Yaşamak değil bizi bu telaş öldürecek,
Bırakın Paris’te ılık rüzgarlara taratmayı saçlarımızı,
Sevgilimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz.
Gözümüz saatte söyleştik hep,
Koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık.
Hep yetişilecek bir yerler vardı,
Aranacak adamlar, yapılacak işler.
Bir sonraki günün telaşı, bir öncekinin terine bulaştı.
Başkalrının hayatı, bizimkini aştı.
Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine,
Kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu,
Veya yavuklu busesi ile uyanma düşlerini,
Hababam erteledik.
20’li yaşlardayken 30’lara kurduk saatin alarmını,
30’larda 40’lara, belki sonra 50’lere.
Lakin öyle yanlış kurkulanmış ki hayat,
Kuşlukta uyanma fırsatını sunduğunda size,
Artık uyku girmez oluyor gözlerinize.
Doyasıya söyleşmek,
Telaşız sevişmek imkanına kavuştuğunuzda da
Söyleyecek, sevişecek kimsecikler kalmıyor yanınızda.
Özlemle yarına sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz,
Vakit gelip sandıktan çıkardığınızda
Bir de bakıyorsunuz ki, Tedavülden kalkmış.
Can DÜNDAR




