürüdüğünde kuyruğunu kaldırır. Düz ve kaygan yüzeylere tırmanamaz. Halk arasında vücudunun son bölümü her ne kadar akrebin kuyruğu olarak biliniyorsa da, gerçekte karın kısmının daralan uzantısıdır. Çünkü içinden bağırsak geçmekte olan telsonun sondan bir önceki halkasında dışkılık son bulmaktadır.Akrepler zehirlidir.

300px Scorpion

Türkiye'de de akrep yaşar. Akdeniz Bölgesi'ndeki akreplerin boyu 13 cm olabilir ve zehri boyuna rağmen ölümcüldür.

CrasHofCinneT - avatarı
CrasHofCinneT
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
3 Kasım 2008       Mesaj #3
CrasHofCinneT - avatarı
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
Zırhlı zehir deposu...

AKREBE RADYASYON BİLE VIZ GELİYOR

Zırhlı gövdesi, her an vurmaya hazır iğnesiyle, akrep yaklaşık 400 milyon yıl boyunca her türlü tehlikeye ve elverişsiz koşula direnerek bugüne kadar geldi. Üstelik bu eklembacaklı, bilim adamlarına göre, olası bir nükleer kıyametten sağ kurtulacak birkaç canlıdan biri...

akrepresimleri1

Tüm çağların değişmez yaratığı...

Bugün, 1300ü aşkın türüyle Grönland ve Antarktika dışında dünyanın her bölgesinde raslanan akrep, anatomik olarak425 milyon yıl önce yaşayan atalarından hiç farklı değil... Bu nedenle, bütün çağlar boyunca tüm toplumlar akrebin görünüşünden etkilendiler ve korktular... Ünlü Fransız şair Mallarme de, akrebi, "ezelden gelen ve ebediyete kadar hiç değişmeyecek bir yaratık" olarak niteledi...

Atalarının boyu üç metreyi geçiyordu
Akrep büyük bir olasılıkla yeryüzünü ilk ele geçiren hayvanlardan bir tanesiy­di. Önceleri kumlu ve yo­sunlu topraklarda boy gösterdi. Ar­dından sık ormanların içine sığındı. Bütün bu olaylar tam 350 milyon yıl önce "Karbon Çağı"nın en elverişsiz koşullarında gerçekleşti. O tarihlerde yaşayan atalarının boyu üç metreyi geçiyordu. Ne var ki, "Eurypterides" türü bu dev su akreplerinin ömrü o kadar uzun olmadı. Bir süre sonra su­dan çıkıp karada yaşamaya mahkum oldukları için biçim değiştirmek zo­runda kaldılar. Bu sırada şans onlara gerçekten yardım etti; organizmaları­nın en üst tabakası giderek daha kay­gan ve cilalı bir biçim alınca, vücutla­rının su kaybı da azalmaya başladı.

Defter yaprakları biçimindeki solu­num organları bu evrimin sonunda gerçek birer akciğere dönüştü. Böyle­ce hayvan, atmosferdeki oksijeni çok daha kolaylıkla solur hale geldi. So­nuçta ortaya her türlü koşula ve ikli­me dayanıklı, muhteşem bir "kara hayvanı" çıktı.

akrepresimleri2

Britanya Adaları'nda ve Yeni Zelanda'da rast­lanmıyordu
Gerçekten de bugün akrep, 1300'ü aşkın türüyle Grönland ve Antarkti­ka hariç, dünyanın tüm yüzeyine ya­yılmış bulunuyor. Yakın çağlara ka­dar bu hayvana Büyük Britanya Adaları'nda ve Yeni Zelanda'da rast­lanmıyordu. Ancak, gemilerle taşınan meyve ve sebzelerin arasına karışa­rak sonunda bu topraklan da ele ge­çirdiler.

"Ebediyetten gelen ve ezele kadar değişmeyecek bir yara­tık..."
Tarih boyunca akrep tüm ulusla­rın dikkatini çekmişti. Eski Yunanlılar, karmaşık ve ölüm getiren bu ya­ratık karşısında büyülenmişlerdi. Fransız şair Mallarme akrebi şöyle tanımlıyordu: "Ebediyetten gelen ve ezele kadar değişmeyecek bir yara­tık..." Gerçekten de bugünkü akrep­ler, bundan tam 425 milyon yıl önce sudan çıkan atalarından anatomik olarak pek büyük farklılıklar göster­miyorlar. Zoologlara göre, bugünkü akreplerin büyük bir çoğunluğu, Pa­leozoik Dönem'deki atalarının sanki bir fotokopisi...

350 milyon yıl önce çok daha tüylüydü
Belki anatomik çizgilerde büyük bir farklılık söz konusu değil, ama cüsse konusunda ciddi bir değişimin varlığı da bir gerçek... Bundan yakla­şık 350 milyon yıl önce yaşayan ak­repler 3 metre boyunda dev yaratık­lardı ve vücutları bugünkü akreplere oranla çok daha tüylüydü. Nitekim zoologlar, bu özelliklerinden dolayı akrepleri, örümcekgiller ailesinin içinde sınıflandırmışlardı.

Akreplerin sekiz gözü var
Akrebi çekici ve karmaşık kılan şey, belki ilk bakışta vücut yapısında görülen farklılık... Bu böceğin vücudu, kesin farklılıklarla ayrılmış iki bölümden oluşuyor: "Prossoma" denilen bölüm, sert bir kabukla örtülü... "Opistossoma", yani vücudun arka kısmı ise muhteşem bir iğneden oluşuyor. Gemi omurgasını andıran "prossoma"da sekiz basit göz bulunuyor. Merkezde yer alan bir çift göz, diğerlerine oranla daha büyük... Diğerleri ise simetrik bir biçimde "prossoma"nın iki yanında sıralanıyor. Oldukça yüksek sayıda göze sahip olmasına karşın, akrepler genellikle bulanık bir görüşe sahip...

akrepresimleri3

Ağız yapısı sonucu, akrepler avlarını çok uzun sürede yiyorlar
Ağzı, öne doğru çıkmış bir biçimde ana gözlerin hemen altında bulunuyor. Bu organ, üç parça halinde birbirine eklemlenmiş birer çift küçük eklem parçasıyla korunuyor ve hayvanın ağzına genel biçimini bunlar veriyor. Bu ağız yapısı sonucu, akrepler avlarını çok uzun sürede yiyorlar. Hatta irice bir avın yenmesi günlerce sürebiliyor. Avını, ağzına dökülen bazı asitler sayesinde iyice çiğneyip minik parçalar haline getirdikten sonra onları mideye indiriyor.

Kıskaçları duyarlı kıllarla kaplı
Akrep, avını yakalamak için iki güçlü kıskaca sahip kollarını kullanıyor, Mikroskopla bakıldığında bu kıskaçların duyarlı kıllarla kaplı olduğu görülüyor. Bu kıllar, gece avında gerçek birer anten görevi görüyor. Ayrıca akrep, bir yerden bir yere hareket etmek ve kımıldamak için de bu kıllardan yararlanı yor. Akrepler üzerinde çalışan bazı bilimadamlarının iddiasına göre, bu kıllar morötesi ışınları, ultrasonik dalgaları ve hatta insanoğlunun hissedemeyeceği hava akımlarını bile algılayacak kapasitede...

Ayak, kuyruk ve iğne
"Prossoma"nm karın bölgesinde ise hayvanın yürümesini sağlayan dört ayak bulunuyor. Bunların uç bölümü birer kıskaç biçiminde... Bu kıskaçlar bile rahatlıkla tırmanabiliyor. Dördüncü ayaktan itibaren "prossoma" bitiyor ve "opistossoma" başlıyor. " Opistossoma" iki bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, yani önkarın bölgesine "mesosoma" adı veriliyor. Hayvanın bu oldukça hacimli bölgesi 7 bölümden oluşuyor. Önkarın bölgesi, "metosoma" adı verilen daha dar bir bölümle tamamlanıyor. İşte bu son noktada da hayvanın herkese korku veren iğnesi bulunuyor.

" Mesosoma"nm toprağa bakan alt kısmında iki ilginç organ daha yer alıyor: Genital kapakçıklar ve taraklar... Bu organların uç bölümünde bir çift duyarlı eklem bulunuyor. Hayvan yürürken bunları ya içeri çekiyor ya da dışarıda bırakıyor. Bu eklemler sayesinde akrep sıcaklık değişikliklerini ve titreşimleri algılıyor, üzerinde yürüdüğü toprağın özelliklerini saptıyor.

Akrebin birbiri içine girmiş 5 kabı anımsatan "metasoma" bölümüne daha yaygın bir deyişle "akrebin kuyruğu" adı veriliyor. Hayvanın saldırganlığının en üst düzeye ulaştığı anda, bu kuyruk vücudun üstünde yükseliyor ve bir yay biçimini alıyor. Bu duruma "ölüm spirali" adı veriliyor.

akrepresimleri4

Beş boğumdan oluşan ve "metasoma" adı verilen kuyruk bölgesinin en ucunda akrebin iğnesi bulunuyor. İğnenin gerisinde, kaygan bir torbanın içinde de zehir var. Bu torbayı çevreleyen kaslar, kuyruk spiral haline geldiğinde kasılarak zehiri püskürtmeye hazırlıyor...

Yeryüzünde en zehirli akreplerin bulunduğu bölgeler; Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Meksika

Akrep ile ilgili tüm korkuların, tüm efsanelerin ve mitolojilerin temelinde işte bu kuyruk bölümünde bulunan iğnenin taşıdığı zehir yatıyor. Ancak, bu hayvanın zehriyle ilgili söylentiler bazen gerçekleri gölgeliyor. Bütün akreplerin zehirli oldukları bir gerçek; ancak, bunlardan çok azının zehiri insan için gerçek bir tehlike oluşturuyor. Yeryüzünde en zehirli akreplerin bulunduğu bölgeler Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Meksika. Örneğin, Sahra'da yaşayan "Androctonus australis" türü akrebin zehiri, eğer gerekli tedavi yöntemleri uygulanmazsa insanı 7 saat içinde öldürüyor. "Leiurus quinquestriatus" ve "Centriroides" grubu akrepler de oldukça tehlikeli... Bu hayvanların zehiri insanın solunum sistemini felç ediyor ya da kalp krizine yol açıyor.

Akrep zehirlerinin birçoğu, öldürmese bile büyük acılar verebiliyor
Ne var ki akrep, zehrini insanlara karşı çok ender olarak kullanan bir hayvan... Genellikle bokböceği, gece kelebeği ve çekirge gibi avlarla yetiniyor. Avının üstüne bir yıldırım gibi çöküyor ve anında zehirliyor. Hayvanın zehiri, "talson" adı verilen karın bölümünün son zincirindeki asmakabağına benzeyen bir kaygan torbanın içinde bulunuyor. Bu zehiri üreten "zehir bezleri" güçlü kaslarla çevrili... Bu kaslar hayvan saldırıya geçtiğinde kasılıyor ve zehri minik zehir kanallarıyla iğnenin ucuna kadar ulaştırıyorlar. Akrep iğnesini batırdığı anda bir grup kas harekete geçiyor ve baskı yaparak zehrin avın vücuduna girmesini sağlıyor. Bu kaslar, ancak zehir ava enjekte edildikten sonra kaslar genişliyor ve akrep böylece iğnesini geri çekebiliyor.

Akreplerin en aç olduğu mevsim yaz aylan... Bütün zehir sistemi alarm halinde avını beklemeye başlıyor. Ancak, oldukça obur olmalarına karşın akrepler genellikle fazla açgözlü değiller. Avını felç edip hareketsiz hale getirdikten sonra onu yemeden günlerce başında bekleyebiliyorlar.

akrepresimleri5

Çiftleşmenin başında dişi ve erkek akrepler, kuyruklarını ve kıskaçlarını birbirine dolayarak saatlerce çılgın aşk oyunları yapıyorlar (1,2,3)... Daha sonra erkek akrep, dişisini spermatoforlarını toprağa bıraktığı yere doğru sürüklüyor ve onun döllenmesine yardımcı oluyor (4)...

Akreplerin Çiftleşme dansı
Bütün bir yıl boyunca gece ve gündüz "yalnız" dolaşmayı tercih eden akrepler, İlkbaharın başlangıcında bir araya geliyor­lar ve aşk yapmaya başlıyorlar. Bu dönemde akrepler birbirleri­ne çok yakın ilgi gösteriyorlar. Çiftleşme dansı geceleyin başlı­yor. Gündüzleri bir taşın altına sığınarak geçiren akrepler gece indiğinde önce besin aramaya çıkıyorlar ve daha sonra sıra aşk dansına geliyor.

Çiftleşen bir akrep ikilisi çok kolay fark ediliyor. Karnı şişik ve rengi koyu olan dişi akrep... Da­ha ince ve soluk renkli olan ise erkek akrep... Aşk dansının başında, her ikisi de önce kuyruk­larını sarmal biçimde birbirleri­ne geçirip öylece geziniyorlar. Bu sırada erkek akrep, dişiyi kıskacından tutup bir geri çeki­yor, bir ileri itiyor. Bu yön değiş­tirme sırasında, erkek akrep bir yarım dönüş yaparak dişinin ya­nına sokuluyor ve onun yere yatmış olan kuyruğunu okşama­ya başlıyor. Erkeğin dişisine yaptığı bu kur, çiftleşmenin göz­lerden uzak bir köşede sonuç­lanmasına kadar bazen saatler­ce sürüyor.

akrepresimleri6

Ana yüreği...
Dişi akrep, boyları 10 mm'yi geçmeyen yavrularını tam bir hafta boyunca sırtında taşıyor ve bulduğu yiyecekleri onların yemesini sağlıyor. Anne sırtındaki beyaz renkli yavrular, 15 mm'ye ulaştıktan sonra annelerini terkediyorlar ve renkleri koyulaşmaya başlıyor...

Erkek yeterince çabuk davranıp kaçamazsa, dişi onu parçalayarak yiyor
Çiftleşmek için ideal bir yer bulan erkek akrep, genital ka­pakçıklarını açıyor ve yere tabu­re biçiminde bir sperm kapsülü bırakıyor. Bu sperm kapsülüne "spermatofor" adı veriliyor. Bu sırada dişi akrep, yerde sürüne­rek bu sperm paketinin cinsellik organından içeri girmesine çalı­şıyor. Çiftleşme anına kadar ga­yet uysal olan dişi akrep, bu ola­yın sonuçlanmasıyla birlikte, tıp­kı örümceklerin ya da peygam­berdevelerinin yaptığı gibi erke­ğine saldırmaya başlıyor. Erkek yeterince çabuk davranıp kaçamazsa, onu parçalayarak yiyor. Hamile kalan dişi akrebin ku­luçka dönemi bütün bir yıla yayı­labiliyor. Çünkü yumurtalar hayvanın içinde oluşuyor. Dişi akrep genellikle temmuz ayının ikinci yarısında ya da ağustos ayının ilk haftasında genital or­ganlarının kapağını açarak 30'a yakın yumurtayı dışarı bırakıyor. Beyaz renkte ve henüz iki göze sahip olan akrep yavruları, an­nelerinin de yardımıyla onları çevreleyen zarı yırtıyorlar ve dı­şarı çıkar çıkmaz kardeşlerinin yanına koşuyorlar. Her biri 10 milimetre boyundaki bu yavru akrepler, vantuzları sayesinde tek tek annelerinin sırtına çıkıp yerleşiyorlar. Böylece anne ak­rebin sırtında beyazımsı bir kambur oluşuyor. Yavru akrep­ler tam bir hafta annelerinin sır­tında kalıyorlar. Bu süre boyun­ca anne akrep yemiyor ve av­lanmıyor; bütün dikkatini yavru­larının korunmasına yoğunlaştı­rıyor, ilk haftanın sonunda yavru akreplerin beyaz olan rengi de­ğişiyor ve boyları da 15 milimet­reye ulaşıyor.

akrepresimleri7
Serum elde etmek için toplana akreplerin laboratuvarda yaşamaları da oldukça zor... Onları canlı tutmak için beslemek gerekiyor. Bu da, onlara canlı hamamböceği ikram edilerek sağlanıyor...

Akrep serumunun hazırlanması...
Akrep zehirinin toksik etkisinin yüksek olması, bu zehre karşı üretilen antiserumun, akrebin türüne göre belirlenmesini gerektiriyor. Bu türleri belirlemek için Türkiye'de morfolojik bilgilere dayanarak yapılan çalışmalarda altı akrep türü saptanmış...

Akrep serumu, yurdumuzda çok zehirli akrep bulunan bölgelerden (Urfa, Mardin gibi) sağlanan "Androctonus crassicuauda" türü akreplerin zehir keselerinden sağlanan zehrin, bu zehire yüksek derecede bağışıklı olan atların kanına karıştırılmasıyla üretilir.

Farklı cinslerdeki akreplerin toksinlerinin mutlak şekilde birbirinin aynı olmamasına karşın, dünyanın farklı bölgelerinde hazırlanan serumların, diğer ülkelerdeki akrep toksinlerine iyi geldiği gözlenmiştir. Aynı şekilde, bütün serumların Türkiye'deki bilinen cins akrep sokmalarına karşı olduğu kadar, farklı cinslerin sokmalarında da etkili olduğu bilinmektedir.

Bir ampul serum içindeki miktar, akrep telsonundaki (zehir kesesi) zehrin beş katına etki edebilecek güce sahiptir. Ayrıca serumu uzun süre korumak amacıyla içine yüzde beş fenol katılır.

Akrep serumu, sokma olayının hemen ardından hiç vakit yitirmeden, deri dezenfekte edildikten sonra, kas içine ve yara civarına yakın bir noktaya verilir. Genellikle tercih edilen doz, büyüklerde 30 cc, küçüklerde ise 15 cc olarak kabul edilmiştir. Ağır ve gecikmiş olgularda serum damar içine tatbik edilir. Bu dozaj durumu 4 ya da 5 katına kadar çıkarılabilir. Fakat zehirlenme belirtileri sürmeye devam ederse, aynı dozlar birkaç defa tekrarlanır. Serumun yararlılık etkisi, serumun hastaya mümkün olduğu kadar erken verilmesinde yatar. Böylece zehrin kana karışması önlenmiş olur.

Akrep serumunu ışıksız ve serin yerlerde, öncelikle 10 C'de saklamak yeterlidir. Üretim tarihinden sonra üç yıllık bir kullanım süresi olan serumların dibinde görülen hafif bir çökelti, bilimsel olarak önemsiz kabul edilir.

Protein pıhtılaştığı zaman akrebin rengi beyazlaşıyor...

akrepresimleri8

Kim korkar radyasyondan...
Akrep çevre koşullarına ve olumsuzluklara olağanüstü uyum gösteren bir yaratık... Bir kere, günlerce hatta bazen haftalarca hiçbir şey yemeden varlığını sürdürebiliyor. Her türlü soğuğa, sıcağa ve yüksek rakıma dayanıklı bir hayvan...

Bu karmaşık hayvanla ilgili en son efsane ise, bilimadamlarının da iddia ettiği gibi, onun nükleer bir savaş sonunda yayılacak radyasyona bile dayanabilecek mekanizmalara sahip olmaları... Bazı bilimadamları, akrebin radyasyona, insana oranla 100 hatta 200 katı daha dayanıklı olduğunu söylüyorlar. Bu gücün kaynağı, akrep organizmasının sahip olduğu "hemosiyanin" adı verilen bir protein ile "tavrina" adı verilen biyokimyasal asit... Bu iki madde, hayvanın çok özel sinir sistemine karışarak onu her türlü olumsuz koşula karşı koruyor.

Etrafı ateşle çevrilen akrep neden kendini sokuyor?
Ancak aynı protein yapısı, hayvanın yaşadığı bir dramın da nedeni... Bilindiği gibi, etrafı ateşle çevrilen ve kaçacak yer bulamayan akrep bir süre sonra kendisini sokarak öldürüyor. Çoğu zaman acımasız insanoğlunun eğlencesi haline dönüşen bu olay, efsane haline gelen bir "intihar" olayı değil...

Biyolog ve araştırmacı Maupertius 1743 tarihinde bu konuya bir açıklık getirdi: Akrebin bu soylu davranışının arkasında, yanan ateş nedeniyle hayvanın derisinin susuz kalıp kuruması ve asıl önemlisi proteinlerinin pıhtılaşması yatıyordu. Hayvan, yanan ateşten korktuğu için değil, proteinsiz bir yaşamın elini kolunu bağlayacağını bildiği için intihar ediyordu.

akrepresimleri9

Akreplerin en büyük düşmanları, iguanalar, kertenkeleler ve vahşi domuzlar.
Akrep zehiri, derileri oldukça kalın olan bu hayvanlara karşı pek etkili olamıyor...


Akrep dünyasından rekorlar...
• İlk akrepler gerçekten dev yara­tıklardı. Bunlardan "Gigantoscorpio will", "Brontoscorpio anglicus", boyları rahatlıkla bir metreyi geçen akreplerdi. Bugün ise, büyük ak­replerin önemli bir bölümü Afri­ka'nın tropikal bölgelerinde yaşı­yor. Örneğin Gine'de görülen "Pan­dinus imperator", 18 santim uzun­luğunda ve 70 gram ağırlığında tehlikeli bir yaratık... Yeryüzündeki en küçük akrep ise, 12 milimetre boyundaki "Microtityus fundorai"...

akrepresimleri9

• Şili'nin And Dağları bölgesin­de bazı akrep türleri 500 metre yükseklikte bile yaşayabiliyor. Bir başka akrep türü olan "Alac­ran tartarus" ise toprağın 800 metre derinliğinde bile varlığını sürdürebiliyor.

• Bazı akrep türleri ise suyun içinde rahatlıkla 48 saatten fazla kalabiliyorlar.

• Akrepler iklim koşullarına da büyük bir uyum gösteriyorlar. Ör­neğin, bazı akrep türleri haftalar­ca buzulların altında kalsa da ya­şayabiliyorlar. Yine çöllerde yaşa­yan bazı "Alacran" türü akrepler ise 45 ve 47 derece sıcaklıktan olumsuz etkilenmiyorlar.

• Bazı akrep türleri ise morötesi bir ışık yayıyorlar. Bu ışık, Ay ol­madığı gecelerde 10 metre mesa­feden görülebiliyor.

• Akrep sorununu en yoğun bir biçimde yaşayan bölgelerin başında ABD'nin California bölge­si geliyor.. Her ilkbaharda bu böl­ge, "Vaejovis littoralis" türü akrep­lerin saldırısına uğruyor. Zoolog­lar, saldırının en yoğun olduğu günlerde, metrekareye 12'den faz­la akrep düştüğünü belirtiyorlar.

• Bugün Dünya Sağlık örgü­tü'nün (WHO) istatistiklerine gö­re, yılda 5.000'den fazla insan akrep sokması nedeniyle hayatı­nı kaybediyor.
Ölmediğine sevindim, hala acı çekebiliyorsun...
ScarletSunShine - avatarı
ScarletSunShine
Ziyaretçi
24 Mart 2009       Mesaj #4
ScarletSunShine - avatarı
Ziyaretçi
Akrep

c limbatus2

scorpion 2620

Son düzenleyen iceslush; 11 Haziran 2013 17:36 Sebep: Eksiklik
sanar - avatarı
sanar
Kayıtlı Üye
26 Mart 2009       Mesaj #5
sanar - avatarı
Kayıtlı Üye
Akrep

andausvj7



Özellikleri
Boy: Türe göre değişir, çoğunluk 5 cm
Renk: Sarı, mavi, kırmızımsı kahverengi ve siyah
2,5–5 cm civarında türüne göre siyah, sarı, kahverengi, mavi olabilir.
Böceklerle beslenirler Genelde taş duvar kovuklarında, toprak deliklerde, bodrum, çatı, ahşap bina, depo, moloz yığını gibi yerlerde yuvalanırlar Yuva ve yiyecek bulmak için binalara yaklaşır veya girerler Ev içine girince yatakta, ayakkabı içi gibi her yerde rastlamak mümkündür Geceleri aktiftirler Gündüzleri karanlık ve serin yerlerde, yuvalarında geçirirler Bahar ve sonbahar yağmurlarıyla aşağıdaki yuvalarını su basınca bina içerisine girişleri sıklaşır.

"Çok zehirlidirler Koruma içgüdüsüyle temas edince sokarlar İnsanlarda hayati tehdit oluştururlar".

Davranışları
Akrepler böcek yiyerek beslenirler Yiyecek bulma ve korunma amacıyla açık noktalardan bina içlerine girerler İç alana girdiklerinde elbise, ayakkabı, yatak gibi risk yaratan noktalarda dolaşırlar.

Yaşam Alanları
Tüm akrepler sokar ancak, çok az türleri hariç, yalnız böcek sokmasına alerjik reaksiyon verenler için tehlikelidirler Sokma vakalarında doktora gidilmesi gerekir.

Mücadele İpuçları
Bir konutun çevresindeki akrep sayısını azaltmak için, mümkün olduğunca yerdeki yığın, döküntü ve bitkilerden kurtulmak gerekir Ultraviyole ışık altında tüm akrepler yeşil renkte parlarlar, dolayısıyla akreplerin bulunduğu yerlerde gece yürürken, taşınabilir bu tür bir lamba faydalı olacaktır İstila durumunda profesyonel hizmet alınması kalıcı çözüm üretmek açısından daha doğrudur.

Akrebin Algı Yeteneği
Çölde yaşayan kum akrepleri, küçük hayvanlar içinde en tehlikeli olanlardandır Bu akrep türünün gözleri hemen hemen hiç görmez Buna rağmen geceleri avlarının yerini büyük bir ustalıkla belirleyebilirler Peki bu şaşırtıcı olay nasıl gerçekleşir?

Bu durum, akrebin sekiz ayağında da bulunan yarık biçimindeki mükemmel algılayıcılarla ilgilidir Bu algılayıcılar, milimetrenin milyonda birinden daha küçük titreşimlere yol açan hareketleri bile belirleyebilecek kadar hassastırlar.

Akrebin yakınlarında bir yere bir kelebeğin konduğunu düşünelim Yere konan kelebek yerde iki tip titreşim dalgası oluşturur Birincisi saniyede 150 metre hızla ilerleyen hacim dalgalarıdır İkincisi ise yüzeye paralel olarak saniyede 50 metre hızla yayılan "Rayleigh" denilen dalgalardır Ava olan mesafe, bu iki dalganın akrebe ulaşma süreleri arasındaki fark tespit edilerek belirlenir.

Avın ne kadar uzakta olduğunu bilmek elbette tam bir tesbit anlamına gelmez Bu nedenle hedefin hangi yönde olduğunun bilinmesi de şarttır.

Çöl akrebi milyonlarca yıldır kum üzerindeki en ufak titreşimleri dahi algılayabilecek hassasiyette sistemlere sahiptir İnsanlar ise uzun yıllar içinde bilim alanında edindikleri birikimler sonucunda titreşim sensörleri yapabilmişlerdir.

Akrebin bacakları yaklaşık 5 cm çaplı bir daire üzerinde yere basar Dolayısıyla avın yaydığı Rayleigh dalgasının akrebin ava en yakın bacağına ulaşmasıyla, en uzaktaki algılayıcıya varması arasında 5 milisaniye (saniyenin iki yüzde biri) kadar bir fark olur Algılayıcılardan biri, Rayleigh dalgasını belirlediğinde, sinir hücreleri akrebin sinir sistemi merkezine bir sinyal yollar Bu uyarıcı sinyal, karşı taraftaki üç ayaktan gecikmiş olarak gelen dalgaları algılayan sinire de ulaştırılır Ancak bu üç bacaktan gelen sinyaller bastırılarak sinir sistemi merkezine anında ulaştırılmaz.

Böylece her defasında erken gelen sinyale kaynak oluşturan ayak ile diğer taraftaki üç ayağın konumu değerlendirmeye alınır Bu konumsal değerlendirmeyle dalganın kaynağının yönü belirlenir.

Eğer uyarıcı sinyal ile baskılanan sinyallerin ayaktaki algılayıcılara ulaşması arasındaki fark saniyenin beş yüzde biri kadarsa, sinir sistemi merkezi her iki sinyali de gecikmesiz olarak aynı anda algılar Bu ise akrep için, harekete geçme ve "saldırı için mükemmel tasarlanmış silahlarını kullan" anlamına gelir.

pandinusimperatorxm7

1-Ciğerler
Akreplerin karınlarında sekiz adet nefes deliği bulunur Bunlardan sadece biri açık olsa bile akrep hiç zorlanmadan nefes almaya devam eder Güçlü ciğerleri sayesinde iki gün suyun altında rahatlıkla kalabilir.

2- Güçlü Zırh

Vücudunu bir zırh gibi saran kabuğu, onu yalnız düşmanlarından değil, radyasyondan bile koruyacak kadar dirençlidir İnsan vücudunun radyasyona direnci 600 rads dolayındadır Oysa akreplerde bu direnç 40000 ile 150000 rads'a kadar yükselir.

3- Zehirli Mızrak
Akreplerin bazen insanı bile öldürecek derecede olan kuvvetli zehirleri vücutlarının arka tarafında bulunan mızrakları vasıtasıyla düşmanlara aktarılır.

4- Kıskaçlar
Akrebin kıskaçlarının görevi, kurbanlarını iğnesiyle sokmadan önce etkisiz hale getirmektir Ayrıca kıskaçlar vasıtasıyla kumu kazıp yer altına gizlenebilirler.

5- Beyin
Akrep başından kuyruğuna kadar uzanan 15 sinir düğümünden oluşan bir beyin yapısına sahiptir Beynin bu yapısı hayvanın süratli karar alma, refleks ve gerekli emirlerin organlara ulaştırılması için büyük bir avantaj sağlar.

6- Ayaklar
Ayaklarındaki alıcılar hayvanın her türlü hareketi, sesi ve titreşimi algılamasını sağlamaktadır Bu alıcılar o kadar hassastır ki, akrep, yakınındaki bir canlının kumda oluşturduğu titreşimleri, saniyenin 1/1000'i kadar olağanüstü bir sürede algılayabilir.

Ayaklardan gelen sinyalleri işlemden geçiren 8 sinir hücresi adeta bir komite gibi toplanıp, her defasında avın yönünü ortak bir kararla belirlemektedir
Bu belirleme nasıl gerçekleşmektedir? Bunun için sinir hücreleri her seferinde bir toplantı yapmakta, verileri belirlemekte ve sonuca mı ulaşmaktadırlar?
Böyle bir toplantının olmadığı, sinir hücrelerinin sadece protein, yağ ve sudan oluşan varlıklar olduğu, bir akla ve şuura sahip olmadıkları açıktır

Bu mekanizma milyonlarca yıldan beri, yaşamış her akrepte aynıdır.

(Alıntı)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen iceslush; 11 Haziran 2013 17:37 Sebep: Eksiklik
serhat_11 - avatarı
serhat_11
Kayıtlı Üye
28 Nisan 2013       Mesaj #6
serhat_11 - avatarı
Kayıtlı Üye
Akrep
Vikipedi, özgür ansiklopedi

750px Centruroides infamatus 01

Akrep, örümceğimsiler sınıfının Scorpiones takımını oluşturan genellikle sıcak ve nemli bölgelerde yaşayan, vücutları sert kitin bir tabaka ile örtülü, kıvrık ve kalkık kuyruğunda zehir iğnesi bulunan eklembacaklılara verilen ad.

2009 yılı rakamlarına göre akreplerin yaşayan 1753 türü bulunur. Türkiye'de[1] 11 cinste toplanan 23 türü bulunur. Dünyanın en uzun birinci akrebi 23 cm boyuyla Heterometrus swammerdami, ikincisi ise 20 cm boyuyla Pandinus imperator türleridir. Teraryumda bakılan bazı akrepler 8 yıla kadar yaşasa da, doğada ömürleri bundan daha kısadır.

Akrepler, araknoloji bilim dalı içerisinde araknologlar tarafından incelenir.

Habitat

800px Hadogenes paucidens 002 LD

Karlı bölgeler hariç hemen hemen her yerde, ormanlık bölgelerde, çöllerde, taşlık ve kayalık yerlerde yaşarlar. Genellikle tropikal ve tropik altı iklim kuşaklarında yaygındır. Akrepler fazla sıcaklığa duyarlı ve neme bağımlı olduklarından her zaman ılık ve ıslak bölgeleri tercih ederler. Gündüz, taşların altında, duvar yarıklarında, kurumuş ağaç kabukları altında ya da yer altında kazdıkları dehlizlerde rastlamak mümkündür. Geceleri aktiftir. Kaygan yüzeylere tırmanamaz.

Habitatına göre akrep sınıflandırması:

  • Topraküstü akrepleri
    • Ağaç akrepleri (arboreal akrepler) : Ağaç yarıklarında ve ağaçların kabukları arasında bulunurlar. Avustralya'da Liocheles australiensis türünden akrepler bir kozalıklı ağaç türünün (Araucaria huntsteinii) 40 m üstünde yaşarlar.
    • Taşaltı akrepleri (litofilik akrepler) : Taş altlarında kaya yarıklarında yaşarlar.
  • Toprakaltı akrepleri
    • Kumcul akrepler (psammofil akrepler) : Çöl gibi yumuşak kumlu ortamlarda yaşarlar ve geniş tarsal tırnaklar ile birçok sert uzun kıl (macro-setae) taşırlar. Uroplectes, Opistophtalmus ve Parabuthus cinslerinden akrepler bu gruptandır.
    • Kazıcı akrepler (fossorial akrepler) : Yengeç benzeri geniş chela bulunur. Kısa sert ve kuvvetli bacaklara sahiptir. Cheloctonus, Karasbergia ve Lisposoma cinslerinden akrepler kazıcıdr.
Morfoloji ve Fizyoloji
Karakteristik yapıları ile çok kolay tanınan ve uzunlukları 13-220 mm arasında değişen eklembacaklılardır. Yaşadıkları ortama göre saman renginden sarıya, açık kahverenginden siyaha kadar değişen tonlarda renklere sahiptir. Sırttan ve karından (dorso-ventral) basık olup vücutları, başlıgöğüs ve karın olmak üzere iki bölümden oluşur.

Başlıgöğüs
Başlıgöğüs (cephalothorax ya da prosoma), "gövde" olarak da nitelendirilir. Baş ile göğsün kaynaşmasıyla oluşmuş tek parça segmentsiz yapıdır. Nispeten kısa, sırt taraftan da tek parça bir zırh ya da baş kalkanı (karapaks) denilen kabukla örtülüdür. Bir çift pedipalp, bir çift zehir çengeli ya da keliser (chelicera) ve dört çift bacak bulunur. Erkek akreplerin pedipalpleri daha ince yapılı olmasıyla dişilerden ayrılırlar.

Pedipalp
Pedipalp : Başlıgöğsün önünden iki yana doğru uzanan ve bacak ( = kol) gibi görünen bir çift pedipalpleri vardır. Bütün ektsremitelerin en büyüğü ve en kalınıdır. Bunlar, makas formunda adeta eğitilmiş organellerdir. Avlarını yaralamak, yakalamak ve ezmek için bu organelleri kullanırlar. Ayrıca dokunum organı görevi de görürler. Pedipalplerin üzerinde havadaki titreşimleri algılayan ve trichobothrium olarak adlandırılan küçük duyu tüyleri bulunur. Trichobotrium’un alt kısmı fincan gibi ve ince uzun tek bir tüy bulunmaktadır. Pedipalpler, coxa, trochanter, femur, patella, tibia ve tarsus olmak üzere beş bölümden oluşur. Kalça (coxa), başlıgöğse eklenmiş pedipalpin ilk proksimal segmentidir. Uyluk bileziği (trochanter), coxa ile femur arasında ikinci segment olup kısadır. Uyluk (femur), trochanter ile patella arasında uzun ve silindirik üçüncü segmenttir. Baldır (tibia) kısmında dikenlere benzer oluşumlar bulunur. Pedipalplerin kıskaçlı dördüncü ve beşinci segmentine kıskaç ya da makas (chela) denir. Chela’ yı oluşturan bu kıskaçların üst bölümü sabit, alt kısmı ise hareketlidir. Hareketli veya eklemli parmağı olan dördüncü segment tarsus olup büyük ve çok net bir şekilde görülür. Kıskaçların şekli türlere göre değişiklik gösterir. Buthidae familyasında tarsuslar tipik sıralı dişlerle doludurlar. Akreplere özgü olarak tarsusda abduksiyon kas bulunmaz. Tarsusun açılması, başlıgöğsün dorso-ventral yönde kontraksiyonu ve buna bağlı olarak hidrostatik basıncın artmasıyla gerçekleşir. Tibia, beşinci ve son segment olup sabit, hareketsiz kalın kısımdır.

Keliser
Keliser (chelicera) : Pedipalplerin hemen ventralinde yeralan ve onlara oranla çok daha küçük olan başlıgöğsün ilk çift ekstremitesidir. Coxa, tibia ve tarsus olmak üzere üç segmentten oluşmuştur. Genelde pençe tırnaklı çeneler halindedirler. Familyasına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Son iki segment (tarsus ve tibia) hareketli parmak (tarsus) ve sabit parmak (tibia) tarzında kıskaçlı bir makas oluşturacak şekilde birbirlerine eklemlidir. Bunlardan birinin çevresi sarılmış gibidir ve karapaks sınırı ile örtülüdür. İkinci segment biraz daha uzun olup üst kısmı dışa doğru konvekstir (dışbükey). İç yüzünde ise ince dikenimsi kıllarla (setea) kaplı yakalama işlemine yarayan dişe benzer oluşumlar vardır. Üçüncü segment hareket edebilen parçadır. Bu parça yakalama işlemi için ikinci makası taşıyan segment (coxa) olarak ifade edilir. Bu kısım eğilip bükülür ve avını emmeden önce yakalamaya yarar. Fakat iki nokta arasındaki uzaklık nedeniyle dinlenme esnasında sabittirler. Bu parçalardaki dişler sınıflandırmada dikkate alınır. Zehir çengelleri, avlarını tutmaya ve bazen de birbirlerine sürtülmek suretiyle ses çıkarmaya yararlar.

Bacak
Bacak: Her göğüs halkasında bir çift olmak üzere dört çift bacak vardır. Geniş bir coxa ile başlayan bacaklar yedi eklemlidir: coxa, trochanter, femur, patella, tibia, basitarsus ve telotarsus. Bacakların en uçtaki tarsal segmentinde tırnaklar (vantuz) bulunur. segmentler ince membranla birbirlerine bağlanırlar. Bacaklar, birbirlerine yakın olarak başlıgöğsün alt kısmından çıkarlar. En küçük olan birinci coxa, ikinci coxa ’ nın köşeleri arasında yer alır. En uzun coxa, dördüncü coxa’dır. Başlıgöğsün ventral yüzeyinde birinci ve ikinci coxa’ da kitinli plaklar ve salgı bezleri vardır. Bu oluşumların sindirim olayında önemli görev yaptıkları düşünülmektedir. Akrep yürüdüğünde tarsus ile son iki segment ağırlığı çeker. Bacakları, hareket ve kazma organı olarak kullanırlar. Dişi akrepler bacaklarını yavruların hareket etmesinde kullanırlar. Bacaklar üzerinde yerdeki titreşimleri algılamaya yarayan ince tüyler bulunmaktadır.

Gözler
Gözler: Akrepler, karapaks üzerinde bir çift basit median göz ve her biri lateralde bulunan iki ile beş çift arası bir grup küçük göz taşırlar. Median gözler, genellikle aynı yönde alttaki oküler tümsek üzerinde karapaksın anterior sınırından sonra, birlikte yerleşim gösteririler. Median gözler, iki tabakadan oluşmuştur. Lateral gözler, karapaksın ön kısmında köşelerde bulunur. Eşit büyüklükte beş, dört, üç ve iki küçük osellerin grup halinde birleşmesi sonucu oluşmuştur. Bazı türlerde bu gözler körelmiştir. Bazı mağara ve mesken türleri (Sotanochactas elliotti) gözsüz de olabilir. Göz sayısı ve dağılımı tür ayrımında değerlendirilir.

Karın
Karın (abdomen ya da opisthosoma) : preabdomen (ya da mesosoma) ve postabdomen (ya da metasoma) olarak iki bölüme ayrılır. Ovaryum içinde gelişmenin ilk döneminde, sekiz segmetli olan preabdomen ilk yedi segmentinde, sonradan kaybolan ekstremite taslaklarına sahiptir. Küçük taslaklar halinde beliren abdomen ekstremiteleri sonradan kaybolduklarından yetişkin hayvanlarda preabdomen ve postabdomen tamamen ekstremitesizdir.

Preabdomen
Preabdomen : Genelde "karın" kelimesi daha çok bu bölüm için kullanılır. Başlıgöğse bütün genişliğiyle bağlanan preabdomen yedi geniş halka segmentten oluşur. oluşmuştur. Bu segmentlerin sırt taraflarında tergit, karın taraflarında sternit adı verilen kitin plak bulunur. Preabdomenin birinci segmenti dar sternitlidir. Bu sternitin ortasında, serbest kenarı yuvarlak ve ortası yarık olan eşey kapağı (genital operculum) bulunur. İkinci sternit üzerinde dokunum ve iz bulma görevi yapan bir çift tarak (pecten) organı, 3, 4, 5 ve 6. halkalarda "kitap trakeleri" adını alan solunum organına ait birer çift olmak üzere toplam dört çift solunum deliği (stigma) vardır.

Postabdomen
Kuyruk ya da postabdomen : Halka biçiminde 6 segmentten oluşur. İlk beş segmentin her biri tek parça kitin zırhla örtülüdür. Birçoğunda ince olan bu 5 segment, Androctonus cinsinde belirgin biçimde kalındır. Postabdomen halkaları, preabdomen halkalarına oranla daha incedir. Kuyruk halkaları (postabdomen) zehir kesesi hariç aynı kalınlıktadır. Postabdomen, dinlenme sırasında yana doğru kıvrık durur. Yürüme sırasında arkaya uzanır. Sokma anında ise, herkesçe bilinen klasik akrep görüntüsüne uygun olarak, kuyruk tamamen yay biçiminde ve üstten olmak üzere başlıgöğse doğru kıvrıktır. Postabdomenin en son halkasında armuda benzeyen zehir kesesi (telson) ve zehir kesesinin ucunda kıvrık duran bir de zehir iğnesi vardır . Kesenin içinde ayrıca iki tane zehir bezi bulunur. Zehir bezleri birbirinden bağımsız olarak ve birer kanalla iğneye açılırlar. Zehir kesesi aşağı yön hariç her yöne hareket edebilir. Zehir kesesinin ucundaki iğnenin çıkış yeri (terminal, subterminal gibi) türlere göre değişebilmektedir. İçinden bağırsak geçmekte olan telsonun sondan bir önceki halkasında dışkılık son bulmaktadır.

Cinsiyet
Eşey kapağı (genital operculum) : Dördüncü çift coxa’ya yakın ve birinci mesosomal segmentin (genital segment) ventral yüzeyinde sternum ile taraklar arasında akreplerin üreme organlarını örten yarık bir kapaktır. Bu kapağın altında, dışarı açılan tek bir genital delik (dişilerde) bulunur. Eşey kapağı farklı ve çeşitli şekildedir. Sadece farklı türde değil aynı türün erkek ve dişisinde de farklılık gösterir. Dişilerde her iki operculum orta çizgi boyunca birleşir. Erkeklerde eşey kapağı genellikle kısmen veya tamamen ayrılmıştır. Erkeklerde konik çiftleşme aygıtı (papillae genitale) sternitin altındaki eşey açıklığında bulunur.

Eşey organları : Abdomenin birinci mesosomal segmenti üzerinde bulunur.

Erkeklerde bir çift testis vardır. Testislerin şekilleri değişkenlik gösterebilir. Her iki testis bir çapraz bağ ile birleşir. Testislere ait sperm kanalları birleştiğinden bir tek eşey deliği bulunur. Spermaları iplik şeklindedir.

Dişi üreme organları ağ şeklinde ve parçalanmamıştır. Preabdomende ortabarsak bezleri arasına gömülmüş bir tek ovaryum bulunur. Ovaryumun biri ortada ikisi de yanlarda uzanan üç boru ile bu boruları bir ip merdiveni gibi birbirlerine bağlayan beş çift enine borucuktan oluşmuştur. Boru ve borucukların alt taraflarında küçük küreler şeklinde olgun yumurta fölikülleri görülür. Yumurtaların yapısı ve gelişmeleri, folikülleri ve yumurta kanalları gruplara göre değişkenlik gösterir. Birçok akrepte yumurtaların gelişimi ve büyümesi over duvarlarında olur. Yumurtalar özel uzama keselerinde döllenirler. Oviduktlar, sperm hazinesi meydana getirmek üzere genişledikten sonra birleşerek, genital operkülün altında bulunan bir tek delikle dışarı açılır. Akrepler canlı olarak yavruladıkları (vivipar) için gelişme ovaryumun içinde geçer.

Tarak
Tarak (pektines) : İkinci sternitin üzerinde ekstremitelerin değişmesiyle meydana gelmiş genital deliğin ön tarafında bir çift tarak yer alır. Bu tarağımsı yapı akreplere özgü morfolojik bir özelliktir. Her bir tarak bir sap kısmı ile bu sapın üzerine sıra ile dizilmiş dişlerden oluşmuştur. Pektin üç parçadan oluşmuştur; proksimal parça en uzunu, orta parça ise an kısasıdır. Bu tarakların kemoreseptör olarak çiftleşmede rol aldığı ve yüzey titreşimlerini algılayarak mekano-reseptör olarak görev yaptığı sanılmaktadır. Her iki cinste de bulunan taraklar, erkeklerde daha geniş olup daha fazla sayıda küçük diş taşırlar. Yörüklerin kıl keçeden yapılma çadırlarında, keçenin tüyleri akrebin hassas tarak organına itici etki yaptığından, akrepten korunma malzemesi olarak keçenin adı geçer.

Sternum
Sternum : Üçüncü ve dördüncü coxa arasındaki çok küçük plaklardan oluşur. Bazı cinslerin sternum, kitinin eni dar şeritler halinde dizilmesi ile oluşmaktadır. Bazılarında bir küçük üçgen plak ve geri kalan kısmında ise bütün genç bireylerde olduğu gibi beşgen şekildedir. Sternumun şekli familyaların tanımlanmasında önemlidir. Buthidae familyasında boyu eninden fazla, üçgen şeklinde ve öne doğru oldukça daralmıştır. Chactidae familyasında boyu ekseriya genişliğinden uzun değildir. Bothriuridae familyasında çok belirgin olmasa bile iki ayrı parçalıdır. Sternumu oldukça geniş ve belirgindir. Scorpionidae familyasında genellikle beş köşeli, yan kenarları birbirine paralel ve boyu eninin yarısı kadardır.

Sistemler


Sindirim sistemi

Pedipalpler ile 1. ve 2. yürüme bacaklarının dip parçaları arasında, atriyumun içinde ve bir üst dudağın altında çok küçük ağız bulunur. Emici yutaktan sonra içerisine tükürük bezleri açılmış kısa yemek borusu gelir. Median hatta dar ve uzun bir orta bağırsak bulunur. Orta bağırsak boyunca uzanan büyük bir bezden ayrılan beş çift kanal orta barsağa açılır. Son bağırsak kısadır. Akrepler böcek, örümcek, çıyan, kırkayak, tespih böceği ve bazen de küçük kemirgenlerle beslenirler. Pedipalpleriyle avlarını canlı halde yaralayarak, yakalar ve ezerler. Birinci ve ikinci yürüme bacaklarının başlıgöğse bağlandığı yerde çiğneyici eklentiler arasında ezilir, sonra da yutak vasıtasıyla emilir.

Boşaltım sistemi

Boşaltım organları Malpighi tüpleri ve koksa bezleridir. Malpighi türlerinin sayısı bir veya iki çift olabilir. Bunlar preabdomenin son segmenti içinde bulunur ve orta bağırsağın son kısmına açılırlar. Koksa bezleri bir çift olup başlıgöğüste diyaframın hemen önünde yer alırlar. Bu bezlerde bir başlangıç kesesi ile bir toplama kanalı ve bir de bu kanalın son kısmını oluşturan, boşaltım kanalı ayırt edilir. Boşaltım kanalları üçüncü yürüme bacaklarının diplerinden dışarı açılır.

Dolaşım sistemi

Akrepler, örümceğimsiler sınıfı içinde dolaşım sistemleri en iyi gelişmiş olan eklembacaklılardır. Dolaşım sistemi; kalp, kan damarları, sinüslerden meydana gelmiştir. Kalp, sırt tarafta bütün karın (preabdomen) boyunca 7. segmentten 13. segmente kadar uzanan sekiz çift ostiyumlu bir boru biçimindedir. Ön ve arka uçlarından ayrılan birer büyük aorttan başka yanlarından da yedi çift arter çıkar. Ön aortta bir çok kanallara bölünür. Bu kanallardan ikisi yemek borusunun yanlarından aşağı inerek, karın sinir sisteminin yanlarından, arkaya uzanır. Kan renksizdir. Lenf sıvısı yoğun granüllü yuvarlak kan hücreleri ile granülsüz ve merkezi olmayan nükleuslu lökositleri içerir. Kontraksiyonda kan, kalp tarafından altı ön damardan aorta cephalica içine itilir. Arterlerin hepsi vena lakünlerinde sonlanır. Lakünlerin içindeki kan, karın tarafta bir sinüste toplandıktan sonra solunum organlarına gider. Burada temizlenir ve perikard boşluğuna geri döner.

Sinir sistemi
Sinir sistemleri; iki loplu bir beyin ile büyük bir göğüs gangliyonu kitlesi ve 7 - 8 karın gangliyonundan oluşmuştur. Karın (abdomen) gangliyonlarından son dördü post abdomende bulunur. Yemek borusunun başlangıç kısmında da küçük bir gangliyon vardır. Sinirlerle beyne bağlı olan bu gangliyondan sindirim borusuna giden ve viseral sinir sistemini oluşturan sinirler ayrılır. Ayrıca, vücudun ön kısmındaki yutak gangliyonundan çıkan, lateral ve ana gözler ile mandibulalara bağlanan sinirler bulunur.

Solunum sistemi

Akreplerde solunum organları preabdomen’in 3. - 6. sternitlerinde, eliptikal veya sirkular açılımlı dört parçadan ibaret kitap trakeleridir. Kitap trakeleri, vücudun orta kısmının ventral yüzünde bulunurlar; ince kütikula tabakasından oluşan yüzü ve iki akciğer boşluğunun iç yüzleri farklı kalınlıktadır. Akreplerin değişik gruplarında farklı amaçlar ve özellikler gösterirler. Bu yüzden sistematikte önemleri çok büyüktür. Ayrıca kitap trakelerine ait birer çift solunum deliği (stigma) vardır. Bunlar yelpaze şeklinde olup ana solunum organına bağlıdırlar. 5. ve 6. halkalarda stigma yoktur. Stigmaların her biri ayrı olarak vücut boşluğuna açılır.

Salgı sistemi
Akreplerin salgı sistemleri koksa bezleri ile lymphatik ve lymphoid bezlerden oluşur. Koksa bezleri, üçüncü yürüme bacaklarının vücuda bağlandığı yerde bulunur. Lymphatik bezler; tam halka, yarım halka ve küçük oval olmak üzere üç şekilde görülür. Lymphoid bezler bir çifttir. İki kısa keseden oluşmuş olup ön uçları ile diyaframa bağlanmışlardır. Vücut boşluğu içinde serbest olarak sallanır. Lymphatik ve lymphoid bezlerin salgıları, akrebin vücudundaki yabancı maddeleri absorbe etme ve bakterileri de zararsız hale getirme özelliğindedirler.

Duyu sistemi
Duyu organı olarak dokunum tüyleri, bacaklardaki ince tüyler, abdomenin ikinci sternitindeki taraklar ve başlıgöğüsteki median ve lateral gözlerdir. Akrepler yürürken etrafı kollamak üzere pedipalplerini biraz yukarıda tutarlar. Pedipalplerin üzerinde bulunan küçük duyu tüyleri (trichobothrium) ile havadaki titreşimleri algılar. İkinci sternitin ve eşey açıklığının ön tarafında bulunan taraklar yüzeydeki, bacaklar üzerinde bulunan ince tüyler ise yerdeki titreşimleri algılar.

Üreme ve yaşam döngüsü


Çiftleşme
İlkbaharda çok kısa bir dönemde erkekler, dişileri arayıp döllemeye çalışırlar. Spermler, genellikle eşey açıklığından dışarı çıkmış durumda bir kese içerisinde bulunurlar. Bu kese içerisindeki spermleri kıskaçları ile alır ve bir dişiyi gördüğü anda onu oyalayarak ya da ansızın yakalayarak, kıskacı ile taşıdığı sperm kesesini dişinin eşey açıklığına yapıştırır. Bu olayı gerçekleştirdikten sonra hemen kaçar. Çiftleşmeleri erkek açısından oldukça tehlikelidir. Akrepler yamyamdır ve çiftleşme teşebbüsü erkeğin dişi tarafından yenmesiyle sonuçlanabilir.

Doğum
Gebelik süreleri yaklaşık 7 - 12 aydır. Her bir dişi akrep 10-60 larva doğurur (vivipar). Genelde yavrular baş önde, kuyruk önde ya da sağ yan geliş pozisyonunda doğarlar. Türüne bağlı olarak yavru sayısı 34 ilâ 110 arasında değişir.

Pro-juvenil
Neonatal veya birinci instar yavruları, doğdukları an akrepten ziyade, toplu beyaz cisimcikler gibidirler. İnce kıskaçlı, bacaklı ve bir kuyruklu büyük sinek kurtçukları gibi görünürler. Annelerinin bacakları yardımıyla sırtlarına tırmanırlar. Anne akrep yavrularını bir süre sırtında taşır. Bu dönem içerisinde annelerinin sırtından düşen yavrular tekrar annelerinin sırtına çıkamazlarsa su kaybı sonucu ölürler. İlk deri (= kabuk) değişimini annelerinin sırtında yaparlar.

Juvenil
Birinci deri değişimini tamamlayan yavrular juvenil olarak kabul edilir. Yenilenen kabuklarıyla pembe renkli görünen ikinci instar yavruları erginlerin minik versiyonları gibidirler. Ancak birkaç gün sonra renkleri giderek grimsi kahverengine dönüşür ve annelerinin sırtında kalmaya devam ederler. Birkaç hafta içerisinde yavrular bulundukları çevreyi keşfetmek için annelerinden ayrılarak kısa geziler yaparlar. Geziden sonra annelerinin pedipalpleri yardımıyla sırtına tekrar çıkarlar. Zamanla kısa geziler uzun gezilere dönüşür. Sırttan inen yavrular yaklaşık 6-7 ay kadar annelerinin arkasında dolaşırlar. Bağımsız hayat sürmeye başladıktan 3-4 yıl sonra yetişkin hâle gelirler. Akreplerin yaşam süreleri 3-8 yıldır. Yetişkin hâle gelinceye kadar 6-9 kere deri (= kabuk) değiştirirler.

Besini
Geceleri aktiftirler. Yırtıcı ve yağmacı tabiatlı olmakla birlikte, avlanmada uzmanlaşmamış ve yemek konusunda titiz olmayan hayvanlardır. Havadan ve yerden gelen titreşimlerle algıladıkları avlarını, peşine düşmek yerine, sabırlı bir şekilde pusuda bekleyerek avlarlar. Başlıca besinleri eklembacaklılar olup, daha çok böcekler, örümcekler ve kırkayaklardır. Ayrıca büyük akrepler, küçük yılanları, kertenkele ve fareleri dahi yiyebilir . Yamyamlık, akreplerde sıklıkla görülmektedir.

Avlarını kıskaçlarıyla yakalayarak sıkan ve kuyruğunu avına uzatarak sokan akrep, zehri ile böcekleri hemen öldürür. Akrepler, ne kadar zehir enjekte edeceklerini avlarına göre belirleyebilir. Büyük kıskaçlara sahip akrepler, küçük avlarını güçlü kıskaçlarını kullanarak öldürürken, ince ve zayıf kıskaçlı akrepler avlarını yakalar, çok etkili zehirlerini kullanarak avı sokar ve felç ederek öldürür. Birinci bacakların altındaki boşlukta bulunan keliserini avına tamamen yerleştirir. Tükürük ve sindirim enzimleri salgılayarak dokuları sıvılaştırıncaya kadar bekler ve oluşan sıvıyı emer.

Soğukkanlı hayvanlar arasında metabolik hızları en düşük hayvanlar olduğu için az yiyecekle yetinebilir ve aylarca hatta iki yıl kadar uzun bir süre açlığa dayanabilirler. Besinlerden aldığı sıvıdan dolayı uzun süre susuz da yaşayabilirler.

İnsan besini olarak kullanımı
Uzakdoğu mutfaklarında insanlar tarafından özellikle kızartılarak yenilir.

Düşmanları
Evcil hayvanlar içinde tavuklar ve kediler akrepleri yer.

Afrika'daki mirketler (Suricata suricatta), akrep yakalama ustasıdır. Bilim insanları, mirketlerin akrep gibi tehlikeli hayvanları yemeyi kendi kendilerine öğrenmediklerini, yetişkinler tarafından eğitildiklerini keşfetmişlerdir.

Zehir

Varlığı ve zehirlilikleri çok eski çağlardan beri bilinen akrepler hastalık etkenlerini taşımazlar. Ancak çoğu zaman kendilerini korumak amacıyla, insan ve hayvanları sokarak zehirlenme ve ölümlere neden olabilirler. Akrep zehri, akreplerin telsonlarında bulunan, birçok protein, peptid ve biyolojik yönden etkin bileşiklerden oluşan nörotoksik etkili bir salgı olup, genellikle avını yakalamada ve sindirimde kullanırlar. Yanıcı ağrı, deride kızarıklık, şişlik olur. Kan basıncı yükselebilir veya düşer. Çift görme, bilinç kaybı, ağızdan köpük gelmesi gibi nörolojik belirtiler yaşanabilir. Karın ağrısı, bulantı, kusma olabilir. Kasılma, yerinde duramama, aşırı terleme gelişebilir. Kişi komaya da girebilir. Akrep sokmalarında akrebin zehrinin cinsine göre, vücutta aşırı bir adrenalin salınımı olur ve bu kan damarlarında ani spazma ve pıhtı oluşumuna yol açar. Bu ani değişiklikler de etkiledikleri damara göre kalp krizi, inme gibi acil durumlara neden olabilir. Akrebin cinsi ve zehiriyle bağlantılı olarak kalpte ciddi ritm bozuklukları oluşabilir. Özellikle, bağışıklık sistemi yeterince gelişmemiş olan yenidoğanlar ile küçük çocuklarda ve alerjik bünyeli kişilerde, akrep sokması (skorpionizm) ihmal edilmemesi gereken tıbbi vakadır. Akrep zehri, içeriğindeki etkin maddelerin çeşitliliği sebebiyle fizyolojik ve farmakolojik çalışmalarda, araştırma materyali olarak sıkça kullanılmaktadır.

Dünyadaki 1750 akrep türü içinde ancak 50'sinin zehirli, 20-25'inin öldürücü olduğu biliniyor. Türkiye'de ise 19 akrep türünden 8'i zehirlidir. Bu 8 tür arasında 2'sinin çok zehirli ve "ölümcül" olduğuna dikkati çekmek gerekir.

En zehirli akrep türleri arasında şu türler verilebilir:
  • Güney Amerika : Tityus serrulatus , Centruroides suffusus
  • Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da : Androctonus crassicauda , Buthus occitanus
  • Güney Afrika’da : Parabuthus granulatus
  • Hindistan’da : Mesobuthus tamulus , Palamneus swammerdami
Sınıflandırma

Çek akrep uzmanı František Kovařík (2009)'e göre tür sayıları: 1753[3
  • Orthosterni Pocock, 1911
    • Pseudochactida Soleglad et Fet, 2003
      • Pseudochactoidea Gromov, 1998
        • Pseudochactidae Gromov, 1998 (2 tür)
  • Buthida Soleglad et Fet, 2003
    • Buthoidea C. L. Koch, 1837
      • Buthidae C. L. Koch, 1837 (804 tür)
      • Microcharmidae Lourenço, 1998 (16 tür)
  • Chaerilida Soleglad et Fet, 2003
    • Chaeriloidea Pocock, 1893
      • Chaerilidae Pocock, 1893 (26 tür)
  • Iurida Soleglad et Fet, 2003
    • Chactoidea Pocock, 1893
      • Chactidae Pocock, 1893 (164 tür)
        • Chactinae Pocock, 1893
        • Brotheinae Simon, 1879
        • Uroctoninae Mello-Leitao, 1934
  • Euscorpiidae Laurie, 1896 (79 tür)
    • Euscorpiinae Laurie, 1896
    • Megacormiinae Kraepelin, 1899
    • Scorpiopinae Kraepelin, 1905
  • Superstitioniidae Stahnke, 1940 (Sin: Troglotayosicidae Lourenço, 1998 (11 tür)
    • Superstitioniinae Stahnke, 1940
    • Typhlochactinae Mitchel, 1971
  • Vaejovidae Thorell, 1876 (166 tür)
  • Iuroidea Thorell, 1876
    • Caraboctonidae Kraepelin, 1905 (16 tür)
      • Caraboctoninae Kraepelin, 1905
      • Hadrurinae Stahnke, 1974
  • Iuridae Thorell, 1876 (7 tür)
    • 2 cins: Iurus, Calchas
  • Scorpionoidea Latreille, 1802
    • Bothriuridae Simon, 1880 (136 tür)
      • Bothriurinae Simon, 1880
      • Lisposominae Lawrence, 1928
  • Hemiscorpiidae Pocock, 1893 (Sin: Hadogenidae Lourenço, 1999; Liochelidae Fet & Bechly, 2001; Ischnuridae Simon, 1879) (83 tür)
    • Hormurinae Laurie, 1896
    • Hemiscorpiinae Pocock, 1893
    • Heteroscorpioninae Kraepelin, 1905
  • Scorpionidae Latreille, 1802 (Sin: Diplocentridae Karsch, 1880) (243 tür)
    • Scorpioninae Latreille, 1802
    • Urodacinae Pocock, 1893
    • Diplocentrinae Karsch, 1880
Türkiye akrep türleri

Çok zehirli ( = ölümcül ) olanlar
  • Leiurus abdullahbayrami Yağmur, Koç & Kunt, 2009 (Sarı akrep) : Güneydoğu Anadolu'nun batısında (Gaziantep, Kilis, Hatay, Kahramanmaraş, Mardin, Şanlıurfa) rastlanır. Sarı renkli olup tıbbi müdahale gerektirecek kadar çok zehirli ve ölümcül bir türdür. Türkiye'nin en zehirli (ölümcül) birinci akrebidir. 2009 yılında revize edilmeden önce "Leiurus quinquestriatus" türüne sokuluyordu.
  • Androctonus crassicauda (Olivier, 1807) (Kara akrep) : Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da (Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Batman, Elazığ, Malatya, Adana, Mersin) yayılım gösterir. Siyah renkli olup tıbbi müdahale gerektirecek kadar çok zehirli ve ölümcül bir türdür. Eve yakın yaşama eğilimindedir. Türkiye'nin en zehirli (ölümcül) ikinci akrebidir.
Zehirli ( = tehlikeli ) olanlar
  • Hottentotta saulcyi (Simon, 1828) (Mardin akrebi) : Mardin, Batman, Şırnak ve Hakkâri. İnsana yakın çevrede yaşar.
  • Mesobuthus gibbosus (Brulli, 1832) (Anadolu sarı akrebi) : Zehri öldürücü değildir; daha çok kusma, sancı, yüksek ateş şeklinde 24 saat kadar süren etkileri görülür.
  • Mesobuthus eupeus (C.L. Koch, 1839) (Doğu sarı akrebi) : Zehri öldürücü değildir; daha çok kusma, sancı, yüksek ateş şeklinde 24 saat kadar süren etkileri görülür.
Az zehirli ( = tehlikesiz ) olanlar
  • Compsobuthus matthiesseni (Birula, 1905) (Uzun kuyruklu akrep) : Diyarbakır, Adıyaman ve Kilis
  • Scorpio maurus Linnaeus, 1758 (Kalın kıskaçlı akrep) : Doğu Akdeniz ile Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ve Iğdır'da. Halk sağlığı açısından önemsenmeyecek türdür.
  • Iurus asiaticus Birula, 1903 : Mersin, Adana, Niğde Kahramanmaraş ve Adıyaman
  • Iurus kadleci Kovařík, Fet, Soleglad & Yağmur, 2010 : Antalya ve Mersin
  • Iurus kinzelbachi Kovařík, Fet, Soleglad & Yağmur, 2010 : İzmir ve Aydın
  • Iurus kraepelini Ubisch, 1922 : Muğla, Antalya, Mersin, Karaman, Konya ve Isparta
  • Calchas nordmanni Birula, 1899 (Artvin akrebi) : Türkiye'nin en kuzeyde (Artvin ve Erzurum) yaşayan akrebidir.
  • Calchas birulai Fet, Soleglad & Kovařík, 2009 : Güneydoğu Anadolu
  • Calchas gruberi Fet, Soleglad & Kovařík, 2009 : Güney Anadolu
NOT: Daha hareketli oldukları geceleri ve sıcakta, sokmaya daha çok isteklidirler. Akrepler, ancak rastgele dokunulduklarında ya da üzerlerine basıldığında, kendilerini tehlikede hissettikleri zamanlarda sokarlar. Yer yatağında uyuyanların uykudaki hareketi yatağa kadar gelmiş olan akrep için savunulması gereken düşmanca bir harekettir. Henüz bağışıklık sistemi yeterince gelişmemiş olan yenidoğanlarda ve alerjik bünyeli çocuk ve yetişkinlerde zehirli ve az zehirli akrep türlerinin sokma yerinin konum ve önemine bağlı olarak her zaman bir risk vardır. Risk altında olanlar daha çok açık alanlarda akreplerin saklandığı taşları ters yüz edip onları açığa çıkararak kendilerini savunmaya sevk eden kişilerdir. Özellikle yaz aylarında piknik yapanların biraz daha dikkatli olmalarında sağlık açısından yarar vardır. Uzmanları dışında akreplerin türlerini tespit etmek ve zehirli zehirsiz diye nitelendirmek kolay olmadığı için akrep sokmalarında ihmal etmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir.
Son düzenleyen _Yağmur_; 30 Mayıs 2013 11:59 Sebep: Sayfa düzeni.
Olması Gereken Şeylerin Adını İyilik Yapmak KoymuşIar.

Benzer Konular

2 Ekim 2011 / The Unique Burçlar
14 Eylül 2008 / Misafir Burçlar
19 Ağustos 2008 / Misafir Burçlar
19 Ağustos 2008 / Misafir Burçlar
19 Ağustos 2008 / Lavie Burçlar