Arama

Evliya Çelebi - Tek Mesaj #5

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
17 Nisan 2006       Mesaj #5
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Evliya Çelebi5.jpg
Gösterim: 3254
Boyut:  71.3 KB

Evliya Çelebi'nin Kültür Tarihindeki Yeri

Filolojik bir inceleme olmayan bu yazıda Evliya Çelebi'nin kendi anlatımından ancak yansıyabilen bazı kişilik özellikleri ve Seyahatnamesi'nin kültür tarihi bakımından kaynak değeri gibi bir iki soruna sınırlanıldığından, eserinin içeriğine yönelmekle yetinilmiştir. Ayrıca Evliya Çelebi araştırmalarının herhalde temel sorunu olan hayal ve gerçeklik ayrımı da burada asıl konu olarak incelenmeyecektir; alanın uzmanları bu meseleyle etraflıca uğraşmaktadırlar.

Bu benzersiz Osmanlı gezmen ve anlatı ustasının yaşadığı yıllar (1611-1683/84) IV. Murad'ın ve Köprülü sadrazamları Mehmed ile Fazıl Ahmed'in yönetimleri altında iç politikada iki defa toparlanabilmiş olan Osmanlı İmparatorluğu'nun duraksama döneminin sonlarına rastlar. Murad'ın saltanatındaki toparlanmada Otuzyıl savaşının da bir etkisi olmuştur; bu kargaşa yıllarında Osmanlı Devleti - geçici de olsa - Avrupa cephesinde rahatlayabilmiştir. Ancak, bunun dışında 17. yüzyıl İmparatorluk için yönetim uygulamalarının yozlaşmasıyle el ele giden, ekonomik ve toplumsal sıkıntıların yaygın olduğu bir çağdır. Anadolu Celâli ayaklanmalarıyle sarsılırken, İstanbul zaman zaman Yeniçerilerin ve değişik saray hiziplerinin çatışma alanına dönüşüyordu. İran ile açık çatışmanın Kasrı fiirin antlaşmasıyle (1639) geçici olarak son bulmasından rahatlayan Osmanlı İmparatorluğu Venedig'e, Lehistan'a ve Alman İmparatoru'na karşı daha geniş çapta savaş girişimlerine yönelmiştir ki bu siyaset İkinci Viyana kuşatmasıyle doruğuna ulaşmıştır.

Bu tarih çerçevesi içinde Evliya Çelebi'nin hayatına dair bugünkü bilgi, sadece kendisinin gezi anılarının arasına serpiştirdiği açıklamalarından ibarettir.Bu açıklamalara göre kendisi 1648 yılında yüz on yedi yaşında ölmüş olduğunu söylediği Saray Kuyumcubaşısı olan Derviş Mehmed Zıllî'nin oğlu olarak 25 Mart 1611'de İstanbul'da doğmuş. Fatih Sultan Mehmed zamanında Sancakbeyi olan buyükbabası, Germiyanoğlu Yakub Bey'in veya Hoca Ahmed Yesevî'nin ardıllarından olarak Konstantinopolis'in fethi esnasında 1453'te Kütahya'dan İstanbul'a taşınmış. Soykütüğünü böylesine saygın atalara dayandırdığı gibi, I. Ahmed'in sarayına bir Kafkaslı cariye olarak girmiş olan annesinin de atalarını ve akrabalarını onurlandırmayı ihmal etmeyen ve birkaç yıllık Medrese öğrenimi esnasında usta bir hafıza dönüşen Evliya Çelebi, sonraki sadrazam Melek Ahmed Paşa olan dayısının yardımıyle 1635 yılında Enderun'a girebilmiş ve buranın eğitiminden geçmiş. Doğduğu şehiri on yıl boyunca araştırdıktan sonra 1640 yılında saraydan ayrılıp Bursa, İzmit, Trabzon ve Kırım'a yaptığı gezilerle uzun gezgincilik yıllarını başlatmış. Bundan böyle zaman zaman İstanbul'da verdiği aralarla Doğu Anadolu ve İran'a, Ortadoğu ve Balkan eyaletlerine, hatta İsveç ve Hollanda'ya da kâh yüksek makam sahiplerinin, saray görevlilerinin veya yabancı diplomatların maiyyetinde, kâh ulak, sınır gazisi veya özel kişi olarak gezilere çıkmış. Ayrıca peşpeşe değişik eyatletlerde görevlendirilen dayısı Melek Ahmed Paşa'nın sürekli refakatçısıymış. Gezilerini taçlandırmak için nihayet 1671 yılından itibaren Rodos üzerinden Mısır, Sudan ve Habeşistan'a kadar genişlettiği bir hac yolculuğuna çıkmış. Mısır'da yaklaşık on yıl kalmış.

Evliya Çelebi'nin ölüm tarihi araştırmacılar tarafından Seyahatname'de 1682 yılı için zikredilen Hicaz'daki sel felâketi ile değinilmeyen İkinci Viyana kuşatması arasına yerleştirilmiş ve Seyahatname'de en geç yıl kaydı olarak yer alan 1094 (1683) tarihi - sözcüklerle yazılmış olmasına rağmen - bir kopya hatası olarak kabul edilmişti, ta ki Kreutel incelemelerinde Seyahatname'nin birçok yerlerinin “olaydan çıkarsamalar” (vaticinationes ex eventu) içerdiklerini ve bundan dolayı Evliya Çelebi'nin l683'te hayatta olmuş olması gerektiğini ortaya koyana kadar. Seyahatname'nin son cildinin, daha önceki bölümlerde kehanet biçiminde değinilen, gerçekte ise yaşanmış olan olayların artık etraflıca anlatılmadan birdenbire son bulmasıyle de desteklenen Kreutel'in bu görüşü, Evliya Çelebi uzmanı Baysun tarafından da paylaşılmıştır. Evliya Çelebi'nin ardılları hakkında bugüne kadar herhangi bir ipucu bulunmamaktadır.

Evliya Çelebi'nin eserinden kişisel niteliklerine dair bir tablo oluşturulabilmektedir. Herşeyden önce sınırsız bir bilgilenmek isteği dikkati çekiyor. Geleneklerine bağlı ve, diğer Osmanlı çağdaşları gibi, kendi kültürünün üstünlüğünden emin olan bir inançlı Müslüman olması, onu yabancı dünyaları ve becerileri tanımaktan alıkoymamıştır. Saf bir dindarlığın yanı sıra bir 17. yüzyıl Osmanlısı olarak hatırı sayılır bir hoşgörü sergiliyor. Kiliseleri ziyaret ettiğini bildirmekte ve Hıristiyan dua metinlerini aktarmakta, ayrıca konukları için evinde yasaklanmış içki ve uyarıcı hazır bulundurmakta, bu gibi maddeleri kullanmadığı anlaşılan bir kişi olarak sakınca görmeyen Evliya'nın dar görüşlü olamayacağı ortadadır. Hıristiyanları “gâvur” olarak adlandırması - Hıristiyanlarla Müslümanların birbirlerini Ortaçağ'dan beri böyle nitelemeleri göz önünde tutulduğunda - ufkunun ölçeği sayılamaz. Her şeyi öğrenme isteği, gördüklerini, duyduklarını veya okuduklarını olabildiğince etkileyici bir biçimde kâğıda dökme - ve kuşkusuz dostlarına sözlü olarak anlatma - çabasıyle sıkı sıkıya bağlıdır. Cömertçe aktardığı bilgilerini kıt veya kuru bulduğunda, kendi hayal gücüyle zenginleştiriyor. Başkalarının merakını herhalde kendininkinin olağanüstü boyutlarıyle ölçmüş olmalı ki, belâgatına ve görgüsüne çevresini anlaşılan hayran bırakmayı ve anlattıklarıyle dostlarının heyecanını diri tutmayı hedefliyordu. Gezmek ve görmek tutkusu uğruna refakatlerinde bulunduğu kişilerle de iyi geçinmeye önem verdiğini, kendi sözlerinden anlıyoruz. Ancak arı ve açık anlatım biçiminden, bu çabasının bir yaltaklıktan değil, kendisinden ve bundan dolayı okurlarından her türlü yararlı bilginin yanı sıra yaşanması sadece az sayıda seçkine nasip olan keyiflendirici serüvenleri de esirgememek gibi nerdeyse çocuksu yansıyan samimî bir istekten kaynaklandığı izlenimi uyanıyor. Ölçüsüz abartmaları ve olasılık dışı hikâyelerinin temelinde böyle bir duygu hali yatsa gerek.

19 Ağustos 1630 gecesi, rüyasında gördüğü Hz. Peygamber'in elini öperken heyecanlanıp 'Şefaat ya Resulallah' diyecek yerde 'Seyahat ya Resulallah' diyerek kendi geleceğine farklı bir kapı aralayan garip bir gezgin, tam kırk yıl boyunca bütün Osmanlı coğrafyasını adım adım dolaştı. Kimi zaman han odalarında menakıb dinledi, kimi zaman da çarşıların kalabalığına karışıp değişik kültürlerin insanlarıyla tanıştı. Zengin konaklarına misafir oldu; dağ başlarında, terkedilmiş kalelerde bir ateşin etrafına toplanmış bozkırlarla dertleşti. Liman kentlerine uğradı; yıkık surları adımlarıyla ölçtü, binbir çeşit nesneyi elleriyle tarttı.

Kervanlara katılıp hayallerin ötesine yürüdü. Çağlar öncesinin kralları, sultanları sanki onun arkadaşıydılar; öykülerini anlattılar, kıssadan hisse verdiler. O, bütün bir Osmanlı geleneğinin zamanı ve mekanı aşan hafızası idi. Asıl adı bilinmiyor; ama dünya onu Evliya Çelebi olarak tanıdı.

Evliya Çelebi üzerine çok şey yazıldı ve söylendi; fakat onun bir insan ömrü adadığı Seyahatname'si, bu güne kadar tam olarak yayımlanmadı. Çünkü o, eleştirel bilinci klasik medhiyeciliğin üstünde tuttuğu için sansüre uğradı. Sonuçta bu göz kamaştırıcı kültür hazinesi, az sayıda uzmanın yararlanabildiği 10 ciltlik bir yazma külliyatı olarak kaldı.

Seyahatnamesi'nin giriş bölümünde gezmeye duyduğu ilginin başlangıcını anlatırken, bir gece düşünde peygamberi gördüğünü ve ona "şefaat ya Resulullah" diyecek yerde şaşırarak "seyahat ya Resulullah" dediğini, peygamberin de ona gönlünce gezip görme izni verdiğini yazan ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi'nin, 17. yüzyılda izlediği rota Ruslara esin kaynağı oldu.

Rusya Turizm Akademisi, Çelebi'nin takip ettiği rotayı canlandırmak için bir çalışma başlattı.

Rus Seyahat Acenteleri Birliği 2. Başkanı Oleg Tumanov, Çelebi'nin 17. yüzyılda dünyayı tek başına dolaştığını hatırlatarak, bunun Karadeniz ülkelerinin turizm ilişkilerinin geliştirilmesi için de iyi bir fikir oluşturabileceğini söyledi.

Evliya Çelebi'nin, dünyanın bir çok ülkesini dolaştığı gibi, İstanbul'dan yola çıkarak Ukrayna, Rusya, Gürcistan ve Kafkasya'ya kadar gittiğini, daha sonra tersine bir rota izleyerek tekrar İstanbul'a döndüğünü ifade eden Tumanov, "En ilginç tarafı ise bu seyahatleri tek başına yapmış. Evliya Çelebi'nin 17. yüzyılda tek başına gerçekleştirdiği turu tren, otobüs veya uçakla yapmak çok mümkün" dedi.

Tumanov, Çelebi'nin gezi rotasının tekrar canlandırılabileceğini dile getirerek, turizmde işbirliği artırılabilirse bundan Karadeniz'e kıyısı bulunan ülkelerin büyük yarar sağlayacaklarını bildirdi.

"Rusya Turizm Akademisi'nin bununla ilgili bir çalışması var. Tur şimdilik sadece Ruslara yönelik düşünülüyor" diyen Tumanov, "Evliya Çelebi Turu" fikrinin diğer ülke acenteleri tarafından da değerlendirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

DÜNYAYI DOLAŞAN TÜRK GEZGİN


İstanbul'da 1611 yılında doğan ve tam adı Evliya Çelebi Bin Derviş Mehmed Zilli olan ünlü Türk gezgin Evliya Çelebi, elli yıla yakın bir süre Orta Avrupa, Balkanlar, Anadolu, Kafkasya, Kırım, Arabistan ve Mısır'ı dolaşmış.

Kaleme aldığı Seyahatname'si, Türk gezi edebiyatının başyapıtı sayılan Evliya Çelebi'nin ailesi Kütahya'dan gelerek İstanbul'a yerleşmiş. Babası sarayda kuyumcubaşı olan Çelebi, özel öğrenim gördükten sonra bir süre medresede okumuş. Babasından tezhip, hat, nakış sanatlarını öğrenen, müzikle ilgilenen, Kuran'ı öğrenerek hafız olan Çelebi, Enderun'a alınarak, dayısı Melek Ahmed Paşa aracılığıyla IV. Murat'ın hizmetine girmiş.

Gezmeye duyduğu ilgi, çocukluğunda babasından ve yakınlarından dinlediği öyküler, söylenceler ve masallardan kaynaklanan Evliya Çelebi, 10 ciltlik Seyahatname'sinin giriş bölümünde gezmeye duyduğu ilginin başlangıcını anlatırken, bir gece düşünde peygamberi gördüğünü ve ona "şefaat ya Resulullah" diyecek yerde şaşırarak "seyahat ya Resulullah" dediğini, peygamberin de ona gönlüne göre gezip görme izni verdiğini yazmış.

Gümeç Karamuk
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Ağustos 2016 18:13