Arama

Baharat Yolu - Tek Mesaj #2

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Mayıs 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Baharat Yolu ve Baharat Tarihi
Anadolu, on üç bine yakın bitkisiyle dünyanın en zengin bitki çeşidine sahip ülkelerinden biridir. Tarih boyunca tüm uygarlıklar bu zenginlikten yararlanmayı bilmiş, bu zenginlikleri "Baharat Yolu" sayesinde ülkelerine ulaştırmışlardır. Baharat Yolu, kervanların geçtiği en eski yollardan birisidir. Hindistan'dan başlayarak İran Körfezi ve Irak üzerinden Suriye limanlarına veya Kızıldeniz yoluyla Süveyş ve Akabe'ye, oradan da kara yoluyla İskenderiye'ye ulaşan yoldur. Buralarda Moin ve Saba hükümdarları ve onların soyundan gelen Hamir padişahları baharat alışverişini tamamıyla kontrolleri altına almışlardı. Yolun çeşitli yerlerinde vergi almak için kaleler kurulmuştu. Avrupalılar, kendi bölgelerinde kestikleri taze etleri çok miktarda tükettikleri için baharata ihtiyaç duyarlardı. Etlerini canlı tutabilmek için Doğu'dan sık sık baharat temin ederlerdi. Doğu'dan Batı'ya baharat ve et ihtiyaçları bu yoldan, Arap Yarımadası'ndan karşılanırdı. Gemiciliğin Kızıldeniz'de gelişmesiyle "Baharat Yolu" önemini yavaş yavaş yitirdi.
Baharat Yolu, coğrafya keşiflerinden önce, Hindistan'la Akdeniz limanları arasında taşımada yararlanılan bir yoldu. Hindistan'da ve Güney Arabistan'da çıkan baharat (karabiber, zencefil, tarçın vb.) ile Doğu Asya ülkelerinden sağlanan inci, mercan, fildişi, elmas gibi değerli süs eşyası Avrupa'da çok aranıyordu. Bunlar iki yoldan Akdeniz limanlarına götürülüyordu. Birincisi, Hindistan'dan gemilerle İran körfezine gönderiliyor, oradan da kervanlarla Anadolu ve Suriye limanlanna taşınıyordu.
İstanbul, bu malların en çok bulunduğu bir şehirdi. İkinci yol, yine gemilerle Hint Okyanusu ve Kızıldeniz'den Süveyş'e getiriliyor, oradan kervanlarla Akdeniz limanlarına yollanıyordu. Bu iki yola, Baharat yolu denilmekte idi. İtalyan gemicileri de Akdeniz limanlarından aldıkları bu malları İtalyan limanlarına götürüyorlardı; oradan da türlü araçlarla Avrupa ülkelerine dağıtılıyordu. Ayrıca, Arabistan kıyılarına getirilen veya Arabistan'da çıkan bu çeşit mallar, kervanlarla Yemen ve Mekke üzerinden karayolu ile Akdeniz limanlarına taşınıyordu.

Baharat Tarihi
Baharatın ilk kullanıldığı yer olarak, Uzak Doğu kabul edilir. Öyküsü insanlık tarihiyle iç içedir. Antikçağlardan beri dünya pazarlarında kıymetli bir yeri olan baharat, yiyecek ve içeceklere, sağlığa, parfümlere, dinsel hayata, büyülere ve törenlere damgasını vurmuştur. Eski Yunan, Çin, Sümer, Asur, Mısır ve Roma'da şifalı ot olarak hastalıkları iyileştirmede baharatların kullanıldığı bildirilmektedir. Hyprokratus, Galenus, Diaskorides gibi ünlü hekimler baharatlı ilaçlar yapmışlardır. Ticaret ağları yoluyla dünyayı dolaşmış ilk ürün olan baharat, binlerce yıldır efsanelerde ve tarihte adından sıkça söz ettirmiştir. Örneğin, erkek kardeşi Hz. Yusuf'u sattığı zaman, onu satın alanlar Arabistan'dan Mısır'a giden baharat tüccarlarıydı. Saba Melikesi, Hz. Süleyman'ı ziyaret edip de erdemini sınadığında, ona ödül olarak Kraliyet armağanı olan, Arabistan baharatı vermişti. Baharata duyulan istek, Vasco da Gama'nın Afrika'yı dolaşan yeni bir deniz yolu açmasını ve bu olayla hemen hemen eşzamanlı olarak, Kristof Kolomb'un Yeni Dünya'yı keşfini sağladı.
Baharata verilen önem öylesine büyüktü ki bu önem zenginliğe, fetihlere, soykırımlara yol açtı. Sömürgeci güçler onun için savaştı, ticaretini kontrol etmek amacıyla insanları köleleştirdi ve öldürdü. Ne var ki baharat tarih boyunca hep tehlikeli bir tat oldu.
Asurlular, Arabistan'ın baharat vergisi uğruna savaşıp öldüler. Cenevizliler ve Venedikliler, ortaçağ Avrupası'nda baharat ticareti için uzun süre mücadele ettiler. Dördüncü Haçlı Seferi'ne katılan askerler, Venedik'in telkiniyle İstanbul'u kuşattı ve şehrin efsanevi baharat ticaretini Venedik'in denetimine verdiler. İngilizlerin sahip olduğu ilk deniz aşırı toprak olan, Endonezya'daki minik Run Adası'nda Felemenkler, karanfil ve küçükhindistan cevizi ticaretinde tekel olma gibi kötü bir girişimde bulunarak adayı fakir düşürdüler ve öteki halklarının kökünü kuruttular. Benzer şekilde 19.yy.da afyon fiyatlarının düşmesi sonucu ekonomisi tehdit altında kalan İngiltere, Çin'i Hint Adaları'ndan afyon ithal etmeyi sürdürmeye ikna etmek amacıyla, Çin'e karşı iki kere savaş açtı.
Son düzenleyen perlina; 14 Kasım 2016 16:27