Arama

Dostluk Üzerine - Tek Mesaj #80

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Nisan 2006       Mesaj #80
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bir Eski Dost - Doğu Kılıçoğlu

Orta ikiyi bitirdiğimiz yıl yeni bir yere taşındık.Ama sık sık mektup yazıyorduk.Gerçi hep ben yazardım,mıstık pek yazmayı sevmezdi,bahanesi de “yüzünü göremedikten,karşılıklı oturup konuşamadıktan sonra yazmak saçma geliyor” olurdu.

babam askeri personel olduğundan sık sık yer değiştiriyorduk.Her gittiğimiz yeni yere alışmak hepimizi yoruyordu.İşte yine yeni bir yere gelmiştik.Allahtan okulumuz bitmişti ve öyle gelmiştik.Şirin bir mahalleydi burası,evler müstakil ve bahçeli, sokağın sonunda bir çocuk parkı vardı,belediye tarafından yaptırılan salıncak,kaydırak ve tahtaravalli kopmuş veya iyice yıpranmıştı,kalan demirlerinde mahallenin çocukları kendilerine göre eğleniyorlardı.Sabah kahvaltımı yapmış,annemin öğleden sonra gelecek misafirleri için siparişlerini almış ve temizlik yapacağım bahanesi ile kapı dişarı edilmiştim evden.Bir süre bahçe kapısından sokağı izledim.Parkta yine bir sürü çocuk gürültülü biçimde oynuyordu.İlk okulu bitirmiş orta okula gidecektim artık.Kimseyi tanımıyordum,oysa annem çık bak bir sürü çocuk var oynarsın onlarla demişti.Nasıl tanışacaktım ki onlarla,mutlaka kavga ile olacaktı bu.Çok sık yer değiştirdiğimizden sokak kavgalarına alışkındım artık. Haydi bakalım diyerek parkın yolunu tuttum,topumu da götürüyordum,belki maç bahanesi ile tanışacaktık çocuklarla.Çocuklar beni görünce garipsediler önce,aralarında fısıldaştılar,salıncak demirinin en üstüne çıkmış iri bir çocuk çevik bir hareketle atladı yere,yanıma gelerek,hoş geldin mahallemize dedi gülerek,ben mustafa,herkes bana ayı mustafa da der ama,senin böyle demeni tavsiye etmem,Gülümsedim içimden açık sözlü bir çocuktu bu,sonra diğerlerini de çağırdı,teker teker tanıştık onlarla da,çocukların lideriydi adeta mıstık,tüm çocuklar onun sözünden çıkmıyordu,genelde oyunları o kuruyordu ve bozuyordu. Ben de fena sayılmazdım,spora yatkındım,mıstığın yaptığı en zor hareketleri ben de yapabiliyordum,o nedenle mıstıkla çok iyi bir arkadaşlığımız başladı,ikimizde liderdik mahallede.O yaz mükemmel geçti benim için,bu arada orta okula da yazılmıştık, hatta mıstıkla aynı sınıfta okuyacaktık.Ailelerimiz de çok iyi anlaşmıştı.Bazen yemekleri filan beraber yerdik onunla.Çok ilginç bir insandı o,bazen odasında kaplumbağa yavruları,bazen sapanla kanadını kırdığı sonrada iyileştirmek için çabaladığı kuşlar,bir akvaryumda dereden yakaladığı balıklar ve kurbağa yavruları.Bir ipe sakız bağlayıp yer altında yaşayan örümcekleri yakalamayı mıstıktan öğrenmiştim.
Okulların açılmasına bir hafta filan vardı,biz bir akşam vakti yine parkta toplanmış mıstığın öğreteceği zor hareketleri yapmaya çalışıyorduk.Bir çocuk atladı ortaya,ya bakın haydi güreş yapalım bu defa,hatta sen mıstıkla güreş,eminim onu yenebilirsin sen.Çünkü bu güne kadar onu kimse yenemedi.Yüzüm aydınlandı birden,çocukalr bana bu kadar güveniyorlardı. Heyecanlandım,ayrıca gururum da okşanmıştı.Pehlivan edasıyla gömleğimi çıkardım ortaya yürüdüm,olur dedim,neden olmasın? Mıstık yüzünü buruşturdu,hayır dedi,ben seninle güreşmem,”neden dedim? Alt tarafı bir güreş,haydi şu çocuklara gösterelim” yine hayır dedi,seninle güreşmek istemiyorum,içimden belki yenileceğinden korkuyor diye bir his geçti,bu düşünce beni daha da azdırdı,haydi dedim yoksa çocuklar senin korktuğunu snacak.
Pekala dedi,haydi o zaman başlayalım.Güreşimiz yarım saat kadar sürdü,yenişemedik,mıstık boy ve cüsse olarak benden çok iri olmasına rağmen beni yenemedi,birden ayağa kalktı sinirliydi,bu kadar yeter dedi,ben eve gidiyorum.
Ağır adımlarla giderken arkasını dönmeden”Arkadaşların birbirlerine,hele başkalarına kanıtlayacakları üstünlükleri yoktur” dedi.Buz gibi oldum o an,anlamıştım,mıstık beni bilerek yenmemişti.Ağlamaklı oldum,ağlayamadım.
Orta ikiyi bitirdiğimiz yıl yeni bir yere taşındık.Ama sık sık mektup yazıyorduk.Gerçi hep ben yazardım,mıstık pek yazmayı sevmezdi,bahanesi de “yüzünü göremedikten,karşılıklı oturup konuşamadıktan sonra yazmak saçma geliyor” olurdu.
Lise sona giderken okul takımında oynuyordum.Liseler arası futbol turnuvasında finale çıkmıştık.İlk yarıyı 1-0 yenik kapamıştık.Soyunma odalarına giderken,birden onu gördüm.Mıstık gelmişti.Uzamış,baya irileşmişti.Yüzünde hala o kocaman gülümsemesi duruyordu.Hasretle kucaklaştık,konuştuk,İkinci devrede bir gol atarak beraberliği sağlamış,penaltılarda elenmiştik.sahadan ayrılırken çok yorgundum,üzgündüm, mıstık geldi kucaklayarak havaya kaldırdı.”Boş ver dedi,sen elinden geleni yaptın,bu önemli”
Yıllar yılı kovaladı,üniversite yılları,yeni arkadaşlıklar,mıstıkla pek haberleşemiyorduk,en son düğününde gördüm onu, eşi de onun gibi iri yarı neşeli bir kızdı,seneden seneye telefonla filan görüşüyorduk artık,ben de öğretmen olarak anadolu köylerine yol almıştım.Dün okul bahçesinde birbiri ile kavga eden iki çocuğu karşıma alarak dedim ki,
“Arkadaşların birbirlerine,hele başkalarına kanıtlayacakları bir şeyleri yoktur.”
Mıstık benim en iyi arkadaşımdı,şimdi nerede mi? Bilmiyorum desem yalan olurmu?