MUSTAFA KEMALİN PİLOT OĞLU
Sarıyer PTT müdürü İrfan Bey o gün, Nüfus Müdürlüğü'nde alır soluğu ve oğlunun adını "Mustafa Kemal" olarak yazdırmak istediğini söyler. Memur, çocuğa bu adın konulması konusunda Ankara'dan onay almak gerektiğini söyleyince de, İrfan Bey başkentin yolunu tutar...
Mustafa Kemal, kendi adını oğluna koymak isteyen İrfan Bey'e bir şartla izin verir: "Çocuk benim gibi subay olacak!"
1953 yılının 25 Ağustos'unda, Adapazarı'nın Arifiye Beldesi'ndeki hava üssünde bir kaza yaşanır. Şehit olan pilot, İrfan Bey'in oğlu Üsteğmen Mustafa Kemal Kutlu'dur!
İrfan Bey, karısı Safiye Hanım'la Pendik'teki köşklerinde otururlarken, 1969 yılının sıcak bir yaz günü karşılarına dikilen delikanlının sözleri karşısında ne diyeceklerini bilemezler: "Ben Hava Harp Okulu'nun sınavlarına girdim. Pilot olacağım!.."
Karşılarında duran, şehit oğullarının biricik çocuğu Gürol Kutlu'dur. İrfan Bey'in gözünün önüne, adını Mustafa Kemal koyabilmek için Ankara'ya kadar gittiği oğlu
gelir; onun havacılık okuluna yazıldığı ilk gün, mezuniyet töreni, ilk uçuşu, ölüm haberi... Torununun da gözlerinde aynı kararlılık ve aynı sevgi vardır. Sözcükler İrfan Bey'in boğazında düğümlenirken, sessizliği Safiye Hanım'ın kararlı sesi bozar: "Ol oğlum. Şehit düşersen arkandan dua ederiz. Gazi olursan yanımıza gelirsin sana bakarız."
Tarih 28 Eylül 1973...Ankara, Mürted'den havalanan 102A tipi uçağın kokpiti elektrik arızası yüzünden bir anda cehenneme döner. Alevin yakıcı dili ve kara dumanlarıyla dolan kokpitteki pilot, kanopi adı verilen cam kapağı atarak, yangının etkisinden kurtulmayı düşünse de, kapağın uçağın kuyruğuna çarpma olasılığının yüksek olduğunu anımsar ve vazgeçer. Geriye bir tek yol kalmıştır: Paraşütle atlamak...
Kokpiti alev alan uçak, köylülerin yaşadığı Ayaş'ın üstünden geçmektedir. Bu durumda pilotun kendi canını düşünerek uçağı terk etmesi, kontrolsüz kalan uçağın bir bomba gibi evlerin üstüne düşmesi demektir. Kararını verir genç adam; havaalanına geri dönecek, ulaşamasa bile yerleşim bölgesinden uçağı kurtarıp, bir tarlaya zorunlu iniş yapmayı deneyecektir! Bu kararla feda ettiği yalnızca kendi canıdır. Ensesindeki Azrail'in uçağın dışına çıkıp başka can almasına izin vermeyecektir. Kokpitteki pilot, şehit babası Mustafa Kemal ile aynı rütbede olan, Üsteğmen Gürol Kutlu'dur.
Yangın, uçağın motorunu da etkilemeye başlamıştır. Pilot Kutlu, havaalanına ulaşamayacağını anlayınca bir tarlaya iniş yapmaya karar verir. Uçak, belli bir irtifanın altına düştüğü için, atlama koltuğunun devre dışı kaldığını bilmektedir…
Uçağın iniş takımları yere vurduğunda, son şansını deneyen Gürol Kutlu, atlama koltuğunun kolunu çeker. Bir mucize gerçekleşir o an; kokpitten kurtulan koltuk pilotu havaya fırlatır ve paraşüt açılır. İrtifa çok alçak olduğu için Gürol Kutlu, uçağın yanan enkazının içine düşer.
Belkemiği kırılan, omurilik hasarı oluşan ve bedeninin pek çok yeri vanan Gürol Kutlu'yu komadan çıktıktan sonra ziyarete ilk gelenler, hayatlarını kurtardığı Ayaş köylüleri olur. Enkazın içinden kendisini kurtaranlar da aynı köylülerdir. Aralarından biri titrek bir sesle konuşur: "Üsteğmenim, köy halkı geçmiş olsun ziyaretine geldik. Sana minnettarız. Hatıra olarak paraşütünden bir parça getirdik. Hayatta kalmana çok sevindik. İnşallah tez zamanda iyileşir, kısa zamanda uçmaya başlarsın. Merak etme başına bir şey gelirse, biz yine koşar seni kurtarırız. Aramızda bir karar aklık; köyde doğacak ilk erkek çocuğa senin adını koyacağız.."
Yıllar süren zor ve bir o kadar da acılı tedaviden sonra Gürol Kutlu, THY'nin "uçuş emniyeti" bölümünde başarılı bir çalışma hayatının ardından emekli olur ve de İstanbul Oyuncak Müzesi'nin dış hatlar terminalinde görev alır! Dört yılda oyuncak tarihini öğrenen Gürol Kaptan, sergilenen oyuncakların pek çoğunu açık arttırmalarda takip edip, maddi ve hukuki tüm sorumlulukları yerine getirerek müzeye kazandırılmasını sağlar.
İstanbul Oyuncak Müzesi'nin bahçesine bir yaz günü, tek kanadını açamayan, yaralı bir martı konar. Gürol Kaptan, martıyla çocuğuymuş gibi ilgilenir, yaralarını sarar, eliyle besler. Günler sonra iyileşen martının, Caddebostan sahilinden Adalar'a doğru uçuşunu görünce gözünden damlayan birkaç damla yaşa engel olamaz... Ve Sunay Akın’a şunu söyler "Düşen, parçalanan uçağımın bağlı olduğu filonun adı 'Martı'ydı"
SUNAY AKIN'ın AY HIRSIZI ADLI KİTABINDAN...
Toplam Yorum 0



