Arama


nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
16 Nisan 2008       Mesaj #8
nünü - avatarı
Ziyaretçi
AHŞAP YONTMA

yontma1

Uzak geçmişimizin sanat ve kültür eserleri arasında yer alan ağaç işçiliğinin geleneksel sanatlarımız arasında önemi büyüktür. İslamiyet öncesi Orta Asya Türk toplumlarında ağaç kutsal kutsal Kabul edilmiştir. Sanat yapıtlarında oldukça sık kullanılan ağaç işlemeciliği, özellikle at eğeri, koşum takımları, sandıklar ve gündelik eşyalarda, hatta kurganlarda sürekli rastlanan eserler ortaya koymuştur.

İslam öncesi Orta Asya Türk boylarında, göçebe düzende en kolay bulunabilen ve işlenebilen malzeme olması nedeniyle ağaç oymacılığı oldukça gelişmiştir. Göçebe arabalarının üretildiği malzeme olarak da, günlük yaşamda sıkça üzerinde çalışılan bir malzemedir ahşap. Dinsel nitelikli heykelciklerden, arabalarda dekoratif unsurlar olarak kullanılan pano ve işlemelere kadar, ahşap hayatın her alanında bir sanat malzemesidir.

Zamanın tahribine karşı fazla dayanıklı bir madde olmayan ahşap sanat eserlerinden, o dönemlerden günümüze pek örnek kalmamıştır. Ancak, Anadolu sanatında özellikle Selçuklular döneminde yapılan eserlerden, ağaç işlemeciliği hakkında daha sağlıklı bilgiler edinebiliyoruz.

Selçuklu, Beylikler dönemi ağaç eserleri daha çok mihrap, cami kapısı, dolap kapakları gibi mimari unsurlardır. Yerleşik düzenin doğal sonucu olan mimari süsleme unsurları da, ahşabın sıkça rastlandığı yerlerdir. Gerçekten çok üstün işçilik gösteren bu dönem eserlerine karşılık, Osmanlı Dönemi ahşap işçiliğinde sadelik hakim olmuş, çeşitli teknikler daha çok sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, rahle, Kuran muhafazası gibi kullanım eşyası, pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, sütun başlığı, tavan, mihrap, minber, sanduka gibi mimari öğelerde uygulanmıştır.

Büyük Selçuklu döneminde büyük gelişme sergileyen ağaç oymacılığı, ilerleyen dönemlerde Kündekari gibi bir geometri bilgisi gerektiren sanat dalının ortaya çıkmasına kadar ilerlemiştir. Kündekari kapı, minber gibi mimari unsurlar, uzun süre dayanabilmeleri ve yüksek sanatsal nitelikleriyle devlet eliyle desteklenir olmuştur. Parçalar arasında herhangi bir bağlantı elemanının kullanılmadığı kündekari, örneğin bir kapıyı oluşturan tüm parçaları ayrı ayrı birbirine geçecek şekilde tasarlanıp üretilmesi esasına dayanır. Bu parçalar daha sonra işin niteliğine göre yerinde veya atölyede bir araya getirilerek eser tamamlanır. Bu şekilde yapılan bir eser, normalde ahşabın maruz kalarak çatlayıp, yıprandığı dış etkenlere karşı daha dayanıklı ve esnek olur.

15. Yüzyılda yapılan Bursa Ulu Camii minberi, bu tür bir çalışmadır. O dönemde Osmanlı toprağında bu tür işleri yapacak ustalar olmadığını, bu sebeple Tebriz’den bir sanatkar grubunun, Bursa yöresinden sanatkarlarla yer değiştirildiğini tarihi kaynaklardan öğreniyoruz. Bu minberin de Tebrizli ustalarca yapıldığı bilinmektedir. Hatta minber üzerinde yer alan motiflerin güneş sistemini ve yıldızları aksettirdiği de bazı araştırmacılar tarafından iddia edilmektedir.
Özellikle pano gibi dekoratif özellikleri öne çıkan çalışmalar, günümüzde rağbet görmektedir. Özel motiflerle bezeli paravanlardan, monoblok ahşap yontu devlet armaları ve padişah tuğralarına kadar ahşap yontu örneklerine sıkça rastlanır.
Ağaç işçiliğinde en çok ceviz, elma, armut, sedir, abanoz, gül ağacı kullanılmakta, kakma, boyama, kündekari, kabartma - oyma, kafes gibi teknikler uygulanmaktadır.