Arama


arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
20 Nisan 2006       Mesaj #3
arwen - avatarı
Ziyaretçi

EKONOMİ


ABD gerek toplam, gerek kişi başına düşen GSMH açısından dünyanın en büyük ekonomik gücüdür. Ülkenin zenginliği bir ölçüde, zengin doğal kaynaklarının bir yansımasıdır. Dünya nüfusunun yüzde 5’ine sahip olmasına karşılık ABD, dünya kömür ve bakır üretiminin beşte birini, ham petrolünün beşte birine yakın bir bölümünü ve demir cevherinin yarısını üretir. Tarım sektörü, dünya mısırının yaklaşık yarısını, sığır, domuz, koyun ve kuzu etinin yaklaşık beşte birini ve buğdayının onda birinden fazlasını üretmektedir. ABD’nin 1990 GSMH’si cari fiyatlarla 5.465.100.000.000 ABD Doları’ dır ve 1980-89 döneminde ortalama yıllık büyüme oranı yüzde 3,2 olmuştur. 1989’da kişi başına GSMH ise 21.100 ABD Doları olarak gerçekleşmiştir.

Göreli olarak kendine yeterli olmasına karşılık ABD, ekonomisinin devasa ölçeği nedeniyle dünya ticaretindeki en önemli öğedir. İhracatı, toplam dünya ihracatının onda birine eşittir. ABD öbür ülkelerin ekonomilerini yalnızca ticarette bulunulan bir ülke olarak değil, bir yatırım sermayesi kaynağı olarak da etkiler. Amerikan firmalarının dışarıdaki doğrudan yatırımları özellikle Kanada’da ve birçok Latin Amerika ülkesinin ekonomisinde egemen öğedir; Avrupa’daki Amerikan yatırımları ise imalat sanayisinde yoğunlaşmıştır.

KAYNAKLAR.


Maden kaynakları.


ABD dünyanın ikinci büyük petrol üreticisidir ve dünya petrolünün yedide birini üretir. Bellibaşlı petrol rezervleri Texas, Alaska ve Louisiana ile California kıyılarında bulunur. Louisiana, Texas, New Mexico ve Alaska’ da önemli doğal gaz yatakları da bulunmuştur.

Kömür yatakları büyük ölçüde ülkenin doğusunda yer alır. Bitümlü kömürün ve linyitin yarıya yakın bölümü Batı Virginia, Kentucky ve Pennsylvania’da çıkarılır. Pennsylvania ayrıca, ülkede antrasit çıkartılan tek eyalettir. Illinois ve Ofeio’da da kömür yatakları vardır. Demir cevheri ise özellikle Büyük Göller bölgesinde çıkarılır.

ABD önemli bakır, kurşun ve çinko rezervlerine de sahiptir. Bakır üretimi Batı’nın dağlık eyaletlerinde, Arizona, Utah, Montana, Nevada ve New Mexico’da yoğunlaşmıştır. Çinko madenleri Tennessee, Missouri, Idaho ve New York’a dağılmıştır. Kurşun üretiminin odak noktası ise Missouri’ dir. ABD’de üretilen öbür madenler arasında altın, gümüş, molibden, manganez, tungsten, boksit, uranyum, vanadyum, nikel, fosfat, potas ve kükürt sayılabilir.

Biyolojik kaynaklar.


Toplam arazinin yarısından biraz azı tarıma ayrılmıştır ve ekilebilir alanların yüzde 1 Tinde sulama yapılır. Güneybatı’da tütün, güneyde ve güneybatıda pamuk üretilir. California’da üzüm, narenciye ve kavun karpuz yetiştirilir. Orta- batı mısır ve buğday merkezidir. Kuzey eyaletlerinde mandıracılık, güneybatıda ve Kayalık Dağlar bölgesinde hayvancılık yapılır. Geniş orman alanlarının üçte ikisinden fazlası sanayi için kereste üreten ya da üretebilecek olan ticari orman alanları olarak tanımlanır. Ormanların büyük bölümü Batı’da ve Alaska’dadır, ama ülkenin güneyinde ve kuzeyinde de geniş ormanlar yer alır. Ticari orman alanlarının yüzde 70’inden fazlası özel mülkiyettedir. Federal hükümet yüzde 20’lik bölüme, eyaletler ile yerel yönetimler geri kalana sahiptir.

Hidroelektrik enerji kaynakları.


Hidroelektrik enerji kaynakları daha çok Büyük Okyanus ve Cordillera bölgelerinde toplanmıştır. Bunlar ülkenin kurulu kapasitesinin yüzde 60’ını oluşturur. Ülkenin kullanılmayan hidroelektrik enerji üretim potansiyelinin yüzde 20’sine yakın bölümünün Alaska’da olduğu tahmin edilmektedir. 1990’da 2.805.0 milyon kW-sa olan elektrik üretiminin yüzde 73’ü termik, yüzde 9’u hidroelektrik, geri kalan bölümü ise nükleer santrallardan sağlanmıştır.

ULUSAL GELİR KAYNAKLARI.


GSYİH (1988) içinde imalat sanayisi ve inşaatın payı yüzde 24, tarımmki yüzde 2, madenciliğindi yüzde 2, ulaştırma ve haberleşmeninki yüzde 6, ticaretinki yüzde 16, hizmetlerin payı ise yüzde 50’dir. 1990’da 126.424.000 kişi olan iktisaden faal nüfus yüzde 50,8’lik bir etkinlik oranını gösterir. Bu oran erkekler için yüzde 57,4, kadınlar için yüzde 44,7’dir. 15-64 yaş grubundaki nüfusun işgücüne katılım oranı ise yüzde 75,5 (1989) gibi yüksek bir düzeydedir. 1990’da hizmetler sektörü yüzde 66,7 ile istihdam içinde en büyük paya sahipti. Onu, sırasıyla, imalat sanayisi ve inşaat (yüzde 24,5), ulaştırma ve haberleşme (yüzde 5,4) ve tarım (yüzde 2,8) izliyordu. Madenciliğin istihdam içindeki payı ise yüzde l’den azdı (0,6). 1970-82 döneminde işgücü yılda ortalama yüzde 1,7’lik bir hızla büyümüştür.

Tarım, ormancılık ve balıkçılık.


ABD tarımının dev boyutlu üretimine karşın tarım, ormancılık ve balıkçılık net ulusal gelir içinde yüzde 3’ten az bir paya sahiptir. Tarımda hızla artan verimlilik, daha küçük bir işgücünün, önceki dönemlere göre çok daha büyük bir üretimi gerçekleştirmesini sağladı. Tarım sektöründe çalışanların sayısı azalırken, tarım işletmelerinin makineleşme ve gittikçe daha az sayıda girişimcinin elinde toplanma süreçleri hızlandı. Mısır, buğday, yulaf, kocadan, pamuk, pirinç, soya-fasulyesi ve tütün başlıca ürünlerdir. Yapay gübre ve tarım zararlılarıyla mücadele ilaçlarının kullanımındaki büyük artış verimlilik artışıyla birlikte gelişmiştir.

ABD dünya kereste üretiminde ilk sırada yer alır. Üretimin yüzde 80’inden çoğunu yumuşak, geri kalan bölümünü sert kereste oluşturur. Duglasgöknarı ve Güney’in sarı çamı birinci, meşe ikinci gruba giren önemli türlerdir. Yurtiçi tüketimin üretimden daha hızlı artması sonucu kereste ithalatı büyük artış göstermiştir.
ABD, balıkçılık alanında Japonya, Çin Halk Cumhuriyeti ve Peru gibi dünyanın en büyük balık üreticisi ülkeleri arasında yer alır. Avlanan balıkların yarıdan fazlası insanlarca yiyecek olarak tüketilir. Balıkçılık sektöründe yıllık üretimin yarıya yakınını kabuklu deniz hayvanları oluşturur.

Madencilik.


ABD birçok maden, kömür ve petrolde dünyanın en büyük üreticilerinden biri olmasına karşın madencilik sektörünün ulusal gelirdeki payı 1988’de yüzde 2 olmuştur. Madencilik çok gelişmiş ve büyük ölçüde makineleşmiştir. Maden üretiminde kömür, demir cevheri, boksit, bakır, kurşun, çinko, molibden, cıva, tungsten, titanyum cevheri ve gümüş ilk sıraları alır. ABD mika, barit, sülfür ve feldispat üretiminde dünyanın önde gelen üreticileri arasındadır.

Sanayi, imalat sanayisi ulusal ekonomiyle hemen hemen aynı oranda büyümüştür. Zaman içinde verimlilikte meydana gelen artış bir ölçüde yatırımlardaki artışın bir sonucudur. İmalat sanayisinin net ulusal gelir içindeki payı yaklaşık yüzde 20’dir.
Katma değer bakımından en önemli sektörlerden biri binek otomobili, otobüs ve kamyon gibi ulaşım araçları üretimidir. Öbür önemli sektörler arasında makineler, elektrikli makineler, metal ürünleri, ana metal sanayisi ve motorlu araç parçaları gelir. Çelik sanayisi ürünleri geniş ölçüde otomotiv ve inşaat sektörlerinde kullanılır. Dokuma, gıda ve giyim sanayileri gibi kimya sanayisi de gelişme göstermiştir. Birçok sanayi kolunda, mülkiyet az sayıda elde toplanmıştır. Motorlu araçlar ve parçaları üretiminde en büyük dört firmanın katma değer içindeki payı çok yüksektir. Uçak üretiminde katma değerin üçte ikisi en büyük dört firma tarafından üretilmiştir. Uçak motorları ve parçaları, petrol arıtımı, kağıt, radyo ve televizyon alıcıları, sigara üretimi ve ilaç sanayisinde de benzer oranlar söz konusudur. Federal hükümet, antitröst yasalara dayanarak bazı sanayilerde yoğunlaşmanın fazla artmasını önlemiş olabilir. Ama, farklı sanayilerde etkinlik gösteren şirket gruplarının gelişmesi sanayideki yoğunlaşmayı artırmıştır. ABD sanayisi için askeri satın almalar son derece önemlidir. Birçok sanayi kolu ve coğrafi bölge, savunma harcamalarındaki azalmalara karşı özellikle duyarlıdır.

Maliye.


Federal Rezerv Sistemi’ne göre merkez bankası işlevlerini 12 Federal Rezerv Bankası yerine getirir. Bunlar, Washington, D.C.’deki Guvemörler Kurulu’nun denetimindedir ve her biri ülkenin belirli bir bölgesinde etkinlik gösterir. Guvemörler ABD başkanı tarafından atanır, ama Senato’nun da bu atamaları uygun bulması gerekir. Bu yöneticiler her zaman, hükümetin ekonomik politikaya ilişkin görüşleriyle uyum içinde hareket etmezler.
Federal Rezerv Sistemi, üye bankalara uyguladığı reeskont oranlarıyla, ticari bankaların tutmakla yükümlü olduğu rezervlerde yaptığı değişikliklerle ve açık piyasa işlemleriyle kredi ve para arzını düzenler. Hazine de para sisteminin işleyişi üzerinde etkilidir. Ulusal borç yöntemiyle piyasa faiz oranlarını, Federal Rezerv bankalarında bulunan mevduatını değiştirerek de kredi hacmini etkiler.

Bankaların şube açmasını zorlaştıran yasalar, ticari banka sayısının artmasına yol açmıştır. Bu bankaların, ticari bankalardaki toplam mevduatın yüzde 80’ini elinde bulu- duran üçte biri Federal Rezerv Sistemi’ne üyedir. Ülke çapında faaliyet gösteren bankalar bu sistemin üyesi olmak zorundadır. Eyalet çapında faaliyet gösteren bankaların sisteme üye olması ise kendi isteklerine bağlıdır. Uye banka, bir Federal Rezerv bankasında asgari yasal rezerv tutmak ve vadeli mevduatının belli bir miktarını bir Federal Rezerv bankasına yatırmak zorundadır.

Ticari bankaların yanında sayıları birkaç yüzü bulan sigortasız bankalar ve birkaç bin kadar tasarruf ve kredi birliği ya da yapı kooperatifi vardır. Başka mali aracı kuruluşlar arasında büyük varlıklara sahip sigorta şirketleri ve temelde tüketicilere kredi veren finans kuruluşları yer alır. Federal hükümet konut ve tarım alanında etkinlik gösteren başka kredi kuruluşlarını desteklemektedir. New York kentinde örgütlü iki menkul kıymetler borsası bulunur: New York Borsası ve Amerikan Borsası. Bu kentte daha başka, ikincil borsalar da vardır.

Dış ticaret.


Uluslararası ticaret ABD ekonomisinde gittikçe artan bir öneme sahiptir. Hem ithalatta, hem ihracatta ABD dünyada ön sırayı alır. ABD’nin 1990’da ihracatı 393.893.400.000, ithalatı ise 494.903.200.000 ABD Doları olarak gerçekleşmiştir. 1970’ lerin ortalarından beri dış ticareti açık vermektedir. 1914’ten beri de ilk kez 1985’te dış borçları dış alacaklarını aşmıştır. Motorlu araçlar ve parçaları, kimyasal ürünler, tahıl, uçak ve parçaları, sanayi ve elektrik makineleri bellibaşlı ihraç ürünleridir. İhracatın önemli bir bölümü Kanada, Japonya, Meksika, Birleşik Krallık ve AFC’ye yöneliktir. En önemli ithalat kalemleri ise ham petrol ve arıtılmış petrol ürünleri, motorlu araçlar ve parçaları, temel demir ve çelik ürünleri ve hammaddelerdir. İthalatın büyük bölümü Japonya, Kanada, Suudi Arabistan ve Meksika’dan yapılır.

EKONOMİNİN YÖNETİMİ.


Devlet ve özel girişim.


ABD’de devletin ekonomik etkinliklerdeki doğrudan rolü azdır. Devletin etkinliği ABD Posta Servisi, Nükleer Denetleme Komisyonu’nun uranyum zenginleştirme tesisleri ile piyasaya yönelik Tennessee Vadisi İdaresi gibi az sayıda girişimle sınırlıdır. Başka ülkelerde genellikle devletin elinde bulunan havayolları, telefon sistemleri gibi girişimler ABD’de özel sektör tarafından işletilir.

Devletin başlıca çabalarından biri, tröstleşmeyi önleyici yasaları uygulayarak rekabeti güçlendirmek olmuştur. Bu alanda, şirketlerin fiyat, pazar payları gibi konularda aralarında anlaşma yapmalarının ve rekabeti azaltacak nitelikteki şirket birleşmelerinin önlenmesi amaçlanmaktadır. Ama birbiriyle ilgisiz sanayi kollarındaki şirketlerin birleşmesi durumunda antitröst yasaları uygulanamamaktadır. Conglomerate denen bu tür birleşmelerin engellenmesi yolunda güçlü bir eğilim vardır. Bunun nedeni conglomerate’lenn bir sanayi kolundaki kârlarını kullanarak başka bir kolda fiyat savaşını sürdürme olanağına sahip olması ve böylece rekabeti azaltmasıdır. Ayrıca, bir conglome: rate’in içindeki şirketlerin birbirlerinden karşılıklı olarak mal satın alarak rakiplerini dışlamaları olanağı da vardır.

Devlet, maliye ve para politikasını kullanarak ekonomik etkinlikleri önemli ölçüde etkileyebilir. Uçak ve uzay araçları gibi sanayiler üzerinde de, mal satın almaları nedeniyle önemli etkiye sahiptir. Devletin etkisinin güçlü olduğu bir başka alan çiftçiliktir. Çiftçilere ödemeler, üretim sınırlamaları ve fiyat desteklemeleri, depolama ve pazarlama kolaylıkları sağlama yoluyla çiftçilerin gelirleri desteklenir. Bu destekleme sisteminin sakıncalı bir yanı, ödemelerin üretim hacmine bağlı olması nedeniyle, bunlardan asıl yararlananların büyük ticari çiftlikler oluşudur.

Vergilendirme.


Federal hükümet, gelirinin hemen hemen tümünü vergilerden elde eder. En önemli vergi kaynağı ise kişisel gelir vergisidir. Şirketlerden alınan vergilerin toplam federal vergi gelirleri içindeki payı daha azdır. Tüketimden alman vergiler, federal gelirin bir başka küçük payını oluşturur. Bunun asıl nedeni, eyaletlerin kendi tüketim ve satış vergilerini toplamasıdır. Alkol, benzin ve tütün üzerinde yüksek federal tüketim vergileri vardır. Bir başka önemli gelir kaynağı, sosyal sigorta vergi ve primleridir. Miras ve bağışlardan alınan vergiler, toplamın çok küçük bir bölümünü oluşturur. 1960’larda ve 1970’lerde askeri harcamalar ile sosyal amaçlı harcamaların hızla artması, büyük ölçekli bütçe açıklarına yol açtı. Buna ekonomik durgunluğun etkileri de eklenince, ulusal borç hızla büyüyerek 1991’de 3.598.900.000.000 ABD Doları’na ulaştı.

Sendikalar.


ABD’de işçilerin örgütlenme düzeyi yüksek değildir. Sendikalara üye olanların yüzde 80’inden fazlası, sendikaların ulusal federasyonu olan AFL-CIO’ya bağlı sendikalarda toplanmıştır. ABD’nin en büyük sendikaları, Amerika Sürücüler, Şoförler, Depocular ve Yardımcıları Sendikası, Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası ve Amerika Birleşik Çelik işçileri Sendikası’ dır. Sendikaların çoğu toplu pazarlığı ya bir işletme ya da firma düzeyinde sürdürür. Ama marangozların ya da elektrikçilerin sendikaları gibi daha eski sendikalar, işkolu düzeyinde toplu pazarlık yürütür. Sendikaların pazarlık sonucu elde ettikleri ücretler, genel ücret artışının belirlenmesinde etkisiz kalabilir. Ayrıca, bazı dönemlerde toplu pazarlık, ücret oranlarındaki genel artış eğiliminden daha düşük ücret artışları getirmiştir.

Grev hakkı, yasaların öngördüğü erteleme (cooling-off) dönemleriyle ve bazı durumlarda hakeme gitme zorunluluğuyla engellenmiştir. Ama büyük sendikalar uzun grevlere gidebilir ve bu tür grevleri yapabilecek güçtedir. Sendikalar üyelerinin iş bulmasında da yardımcı olabilir ve bazı sanayi kollarında işçi bulma sendikalar aracılığıyla gerçekleştirilir.
İşçi-işveren ilişkileri Çalışma Bakanlığı ve ilgili kuruluşlarca, Federal yasalar uyarınca düzenlenir. Anlaşmazlık durumunda tarafları uzlaştırmak, asgari ücreti belirlemek, iş güvenliği ve sağlığına ilişkin önlemlerin alınmasını sağlamak ve eyaletlerin işsizliğe karşı yürüttüğü programlara yardımcı olmak da bakanlığın görevleri arasındadır.

ULAŞIM.


ABD’deki yaşamın ekonomik ve toplumsal görüntüsü ülkedeki olağanüstü hareketliliği yansıtır. Her yere nüfuz eden bir ulaşım ağı, bu geniş ülkede şaşılacak derecede türdeş ve sıkı dokunmuş bir toplumsal ve ekonomik çevrenin oluşmasına katkıda bulunmuştur. Bu hareket özgürlüğü, ABD ekonomisinin dinamizmini büyük ölçüde açıklar. Hareketlilik, geniş metropollerin, banliyölerin büyüyerek yayılmasını, günübirlik gidiş geliş uzaklığının artmasını, dükkânların ve sanayinin çeşitli yerlere dağılmasını sağladı. Ayrıca, tarımla uğraşmayan ama kırsal kesimde yaşayan ve sayıları milyonları bulan nüfus yoğunlaşması ve güçlü bir merkeze sahip olmayan yeni tür bir kentleşme ortaya çıktı. Hareketliliğin olumsuz etkileri de oldu. Eski kentsel alanların çöküşü hızlandı, trafik sıkışıklığı arttı, toplu taşıma sistemlerinin gelişmesi engellendi ve otomobili olmayanların dünya ile ilişkisi azaldı.

Ulaşım ağının en görkemli bölümü yaklaşık 70.79b km’lik Eyaletlerarası Karayolu Sistemi’dir. Bu, çokşeritli, gidiş ve geliş yolları ayrı, 48 eyaleti ve 50 binden fazla nüfusa sahip kentlerin yüzde 90’ını birleştiren bir otoyol ağıdır. Sistem 1950’lerde kurulmaya başladı ve 20. yüzyılın sonuna yaklaşılırken, ülkenin motorlu araç trafiğinin yüzde 20’sini taşır hale geldi. ABD’nin toplam karayolu uzunluğu ise 6,2 milyon km'ye ulaşır ve bunun yüzde 90’ı asfaltlanmıştır. Ulusun hareketliliğinin en önemli öğesi, 1989’da sayısı 143.081.000’e ulaşan otomobillerdir. Ailelerin yaklaşık yüzde 90’ının en azından bir otomobili ya da kamyoneti vardır. İnsanlar otomobilden inmeden yemek yiyebilir, film izleyebilir ya da bankaya para yatırabilir. Otomobil kullanımının bu denli yoğunlaşması, trafik sıkışıklığı, kazaların artması ve hava kirliliği gibi olumsuzlukları da birlikte getirdi. ABD Kongresi 1965’te, ulaşım sorununun ulaştığı ciddi boyutları dikkate alarak Ulaştırma Bakanlığı’m kurdu.

Kentler arası uıaşım ve taşımacılık açısından demiryolları da önemini korumaktadır. ABD demiryollarının uzunluğu 278.245 km’ dir. Ayrıca, Saint Lawrence-Büyük Göller suyolunun dışında, 41 bin km’lik bir iç suyolu ağı vardır. Bu ağdaki 50 limandan en önemlileri New Orleans, New York ve Chicago’dur. ABD’de 4.800 kamusal hava alanı bulunur ve hava ulaşımı çok gelişmiştir. Bölgelerarası hava trafiğinin kavşak noktalarını oluşturan Atlanta ve Chicago’daki hava limanları, trafiğin en yoğun olduğu alanlardır.

YÖNETSEL VE TOPLUMSAL KOŞULLAR YÖNETİM.


Federal hükümet. ABD Anayasası, bazı yetkilerin federal hükümete, geri kalan bütün yetkilerin eyaletlere verildiği federal bir yönetim sistemi kurmuş ve tanımlamıştır. Federal hükümet, yürütme, yasama ve yargı organlarından oluşur. Bu organlar birbirinden ayrılmış olmakla birlikte birbiriyle ilişkilidir ve yetkileri zaman zaman çakışır. Yürütme, yasama ve yargı birbirini frenleyip dengeleyecek biçimde düzenlenmiştir.

Anayasaya, onaylandığı yıl olan 1788’den bu yana 26 madde eklendi. Bir dizi bireysel hakkı düzenleyen ilk on ek madde, Haklar Bildirisi olarak bilinir. Öbür ek maddeler arasında en ünlüleri, köleliği ortadan kaldıran ve eski kölelere oy hakkıyla birlikte yurttaşlık hakkı da veren 13., 14. ve 15. ek maddeler; kadınlara oy hakkı veren 19. ek madde ve ABD senatörlerinin doğrudan oyla seçilmesini öngören 17. ek maddedir. Anayasaya ek yapılabilmesi için Kongre’nin üçte ikisinin ya da bu amaçla toplanacak bir ulusal kurultayın önerisi, eyalet yasama organlarının ya da eyaletler düzeyinde toplanacak kurultayın dörtte üçünün onayı gereklidir.

Yürütme organının başında başkan bulunur. Başkan adaylarının ABD’de doğmuş Amerikan yurttaşları olması gerekir. En az 35 yaşında ve en az 14 yıldır ABD’de oturuyor olmalıdırlar. Başkanın sorumlulukları arasında yürütmenin başı olması, antlaşma yapması, başkomutanlık ve devlet başkanlığı vardır. Uygulamada bu sorumluluklar, yasa önerisi hazırlamayı, dış politikanın oluşturulmasını, kişisel diplomasiyi ve kendi siyasal partisinin liderliğini de içine alacak biçimde genişlemiştir. Başkanın kabinesinde bulunan üyeler şunlardır: Dışişleri, hazine, savunma, içişleri, tarım, ticaret, çalışma, ulaştırma, sağlık ve sosyal hizmetler, konut ve kentsel gelişme, eğitim, enerji ve adalet bakanları. Bakanlar, anayasanın 25. ek maddesinde “yürütmenin baş yetkilileri” olarak tanımlanmıştır, ama yetkinin önemlice bir bölümü başkanın kabine üyesi olmayan yardımcılarının elindedir. Kabine dışında başkana yardımcı olan kurullar Yönetim ve Bütçe Dairesi, Ekonomik Danışmanlar Konseyi ve Ulusal Güvenlik Konseyi’dir.

Yasama organı


Senato ve Temsilciler Meclisi olmak üzere iki bölümden oluşan Kongre’dir. Anayasanın Kongre’ye verdiği yetkiler, vergi toplamak, borçlanmak, eyaletler arasındaki ticareti düzenlemek, savaş ilan etmek, kendi üyelerinin disiplinini sağlamak ve kendi işleyiş kurallarını belirlemektir.

Temsilciler Meclisi üyeleri her eyaletin seçmenleri tarafından iki yıllık bir süre için ve doğrudan oyla seçilir. Meclis üyelerinin toplamı 435’i geçmeyecek biçimde, her eyalete nüfusuna göre belirli bir temsilci sayısı ayrılır. Temsilci adaylarının en az 25 yaşında, seçilecekleri eyalette oturuyor ve en az 7 yıldır Amerikan vatandaşı olmaları gereklidir. Anayasada öngörülmemiş olmasına karşın uygulamada adayların seçim bölgelerinde oturuyor olmaları da gerekli hale gelmiştir. Meclis başkanı çoğunluk partisi tarafından seçilir ve oturumlara başkanlık eder, komisyon üyelerini atar ve öteki başkanlık görevlerini yerine getirir. İki partinin parlamentodaki liderleri çoğunluk lideriyle azınlık lideridir. Parti liderliğiyle temsilciler arasındaki ilişkiyi sağlayan grup başkan vekili (whip), parti liderinin yardımcısıdır. Temsilciler Meclisi’ne üyeler tarafından verilen yasa tasarıları önce sürekli komisyonlarda ele alınır. Buralarda tasarı değiştirilebilir, hızlandırılır, geciktirilir ya da reddedilir. Komisyon başkanları, günümüzde tartışılmaya başlanmış olan kıdem ilkesine göre seçilir. En önemli komisyonlar, Ödenekler Komisyonu, Kaynaklar ve Araçlar Komisyonu ve Kurallar Komisyonu’dur. Geleneksel olarak tutucu olan Kurallar Komisyonu, Temsilciler Meclisi’ nin oturumlarında hangi yasa tasarılarının görüşüleceğinin belirlenmesinde büyük güce sahiptir.

Senato, her eyaletten seçilmiş ikişer senatörden oluşur. Senatör adayları en az 30 yaşında, seçilecekleri eyalette oturuyor ve en az 9 yıldır Amerikan vatandaşı olmak zorundadır. Senatörlük süresi altı yıldır. İki yılda bir Senato’nun üçte biri yenilenir. Senato’nun 16 sürekli komisyonu vardır. En önemlileri Dış İlişkiler, Maliye, Ödenekler ve Hükümet İşleri komisyonlarıdır. Sena- to’da tartışmaların süresine sınırlama getirilmemiştir. Konuşmak, bir yasa' tasarısını belirsiz bir süre engellemek için en etkili araçtır. Bu engelleme yöntemine filibuster adı verilir. Engellemeyi durdurmak için Senato’nun üçte iki oyu gerekir. Başkan’ın öbür devletlerle yaptığı antlaşmalar da Senato’nun üçte iki çoğunluğu tarafından onaylanmak zorundadır.

Yönetimin yargı organı olan ABD Yüksek Mahkemesi, anayasayı ve federal yasaları yorumlamakla görevlidir. Mahkeme, başyargıç dahil, başkan tarafından Senato’nun onayıyla yaşam boyu göreve atanan 9 yargıçtan kuruludur. Yüksek Mahkeme, daha alt düzeydeki federal mahkemeler ve eğer federal bir sorun söz konusuysa eyalet temyiz mahkemeleri için temyiz mahkemesi durumundadır. Yabancı büyükelçilerin, bakanların, konsolosların ya da bir eyaletin taraf olduğu davalarda da yetkilidir.

Yüksek Mahkeme’nin önüne genel olarak üç tür dava gelir: Eyaletler arasındaki davalar, federal yasaların yorumlanmasını gerektiren davalar ve anayasanın yorumlanmasını gerektiren davalar. Her dava altı yargıç tarafından ele alınır. Karar, bütün yargıçların çoğunluğunun oyuyla verilir. Oyların eşit bölünmesi durumunda alt mahkeme kararı geçerliğini korur. Azınlıkta kalan yargıçlar, genellikle bir muhalefet şerhi yazarak görüşlerini açıklarlar.

Yüksek Mahkeme, kararlarından ötürü sık sık eleştirilmiştir. 1930’larda tutucu nitelikte olan mahkeme, Başkan Roosevelt’in New Deal (Yeni Düzen) yasalarının çoğunu geri çevirmişti. Mahkemenin medeni haklara ilişkin kararlan da çeşitli dönemlerde farklı eleştirilere hedef oldu. Güneyli siyasal liderler, 1954’ten sonra mahkemenin, okullarda uygulanan ırk ayrımına karşı kararlarına şiddetle tepki gösterdiler. Kuzeyin tutucu politikacıları da sonradan Güneylilere katıldı. Yüksek Mahkeme’nin altında ABD Temyiz Mahkemesi vardır. Devlete karşı açılan mülkiyet ve sözleşmelerle ilgili davalara ABD Tazminat Mahkemesi, gümrük kurallarıyla ilgili sorunlara ABD Gümrük Mahkemesi bakar. Askeri Adalet Kanunu ile ilgili davalarda ABD Askeri Temyiz Mahkemesi yetkilidir. Her eyalette en az bir federal bölge mahkemesi ve en az bir federal yargıç görevlidir. Federal bölge yargıçları başkan tarafından Senato’nun onayıyla atanır. Federal bölge mahkemelerinin kararları için Temyiz Mahkemesi’ne başvurulabilir.

Eyalet ve belediye yönetimleri.


Eyaletlerin hükümet yapısı, federal hükümetinkine oldukça benzer. Her eyaletin bir valisi, bir yasama meclisi, bir de yargı organı bulunur ve kendi anayasası vardır. Nebraska dışında bütün eyaletlerin yasama organları iki meclislidir. Geleneksel olarak eyalet meclislerinde, kentsel yörelerin gereksinimlerine pek yakınlık duymayan kırsal kesim temsilcileri egemen olmuşlardır. Eyaletlerin yargı organlarında genellikle seçimle işbaşına gelen yargıçlar görev yapar.

Eyalet yönetimlerinin işlevleri, tarımdan çevre korumasına, karayolları ve motorlu taşıtların denetiminden kamu güvenliğinin sağlanmasına, cezaevlerinin işletilmesine, ruhsat verilmesine, eyalet içinde iş, sanayi ve eğitimin bazı yönlerinin düzenlenmesine, kamu sağlığının ve refahının korunmasına kadar uzanır. Bu işlevlerin yerine getirilmesi, valinin yönetiminde geniş bir örgüt ağını gerektirir. Eyaletlerin çoğunda, Senato’nun başkanı olan ve her zaman valiyle aynı partiden olması gerekmeyen bir vali yardımcısı bulunur. Seçimle göreve gelen öbür yüksek düzey yetkilileri arasında, eyalet hazine bakanı, hesap kontrolörü, adalet bakanı ve eğitim müfettişi bulunur.

Belediye yönetimlerinin yapıları eyaletlerinkinden daha değişiktir. Belediye yönetimlerinin üç ana türü bulunur: Başkan- konsey yönetimi, komisyon yönetimi ve konsey-yönetici yönetimi. İlk türde, belediye başkanı ve konsey seçimle işbaşına gelir. Konsey kent kurallarının oluşturulmasıyla görevlidir. Bunları başkan uygular. Başkan genellikle konseyin eylemlerini de denetler. Boston, New York, Philadelphia, Chicago ve Seattle’da bu tür belediyeler vardır. Komisyon tipinde, seçmenler her biri kent yönetiminin bir dairesine başkanlık edecek olan üyeleri seçer. Belediye başkanı genellikle bütün komisyonların başıdır. Des Moines (Iowa) ve New Orleans’daki belediyeler bu türdendir. Konsey-yönetici modelinde ise, seçimle göreve gelen bir konsey kent yönetiminin dairelerinin her birini yönetmek için bir yöneticiyi işe alır. Konsey tarafından seçilen belediye başkanı ise yalnızca protokol görevlerini yerine getirir ve konseye başkanlık eder.

Siyasal partiler.


ABD’de iki büyük siyasal parti vardır: Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti. Başka partiler bu iki partinin üstünlüğünü ender olarak tehdit etmiş, sürekli bir başarı da elde edememişlerdir. Küçük partilerin başarısızlığının bir nedeni, ulusal seçimleri kazanmak için bir partinin geniş bir seçmen kitlesine ve geniş bir çıkarlar yelpazesine hitap edebilmesinin gerekliliğidir. İki büyük partinin programları ılımlıdır ve aralarında pek az fark görülür. Her birinin biri tutucu, öbürü de liberal olmak üzere iki kanadı vardır. Demokratların tutucu kanadı, ırk sorunları konusunda genellikle tutucu Cumhuriyetçilerden daha aşırı olma eğilimindedir. Liberal Demokratlar ise ekonomik konularda liberal Cumhuriyetçilerden daha radikal düşüncelere sahiptir. Ulusal partiler bazen, yalnızca dört yılda bir, başkanlık seçimleri ve ulusal kurultayları için ortaya çıkıyormuş gibi görünür. İki seçim arasındaki dönemde, eyaletlerdeki ve yerel düzeydeki parti örgütlerinin gevşek bir ittifakı olmanın ötesinde bir varlık göstermezler.

Seçmenler başkanlık seçimlerinde, belirli bir adayı destekleyeceğini açıklamış olan ikinci seçmenleri seçerler. Her eyalet, Kongre’ye yolladığı senatör ve temsilci sayısı kadar oya sahiptir.
Eyaletler düzeyinde nüfus özelliklerinin farklılığı siyasal partilere yansır. Geniş kent merkezleri Demokrat Parti’ye, kırsal alanlar, banliyöler ve küçük kentler Camhuriyetçi Parti’ye oy verme eğilimindedir. Pek çok eyalette, kırsal alanlar ve küçük kentler eyalet mecilisinde egemendir. Oysa vergi gelirlerinin çok büyük bir bölümü, yüksek nüfuslu kentsel alanlardan sağlanır. Yüksek Mahkeme 1964’te, eyaletlerin yasama organlarını oluştururken, nüfusa göre temsile önem vermeleri gereğini karara bağlamıştır. Bazı eyaletlerde sürekli olarak aynı partinin çoğunluğu sağladığı görülür. Örneğin, Güney’deki 11 eyalette her zaman Demokrat Parti çoğunluğu alır.

Toplumun kentleşme düzeyi yükseldikçe, siyaset ve yönetim işleri daha karmaşık hale gelmektedir. Kentlerin sorunları artık yerel düzeyde çözülebilecek nitelikte değildir. Eyaletler yeterli kaynaklara sahip olmadığından kentler yardım için federal hükümete yönelmektedir.

Silahlı kuvvetler.


ABD Silahlı Kuvvetleri, kara, deniz (deniz piyadeleri dahil) ve hava kuvvetlerinden oluşur. Silahlı Kuvvetler, merkezi Arlington’daki (Virginia) Pentagon binasında bulunan Savunma Bakanlığı’na bağlıdır. Bir başka güvenlik gücü olan Sahil Koruma ise Ulaştırma Bakanlığı’na bağlıdır. Ayrıca, savaşta silah altına alınabilecek bir yedek güç de bulundurulur. Her eyaletin, istenildiğinde vali tarafından göreve çağrılabilecek yedeklerden oluşan bir Ulusal Muhafız Birliği vardır.
ABD’nin 1991’deki silahlı kuvvetler mevcudu 2.029.600 kişi, askeri harcamaları ise 272.950.000.000 dolardı. Askeri harcamalar GSYİH’nin yüzde 5,Tünü, federal bütçenin yüzde 25’ten biraz azını oluşturuyordu. Askeri bütçenin önemli bir bölümü malzeme alımı ile araştırma ve geliştirme harcamalarına ayrıldığından, askeri programların siyasal ve ekonomik etkisi büyüktür. ABD’nin çok gelişmiş bir nükleer gücü vardır. Bu güç, taktik füzeler yanında, bombardıman uçakları, denizaltıdan atılan balistik füzeler ve kıtalararası balistik füzelerden oluşur. Askerlerin etkisi, çeşitli ikili ya da çok taraflı karşılıklı savunma ve askeri yardım antlaşmalarıyla başka ülkelere de uzanır. ABD’nin Afrika, Avrupa, Asya ve Latin Amerika’da üsleri bulunur.

TOPLUMSAL HİZMETLER.


Eğitim.


ABD’de yerel, eyalet ve federal eğitim programlarının ve politikalarının etkileşimi önem taşır. Eğitim, tarihsel olarak eyaletlere ve yerel yönetimlere bırakılmıştır. Örneğin, sayıları 3 bini aşan üniversiteler arasında yalnız askeri akademiler önemli birer federal kuruluştur. Ama federal hükümet uzun bir süredir her düzeyde eğitimle ilgilenmektedir. Federal hükümet daha 1872’de tarım ve teknik okullarının kurulması amacıyla eyaletlere kamu toprakları bağışlamıştı. Günümüzde okullardaki yemek programlarını desteklemekte, Yerlilerin eğitimini yönetmekte, üniversitelere araştırma fonları, üniversite öğrencilerine burs vermekte, eğitimleri için mali destek sağlamakta ve eğitim malzemeleri hazırlamaktadır. Öte yandan hükümetin özel ve dinsel okullara yardımda bulunup bulunmayacağı konusu ise geniş ölçüde tartışılmış, Yüksek Mahkeme dinsel okullara doğrudan yardımı yasaklamıştır.

İlköğretim, temel olarak yerel yönetimlere bırakılmış olmakla birlikte, eyaletlerin ve federal hükümetin politikalarından gittikçe artan ölçüde etkilenmektedir. Örneğin 1964 tarihli Medeni Haklar Yasası, bütün federal kuruluşların, ırk ayrımına dayalı uygulamalara son vermeyen okul bölgelerine mali yardımı kesmelerini zorunlu kılmıştır. Eyaletlerin çoğunda 7-16 yaş arası için eğitim parasız ve zorunludur. Amerikalı öğrencilerin çoğu 17-18 yaşında liseyi bitirinceye değin okula devam eder. Dünyanın birçok önde gelen yükseköğretim kurumu ABD’ dedir. Bunların en önemlileri arasında Har- vard, Yale, Chicago, Stanford, Princeton ve Duke üniversiteleri sayılabilir. Okuryazar oranının yüzde 95,5 olduğu ABD’de 25 yaşın üstündeki nüfusun yaklaşık üçte biri yükseköğrenim görmüştür.

Eğitim alanında karmaşık bir toplumun gereksinimini karşılamaya yönelik gelişmeler görülmektedir: Okulöncesi programlar, çeşitli yaş ve eğitim düzeylerinden kişilerin birlikte eğitim gördüğü sınıflar, yaz ve gece okulları, özel eğitim gerektiren üstün zekâlı çocuklar için artan kolaylıklar ve geleneksel yöntemlerin kültürel bakımdan geri kalmış çocukların eğitimlerinin iyileştirilmesinde yararlanmak üzere yeniden ele alınması vb. Ama bu programların tam bir başarı sağladığı söylenemez.

Sağlık ve sosyal yardım.


Bütün zenginliğine karşın, ABD’de nüfusun yüzde 10’u için yoksulluk ortadan kalkmış değildir. Yoksul ailelerin yarıya yakın bölümünde, evi geçindirmekle yükümlü olan kişi yarım ya da tam günlük bir işte ücretli olarak çalışmaktadır. Öbür yoksulların çoğunu, çalışamayacak durumda olanlar ya da yaşlılar, onda birini de küçük çocuklu anneler oluşturur. Devlet yoksullara çeşitli biçimlerde yardım etmektedir. Federal Tarım Bakanlığı, eyaletler ve yerel yönetimler aracılığıyla yoksullara düşük fiyattan yiyecek ile yiyecek karneleri dağıtılmasını sağlamaktadır.

Yoksulluk ve sosyal yardım konusunda kamuoyunun artan kaygıları 1960’larda yeni federal yasaları ortaya çıkardı. 1962’de sosyal yardım alanlar için iş, eğitim ve yeniden yetiştirme programları düzenlendi. 1965-69 arasında Ekonomik Fırsatlar Dairesi, genellikle okulöncesi çocuklara ve işsizlere yönelik bir dizi yetiştirme programı başlattı.

Tıp ve sağlık hizmetleri ABD’de büyük bir işkolu haline gelmiştir. Ama sağlık hizmetleri konusunda özellikle kırsal ve yoksul kesimlerde birçok eksiklik vardır. Silahlı Kuvvetler mensupları ve aileleri dahil, ülke nüfusunun altıda biri giderleri tamamen ya da kısmen federal hükümetçe karşılanan sağlık sigortasından yararlanır. Halkın çoğunluğu ise herhangi bir sağlık sigortasından yararlanamamaktadır.

Sağlık koşulları kırsal ve kentsel alanların yoksul yöreleri dışında genellikle çok iyidir. 404 kişiye bir doktor düşen ülkede bebek ölüm oranı binde 12’dir. Siyahların sağlık koşulları genellikle ülke ortalamasının gerisindedir. Örneğin Siyahlarda bebek ölüm oranı beyazların iki katıdır. Sağlık koşulları açısından durumu en kötü olan etnik grup ise Yerlilerdir.

Konut.


ABD’deki konutların üçte ikisinden fazlası tek aile evleridir. Geri kalanların çoğu iki, üç ya da dört daireli yapılardır. Konut sorunu da, sağlık hizmetleri gibi bir kamu işi olarak değil, özel kesimin sorumluluğuna giren bir sorun olarak kabul edilir. Gecekonduların artması, pek çok belediyenin daha sıkı inşaat yasaları ve sağlık kuralları benimsemesine yol açtı. 1934’te, düşük kiralı konut yapmayı planlayan kuruluşlara kredi vermek amacıyla Federal Konut Yönetimi kuruldu. Bazı ırksal ya da dinsel grupları belirli mahallelerden uzak tutmak için ev sahiplerinin bunlara ev satmalarını ya da kiralamalarını sınırlayan sözleşmeler uzun yıllar yürürlükte kaldı. Yüksek Mahkeme 1948’de bu sözleşmelerin geçersiz olduğuna karar verdi. 1962’de de, Başkan Kennedy’nin çıkardığı bir yürütme emriyle, federal yardımla yapılmış evlerde din ve ırk ayrımı yasaklandı. Birçok eyalet bu alandaki ayrımcılığı yasaklayan yasalar çıkardı ve uygulama için komisyonlar kurdu. Ama bu çabalar büyük kentlerde Siyahların yaşadığı mahallelerdeki durumu fazla değiştirmedi.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 11 Ekim 2016 21:30