Arama

Halit Ziya Uşaklıgil

Güncelleme: 11 Temmuz 2015 Gösterim: 46.872 Cevap: 6
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
27 Nisan 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Halit Ziya Uşaklıgil
(1867-1945) Türk roman ve öykü yazarı. Türk edebiyatında Batı anlamındaki romanın ilk yetkin örneklerini vermiştir.
Hzusakligil
Sponsorlu Bağlantılar
İstanbul'da doğdu, 22 Mart1945'te aynı kentte öldü. Mahalle mektebinden sonra Fatih Rüştiyesi'ne gitti. Tüccar olan babasının işlerinin bozulması üzerine, 1879'da İzmir'e yerleştiler. Halit Ziya orada bir süre rüştiyeye, sonra da Fransızca öğrenmesi için rahipler okuluna gönderildi. Fransızca'dan ilk çevirilerini bu yıllarda yaptı. Tevfik Nevzat ile 1884'te Nevruz dergisini, 1886'da da Hizmet gazetesini çıkarttı. İlk romanlarını bu gazetede yayımladı. Okulu bitirdikten sonra bir yandan İzmir Rüştiyesi'nde Fransızca öğretmenliği yaparken, bir yandan da Osmanlı Bankası'nda memur olarak çalıştı. 1893'te Reji İdaresi'nde başkâtiplik göreviyle İstanbul'a geldi. Hüseyin Siret, Mehmet Rauf, Rıza Tevfik, Hüseyin Cahit, Ahmet Rasim gibi yazarlarla dostluk kurdu ve 1896'da Edebiyat-ı Cedide topluluğuna katılarak Servet-i Fünun dergisinde kendine geniş ün sağlayan romanlarını yayımladı. 1901-1908 arasında yazarlığı bıraktıysa da II. Meşrutiyet döneminde yeniden başladı, ancak 1923'e değin yazdıklarını yayımlamadı. Bu arada, Darülfünun'da estetik ve batı edebiyatı dersleri verdi. V. Mehmed'in tahta geçmesi üzerine onun mabeyn başkâtipliğine atandı, dört yıl bu görevde kaldı. Daha sonra Reji İdaresi'nde yönetim kurulu başkanı oldu. Son yıllarını Yeşilköy'deki evinde anılarını yazarak geçirdi.
Uşaklıgil'in İzmir'deyken yazdığı Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekâsı gibi ilk yapıtları, karşılıksız sevgiyi konu alan, acıklı, duygusal kısa romanlardır. İstanbul'a geldikten sonra Sevet-i Fünun dergisinde yayımladığı Mai ve Siyah ile acemilik dönemini geride bıraktığı izlenir. Daha önceki yapıtlarında ön planda gelen acıklı aşk serüveni, burada ikinci plana atılmıştır. Şairler, gazeteciler, yayınevi sahipleri ve yazarlar arasında geçen olayları ele aldığı bu romanda, hem o dönemin Babıâli dünyasını, hem de bu dünyanın gerçekleri karşısında yaşamda yenik düşen Ahmet Cemil'in hayalci kişiliğinde bütün bir Edebiyat-ı Cedide kuşağının bakış açısını yansıtmıştır. 1898-1900 arasında yazdığı Aşk-ı Memnu ilk büyük Türk romanı kabul edilir. Sağlam bir yapısı ve tekniği olan yapıtta zengin bir adamla evlenen genç ve güzel bir kadının yaşlıca kocasına sadık kalmak kararına karşın, elinde olmayarak yasak bir aşka sürüklenişi, olayın psikolojik nedenleri üstünde de durularak, gerçekçi bir biçimde anlatılmıştır.
Uşaklıgil Edebiyat-ı Cedide'nin sanat anlayışı doğrultusunda yeni bir dil yaratmaya çaba göstermiştir. Osmanlıca'da bile kullanılmayan Farsça ve Arapça sözcükler bularak, Türkçe'de olmayan kurallarla tamlamalar yaparak konuşulan dilden çok ayrı, süslü ve yapay bir sanat dili oluşturmuştur. Ama Aşk-ı Memnu'yu yazdıktan sonra dil konusundaki görüşleri değişmiş, Edebiyat-ı Cedide'nin yarattığı dili aşırı süslü, ağdalı ve yapay bulduğu için Kırık Hayatlar'ı yalın bir dille yazmaya karar vermiştir. Daha sonraki yıllarda romanlarının yeni baskıları yapılırken de bunların dilini bir ölçüde yalınlaştırmak gereğini duymuştur. Son romanı Kırık Hayatlar, 1901'de Servet-i Fünun'da tefrika edilirken, sansürün karışması yüzünden yarıda kalmış, ancak 1923'te yeniden yayımlanmıştır. Uşaklıgil romana yazdığı önsözde, Kırık Hayatlar'ın daha önceki romanları gibi "hülya" ve "süs"e dayanmadığını, tam tersine yalnızca yaşamı ve gerçekleri yansıttığını belirtmiştir.
Uşaklıgil pek çok öykü de yazmış ve Batı türü öykü anlayışının Türkiye'de yayılmasında rol oynamıştır. Öykülerinin konusunu ve kişilerini daha çok halkın fakir kesiminden almış, bu insanların acılarını dile getirmeye çalışmıştır.
Romanlarında Uşaklıgil'in ilgi alanı dardır. Kişilerini ve onların sorunlarını işlerken sınırlı bir yaşantı çerçevesinin dışına çıkmaz. Duyarlı genç kadın ve erkeklerin aşkta uğradıkları hayal kırıklığı başlıca teması olmuştur. Ancak aşk konusunda görüşünün romantiklikten gerçekliğe doğru bir değişim geçirdiği gözlemlenir. İlk romanlarında daha platonik ve romantik olan aşk ilişkileri, son iki romanında yasak aşkla noktalanan cinsel bir tutkuya dönüşür.
Yaşantı alanının darlığına karşın, Uşaklıgil Türk romanının öncüsü sayılmıştır. Çünkü ondan önce, romanı bir sanat yapıtı kabul ederek onun kadar ciddiye alan, bir sanatçı titizliğiyle romanın yapısına ve tekniğine gereken önemi veren başka bir Türk yazarı olmamıştır.
YAPITLAR (başlıca):
  • Roman: Nemide, 1889; Bir Ölünün Defteri, 1889; Ferdi ve Şürekâsı, 1894; Mai ve Siyah, 1897; Aşk-ı Memnu, 1900; Kırık Hayatlar, 1923.
  • Öykü: Bir Muhtıranın Son Yaprakları, 1888; Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası, 1888; Heyhat, 1894; Solgun Demet, 1901; Sepette Bulunmuş, 1920; Bir Hikâye-i Sevda, 1922; Hepsinden Acı, 1934; Onu Beklerken, 1935; Aşka Dair, 1936; İhtiyar Dost. 1939; Kadın Pençesinde, 1939; İzmir Hikâyeleri, (ö.s.), 1950. Oyun: Kabus, 1918.
  • Anı: Kırk Yıl, 1936; Sara ve Ötesi, 1942; Bir Acı Hikâye, 1942.
  • Şiir: Mensur Şiirler, 1889.
  • Deneme: Sanata Dair, 3 cilt, 1938-1955.

Biyografi Konusu: Halit Ziya Uşaklıgil nereli hayatı kimdir.
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
30 Aralık 2007       Mesaj #2
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Halid Ziya Uşaklıgil

Halid Ziya Uşaklıgil, (d. 1866-ö. 23 Mayıs 1945) İzmir'de halı ticareti ile tanınmış Uşak kökenli "Uşşakizadeler" ailesinden olan Hacı Halil Efendi’nin oğludur. Servet-i Fünun ve Cumhuriyet Dönemi yazarlarındandır. İstanbul'da doğmuştur. İlk öğrenimini İstanbul Fatih Rüşdiye'sinde tamamlayan Halit Ziya, daha sonra ailesel nedenlerle orta öğrenimini İzmir Rüşdiyesi’nde tamamladı (1878). Halit Ziya, ideali olan hariciyecilik mesleğine giremeyince rüşdiye öğretmeni oldu. Daha sonra bir süre Osmanlı Bankası’nda çalıştı.
Sponsorlu Bağlantılar
20 yaşında gazetelerde yazıları çıkmış, daha sonra da roman denemelerine başlamıştır. 1893'te 27 yaşındayken İstanbul'a gelip Servet-i Fünun’a katılarak edebiyat çalışmalarını arttıran Halit Ziya, Meşrutiyet’ten sonra bir süre Darülfünun Edebiyat Fakültesi’nde görev aldı. Cumhuriyet'in ilanından sonra Son Posta gazetesinde yazılar yazmıştır.


Halid Ziya Uşaklıgil, Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk romanları yazan sanatçı olarak kabul edilir. Servet-i Fünun döneminde roman ve hikaye türünün en önemli ismidir. Eserlerinde realizm akmının etkisi görülür.
En ünlü öykülerinden biri olan Kar Yağarken öyküsünde anlatığı 'realizm' bunun bir örneğidir.
Dili süslü, sanatlı ve ağırdır. Dili başarıyla kullanır. Alışılmıştan farklı bir cümle düzeni vardır. Romanlarında aydın kişileri anlatır.
"Mai ve Siyah" romanındaki Ahmet Cemil karakteri Servet-i Fünun sanatçısını temsil eder. Ruh tahlillerine önem verir. Kahramanları yaşadıkları çevreye uygun olarak anlatır. Romanlarında yalnız İstanbul'u anlatan sanatçı, hikayelerinde Anadolu ve köy hayatına, kasabalardaki yaşayışa yer vererek İstanbul dışına çıkmıştır.23 mayıs 1945 te ölmüstür.
Uşak'ta bir okula ismi verilmiştir.
Atatürk'ün eşi Latife Uşşaki'nin amcasıdır.

Eserleri

Romanları
  • Nemide
  • Bir Ölünün Defteri*Ferdi ve Şürekası
  • Mai ve Siyah
  • Aşk-ı Memnu
  • Kırık Hayatlar
  • Avrupa Yakası
Hikayeleri
  • Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası
  • Bir Muhtıranın Son Yaprakları
  • Nakıl (4 Cilt yerli ve yabancı öyküler)
  • Bu Muydu
  • Heyhat
  • Küçük Fıkralar (3 Cilt)
  • Bir Yazın Tarihi
  • Solgun Demet
  • Bir Şi’r-i Hayal
  • Sepette Bulunmuş
  • Bir Hikaye-i Sevda
  • Hepsinden Acı
  • Onu Beklerken
  • Aşka Dair
  • İhtiyar Dost
  • Kadın Pençesi
  • İzmir Hikayesi
Hatıraları
  • Kırk Yıl
  • Bir Acı Hikaye
  • Saray ve Ötesi
Denemesi
  • Sanata Dair

Gerçekçi ol imkansızı iste...
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
3 Nisan 2009       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Halid Ziya Uşaklıgil
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Halit Ziya Uşaklıgil, (d. 1866-ö. 22 Mart 1945) Istanbul'da halı ticareti ile tanınmış Uşak kökenli "Uşşakizadeler" ailesinden olan Hacı Halil Efendi’nin oğludur. Servet-i Fünun ve Cumhuriyet Dönemi yazarlarındandır.

180px Maivesiyah

Hayatı
İstanbul'da doğmuştur. İlk öğrenimini İstanbul Fatih Rüşdiyesi'nde tamamlayan Halit Ziya, daha sonra ailesel nedenlerle orta öğrenimini İzmir Rüşdiyesi’nde tamamladı (1878). Halit Ziya, ideali olan hariciyecilik mesleğine giremeyince rüşdiye öğretmeni oldu. Daha sonra bir süre Osmanlı Bankası’nda çalıştı.
20 yaşında gazetelerde yazıları çıkmış, daha sonra da roman denemelerine başlamıştır. 1893'te 27 yaşındayken İstanbul'a gelip Servet-i Fünun’a katılarak edebiyat çalışmalarını arttıran Halit Ziya, Meşrutiyet’ten sonra bir süre Darülfünun Edebiyat Fakültesi’nde görev aldı. Cumhuriyet'in ilanından sonra Son Posta gazetesinde yazılar yazmıştır.
Halit Ziya Uşaklıgil, Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk romanları yazan sanatçı olarak kabul edilir. Servet-i Fünun döneminde roman ve hikâye türünün en önemli ismidir. Eserlerinde realizm akmının etkisi görülür.
En ünlü öykülerinden biri olan Kar Yağarken öyküsünde anlatığı 'realizm' bunun bir örneğidir.
Dili süslü, sanatlı ve ağırdır. Dili başarıyla kullanır. Alışılmıştan farklı bir cümle düzeni vardır. Romanlarında aydın kişileri anlatır.
"Mai ve Siyah" romanındaki Ahmet Cemil karakteri Servet-i Fünun sanatçısını temsil eder. Ruh tahlillerine önem verir. Kahramanları yaşadıkları çevreye uygun olarak anlatır. Romanlarında yalnız İstanbul'u anlatan sanatçı, hikâyelerinde Anadolu ve köy hayatına, kasabalardaki yaşayışa yer vererek İstanbul dışına çıkmıştır.
Uşak'ta bir okula ismi verilmiştir.
Atatürk'ün eşi Latife Uşşaki'nin amcasıdır.
Mezarı istanbul bakırköyde bulunmaktadır.

Edebi Kişiliği
  • Servet-i fünun döneminin en önemli isimlerindendir
  • Sanat için sanat anlayışını benimsedi.
  • Dili oldukça ağırdır.
  • Romanlarında aydınlara seslenir.
  • Romanlarında İstanbul'u, hikâyelerinde ise Anadolu'nun kasabaları ve hayatını anlatır.
  • Yazarın roman dili hikâye dilinden daha ağırdır.
  • Eserlerinden Realizm'den etkilendiği görülür.
  • Romanları, cumhuriyet dönemimde sadeleştirilebilmiştir
Önemli Eserleri : Aşk-ı Memnu, Mai ve Siyah, Ferdi ve Şürekâsı, Nedime, Kırık Hayatlar, Bir Yazın Tarihi, Kar Yağarken, Hepsinden Acı, Kırk Yıl, Saray ve Ötesi, Fare, Sanata Dair.

Eserleri

Romanları
  • Nemide
  • Bir Ölünün Defteri
  • Ferdi ve Şürekası
  • Mai ve Siyah
  • Aşk-ı Memnu
  • Kırık Hayatlar
Hikayeleri
  • Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası
  • Bir Muhtıranın Son Yaprakları
  • Nakıl (4 Cilt yerli ve yabancı öyküler)
  • Bu Muydu
  • Heyhat
  • Küçük Fıkralar (3 Cilt)
  • Bir Yazın Tarihi
  • Solgun Demet
  • Bir Şi’r-i Hayal
  • Sepette Bulunmuş
  • Bir Hikaye-i Sevda
  • Hepsinden Acı
  • Onu Beklerken
  • Aşka Dairdi
  • İhtiyar Dost
  • Kadın Pençesi
  • İzmir Hikayesi
  • Kar Yağarken
Tiyatro
  • furuzan
  • kabus
  • fare
Hatıraları
  • Kırk Yıl
  • Bir Acı Hikaye
  • Saray ve Ötesi
Denemesi
  • Sanata Dair
Son düzenleyen ThinkerBeLL; 12 Mayıs 2009 14:23
Quo vadis?
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
12 Mayıs 2009       Mesaj #4
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Halid Ziya UŞAKLIGİL (1866-1945)
MsXLabs.org &Temel Britannica



Çağ­daş anlamda Türk romanının ilk ve başarılı örneklerini veren Halid Ziya öykülerinde de aynı çizgiyi izlemiştir.
İstanbul'da doğan Halid Ziya Uşaklıgil, kökleri eskilere uzanan ve Uşakizadeler diye bilinen Uşaklı bir aileden gelen halı tüccarı Hacı Halil Efendi'nin oğludur. Mercan ma­halle mektebinde başladığı ilköğrenimini Fatih Askeri Rüştiyesi'nde sürdürdü. 10-12 yaşlarında Leyla ile Mecnun, Âşık Garip gibi öykülerin anlatıldığı kitapları okuyan Halid Ziya babasıyla birlikte gittiği Gedikpaşa'daki Osmanlı Tiyatrosu'nun oyunlarını ilgiyle izle­mekteydi. Bunlar onun edebiyatla kurduğu ilk ilişkilerdi. Babasının işlerinin bozulması üzerine ailesi İzmir'e taşınınca eğitimini 1878'de İzmir Rüştiyesi'nde sürdürdü. Bu arada özel dersler alarak Fransızca da öğreni­yordu. Katolik rahiplerin yönettiği bir papaz okulunda yatılı okumaya başladı. Bu okulda­ki eğitimi Fransız klasiklerini ve çağdaş Fran­sız edebiyatını tanımasına yardımcı oldu. Ya­bancı dilini geliştiren Halid Ziya Fransızca'dan çeviriler yapmaya başladı. Bu arada bazı edebi yazılarını İstanbul'a göndererek Hazine-i Evrak adlı dergide "Mehmed Halid" adıyla yayımlamaktaydı.
Son sınıfta okuldan ayrılarak bir süre baba­sının yanında çalışan Halid Ziya aynı yıl bir arkadaşıyla birlikte Nevruz adlı bir dergi yayımlamaya girişti. Dışişlerinde görev almak amacıyla İstanbul'a gitti. Girişimleri başarı­sızlıkla sonuçlanınca İzmir'e döndü. Daha sonra Osmanlı Bankası'nda çalışmaya başla­dı. Bir yandan da İzmir Rüştiyesi'nde Fransız­ca dersleri veriyordu. Bu arada gene arkadaş­larıyla birlikte Hizmet gazetesini çıkarmaya başladı. Bu gazetede düzyazı şiir (mensur şiir), öykü ve roman türlerinde yazdığı ilk yapıtlarını yayımladı. 1893'te İstanbul'a taşınarak Reji İdaresi'nde başkâtip oldu. Recaizade Mahmud Ekrem'in aracılığıyla Edebiyat-ı Cedide topluluğuna katılan Halid Ziya, Mai ve Siyah (1897) romanını Servet-i Fünun dergisinde tefrika ettirmeye başladı. Servet-i Fünun kapanıncaya kadar bu dergide Aşk-ı Memnu (1900) ve Kırık Hayatlar (1924) romanlarıyla birçok öykü ve makale yayımladı. Servet-i Fünun içinde Edebiyat-ı Cedide Akı­mı dışlanınca öbür arkadaşları gibi Halid Ziya da II. Meşrutiyet'e kadar hiçbir şey yayımla­madı. II. Meşrutiyet'ten sonra bir süre Darül­fünun (İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi'nde batı edebiyatı dersleri verdi. 1909'da mabeyn başkâtibi, 1911'de Ayan Meclisi üye­si oldu. Siyasal görevlerle Almanya ve Ro­manya'ya giden Halid Ziya İttihat ve Terakki'nin düşmesinden sonra Reji İdaresi'ne geçe­rek yönetim kurulu başkanlığını yürüttü. Cumhuriyetten sonra Yeşilköy'deki köşküne çekilen yazar yaşamının sonuna kadar burada yaşadı. Bu süre içinde eski yapıtlarının yeni basımlarıyla ilgilendi; anılarını yazdı ve zamanını okuyarak geçirdi.
İzmir'de ilk romanını kaleme aldığı yıllarda Fransa'da Gerçekçilik ve Doğalcılık akımları yaygındı. Halid Ziya Tanzimat dönemi ro­mancıları gibi Romantizm'e değil, çağdaşı olan bu yeni akımlara yakınlık duydu. Hizmet gazetesinde 1885'te dizi olarak yayımlanan, masum bir genç kızın aldatılışını ve çektiği acıları anlatan Sefile adlı ilk romanı ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle yasaklandığı için yarım kalmış ve kitap haline getirilememiştir.
Halid Ziya'nın Nemide (1889), Bir Ölünün Defteri (1889), Ferdi ve Şürekâsı (1894) adlı yapıtları İzmir'de yazdığı gençlik dönemi ro­manlarıdır. İlk iki romanında konu üç kişi arasındaki acıklı bir sevgi öyküsüdür. Her iki romanda da başkişi öbür iki kişinin mutlu olmaları için kendini feda eder. Yazarın bu yapıtları o güne kadar yazılmış Türk romanla­rının bazı özelliklerini yineler. Ortam İstan­bul'da bir zengin evidir. Olay Osmanlı toplu­munun kapalı yapısından ötürü tek bir aile çevresinde geçer. Ama bu romanlar yazarın sonraki çalışmalarında görülecek kişilerin ipuçlarını verir. Halid Ziya'nın bu gençlik dönemi yapıtları içinde en başarılısı Ferdi ve Şürekâsı'dır. Roman kişilerinin ustalıkla den­gelenmiş yoğun çizimleri, ekonomik koşulla­rın etkileri, yapıtı Romantizm'in çizgilerine girmekten kurtararak ona gerçekçi bir çerçe­ve sağlar.
Halid Ziya Uşaklıgil'in Mai ve Siyah adlı yapıtı hem yazarın, hem de Türk romanının olgunluğa doğru önemli bir dönüm noktasını oluşturur. Yazar bu romanında o dönemin basın dünyasını, gazeteciler, şairler, yayımcı­lar ve yazarlar çerçevesinde ele alır. Bu dünyanın gerçekleri karşısında yenik düşen Ahmed Cemil'in düşleriyle onu gittikçe bur­gacına alan gerçeğin çatışması romandaki kurgunun kaynağıdır. Mai ve Siyah iyimserlik ile karamsarlığın, amaçlanan ülkü ile ekono­mik zorunluluğun çalışmasıdır. İlk büyük Türk romanı kabul edilen Aşk-ı Memnu yazarın da başyapıtıdır. Romanda, zengin ama yaşlı Adnan Bey'le parası için evlenen genç ve güzel Bihter bir süre sonra kocasının yeğeni Behlül ile yasak bir aşk yaşamaya başlar. Genç bir insanın yalnızca zenginliğe değil, sevgiye de gereksinimi olduğunu geç anlamıştır. Ama Behlül bu ilişkiden bıkıp Adnan Bey'in kızı Nihal'le evlenmek isteyin­ce Bihter tüm ilişkilerini açığa çıkarır ve kendini öldürür. Nihal babasının yanma dö­nerek onunla yaşamaya başlar, Behlül ise kaçar. 1909'da Sabah gazetesinde tefrika edi­len Nesl-i Ahir de kitap olarak 1990'da yayımlanmıştır. Halid Ziya bu yapıtında aşk­tan başka düşünce ve sorunları olmayan, yaşamlarını çalışmadan sürdüren hazır yiyici ve batıya özenen bir toplum kesiminin yaşa­mını yansıtmıştır. Romandaki oldukça kar­maşık ilişkiler, romanın kişileri arasındaki nesnel ve duygusal bağlantılara ustaca örül­müş tüm hareketler, betimlemeler ve ruh çözümlemeleri olayın akışını hızlandıracak biçimde, ölçülü ve dengeli olarak işlenmiştir. Yapıtta olayın örülüsü, dış ve iç dünyaların anlatımındaki denge son derece yetkindir.
Halit Ziya Uşaklıgil'in diğer öykü kitapları­nın başlıcalar şunlardır:
Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1889), Bir İzdivacın Tarih-i Mua­şakası (1889), Bir Yazın Tarihi (1898), Solgun Demet (1901), Hepsinden Acı (1934), Kadın Pençesi (1939).
Ayrıca, Yunan Tarih-i Edebi­yatı (1912), Latin Tarih-i Edebiyatı (1912), Sanata Dair (1955, 3 cilt) adlı inceleme ve deneme yapıtları da vardır.
Son düzenleyen Safi; 11 Temmuz 2015 22:55
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
27 Kasım 2010       Mesaj #5
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
  • Mai ve Siyah → roman Bir Yazın Tarihi → öykü
  • Aşk-ı Memnu → roman Solgun Demet → öykü
  • Kırık Hayatlar → roman Bir Şi’ri Hayal → öykü
  • Bir Ölünün Defteri → roman Aşka Dair → öykü
  • Nemide → roman Hepsinden acı → öykü
  • Kadın Pençesi → öykü Kırk Yıl → anı
  • Kabus → oyun Saray ve Ötesi → anı
  • Fürüzan → oyun Bir Acı Hikaye → anı
  • Fare → oyun Sanata Dair → denem
  • Mensur Şiirler → şiir
  • Mezarda Sesler → şiir

_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
27 Ağustos 2011       Mesaj #6
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Halid Ziya UŞAKLIGİL (1866 İstanbul-1945 İstanbul),

Romancı.

Fatih ve İzmir rüştiyelerinden (1878) sonra, Fransızca öğrenim yapan Mechitariste Okulu'nda okudu. Okulu bitirince bir süre babasının yazıhanesinde, daha sonra Osmanlı Bankası'nda çalıştı. İzmir Rüştiyesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı. İstanbul'a yerleşerek Reji İdaresi'ne girdi (1893).

II. Meşrutiyet'ten sonra Darülfünun Edebiyat Fakültesi'nde Batı edebiyatı müderrisliği, daha sonra Mabeyn Başkâtipliği görevlerinde bulundu (1909-1912). Seçildiği Âyan (senato) üyeliğinden istifa ederek Darülfünun'a döndü. Bir ara görevle Fransa (1913) ve Almanya'ya (1915) gitti. Cumhuriyet'ten sonra Yeşilköy'deki köşküne çekildi.

Arkadaşlarıyla birlikte İzmir'de kurduğu Nevruz (1884), Ahenk ve Hizmet (1886) dergi ve gazetelerinde, ilk mensur şiir, öykü ve romanlarını yayımlayan Halit Ziya, kendi deyişiyle "yeniden gözden geçirirken, çocukluk eserleri saydığı" bu deneyleriyle de döneminin tanınmış yazarları arasına katıldı.

Mensur şiirleriyle kuşağının diğer sanatçılarını etkilediği gibi, Balzac, Stendhal, Flaubert, Zola, Daudet ve Goncourt Kardeşler'in yapıtlarını okuyarak kendi çağının gerçekçilik ve doğalcılık akımlarına yöneldi. Servet-i Fünun ve İkdam'da yazdığı yıllarda, düzyazıda Edebiyatı Cedide'nin ortak özelliklerini simgeleyecek olan bir üslûp anlayışının ilk örneklerini verdi.

Beşir Fuat'tan kendisine kadar oldukça dağınık olarak görünen gerçekçilik ve doğalcılık eğilimlerini derleyip toparlayarak yapıtlarında usta bir üslûpla ortaya koydu. Kendi yaşam deneyleri sonucu tanıdığı kişileri duygulu bir yakınlıkla işledi. Aynı dönemin başka bir gerçekçi yazarı, Hüseyin Rahmi gibi (1864-1944), toplumun çeşitli sınıf ve tabakalarındaki insanlar yapıtlarına konu olmadı.

Kimi eleştirmenlerce Batılı anlamda ilk Türk romanının yazarı olarak değerlendirilen Halit Ziya; gözlemlere bağlılık, bilinen yer ve kişilerin yansıtılması, gerkçekdışına düşmeyen ruhsal çözümlemeler vb. ögelerin gözlemlendiği gerçekçi romanlar ortaya koydu.

Yapıtları:

Romanlar

  • "Nedime" (1889),
  • "Bir Ölünün Defteri" (1889),
  • "Ferdi ve Şürekâsı" (1894),
  • "Mai ve Siyah" (1897),
  • "Aşk-ı Memnu" (1900),
  • "Kırık Hayatlar" (1924).
Uzun öyküler:
  • "Bir Muhtıranın Son Yaprakları" (1888),
  • "Bir İzdivacın Tarih-i Muâşakası" (1888),
  • "Bu muydu" (1894),
  • "Heyhat!" (1894),
Küçük öyküler:
  • "Bir Yazın Tarihi" (1900),
  • "Solgun Demet" (1901),
  • "Bir Şi'r-i Hayal" (1911),
  • "Sepette Bulunmuş" (1920),
  • "Bir Hikâye-i Sevda" (1922),
  • "Hepsinden Acı" (1934),
  • "Onu Beklerken" (1935),
  • "Aşka Dair" (1936),
  • "İhtiyar Dost" (1937),
  • "Kadın Pençesi" (1939),
  • "İzmir Hikâyeleri" (1950).
Oyunları:
  • "Kâbus" (1918),
  • "Fare" (adapte, 1919).
Anıları:
  • "Kırk Yıl" (5 cilt, 1936),
  • "Saray ve Ötesi" (3 cilt, 1942),
  • "Bir Acı Hikâye" (1942).
Deneme ve yazıları:
  • "Sanata Dair" (3 cilt, 1938).
MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
11 Temmuz 2015       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  HalitZiya.jpg
Gösterim: 464
Boyut:  105.7 KB

UŞAKLIĞİL
(Halit Ziya), türk romancı, öykücü (İstanbul 1866 - ay y 1945), Halı tüccarı Hacı Halil Efendi’nin oğludur. Bir kolu İstanbul'da, bir kolu İzmir'de yerleşmiş olan ailesi uşaklıydı, ilköğrenimini Fatih rüştiyesi’nde gördü (1873-1878). Babasının işleri bozulunca İzmir'deki dedesinin yanına gitti; İzmir rüştiyesi'nde okumaya başladı (1878). Bir süre sonra yabancı dil öğrenmesi için Mechitariste okulu'na yatılı olarak verildi. Bu sıralarda fransızcadan çeviriler yapmaya başladı, iki arkadaşıyla Nevruz dergisini çıkardı (1884). Okulu bitirince bir süre babasının ticarethanesinde çalıştı. Daha sonra OsmanlI bankası' na memur oldu; bir yandan da İzmir rüştiyesi'nde fransızca öğretmenliği yaptı. Bu sırada bir arkadaşıyla Hizmet adlı gazeteyi kurdu (1886); orada mensur şiir, öykü, roman (Sefile yarım kalmıştır-, Nemide, Bir ölünün defteri, Ferdi ve şürekâsı) türlerinde ilk yapıtlarını yayımladı. İstanbul'a yerleşerek (1893) Reji idaresi’nde memur oldu. Bu dönemde Recaizade Mahmut Ekrem'in aracılığıyla Edebiyat ı cedide topluluğuna katıldı. Mai ve siyah romanı Serveti fünun dergisinde tefrika edildi (1896-1897). Bu dergide yazılarını, öykülerini, Aşkı memnu (1899-1900), Kırık hayatlar (1901-1902 -yarım kalmıştır-; kitap halinde yay. 1924) gibi romanlarını yayımladı. Bu yıllarda ikdam gazetesinde küçük öyküleri çıktı. (Yaşamının bu dönemine kadar olan anıları Kırk yıl [4 c, 1906] adlı kitabındadır.) ikinci meşrutiyet'ten sonra bir süre Edebiyat fakültesi’nde Batı edebiyatı okuttu (Tarlhi edebiyatı garbi yeden transız edebiyatı dersleri, Yunan tarihi edebiyatı, Latin tarih i edebiyatı, İspanyol edebiyatı, Alman tarihi edebiyatı [1913-1914] gibi bazıları tamamlanmamış yapıtları bu döneme aittir). Mehmet V'in sarayında mabeyn başkâtibi oldu (1909) [,Saray ve ötesi (3 c, 19404942) adlı anı kitabı bu dönemle ilgilidir], ittihat ve Terakki yönetimince zaman zaman yurtdışında (Paris, Bükreş, Almanya, İsviçre) kendisine bazı siyasal nitelikli görevler verildi. Tütün inhisarı şirketi yönetim kurulu başkanlığı yaptı. Son yıllarını Tiran elçiliğinde görevliyken ölen oğlu Vedat'ın acısıyla (bu olayla ilgili izlenimleri Bir acı hikâye [1942] kitabındadır) Yeşilköy'deki köşkünde' geçirdi. H, Z. Uşaklıgil'in sanatında olduğu gibi türk romancılığında da bir dönüm noktası oluşturan Mai ve siyah romanı yeni bir düzyazı dili özellikle de sözdızimı bakımından batı edebiyatından esinlenen yenilikler getirmiş ve türkçede çağdaş bir roman anlatımı oluşturmuştur. Ana çizgileriyle gerçekçi olan yapıt istibdat dönemindeki aydırı gençliğin toplumsal ve bireysel durumunu, basın dünyasını, yaşanan umut kırıklıklarını yansıtır. Yazarın en olgun romanı sayılan Aşk-ı memnu aşktan başka düşünceleri ve dertleri olmayan, çalışmadan yaşayan, alafrangalık düşkünü kadın-erkek kahramanları ve onların aracılığıyla toplumsal bir tabakanın yaşamını canlandırır. Bu yapıtta hareketler, tasvirler, hemen bütün kahramanları kuşatan kıskançlık başta gelmek üzere türlü duygü ve davranışlara yönelik çözümlemeler olayların yürüyüşünü hızlandıracak ve karakterlerin gelişmesini sağlayacak yolda, ölçülü ve dengeli biçimde işlenmiştir. Olayların örülüşü, dış ve iç dünyaların anlatılmasındaki denge bakımından ustalık taşıyan yapıt, toplumsal gerçeği roman dışı bir anlatımla değil roman koşulları ve "roman gerçeği" içinde ver mesiyle dikkati çeker. Bütün bunlar türk romancılığının gelişiminde önemli başarı noktaları oluşturur. Orta ve yoksul tabakadan insanları konu edinen, günlük yaşamın doğallığı içinde geçen Kırık hayatlar, yazarın daha önceki sanatlı anlatımından, süslü tasvirlerinden oldukça uzaktır, ikinci meşrutiyet'ten sonra Sabah gazetesinde tefrika edilen Nesl i âhir (1908-1909) "istibdat idaresine karşı ruhunda isyan taşıyan genç nesli”, onların toplumsal bunalımlarını, siyasal görüş ve eylemlerini ele alır; siyasal baskıları, hafiyeleri, haksız servet edinenleri, yoksul halkın yaşamını sergiler; ancak bütün bunları oluş halinde ve olayların içinde eriterek canlandırmamış, zaman zaman siyasal makale ve fıkra anlatımına yönelmiş görünür. Romanlarında konuyu genellikle aydın tabakanın yaşamından çıkaran yazarın öyküleri halktan insanları, halkın yaşayışını, gelenek ve görenekleri anlatır (Ferhunde Kalfa [Bir yazın tarihi, 1900]; Mahalleye mevkuf, Sade bir şey [Solgun demet, 1901]). Konular kendi yaşamından (Kırık oyuncak [Solgun demet]), aile çevresinden (Ferhunde kalfa, MahaUnvn Ftaife Molla, Altın Nine [sevda, 1922]; Ruziye Kadın, Âyin-i şikem [Aşka dair, 1935]), mahalle ve işyeri çevrelerindeki gözlemlerinden (Keklik İsmail, Veznedar muavini [Bir hikâye-i sevda]) kaynaklanır. Anlatımları oldukça sade olan bütün bu yapıtlarda canlandırdığı yerli insan portreleri ve yerli yaşamla yazar, çağının gerçekçi bir gözlemcisidir. Sanat görüşünü ortaya koyan, dil ve edebiyatla ilgili düşüncelerini içeren makaleleri Sanata dair (3 c, 1938-1955) yapıtında derlenmiştir. (Kayn.)

Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

23 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
8 Mayıs 2018 / şekerkızlar Cevaplanmış
21 Şubat 2010 / Misafir Soru-Cevap
14 Ocak 2013 / _Yağmur_ Edebiyat