Arama

Kooperatifçilik - Tek Mesaj #2

muzafferdeligoz - avatarı
muzafferdeligoz
Ziyaretçi
7 Mayıs 2008       Mesaj #2
muzafferdeligoz - avatarı
Ziyaretçi
KOOPERATİFCİLİĞİN DOĞUŞU, GELİŞİMİ ve TÜRKİYE'DEKİ DURUMU

Muzaffer Deligöz
Danışman
www.ena-ajans.com

1.GİRİŞBugün birçok ülkede Kooperatifler siyasi bağımsızlığı tamamlayan ve ekonomik demokrasiyi sağlayan Sivil Toplum Örgütleri olarak kabul edilirler. Bu sebeple de, Sosyal Politikalara aracı olmaları yanında; geniş bir halk hareketini de oluşturmaktadırlar. Kooperatiflere sivil toplumun ekonomik örgütüdür; çiftçinin, esnafın, işçinin ekonomik savunma aracıdır diyebiliriz. Yani kooperatifler, ekonomik faaliyette bulunan sivil toplum örgütleridir. (Mülayim 1998:134)

Bu sebeple, daha geniş bir alanda faaliyet gösteren kuruluşlar olarak kooperatifleri “Sendikalar”a benzetebiliriz.

Batıda kooperatiflerin tekelci ve spekülatör sisteme bir tepki olarak çıktığını görüyoruz. Kooperatifçiliğin gelişimini de, üretici veya tüketicileri bir araya getiren, onları ekonomik ve sosyal alanda bağımsızlığa ve özgürlüğe götüren bir Sosyo-Ekonomik hareket olarak görmekteyiz. Kooperatifler bu işlevlerini 19. yy ikinci yarısından itibaren bütün batı ülkelerinde yerine getirdiler. (Güven 1997; 200)

Kooperatiflerin bu özelliğini, Sendikalarda da görüyoruz. Ancak O’nlar işçi sınıfı üzerinde yoğunlaştıkları için daha siyasal ve daha dar bir alan içinde bulunuyorlar. Kooperatiflerin ilk kurucuları işçiler olmuşsa da, zamanla daha geniş kesimlere yayılması sebebiyle işçi dışı kesimleri de içine almıştır.

Kısacası, Kooperatifler de Sendikalar gibi; fakirin, işçinin, esnafın, üreticinin ve tüketicinin ekonomik menfaatlerini, tekelci ve spekülatör grup ve iktidarların elinde dengelemiş, savunmuş ve korumuş kurumlardır. Bunlar zamanla Demokratik bir hareket hüviyetini almış; Ekonomik ve sosyal demokrasinin temel kurumlarından biri haline gelmişlerdir.

2.TÜRKİYE’DEKİ GELİŞME
Ülkemizin sosyal ve ekonomik yönden kalkınması, demokrasinin yerleşmesi, çevrenin ve barışın korunması için, ülkemizde demokratik kooperatifçiliğin mutlaka geliştirilmesi gerektiği herkesçe kabul edilmesine karşın, kooperatifçiliğin etkili bir biçimde gelişmesi için gereken önlemlerin yeterince alındığını söylemek maalesef mümkün değildir. (Mülayim 1998:5)

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, özellikle 1920-1938 seneleri arasında Mustafa Kemal Paşa, özel ve devlet sektöründen daha fazla Kooperatifçiliğe önem vermiştir. Hâlbuki Avrupa, kooperatifçiliği 1948 yıllarında ayrı bir sektör olarak algılayabilmiştir. Böylece Atatürk, genç Türk Cumhuriyetinde 1920’lerden itibaren ülke kalkınmasında kooperatifçiliğe gereken önemi vermiş, hatta bunu itici güç olarak kullanmıştır. 1920 de TBMM ne sunulan Kooperatif Şirketler Kanun tasarısı, kanunlaşamamasına rağmen bunun bir göstergesidir.

1925 de çıkarılan bir kanunla kurulan Ankara Memurlar Tüketim Kooperatifinin 1 No.lu üyesi Mustafa Kemal Paşa, 2 No.lu üyesi Başvekil İsmet Paşadır.

30 Haziran 1936 da Adana/Silifke Ziraat Bankasına verilen 9 köyü içine alan TEKİR KOOPERATİFİ’NİN kuruluş dilekçesi, 1 No.lu üye M. Kemal Paşa tarafından verilmişti. (Mülayim 1998:17) İleriki yıllarda bu konu oldukça değişik bir gelişme göstererek; 1980 lerden sonra iktidarlara daha uygun gelen ve her türlü suiistimale müsait KİT’ler oluşturulmuş; kooperatiflerden yararlanılması bir kenara bırakılmıştır.

3.ŞİRKETLERE GÖRE
Kooperatiflerle şirketlerin benzerliğine gelince, belirli ticari hedefleri olan ve ortak sayıları muayyen bulunan şirketler; Kooperatifler gibi daha Sosyo-Ekonomik olamamışlar, belli ekonomik menfaatlere hizmet etmişlerdir.

Burada yeri gelmişken söylemek gerekir ki, Batıda gelişmiş olan HALKA AÇIK Anonim Şirketler, Kooperatiflerden daha etkin olarak Ekonomik Politikalar üzerinde tesir meydana getirmişlerdir. Hatta denilebilir ki, Sendika ve Kooperatifler Sosyalizm ve Komünizmin pençesinden kurtulamazken, bu şirketler bu fikirlerin iflasına veya gerilemesine tesir etmişlerdir.

4.SOSYAL POLİTİKALAR ve KOOPERATİFLER:
Kooperatifçilik, Modern Sosyal politikaların birçok ilkeleri ile aynı hedeflere yöneliktir. Sosyal Politikaların hedefleri, toplumun hedefleridir. Bunlar da
* Sosyal Gelişme
* Sosyal Adalet
* Sosyal Barış ve Denge
* Eşitlik, Demokrasi gibi ilkelerdir.
Bu hedefler, toplumu bunalım ve çatışmalardan koruyacak sağlıklı bir düzen oluşturmaya yöneliktir. Beynelmilel Kooperatifçiliğin hedefleri de bu ilkelere benzerlik taşır:

1937 de yapılan Uluslararası Kooperatifler Birliğinin 15.Kongresinde, yukarıdaki ilkeleri sağlayıcı kararlar alınmıştır:
* Açık üyelik
* Demokratik Yönetim
* Irk, din, siyasal tarafsızlık
* Eğitim ve işbirliği
* Faizin sınırlandırılması
gibi ana hedefler belirlenmiştir. Bu da gösteriyor ki, Kooperatifçiliği yalnız işçi sınıfının veya dar bir kesimin menfaatlerine uygun görmek büyük bir yanlışlıktır.

5.KOOPERATİFLERİN ÇIKIŞI
Modern manada kurulan ilk Kooperatifin 1844 yılında İngiltere’nin (ROCHDALE) şehrinde 28 dokuma işçisinin kurduğu TÜKETİM KOOPERATİFİ olduğu söylenir. (Mülayim–1998;130)

1863 yılında Mithat Paşa’nın kurdurduğu (TARIM KREDİ KOOPERATİFİ) denilebilecek (MEMLEKET SANDIKLARI) ile kooperatifçiliğin Türkiye’de başladığı kabul edilmektedir.

6.GELİŞEN KOOPERATİFCİLİĞİN ABD ÖRNEĞİ
Kooperatifler diğer ülkelere göre, ABD de oldukça geniş alanda kullanılmaktadır. Nakliye Kooperatifleri ABD’de diğer kooperatiflere göre daha yenidir. Ülkelerin gelişmişlik durumuna göre, kooperatif kuruluşları da değişiklik göstermiştir.

1964 yılında ABD de 173 Ulaştırma Kooperatifinde 36.138 üye vardı. Bu üyeler, daha ziyade küçük işletmelerdi.

Bunların yanında Taksi Sürücüleri de ayrı bir kooperatif oluşturdular. Bu kooperatifler üyeleri için (bunlar küçük işletmelerdi) taşıma, sigorta ve diğer hizmetleri sağlıyorlardı. Bu kooperatifler ayrıca taksi şoförlerinin SAĞLIK ve YAŞAM SİGORTASI’NI da yaparak, ortaklarını güvence altına alıyorlardı. (Güven–1997; 211)

7.TÜRKİYE’DEN İKİ ÖRNEK
1975 yılında, bir nakliye kasabası olan Bolu/YENİÇAĞA’ da, üye ARAÇLARININ ve ŞÖFORLERİNİN kazaya uğramaları halinde, masraflarının karşılıklı dayanışma ve yardımlaşma esasına uygun olarak, karşılıklı kefalet usulü ile karşılanması için kurulan iki kooperatif muvaffakiyetli bir çalışma yapmıştı. Bu kooperatiflere Kdz. EREĞLİ ve KARABÜK Demir Çelik İşletmeleri nakliyatında çalışan 250 TIR dâhil olmuş ve Kooperatifçiliğin gayesine uygun iyi hizmetler verilmişti. Daha sonra İstanbul’da aynı çalışmayı yaptığımız (ÇAĞDAŞ TÜKETİM KOOPERATİFİ) de yüzlerce üyesine aynı hizmetleri verdi.

Ancak, Türkiye’de yapılacak çalışmaların menfaat gruplarının zararına işlememesi gerekir. Aksi takdirde çeşitli yollarla engellenirsiniz. “Kooperatifçilik yoluyla üyelerin zararlarının karşılanması” olan yukarıdaki çalışmalar da Sigorta sektörünün düşmanlığını çekmekte gecikmedi. Çok değerli Profesörlerimizin müspet mütalaalarına rağmen kooperatif kapatılma zorunda kalındı. Hâlbuki kooperatifçiliğin temel misyonu ve fonksiyonu “Yardımlaşma, Dayanışma ve Kefalet yoluyla” üyelerinin yardımlaşmasıdır.

8.TÜRKİYE’DE KOOPERATİF MEVZUATI
Anayasanın 171. maddesi:
Devlet, Milli Ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan Kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” diyor

1163 sayılı KOOPERATİFLER KANUNU’nun 1. maddesi kooperatifi şöyle tarif ediyor:
“ ... ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ... karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp, korumak amacıyla....kurulan, değişir ortaklı ve değişir sermayeli teşekküllere kooperatif denir

Görüleceği üzere, kooperatiflerin kuruluş amacı kanun koyucu tarafından :
* Ortakların Ekonomik çıkarları
* Ortaklar arasında karşılıklı yardım ve dayanışma düşüncesi
* Yardım ve Dayanışma gereği, her ortağın öteki ortağa zincirleme (müteselsil) kefil olması
* Gereği kadar ortak ve sermayesi olabilen hükmi kişilik olarak kabul edilmiştir.

Kooperatif adı ve faaliyeti, ancak bu hükümlere uygun olarak kurulmuş ve çalışan kuruluşlarca kullanılabilir. (Altuğ–Odyakmaz 1993:48)

Daha önce, Türk Ticaret Kanununun 485-502. maddeleri ile tanzim edilmiş olan kooperatifler ile ilgili hükümler 24/4/1969 tarih ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 100. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.

Mevzuatımızda Kooperatifler iktisadi gayesi daha hakim olan bir şirket çeşidi olduğu için, ortakların iktisadi menfaatleri esas alınarak özel bir konuma sahip kılınmıştır. (Tüzün –3.baskı:180)

Bu sebeple 1163 sayılı kanun tasarısının gerekçesinde “ Demokratik düzen içinde kalkınma hamlelerinin ekonomik alandaki gelişmelerini birlikte gerçekleştirmek amacı ile kanun tasarısının sunulduğu” belirtilmektedir.

Kooperatifler Kanununun 1.maddesini incelediğimizde maddenin unsurlarını şöyle görüyoruz:

a.İKTİSADİ GAYE:
Kuruluş gayesi, ortakların belirli ekonomik menfaatleri ile meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçları karşılamaktır. Ord.Prof.Dr.E.Hirş “Kooperatif Şirket, müşterek menfaat sahibi olan kişilerin, bu menfaatlerini karşılıklı yardımla temin etmek için birleşerek vücuda getirdikleri hukuki şekildir” demektedir.

...Görevi ortaklarının ihtiyacını tatmine müteveccihtir. Örneğin kredi kooperatifleri ortaklarının kredi ihtiyaçlarını münferit azalara ödünç vermek; istihlak kooperatifleri ortaklarının gıda ve ihtiyaçlarını toptan eşya satın alarak bunları ortağa perakende fiyatla satmak....gayeleriyle kurulurlar.” (Hirş –1948:351)

Kooperatiflerde kar gayesi esas değildir. Bu sebeple şirketlerden esaslı bir şekilde ayrılırlar. Kooperatiflerde kardan hisse ikinci derecede bahis konusu olabilir. Ord.Prof.Dr.Hirş “...temin edilen kar bütün masraflar çıkarıldıktan sonra, teslim ettikleri mahsul nispetinde azalara dağıtılır. Bu sebeple şeriklere para dağıtmanın hakiki anlamı ile bir temettü tevzii olmadığı, azalar arasında yapılan hukuki bir hesaplaşma olduğu, kooperatif görevinin bir komisyoncunun gördüğü görevin aynı olduğunu” belirttiğini görüyoruz. (Hirş – 1948:352)

Kooperatif, ortaklarıyla bir arada büyük bir aile şirketi durumundadır. Buradaki karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet asıl gaye olup, kar elde etme önemini tamamen kaybetmiştir. Kooperatif ortaklarının gücünden istifade edilerek ihtiyaçlarını ucuz ve kolay temini öngörülmektedir. (Tüzün–3.Baskı:184)

Kredi kooperatifleri, ortaklarına belirli nispetlerde ödünç para vererek işlerinin yürümesine yardımcı olur. Yaptığı iş Bankalara ait bir konu olduğu halde, kooperatif Bankalar Kanuna tabi olmaz. Tüketim kooperatifleri aldığı maddeleri ortaklarına intikal ettirerek aracı kurumları kaldırır. Bir komisyoncu gibi çalışır. Ama komisyoncuların tabi olduğu mevzuata tabi olmaz. İnşaat kooperatifleri üyelerine bina yapar, yaptırır verir. Bu sebeple bir müteahhidin yaptığı işi yapar ama onların tabi olduğu mevzuata tabi olmaz. Bir nakliye kooperatifi, işi bulur, ortaklarına verir ama komisyoncuların tabi olduğu mükellefiyetlere tabi değildir.

Zira, “... bunların hepsinde karşılıklı dayanışma ve kefalet esas alınmıştır.” (Domaniç-İmregün-Tekinalp 1970:189)

b.İHTİYAÇLARIN KARŞILIKLI DAYANIŞMA-YARDIM VE KEFALET SAYESİNDE SAĞLANIP, KORUNMASI AMACI:
Bu unsurların üçünün de bir arada olması şart değildir. Bunlardan birinin bulunması yeterlidir. Prof. Dr. Yaşar Karayalçın’a göre, “ .. bir topluluğun kooperatif sayılabilmesi için, ortakların ekonomik menfaatlerini bu üç yoldan biri ile sağlamak veya korumak kanaatimce mümkündür. Bu üç yol geniş anlamda ortakların işbirliği şeklinde yorumlanmalıdır.“ (Karayalçın–1973:423)

c.DEĞİŞİR SERMAYELİ OLMASI:
Ortak arttıkça sermaye de artar. Azami ortak adedi tespit edilemez

d.DEĞİŞİR ORTAKLI OLMASI
Ortakların çıkma hakkı vardır, bunlar devamlı değişebilirler

9. KOOPERATİFLERİN YAPTIĞI BAZI İŞLEMLER VE BAZI MULAHAZALAR..
Yukarıda (TÜRKİYE’den İKİ ÖRNEK) kısmında bahsi geçen Kooperatiflerin üyeleri arasında yaptığı yardımlaşma işlemlerin Sigorta gibi algılanması konusunun tartışılmasından önce bir-iki hususu dikkatinize sunmak istiyorum:
* Kooperatifçilik yoluyla halkımıza ne gibi hizmetler verebileceğimizi tartışmamız gerekir. Kooperatif çok önemli ve faydalı bir hizmet yoludur. Üreticimize, tüketicimize hizmet veren çok iyi bir hizmet yoludur.

* Halkımızın kooperatifçilik denildiği zaman hatırına gelen İnşaat kooperatiflerini hakiki kooperatifçilikten ayırmamız gerekir. Bunlar, tamamen İnşaat şirketlerinin (hileyi şeriye) olarak kullandıkları ve halkı istismar vasıtası kıldıkları bir çalışma şekli olup, maalesef hakiki kooperatifçiliği gölgelemektedir. Önceleri, işçinin hak ettiği kredileri almak bahanesiyle kurulmuşlar, ancak daha sonra Devlette vergi kaçırmak ve üyelerine istedikleri ödemeleri yaptırmak için müteahhitlerin oyuncağı haline gelmişlerdir.

9.1.Hakiki Kooperatifçilik nedir ?
Kooperatiflerle ilgili konuları ele aldığımızda bunların uluslararası konumunu ve gelişmelerini nazara almak zorundayız.

Kooperatiflerin; fakirin, işçinin, esnafın, üreticinin tekelci sermaye ile spekülatör gruplardan ve bunlara yardımcı olan iktidarlardan korunmak üzere bir tepki olarak doğduğunu görüyoruz. Ayrıca, kooperatiflerin asıl işlevlerinin Kapitalizmin sömürü alanlarından halkı kurtarmaya, korumaya yönelik olduğu da gelişim sürecinde ortaya çıkmıştır. Kooperatiflerin bu konudaki işlevlerini nasıl yerine getirdiklerinin misallerini Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 1964 yılında Cenevre’de yaptığı 49. İş Kongresi sebebiyle yayımladığı Raporda görüyoruz. (T. Koop.Kurumu Ankara-1967)

Sigortaların ilk doğuşları da, Kooperatiflere paralel olarak, imkanı kısıtlı olan kişilerin gelecekteki zararlarını ezilmeden, yardımlaşarak karşılamak için olmuştur. Maalesef bugün Türkiye’de ve gelişmemiş ülkelerde Sigortacılık, Tekelci sermayenin ve halkın imkanlarını kendileri için kullanan belli bir zümrenin aracı haline getirilmiştir. Bankacılıkta da aynı hali görmekteyiz.

Sigortaların bugün tekelci sermayenin pençesi altında olduğunu gösteren en bariz örnek, “zenginleşme yasağı” diye konulan kuraldır. Bu kural “sigorta ettirenin sigortacı tarafından ödenen bedelle zenginleştirilmemesi” dir. (Kubilay- 1994:2) Görüldüğü aldıkları trilyonlarca primlerle bilançolarını zenginleştiren sigortacılar, sigorta ettirenlerin belki de hayatlarında bir defa bile alamayacağı rizikolara fazla ödeme yapmamak için kurallarını koymaktadırlar.

Anayasamız ve kanunlarımız Kooperatiflere özel bir ilgi göstermiş, haklar ve imtiyazlar tanımıştır. Buna rağmen, gelişerek fonksiyonlarını ifa etmesi gereken Kooperatifler, belli bir siyasi ve ideolojik kesimin inhisarında imiş gibi görülmüş ve ilerde Devletimizin başına büyük bir bela kesilecek olan KİT lere yönelme olmuştur.

9.2.KOOPERATİFLERİN kuracağı Yardım Sandıkları ve Fonlar:
Kooperatiflerin ortakları ve çalışanları ile ilgili olarak YARDIM FONLARI kurabileceği hususu kanunlarımızdaki şu maddelere göre mümkün olabilmektedir:

9.2.1-Anayasanın 171. maddesi:Devlet, Milli Ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan Kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” demektedir, Böylece, (Tüketicinin Korunması) Anayasamızın ilkeleri arasında girmiştir.

9.2.2-Kooperatifler Kanununun 1
.Maddesinde “ ...ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ...karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak..” şeklindeki tarifin yapılan işe mutabık olması,

9.2.3-Kooperatifler Kanununun 40. Maddesindeki:
Ana sözleşme gerek kooperatifin memurları ile işçileri, gerekse kooperatifin ortakları için yardım kuruluşları vücuda getirmek ve bunları işletmek amacı ile YARDIM FONLARI kurulmasını hüküm altına alabilir.” İbaresinin açık olarak cevaz vermesi,

9.2.4-Sanayi Bakanlığının örnek Tip statüsünün
6/10 Maddesinde “ Gerektiğinde ortaklar ve personel için YARDIM FONLARI oluşturur...” denmesidir.

9.3.YARDIMLAŞMA FONU
, Kooperatiflerin uluslararası ve Türkiye’deki kuruluş gayeleri ile de tam tamına mutabık ve kooperatifçiliğin hakiki gayesine uygun bir çalışmadır.

Zira kooperatifçiliğin Dünya ve Türkiye’deki evrensel gayesi, bir araya gelen üretici, tüketici, işçi vs gibi grupların sermaye ve spekülatörler tarafından sömürülmesini engelleyici; birlik-yardımlaşma-kefalet-dayanışma esaslarına dayalı ticari ve ekonomik faaliyetlerin yapılmasıdır.

Bu sebeple Devlet bunlara çeşitli ayrıcalık ve muafiyetler tanımıştır: (Alver-1994:132)
* Vergi ve resimlerden muafiyet
* Harç istisnası
* FON kurabilme
* Kredi Dağıtabilme
* Komisyonculuk faaliyeti
* Vs vs..
Kooperatifçiliği cazip hale getiren imtiyazlardan biri, FONLAR dır. FON’lar, Yardımlaşma Sandıkları gibidir. Ancak, bu Sandıklarının tabi olduğu esaslara tabi olmadan, özel kanunları bulunmadan, kooperatifler Kanunu ile çalışabilirler.

Kooperatiflerin Üyeleri için kurduğu YARDIM SANDIKLARININ yaptığı bazı muamelelerin de Sigorta gibi algılanması mümkün ise de, hukuki durumu incelediğimiz zaman bunların da tamamen kooperatiflerin kuruluş gayeleri olan Yardımlaşma-dayanışma ve kefalet esasları dâhilinde olduğu görülür. Bu sebeple Sigorta Kanunu kapsamında değillerdir.

Mesela, Kooperatifler üyelerine kredi bulabilirler veya kendileri Kredi verebilirler. Ama, Bankalar kanununa tabi değillerdir.

Kooperatifler, üyelerine iş bulup, dağıtabilirler, ama komisyoncuların tabi oldukları usullere uymak zorunda değil, kooperatifler kanununa tabidirler.

Önce şunu belirtelim ki, Kooperatiflerin Yardımlaşma işlemleri Siğorta’ya değil, aksine, Siğortaların yaptığı işlem Kooperatiflerinkine benzemekte ve hakikatte de onlardan alınmadır. Zira, Siğorta işlemleri diğer şirketlerin ticari işlemleri ve akitleri gibi bir veya birkaç kişinin anlaşması ile olamaz, “ Siğorta, ...risklere karşı teminat veren, ekonomik riskleri kendi üyeleri arasında paylaştırarak olabilecek zarar ve ziyanlara karşı önlem alınmasına olanak sağlama faaliyetidir.” (Özkan-1998:V)

Şu halde Siğorta, ... topluluğu oluşturan kişiler arasında karşılıklı olarak karşılanmasını sağlamaktır.” (Özkan-1998:9-10)

Görülüyor ki Sigortada, şirket muamelelerinin dışında, tarafların çok olması ve aynı rizikoya maruz bulunmaları şartı var. Bu sebepledir ki Müellifler, iki kişinin gelecek hasarlara karşı yaptığı mukaveleyi, Siğorta olarak kabul etmiyorlar. (Kubilay-1994:65)

TTK nun 1263. Maddesindeki tarif ise, sigortayı değil, Siğorta akdinin ve sigortanın taraflarının tanımlanması ile ilgilidir. (Özkan-1998:11)

Zaten birçok müellif, Sigortaya benzeyen faaliyetlerin sigortadan ayrılması için birtakım ilkeler yazmak lüzumunu hissetmişlerdir. Bunlardan biri olan Doç.Dr.Sayın Mehmet Özkan şöyle yazıyor: “ ..Siğorta faaliyetlerinin, Siğorta faaliyetlerine benzeyen faaliyet ve olaylar arasındaki farklar belirlenebilecek ve aynı zamanda Siğorta faaliyetlerinin sınırlandırılması da olanaklı olacaktır. Şu halde tam anlamı ile Sigortadan söz edilebilmesi için sigortanın ve esas aldığı ilkelere uygun olması gerekmektedir.” (Özkan-1998:12)

* Sigortacılık ticari bir iş sayılır (Kubilay-1994:309)
* Kooperatif Yardımlaşma Fonu ise yardımlaşma ve Dayanışmadır ve ticari bir konu değildir.
* Sigortacılıkta taraflar arasında özel bir akit vardır (TTK 1263/1)
* Kooperatif ile ortakları arasında bir akit yoktur. Ortaklık münasebeti mevcuttur.
* Sigortacı ile Siğorta ettiren arasında şekle tabi muameleler, yasaklanmış muameleler, izne tabi muameleler mevcuttur. Kooperatiflerde ise yalnız Kooperatifler Kanunu gereğince ortaklık münasebeti vardır.
* Siğortalarda tarafların anlaşmazlığı; akit, BK ve TTK esaslarına göre çözümlenir. Kooperatiflerde ise karar Genel Kurul olarak ortaklara aittir.
* Siğorta muamelesine benzeyen hatta tamamen Siğorta muamelesi olduğu halde Siğorta mevzuatına tabi tutulmayan birçok faaliyet vardır. Hatta SSK hadisesi bile müelliflerce Siğorta kabul edilmemektedir. Bu sebeple, kanun koyucu her Siğorta muamelesini Siğorta kanunu içinde mütalaa etmemiştir. Bunlara ya özel kanun çıkarmış, ya da dahil etmeyerek cevaz vermiştir.


Netice olarak; Kooperatiflerin de kanunlara dayalı şekilde yapacağı faaliyetin Siğorta’ya benzemesi Onun Siğorta mevzuatına dahil olmasını gerektirmez.

KAYNAKÇA:ALTUĞ,Prof. Dr.Osman ODYAKMAZ, A.N.–Kooperatifler Kanunu-Muhasebesi ve ilgili Mevzuat İST 1993
ALVER, Cemil - Koop.Muhasebesi ve Koop.Hukuku- Ank 1994
DOMANİÇ Prof Dr. Hayri – İMREGÜN, Prof Dr. Oğuz TEKİNALP, Prof Dr. Ünal Ticaret Hukuku İST-1970
GÜVEN, Prof. Dr. Sami – Kooperatifçilik politikası – Bursa/1997
HİRŞ, Ord.Prof.Dr. E. – Ticaret H. Dersleri İST-1948
KARAYALÇIN, Prof. Dr. Yaşar - Ticaret Hukuku II - Şirketler Hukuku İST- 1973
KUBİLAY, Doç.Dr.Huriye -Yeni Değer Siğortası- Ank. 1994
MÜLAYİM, Prof. Dr. Z. Gökalp – Atatürk’ten Bugüne Kooperatifçilik – Ankara/1998
ÖZKAN, Doç.Dr. Mehmet -Siğorta işlemleri ve Muhasebesi- İst 1998
TTK – 6762 SAYILI TÜRK TİCARET KANUNU - R. Gazete: Tarih:9/7/1956 Sayı 9353
TÜZÜN, Prof Dr. Necat – Şirketler Hukuku – İST.3.baskı
Uluslararası Çalışma Örgütü-49.İş Kongresi Raporu-T.Koop.Kurumu No:15 Ankara-1967

Kooperatif ve Şirket Danışmanlığı: www.ena-ajans.com