Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Nisan 2006       Mesaj #67
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ikindi Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) zahirde birbirine zıt gibi görünen sıfatları olduğu gibi, birbirini takviye edip destekleyen vasıfları da vardır.
Birbirine zıt gibi görünen bu sıfatları, Din-i Mübin-i İslâm’da mühim bir esas olan “sırat-ı müstakîm” yorumu çerçevesinde ele almak ve öyle değerlendirmek mümkündür. Meselâ Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), her şeyden evvel bir yiğitlik ve cesaret abidesi idi. Öyle ki, muharebe meydanlarının Haydar-ı Kerrâr’ı Hz. Ali (ra), O’nun bu yanını ifade ederken; “Biz, muharebelerde başımız sıkıştığı zaman Resûl-i Ekrem’e sığınırdık.” der. Nitekim Huneyn’de öyle olduğu gibi Uhud’da da, bir yönüyle kırılıp dökülmüş ve âdeta felç olmuş cemaatini, düşmanın içine korku salacak şekilde yeniden harekete geçirmiştir. Daha sonra, “Ölüden diri, diriden de ölü çıkarırsın.” (Âl-i İmrân, 3/27) hakikatinin mazharı olarak, o sarsılmış, kırılmış ve dökülmüş cemaatten, dipdiri ve taptaze bir ordu çıkararak düşmanı yeniden yakın takibe almış ve Mekke’ye kadar kovalamıştır. İşte bu, O’nun başdöndürücü cesaretinin ifadesidir ve sahasında benzersizdir.
Bir örnek olarak Efendimiz’le Gavres ismindeki bir kâfir arasında geçen hâdise, O’nun korkusuzluk ve cesaretinin azametini resmetme bakımından yeter zannediyorum: Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir ağacın altında istirahat buyururlarken, Gavres, O’nun uykuda olmasından istifade ederek, ağaca asılı bulunan kılıcını alır ve alaycı bir edâ ile: “Şimdi seni benim elimden kim kurtaracak?” der. Onun bu sorusuna karşılık Allah Resûlü, hiçbir panik emaresi göstermeden ve kendisinden gayet emin olarak “Allaah!” diye nida eder. O’nun sergilediği bu teslimiyet ve Allah’a itimat, elindeki kılıçla karşısında duran Gavres’i sarsar ve kılıç elinden yere düşer. Bu defa düşen kılıcı, İnsanlığın İftihar Tablosu eline alır ve sorar: “Ya şimdi seni kim kurtaracak?” Adam korkusundan sıtmaya tutulmuş gibi titremeye başlar. O esnada, Allah Resûlü’nün sesini duyanlar oraya koşarlar ve gördükleri manzara karşısında hayrette kalırlar. Onların Allah’a karşı iman ve itimatları bir kat daha artar; Gavres de orada görüp duyduğu şeylerle “el-Emin”e güven sözü verir ve Allah Resûlü’nün cesaretine hayranlık hisleri içinde oradan ayrılır.
Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), eşsiz cesaret örneklerinden birini de, hicret-i seniyyeleri esnasında, Sevr mağarasında sergilerler. Sevr, gençlerin bile zor çıkabilecekleri zirvede bir mağaradır. Ancak O, elli üç yaşında olmasına rağmen bu zirveye tırmanıyor ve bu mağarayı kıymetler üstü bir değerle şereflendiriyordu. Mekke müşrikleri, mağaranın ağzında dolaşırken, Seyyidinâ Hz. Ebû Bekir, sırf O’nun adına duyduğu endişeden ötürü telâş içindedir.. ve ihtimal endişeden yüzü sapsarı kesilmiştir. Hâlbuki onunla aynı atmosferi paylaşan Nebiler Serveri’nin dudaklarındaki tebessümde en ufak bir değişiklik olmamıştır. O, endişe içindeki dostu Hz. Ebû Bekir’i “Tasalanma dostum, Allah bizimle beraberdir.” (Tevbe, 9/40), “O iki kişiyi ne sanıyorsun ki, onların üçüncüsü Allah’tır.” sözleriyle teselli ve teskin etmiştir.
Evet buraya kadar arz ettiklerimiz birer cesaret ve teslimiyet örneğidir; ne var ki bu Zât, aynı zamanda rahmet, şefkat ve merhametin de zirvedeki temsilcilerindendir. Öyle ki o, eğer ağlayan bir çocuk görse, oturur, onunla birlikte ağlar ve inleyen bir *****n acı ve ızdırabını tâ vicdanında duyar. İşte Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiği bir hadis ve O’nun engin şefkati: “Ben namaza duruyor ve onu uzun kılmak istiyorum. Sonra bir çocuk ağlaması duyuyorum. Annesinin ona duyacağı heyecanı bildiğim için hemen namazı çarçabuk kılıp bitiriyorum.”
Bir başka sefer, Mâriye Validemiz’den oğlu İbrahim’in ölümü karşısında, dünya kadar hâdiseyi göğüslemiş ve her şeyi aşmış bu büyük şefkat kahramanının gözleri dolu dolu olmuş, onu kucağına almış, derin bir sevgiyle bağrına basmış ve hüznünü gözyaşlarıyla süslemişti. O’nun bu durumunu garipseyip de hayretle bakanlara: “Gönül mahzun olur, gözler yaş döker; ancak Allah’ın hoşnut olduğundan başkasını söyleyemeyiz.” buyurmuştu.. evet O, insanların en merhametlisi ve en şefkatlisiydi.
Allah Resûlü’nden başkasında, böylesine birbirinden farklı sıfatların, hem bir denge ifadesi hem de kemal emaresi olarak bir arada olmasını görmek mümkün değildir. Meselâ, Sahabe-i Kiram’dan, Nebiler Serveri’ne amca olmakla müşerref ve Allah’ın kılıçlarından bir kılıç olan Seyyidinâ Hz. Hamza’yı düşünelim; bu yüce kâmet aslanlarla güreşir ve düşman saflarına daldığında ortalığı velveleye verir; gözü de fevkalâde pektir ama, oturup bir yerde ağladığı görülmez. Çünkü o, bir şecaat kahramanıdır ve bu vasfın eşsiz örneklerindendir.
Hz. Hamza (ra) böyle olmasına rağmen o hidâyet yıldızlarından Hassan b. Sabit (ra), incelerden ince ve zarif bir insandır.. ve Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) nezdinde dili kılıç kadar keskin bir şairdir. Ne var ki bu büyük insan, savaş meydanlarında Hz. Hamza ve Hz. Halid’e sadece kılıç taşır. Evet o, bir gönül ve his insanıdır. Zaten bu hasletinden dolayı Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) onun için: “Allah’ım (bunu) Ruhu’l-Kudüs’le teyit eyle.” buyurarak dua etmiştir.
Bu zatların belli hususiyetlerde zirveleşmesine karşılık Allah Resûlü, birbirine zıt gibi görünen iyi vasıfları kendinde toplamış farklı bir insandır; üstün cesaretini arz ederken aslanların ödünü koparır; bir mazlum iniltisi duyduğu zaman onun ruh hâletini paylaşır, onunla oturup inler.. evet bir yönüyle kalbi, hep rikkat ve şefkate bağlı incelerden ince; diğer yönüyle de kıyametler kopsa -ihtimal- Cenâb-ı Hakk’ın engin icraatını seyrediyor gibi derin bir zevk ve engin bir hayret içinde, “Allah’ım göster bana icraatını müşahede edeyim, müşahede edebildiğim kadar.” diyecek derecede sağlam ve sarsılmaz bir iradeye sahiptir.

ÖZETLE
1- Efendimiz, bir yiğitlik ve cesaret abidesi idi. Hz. Ali, O'nun bu yanını, "Biz, muharebelerde başımız sıkıştığı zaman Resûl-i Ekrem'e sığınırdık." ifadeleriyle anlatır.
2- Allah Resûlü, aynı zamanda rahmet, şefkat ve merhametin de zirvedeki temsilcilerindendir. Öyle ki o, eğer ağlayan bir çocuk görse, oturur, onunla birlikte ağlar ve inleyen bir *****n acı ve ızdırabını tâ vicdanında duyar. 3- Allah Resûlü'nden başkasında, birbirinden farklı sıfatların, hem bir denge ifadesi hem de kemal emaresi olarak bir arada olmasını görmek mümkün değildir.