Arama

Öpücük Hastalığı

Güncelleme: 11 Ekim 2009 Gösterim: 17.892 Cevap: 2
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
22 Aralık 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
ÖPÜCÜK HASTALIĞI ( İnfeksiyöz – mononükleöz )

Sponsorlu Bağlantılar
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.


Son günlerin en güncel hastalıklarından biri olan öpücük hastalığı insandan insana ağız-boğaz salgıları ile damlacık enfeksiyonu şeklinde bulaşır.Öpüşme en sık bulaşma yoludur.Cinsel yolla bulaşma söz konusu değildir.Kan ve organ nakli ile bulaşma mümkündür. Her iki cinsde yılın her mevsiminde eşit sıklıkta görülür, çok ciddi salgınlar meydana getirmez. Öpücük hastalığı tip literatünde infeksiyöz -mononükleoz adıyla tanınır. Etken, % 80 – 90 vakada Epstein-Bar virüsüdür.
KLİNİK BELİRTİLER
Hastalığın kuluçka süresi erişkinlerde 30-50gün , çocuklarda 10-14 gündür. Mononükleoz -enfeksiyöz genellikle genç-erişkin çağ hastalığıdır.EBV infeksiyonları çocukluk çağından itibaren çok yaygın olarak görülür ama genellikle bu yaşlarda belirti vermeden geçer.
Genç erişkinde , yüksek ateş,boğaz ağrısı, lenf bezlerinde şişme, halsizlik ,iştahsızlık , bulantı ,kusma, karın bölgesinde şişlik ve kas ağrıları ilk belirtilerdir.3-5 gün süren bu dönem
sonrası özellikle öğleden sonra yükselen ve 40 C varan ateş, yutkunma zorluğuna neden olacak şiddette boğaz ağrısı ve lenf bezlerinde şişme ortaya çıkar. Bademciklerin aşırı şişmesi nadirde
olsa nefes alıp verme zorluğu meydana getirir. Vakaların yarısında dalak, % 15 'inde karaciğerde büyüme görülür.Bu belirtiler bazen 2-3 hafta devam eder. Beslenme bozukluğuna bağlı aşırı kilo
görülebilir.
TANI
Klasik olarak öpücük hastalığının tanısı kolaydır.Şüpheli vakalarda kan testleri tanı
koymamıza yardımcı olur.Lökosit sayısı 2. hafta sonunda 12-18.000 ' i bulur.Bu artış genellikle
lenfosit ve monositleri ilgilendirir.Kesin tanı Epstein-Barr virüsüne karşı oluşan antikorların
ölçülmesiyle olur.Karaciğerinde büyüme olan hastaların karaciğer fonksiyon testleri 2-3 kat
artabilir.
PROGNOZ TEDAVİ
Öpücük hastalığı viral bir enfeksiyon olduğu için spesifik tedavisi yoktur.2-3 haftada kendiliğinden iyileşir.En son halsizlik kaybolur.
2-3 hafta yatak istirahati ,boğaz ağrısı ve ateş için salisilat (aspirin) ve ılık suyla gargara
önerebileceğimiz destekleyici tedavidir. Nadir vakalarda kortizon tedavisi uygulanır.
Kalıcı komplikasyon son derece azdır.Bu hastalığı geçirenlerde ömür boyu süren bağışıklık oluşur.
Opr.Dr. Yusuf Şener - Alman Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı


*
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Daisy-BT; 11 Ekim 2009 02:44
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
11 Eylül 2008       Mesaj #2
karayel - avatarı
Ziyaretçi
ÖPÜCÜK HASTALIĞI


Sponsorlu Bağlantılar

Öpücük hastalığı yani infeksiyöz mononükleoz (İM), daha çok çocuk ve genç erişkinlerde rastlanan; boğaz ağrısı ve lenf bezlerinde büyüme ile kendini gösteren bir hastalıktır. Ebstein Barr virüsü (EBV) tarafından oluşturulan enfeksiyon, tükürük ve boğaz salgısıyla çıkarılır, yakın temasla (öpücük), kan yolu ile veya enfeksiyonlu eşyalarla kişiden kişiye geçer. Yakın temasla sık bulaştığı için "öpüşme hastalığı" olarak da adlandırılır.


İM, kötü hijyene sahip ve kalabalık bölgelerde yaşayanlarda, daha çok buluğ çağında ve küçük çocuklarda görülür. Gelişmiş ülkelerde ise 15-19 yaşlar arasında daha sıktır. Hastalık, okul ve askeri birliklerde daha yaygın olup; ayrıca aile içi geçiş de sıktır. Bazı toplumlarda, annenin ağzında öğüttüğü gıdaları daha sonra bebeğine verdiği ailelerde daha kolay ortaya çıkar. İnfeksiyöz mononükleoz, her iki cinsiyette ve yılın her mevsiminde görülür.

EBV'nin konakçısı oldukça sınırlıdır. Virüs'ün enfekte edebileceği iki hücre tipi olup, bunlar; B lenfositler ve epitel hücreleridir. Virüs, tükürük ve salya ile çıkarılarak ve yakın temas ile bulaştırılarak, boğaz mukozasından vücuda girer. Önce boğaza ve tükürük bezi hücrelerine daha sonra da gırtlakta bulunan duyarlı B lenfositlere ulaşır. EBV, kan verilmesi ve kemik iliği nakli ile de bulaşır ancak bu yolla bulaşma sık değildir.

Belirtiler:

Hastanın yaşı, klinik belirtilerde önemlidir. Özellikle çocukluk çağında; lenf bezlerinde büyüme, bademcik iltihabı gibi tipik bulguların yanı sıra; boğaz iltihabı, kulak iltihabı, karın ağrısı ve ishal gibi belirtilere de neden olabilir. Genç ve erişkinlerde ise; yüksek ateş, boğaz ağrısı, lenf bezlerinde şişme ve kanda atipik hücreler görülür. Genellikle 3-5 gün kadar süren halsizlik, iştahsızlık, bulantı ve sigaradan tiksinme, batında dolgunluk hissi, kas ağrıları, ateş basması, üşüme, titreme, terleme gibi belirtileri görülebilir. Hastalar en sık boğaz ağrısı şikayeti ile doktora başvururlar.

Hastaların büyük bir çoğunluğunda öğleden sonra 40°C'yi bulan ateş görülür. Ateşli dönem ortalama 10-14 gün kadar sürer. Bedemcikler büyük, boğaz kızarık görünümlü ve bezen beyaz zar ile kaplı olabilir. Boğaz ağrısı şikayeti 7-10 gün kadar devam eder. Bazı hastalarda yumuşak-sert damak birleşim yerinde 1-2mm. çaplı kırmızı lekeler görülebilir. Bazı hastalarda göz etrafında şişlik görülebilir. Olguların çoğunda arka boyun kısmında lenf bezi büyümesi vardır. Bazı hastalarda karaciğer ve dalak büyümesi görülebilir. Bazı hastalarda ise; gövde, el ve ayakların üst tarafında döküntüler görülebilir. Ampisilin kullananlarda yaygın döküntü ortaya çıkabilir ve ilacın kesilmesi ile bu döküntüler kaybolur.

Hastaların yüzde 90'ında karaciğer enzimleri normalin 2-3 katına çıkar. Yaşlılarda ender görüldüğü için, hastalığın tanısı hayatın geç dönemlerinde güçlükle konulur. 40 yaşın üzerindeki toplumun yüzde 6'sı EBV infeksiyonuna yatkındır. Yaşlı kişilere gençler ve çocuklara göre belirti ve bulgular daha farklıdır.

Tanı ve tedavisi:

Hastalığın tanısı klinik bulgular yanında, kan tahlilleri ile konur.

Ortalama 1-4 haftada kendiliğinden iyileşen olgularda büyük ölçüde destekleyici tedavi yapılır. Hastaya, ateşinin olduğu ilk 2-3 hafta süresince istirahat önerilir. Parasetamol, ateş ve ağrılar için verilebilir. Reye sendromuna yol açabileceğinden aspirin tercih edilmez. Hastalar dalak rüptürlerine karşı, 3-4 hafta süreyle riskli hareketlerden kaçınmalıdır.

Hastalığın komplikasyonları oldukça nadir olup, en sık görülen komplikasyonlardan biri, bir nevi kansızlık olan otoimmün hemolitik anemidir. Bazı hastalarda; bedemciklerde büyüme, boğazda lenfoid hiperplazi ve beyaz zar oluşumuna bağlı üst solunum yolu tıkanıklığı gelişebilir. Dalak yırtılması çok nadir; ancak akılda tutulması gereken bir komplikasyonudur. Nörolojik koplikasyonlardan olan beyin iltihapları bu yolla ölümlerin en önemli nedeni olmasına rağmen; vakaların büyük kısmı iyileşme ile sonlanır.
Hastalık ile ilgili olarak aşı çalışmaları vardır, ancak henüz uygulanan bir bağışıklama yolu yoktur.

Prof. Dr. Yavuz Baykal Memorial Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Koordinatörü

Son düzenleyen asla_asla_deme; 24 Haziran 2010 17:45
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Temmuz 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
MONONÜKLEOZ ENFEKSİYONU (ENFEKSİYÖZ MONONÜKLEOZ, EMN, ÖPÜCÜK HASTALIĞI)

Mononulear: bir çekirdekli, enfeksiyon: bulaşıcı anlamına gelir.


Hastalığın resmi:

Mononükleoz Enfeksiyonu virüslerin sebep olduğu bulaşıcı bir hastalıktır ve bu virüse Epstein Bar Virüsü denir ve herpes virüsler aileisndendir. Genelikle lenf sistemine yerleşirsede, kronikleşinde bütün organalarda tahribat yapabilir. Bebeklerde ve çocuklarda genelikle problemsiz bağışıklık sistemi tarafından yokedilir. Hastalık genelikle yetişkinlerde görülür. Hasta başalanğıcta boğaz ve başağrısı, aşırı üşümte veya dermansızlık gibi haller görülür.
Bağışıklık sistemi virüsleri yokedemezse virüsler 2-3 hafta sonra lenf bazelerinde, özeliklede boyun ve ensede şişkinliklere sebep olur ve aşırı olarak ateşlenme uzun sürebilir vede deride kabarcıklar görülebilir. Bu sendromlar başka hastalıklarda görüleceğinden kesin bir sınır çekemk mümkün değildir. Bademcik iltihapalanması, boğaz iltihapalanması, difteri, kızamık, kızılcık gibi, hastalıklarda benzer semtomlar gösterir. Romatizma ve lösemi gibi bazı durumlarda immün sistemi zayıflar ve Epstein Bar Virüsü harekete geçer.


Teşhis:

Mononükleoz Enfeksiyonun kendine has özel bir semtomu yoktur. Kan’dan teşhisi enfeksiyonun başlangıç safhasında mümkündür. Hasalık ilerlemişse virüsü teşhsi mümkün değildir. Hastalığa sebep olan Epstei Bar Virüsüne akılı virüste denir. Virüs bağışıklı sisteminin antikor üremesini durdurur. Böylece virüs onlarca yıl vücutta kalabilir ve sürekli bağışılık ssitemini zorladığından bağışıklık sistemi aşırı zayıflar ve bu nedenle problemsiz yok edilebilecek bakteri, virüs ve mantarlar sürekli çoğalır ve yayılır. Herbalist Tobis Zaum 35 yıllık araştırması sonunda bu virüsün kronik yorğunluk sendromuna sebep olduğunu tesbitetmiştir. (Nhp 6.06.418)

Hastalığın devreleri:

Mononükleoz Enfeksiyonu bebek ve çocuklarda çok önemsiz bir bulaşıcı gibi gelip geçsede büyük çocuklarda, gençlerde ve yetişkinlerde ağır semtomlar görülebilir. Virüs tükrükle yayılır ve bulaştıktan 1-2 ay sonra önce bademcikler ve yutak bademcikleri, ateşlenme, boğaz ağrısı ve yutkunma rahatsızlıkları görülür. Bademciklerin yanında lenf bezeleri, dalak ve karaciğerede virüs yayılır. Lenf sisteminde oldukca çok sık olarak bulunan akyuvarlardan lenfositlerde virüsle mücadelede virüs bulaşır. Epstein Bar Virüsü kandan lenf sistemine iner ve oraya yerleşir. Bu iltihapalanma sonucu lenf bezeleri, dalak ve karaciğerde iltihapalanma ve şişme görülür.

Ayrıca enfeksiyon kronikleşirse
kanın yapısında bozulma, beyin iltihaplanması, bronşit, sinüzit, tonsilit, gasrit, akciğer iltihapalanması, kalpkaslarının iltihaplanması, romatizma, fibromyalji, sinirsel bozukluklar ve dalak yırtılması görülebilir. Bağışıklık sistemi sürekli bu virüsle uğraştığından yorğun düşer. Buda kişde kronik yorğunluğa sebep olur. Enfeksiyon normal olarak 2-3 hafta sonra iyileşir, ama bağışıklık sistemi zayıflamışsa virüs kolay kolay vücuttan atılamaz ve ömür boyu birçok hastalığın kaynağı olur, çünkü immün sistemi bu virüsle uğraşmaktan çok çok zayılar. Buda diğer bakteri, virüs ve mantarların daha kolay yayılmasına neden olur.

Tedavi:

Sadece çok nadiren ilaç tedavisi gerekir, eğer bağışıklık sistemi güçlü ise. Nadiren ilaç kulanılır, ama immün sistemi zayıflamışsa vücuda balteri, virüs ve mantarların yayılmasında adeta mikropların anası olur. Bu virüsten kurtulmanın yolu anacak ve ancak Gökçek İksiri ile olur, çünkü Gökçek Iksir plakları eritir ve ortada kalan mikropları bağışıklık sistemi yokeder. Epstein Bar Virüsüne akılı virüsde denir virüs vücuda tamamen yerleşince, yani kronikleşince bağışıklık sisteminin antikor üreten mekanizmalarını devre dışarı bırakır. Buda bağışıklık sisteminin bu virüse karşı etkili olmasını önler. Böylece kişide sürekli kronik yorğunluk sendromu görülür.

Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı
sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır. Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler.
Son düzenleyen asla_asla_deme; 24 Haziran 2010 17:45

Benzer Konular

28 Haziran 2012 / Pollyanna Tıp Bilimleri
29 Mart 2009 / HipHopRocK Tıp Bilimleri
24 Ekim 2012 / BARTIN MİSAFİR Soru-Cevap
10 Haziran 2009 / ThinkerBeLL X-Sözlük