‘Herkes bol acılı aşk şarkısı istiyor’
Uzun süredir ortalarda görünmeyen Yaşar, “Sevda Sinemalarda” adını verdiği 6’ncı albümüyle geri döndü. Hep romantik şarkılarıyla ön plana çıkan Yaşar bunun gerekçesini şöyle açıklıyor: “Mutlu aşk şarkıları yapıyorum kimse ilgilenmiyor. Millet olarak acı çekmeyi seviyoruz galiba...” 
Yaşar’ı ilk kez 1996 yılında çıkardığı Divane albümüyle tanıdık. 11 yıllık müzik hayatına 6 albüm, 1 şiir kitabı sığdırdı. Son albümünün adı ise “Sevda Sinemalarda”... Yani artık gerçek aşkın sadece filmlerde yaşandığını anlatıyor. Yaşar’la Swiss Otel’de buluştuk. Yeni albümü, aşkı ve kadınları konuştuk...
- Sevda Sinemalarda albümü hangi kadına yazıldı?
Bu albümde tek bir kadın yok. Bir sürü kadın ve ben varım. Benim şarkılarım hem anneleri hem de onların kızlarını ilgilendiriyor. Aşkın durumlarını anlatıyorum. Şarkılar benim hikayem gibi başlıyor ama bittikten sonra hep başkalarının oluyor. Kimin ihtiyacı varsa şarkı artık onun oluyor.
- “Kadınlara hitap ediyorum” diyorsunuz. Onları ne kadar tanıyorsunuz?
Kadınları iyi tanımıyorum. Eğer tanısaydım zaten bu kadar aşk acısı çekmezdim ve bu kadar şarkı olmazdı. Ben sadece romantiğim.
- Nasıl romantik olunur?
Kendimi tarttığım zaman akılcı tarafım yerine duygusal tarafımın ağır bastığını görüyorum. Çünkü her şeye duygusallıkla bakıyorum. Bu da romantizmin tanımı. Kendimi son romantiklerden biri olarak tanımlıyorum.
- Aşk acısı mı sizin bu şarkıları yapmanızı sağlıyor?
Mutlu aşkı anlattığım şarkılarımda var. Ama o şarkılarımla hiç kimse ilgilenmiyor. Arkadaşlarım bile “geç bunu” diyor. Acı aslında iyi bir öğretmendir. Acı bana hem çok şey öğretiyor, hem de yazdırıyor.
[size=14pt]
Sevgilimi çok kıskanırım[/size]
- Son dönem aşklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sevda sinemalarda lafı biraz ironi aslında. Ortada bir aşk göremiyoruz ve hep bunları konuşuyoruz. Çünkü biz sevgisiz yetişen bir toplumun ürünleriyiz. Aşkla değil de görücü usulüyle evlenenlerin çocukları aşkı bilmiyorlar. O nedenle bende kendi aşkımla ilgilenmekten başkasınınkiyle ilgilenemiyorum. Bir ilişki yaşıyorum ama benden beklenilen şekilde aşık değilim.
- Sizden nasıl aşık olmanız bekleniyor ki?
Daha alevli, dağları delen bir aşk bekleniyor. Aşık olunca kadını kalbinden yakalayan şeyler yapabilirim ama bunları planlayarak yapmam. Ben aşkın kendisinden çok aşkın bende yarattığı duyguyu seviyorum. Beni daha heyecanlı, sevecen, ılıman, neşeli bir adam yapıyor. Buna da birçok kadın katlanamıyor ve “Sen beni sevmiyorsun” diyor.
- Siz kıskanç biri misiniz?
Çok kıskancım. Sevgilimin kıyafetinden nereye gittiğine kadar herşeyine karışırım. Ama kıskanılmayı hiç sevmem.
[size=14pt]
Evime gazete sokmam[/size]
- Şöhretle aranız nasıl?
Şöhreti seviyorum. Kim sevmez ki şöhreti. Ama çok ilginç bir duygudur. O ilgiden rahatsız oluyorum dersin ama o ilgi biraz kesilse de ne yapacağını şaşırırsın. Afrodizyak bir tarafı var şöhretin.
- Politikayla ilgili misiniz?
Seçim dönemlerinde oyumu atmaktan başka ilgilenmem. Ama oy verdiğim parti şu an iktidarda değil. Ben istikrardan hoşlanan biriyim ve Türkiye’nin istikrarsızlık sorunu var. Benim müzik dışında yapmayı sevdiğim şey seyahat etmek. Evime gazete sokmam. Sadece internetten okurum. Çünkü gazetenin o pis kağıdı ellerimi kirletiyor. Öğrenciyken masaya gazete serip, üzerinde yemek yerdik. O günleri anımsattığı için de sevmiyorum gazeteleri...
[size=14pt]
Heyecanı olmayan insanları sevmem[/size]
Adanalı’yım. Bu durum insanı hem sinirli hem de coşkulu yapıyor. Ben heyecansız tipleri hiç sevmem. Çünkü Adanalılar bir kahve bile güzelse çok coşkulu “harika” derler. Yaşar Kemal, Adana’nın efsanesidir. Benim şiir kitabım çıktığı zaman kendisiyle tanıştık. Yanına gidip “Adanalı’yım ve benim adım da Yaşar” dedim. “Öyle mi gel bir fotoğraf çektirelim” dedi. O fotoğrafı internet siteme de koydum.
[size=14pt]
En hızlı albümü ‘Sevda Sinemalarda’ oldu[/size]
Yaşar’ın 6’ncı albümü “Sevda Sinemalarda” 14 yeni şarkının yer alıyor. Albümde 9 Yaşar, 2 Alper Arundar ve bir Yaşar/Alper Arundar şarkısı bulunuyor. 2 şarkıyı da Cahit Sıtkı Tarancı ve Ümit Yaşar Oğuzcan gibi 2 ünlü şairimizin şiirlerine yazılan besteler oluşturuyor. Albümün müzik prodüktörlüğünü Rıza Erekli, müzik direktörlüğünü Tansel Doğanay yaptı. Düzenlemeler ise Tansel Doğanay, Alper Erinç ve Özgür Yedievli’ye ait. Albüm 6 ayda hazırlandı. Yaşar’a göre tarihinin en hızlı albümü “Sevda Sinemalarda” oldu.

Röpotaj: Oya DOĞAN
AKŞAM GAZETESİ ROPÖRTAJI
‘Divane’, ‘Esirinim’ ve ‘Masal’ın ardından eski Aşk defterlerini kapatan Yaşar, geçen hafta piyasaya çıkan ‘Sevda Sinemalarda’ ile Türkçe popüler müziğe yön vermek istiyor. Rock balatlardan Türk müziği ve Latin ezgilerine uzanan albümü için iddialı konuşuyor: “Şarkı sözü yazarı ve bestekar nasıl albüm yapar buyurun görün!”
Öyle ya da böyle Akdeniz’in dilimize işleyen Türkçe sözlerini kalbimize değdirip de geçiren Aşk şarkılarının romantik adamı olarak sevdik onu. Kimi zaman ‘Hasret Ayazlarında’ bir ‘Divane’ oldu, bazen bir baktık ‘Kör Bıçak’ olup kimseleri kesemedi. Aşkın, seste hayat bulduğu ender isimlerden Yaşar, şimdi de yeni albümü ‘Sevda Sinemalarda’ ile Aşkın bAşka bir haline götürüyor bizi. ‘Kuşlar’ söylemeyecek size yeni albümün içindekileri ama biz sizler için merak ettik ve sorduk…
■ Türkiye’de zor olan bir şeye imza attınız; popüler müziğin içine dahil olmadan, ticari kaygı gütmeden eserlerinizi sunarak popüler oldunuz. Bu süreci tamamlamak zor oldu mu?
Ne yaptığını bilen, stil sahibi biriysen ve yapacaklarını da kafanda sıralamışsan gerisi kolay. Ticari kaygıyla albüm yapmak ise daha zor. Değişen trendleri takip edip ona göre hem müzikal hem de görsel bir ürün çıkarmak çok zor ama tüm bu zorlukları yerine getirdikten sonra albüm satmaz ve istediğin ilgiyi göremezsen bir bunalım da başlar. 10 yıl önce ‘Divane’ albümünü içimden geldiği gibi yaptım, ilk albümde tarzını bulmuş kişilerden oldum ve çok şükür ki tuttu, benimki kendiliğinden olan bir şeydi. Bazı formüllerini de buldum kendimce; ilk albümde iki güzel slow vardı. Baktım ki sevilen şarkılar oldu, bu son albüme de koydum yine. İlk albümde rock tarzı bir şarkı vardı, ikinci albüme de koyalım dedim. Her defasında yeni bir şey öğrendim, eksikliklerimi tamamladım. Nota, orkestra şarkıcılığı nedir bilmiyordum; öğrendim. Tabii, kalkıp bunları anlatmadım ama bu, her çalışmama yansıdı.
KENDİSİ GİBİ OLMAK İSTEYEN YOK
■ ‘Sevda Sinemalarda’ albümünüzde bundan önceki beş albümde olduğu gibi yine alışılagelmiş Yaşar sound’unu mu buluyoruz yoksa birtakım farklılıklar söz konusu mu?
Değişen sound’lar ve birkaç sürpriz şarkı da var. Bir de en önemlisi; 14 şarkılık bir albüm bu. İki albüm çıkar yani buradan çünkü zaten 8 şarkıdan albüm yapıyorlar bugün. Durduramadım kendimi, aslında daha fazla yapacaktım, daha da çok söylemek istedim ve çok iyi bir ekiple, mahşerin dört atlısıyla; Rıza Erekli, Bülent Seyhan, Tansel Doğanay ve Tolga Görsev ile çalıştık herhalde ondan! Hoşuma giden bir şey de var; ‘Masal’ albümümü benim zirvem olarak niteleyenler bu çalışmayla onları yanılttığımı söylüyorlar. Bu arada, albümüme dahil etmek istediğim ama girmeyen 7-8 şarkı da var ama lütfen bunları benden istemesinler, kimseye vermeyeceğim! Türkçe pop müzikte bir süreden beri giden bir yanlış, bir kafa karışıklığı var, neyi nasıl yapalım diye. Kendimiz gibi olalım diyen yok da nasıl patlayacak bir şey bulabiliriz diye düşünen birileri var, bu bir rahatsızlık! Orhan Pamuk’un ‘Babamın Bavulu’ var ya, işte onun gibi düşün; bu albümü sevenlerimle yeniden buluşmak ve dahası Türkçe popüler müziğe yön versin diye yaptım. ‘Sevda Sinemalarda’da cover’a gerek duymadan rock balatlar, Türk müziği ezgileri olan şarkılar, Latin kökenli şarkılar var. fiarkı sözü yazarı ve bestekar nasıl albüm yapar, yapmalıdır; buyurun!
■ Albümde birlikte çalıştığınız kişiler için “biz yarış bittikten sonra da koşan atlarız” demişsiniz, müzikal çalışmaları yarış olarak mı görüyorsunuz ya da atlar yaşamları boyunca ister istemez yarışlara dahil mi olur?
Evet, ikincisi daha iyi bir bakış açısı, böyle düşünmemiştim ama söylemek istediğim bu aslında. Hayat, devingen malum. O sözde hoşuma giden şey yarış değil, atların yarıştan sonra da koşuyor olması. Bu, Cemal Süreya’nın bir sözü, öyleyiz işte biz de. Yani sözün özü; bu albüm 5 Aralık 2006’da çıktı, ben bir sonraki albüm için 6 Aralık günü çalışmaya başlamıştım.
■ Saplantılı, melankolik Aşkın ürünleri mi bunlar yoksa her biri ayrı hikaye mi?
İlk üç albüm bir Aşkı anlatır. Öncesini, o anını ve bittikten sonrasını... Benim bAşka Aşkları yaşarken hâlâ öncekileri hatırladığımı anlatır. En sonuncusunu örnek verecek olursak; ‘Gözler Aynı Sen’ şarkısıdır mesela. “Seni yar diye koynuma aldığımdan beri korkardım gideceğinden”i söylerken bir gün biteceğinden de korkar. İlk üç albüm olan ‘Divane’, ‘Esirinim’ ve ‘Masal’ı aldığımız zaman baş harşeri ‘DEM’i oluşturur ve ben demlenmiş olarak o Aşkı bir yana bırakırım.
■ Bu planlı bir şey miydi?
Evet, planlıydı ama bugünlere gelebileceğimi planlamamıştım. İşletme mezunu olarak bAşka bir iş de yapıyor olabilirdim. Ardından ‘Sevdiğim fiarkılar’ albümünü yaparak dinlendim. ‘Hatırla’ albümüm ve bu albümümde artık aynı Aşkı değil bAşka şeylerle kendimi de anlatıyorum.
■ Aşk şarkılarını yazıp söylerken bu kadar başarılı olan bir adam Aşkın kendisinde de başarılı mıdır?
Aşkta başarılıyım, ilişkide başarısızım.
■ E, o nasıl oluyor bu, tek başına mı yaşanıyor Aşk, o zaman herkes başarılı zaten?
Platonik Aşkta başarılıyım, beni iyi motive eder, düşündürür, yazdırır, çizdirir bir sürü şey.
■ Sanatçıların kaderi mi bu?
Belki böyle olduğumuz için bu şarkılar çıkıyor ortaya.
■ Evlilik, planlarınız arasında görünüyor. Diyelim evlendiniz, Aşk şarkıları aynı tadıyla devam eder mi?
Plan demiyorum da, evlenmek ve çocuk sahibi olmak konusunda ciddi özlemlerim var. Birçok şeyden dolayı böyle düşünüyor olabilirim. 10 yıl oldu yalnız yaşıyorum; bu bile başlı başına bir sebep olabilir. Artık biriyle hayatı paylaşmak istiyorum. İnsani bir istek bu ama bunun içine Aşkı da koymadığım zaman yürütemem gibi geliyor. Bir türlü o ikisini bir araya getiremedim. Ya Aşkla yanıp tutuştuğum kişide çocuğumu göremedim ya da ‘evlenilir’ diye düşündüğüm kişiyle Aşkı yakalayamadım. Bu şarkılar da her zaman çıkar emin ol. Örneği var işte; ‘Hayırdır İnşallah’ şarkısını yapan Alper Arundar’ın hem mutlu bir evliliği hem de 10 yaşında bir çocuğu var.
TÜRKÇE ŞARKI SÖZÜ YAZMAK ÇOK ZOR
■ Anadolu’nun engin Aşkıyla Batı’nın müziğini aynı potada eritebildiğiniz için belki de, Türkçe müzik dinlemeyen kitlenin bile otomobil ya da evinde mutlaka bir Yaşar CD’si var, bu nasıl bir şey?
Bundan daha şahane bir şey olabilir mi? Türkçe şarkı sözü yazmak zaten çok zor bir şey. Dünyada müziğin ana dili İngilizce sonra İspanyolca. Türkçe çok gerilerden gelir. Çince ya da Japonca’dan önce gelebilir müzik için ama zordur. “Seviyoruuuuuuuummm” diye uzatırsın mesela Türkçe’de kulakları dünya müziğine alışmış insanlar sırf Türkçe olduğu için reddederler o müziği. Türkçe şarkı sözü yazmanın zorluklarını yaşamamış hiçbir sanatçı yoktur, varsa gelsin istediği platformda tartışayım. Lisan olarak müziğe aktarılması çok zor.
■ Türkiye’de albüm çıkarmaya devam etmek, dijital haklarla ilgili yasalar tamamlanmadan gerçekten bir risk unsuru. Uluslararası finans alanında yüksek lisans sahibi bir kişi olarak, sektör nereye doğru ilerliyor sizce, umutlu musunuz, perişan mı?
Ben umudunu hiç yitirmeyenlerdenim, “umut fakirin ekmeğidir” derler ya. fiunu da belirteyim; uluslararası finanstan hiç anlamam. MFÖ’nün ‘Ali Desidero’ şarkısındaki gibi “teoride dersen zehir gibi, pratik dersen sallanmakta.” Finanstan anladığım budur ve bütün yatırımlarım da başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Mp3, yasa oturmadan tüm dünyada aynı şekilde atağa geçti. Bugün, Türkiye’de yasal olarak şarkı satın alabileceğimiz iki platform var. Bu kadar geç mi kurulur bu? MÜYAP niye kurmadı bunu bu kadar zamandır? Korsanın başladığı zaman 1999’du benim hatırladığım kadarıyla, 2001’de de mp3 meselesi başladı. Bugün 2006 ve yeni kuruldu bu veritabanı. Beş sene boyunca ne yaptı müzik yapımcısı biliyor musunuz? Kafasını duvarlara vurdu. (İstanbul Hilton’un yedinci katından Boğaz manzarasına ve tepelere bakarak) 60 katlı bina bir yıl içinde kuruluyor, 5 yılda kanuni müzik platformu kurulamadı. Ondan sonra da ağlıyorlar, hiç kimse ağlamasın.
■ Sanatçı para kazanabiliyor mu albümden böyle bir durumda?
Son 3 senedir kazanan kimseyi görmedim. Beklentiler küçük değil artık. İnsanlar Youtube denen şeyi gördüler ve oraya çok kolay ulaşılabiliyor. Keza, internet ve televizyon kanalları öyle. Yurtdışındaki bilmem kaç bin kanalı bizim insanlarımız da seyredip, bizden de aynı kalitede işler bekliyor haklı olarak. O ayarda iş yapıldığında 100 bin YTL para harcanıyor. Bu 100 bin albüm demek, 100 bin satan var mı ya? Çok az kişi. Bu rakam altında yapılanlar da müzikal anlamda kalitesiz ve başarısız oluyor, rahatsız edici gürültü ve görüntü kirliliği oluşuyor. İyisini yaptığında da karşılığını almak istiyorsun satış olarak. Albümüm çıkmadan albümün mp3’lerini gördüm ama dünya genelinde bu sorun varken Red Hot Chili Peppers iki albüm bir arada çıkarıyor ve 2 milyon satıyor. İyi müzik de satar bir yandan. İnsanlar nesnel değerine de sahip olmak isterler, kartoneti eline alıp fotoğraşara, sözlere bakmak apayrı bir şey tıpkı kitap gibi. Bir sürü e-kitap var, kaç kişi satın alıyor? Albüm satışını ilk önce şirketim için istiyorum çünkü onlar ayakta kalacak ki biz de albüm yapmaya devam edelim.
■ Siz en çok kimleri dinlersiniz?
Türkiye’den pek kimseyi dinlemem. Çok özel isimlerdir mesela; MFÖ, Kayahan’ın ilk üç-dört albümü, Sezen Aksu’nun bazı albümleri. En son aldığım albüm de İlhan fieşen’inkidir. Türkiye’den de solist olarak Nilüfer’in hayranıyım. Albümünde ‘Ölmek Var Dönmek Yok’ isimli şarkımı seslendirmişti, bir hayalimi gerçekleştirmiş oldum böylece. Sevdiğim albümleri tekrar tekrar dinliyorum. Oscar Wilde’a sorulduğu gibi; “Çok seviyorum kitaplarınızı siz kimleri okuyorsunuz?” O da demiş ki; “Ben yazıyorum, okumuyorum!” Yazınca dinlemeye de pek vakit kalmıyor herhalde. Rahatlamak için anlamadığım dillerden müzikler dinliyorum. 1970’li yılların rock grupları benim için çok önemli tabii; Pink Şoyd’dan tutun Led Zeppelin’e Deep Purple’a kadar birçok isim. Çünkü benim büyüdüğüm yer; Adana rockçı’dır. Gitar öğrenince Eric Clapton en büyük kahramanlarımdan biri oldu. Elvis Presley, Beatles, John Lennon ve Bryan Adams da unutulmaz müzisyenlerim arasında.