Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Tek Mesaj #1579

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
3 Mayıs 2008       Mesaj #1579
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Akşamın mahmurluğu üzerine çöktüğünde gözleri yavaş yavaş yan kayarak kapanıverdi. Yorgundu. Mecali kalmamıştı. Tüm gün çalışmıştı. Hayal il gerçek arasında gidip geliyordu. Zaman daha erken olmasına rağmen kendisinden geçerek uyumuştu.

Zaman aralığında kaybolan mecalsiz fikirler serisinden en son devrelere kadar en has köstekli saatlerle kontrol ettiği bacasız fabrikanın tembel işçileri onu dinlemeden iş yerinden ayrılmıştılar eğriyi doğru seçebilecek usları kalmamıştı devingen bir havada dövülen iş aş ücret teslisi hayatlarındaki baharın ikinci aşamasına aps ile gönderilmiş olmasına rağmen karınca yürüyüşüne dönmüştü bir anda hareketsiz bir filin tavırsal değişikliğine verilen bir kurban gibi aceleyle park eden bir vincin halatlarına yatırılan bir tabudu andırıyordu

Taş kadar ağırlaşan döküm halini alan baş ağrısına çözüm olacak hiçbir çözüm abidesi bulamıyordu

Denizleri bir çırpıda aşan ışık hızına inat ağırlaşan ayakları bir bastona dayanak yaparak cevaz bulmaya çalışıyordu nedensiz bir istenç usunu barınak kıldığında ne yapması gerektiğini kestiremedi. Yığılıp kaldı

Telefonun zili acı acı çalarken o akşamki yorgunluğu üzerinden atamamıştı. Oysa saat sabahın dokuzunu gösteriyordu. On saat deliksiz uyumuştu. Sessiz sedasız ve uyuşuk.

Uyku ile uyanıklık arasında bir trajedinin babası rolü kendisine verilmişti hiç gocunmayacaktı şöyle veya böyle bu hendekten deve atlatılacaktı başka çıkar yol yoktu tahta köprüden geçerek karşı vadiye varacağı zamanı saniye saniye hesaplıyordu
ufuk kara bir örtü gibi gözlerini kapatıyordu
Ne hikmet diye düşündü bunda bir hikmet sadır olmalı ki ben bunu iyiye yorayım aksi takdirde benim çekeceğim var çekilecekler arsında en kötü görünen çözüm bu diye hayıflandı
Kararan ufkunu aydınlatacak onca güzel görüntü var iken böyle kapana sıkışıp kalmak kendisine yakışmıyordu Bu durumlara düşecek adam mıydı

Çapaklanan gözlerini araladığında gözleri gayri ihtiyari duvardaki saate takılmıştı. Akrep ile yelkovanın duruş yerlerini gördüğünde gözlerine inanamadı.

Ölü gibi yatmıştı yatmamıştı hesaplarını karıştırdığında balkondan içeriye fısıltılı bir girizgâh yapan rüzgâr yanaklarını ufaktan ısırarak geçti karşı odadaki eşyaları da yokladıktan sonra açık kalan pencereden dışarıya usulca sıvıştı ruhların esaretinden yeni kurtulan camekânlı balkonun sahibi bu durumdan oldukça tırstı yanaklarını yokladı sol kulağını sağ eli ile başının üzerinden yarım daire çizerek yokladı durumdan vazife çıkarmanın peşinde olduğu her halinden beli olan perdeler rüzgârın peşinden uçarak dışarıya doğru harekete geçtiler

Telefona uzandığında karşıdaki tanıdık ses: “hemen eve gitmesi “gerektiğini söylüyordu. Ne olduğunu anlayamamıştı. Telefonu açan da açıklama yapmamıştı. “Tamam” diyerek telefonu kapattığında düşünceler beynine hücum etmişti

Duvarlar üzerine doğru gelmeye başlamıştı harbeye dönen ruhu alabora olan gemiyi andırıyordu tayftalar bir sağa bir sola koşuştururken filikaları alan yolcu gibi görünen kötü insanlar çoktan gemiyi terk etmiştiler bile
Derinlerden gelen homurtular çar çabuk esir alındığında yolcular emin adımlarla karaya çıkarmanın haklı gururunu tüm hücreleri ile tadımlık meyve gibi gülücüklerle yanağına konuvermişti

Acaba ne olmuştu? Kendisine sorduğu soruya, kendince cevaplar arıyordu.
Saat durmadan ilerliyordu. Acele etmesi gerekiyordu. Daha kahvaltı bile yapamamıştı.
Sıcak bir bardak çayı kendisine çok gördü. Yola koyuldu.