Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
09:22, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Cumartesi, 06 Aralık 2025 - 09:23
Arama
MaviKaranlık Forum
Yeşil Çam - Türk Sineması
-
Tek Mesaj #5
Misafir
Ziyaretçi
13 Mayıs 2008
Mesaj
#5
Ziyaretçi
Türk Sineması Tarihi -5-
Yeni sinema ve Yıldızlar dönemi (1952 – 1960)
1952
Türk sineması sürekli bir rekora doğru gidiyor. Çünkü bir yıllık süre içinde çekilen film sayısı 61'dir. Ama 1952 çok önemli bir yıldır.
4 film yöneten Lütfi Ö. Akad, özgün bir yaşam öyküsüne dayanan “Kanun Namına” ile Türk sinemasına ilk kilometre taşını koyacaktır. Gerçekten Akad, yıllardır anlatım aksaklıklarıyla yaşamaya çalışan kekeme bir sinemaya bir dil kazandırıyor, yeni soluk getiriyordu. Yaşayan tipler, gündelik olaylar ve doğal çevrenin kullanımı “Kanun Namına”'yı tarihsel süreç içindeki yerine oturtuyordu.
Bu ilk ustanın ardından gelen önemli bir sinemacı da Metin Erksan'dı. “Karanlık Dünya” -Aşık Veysel'in Hayatı- adlı ilk gerçekçi köy denemesiyle, daha ilk aşamada sözü edilen bir yönetmen oldu. Erksan'ın bu aşamadaki talihsizliği elbette sansürdü.
Geçiş döneminden sonra bir sinemacılar dönemi de başlamıştı. Türk sinemasında. Ama bu arada Muhsin Ertuğrul'un geleneksel sinemasını da bu yeni dönem içinde ortaya çıkıp sürdürenler olacaktı. İşte Muharrem Gürses “Zeynep'in Gözyaşları”, bu ilginç örneklerden biriydi. Gürses, sonraki yıllarda belli bir süre, ticari sinemanın önde gelen isimlerinden biri olacaktı. Halka inmesi açısından da üzerinde durulması gereken tipik bir yönetmendi. Çünkü kendinden sonra gelen bazı yönetmenleri etkileyerek bir Gürses Okulunu oluşturacaktı.
Yıllardır Ertuğrul'un yararlandığı tiyatro oyuncularından Vahi Öz'le Hayri Esen yönetmenliğe başladılar. Doğrudan doğruya sinemayla ilişki kuran yeni yönetmenler de İpek Film stüdyosunda montajcı olarak çalışan Orhan Atadeniz'le Nedim Otyam'dı.
Yılın en önemli filmi olan “Kanun Namına” ile Türk sinemasında ilk büyük yıldız doğuyordu. Bu genç, Ayhan Işık'tı. Yıldız dergisinin açtığı yarışma sonucunda “Yavuz Sultan Selim” ve “Yeniçeri Hasan”'la (1951) sinemaya gelmişti. Aynı yarışmadan gelip de dikkati çeken bir yıldız da Belgin Doruk oldu.
Aynı yıl Lütfi Ö. Akad, Aydın Arakon, Orhan M. Arıburnu, Hüsamettin Bozok (yayıncı), Burhan Arpad (yazar) ve Hıfzı Topuz (yazar) tarafından TFDD (Türk Film Dostları Derneği) kuruldu. Derneğin temel amacı: "Türk filmciliğinin sanat bakımından inkişafını ve milletlerarası filmcilik aleminde mümtaz ve mevkie ulaşmasını temin etmek" görüşüne dayanıyordu.
1953
Yıl 44 filmle kapandı. Sinemaya bir sene önce giren Atıf Yılmaz Batıbeki, çalışmalarını “Hıçkırık” ve “Aşk Istıraptır” gibi melodram ağırlıklı piyasa romanı uyarlamalarıyla sürdürdü. Batıbeki, yönetmenliğe başlamadan önce Semih Evin'e bir süre asistanlık yapmıştı.
“Halıcı Kız”'la 6 yıllık bir aradan sonra yeniden bir hamle yapan Muhsin Ertuğrul, önceki filmlerinden daha büyük bir başarısızlığa uğradı. Atlas sinemasında halk önüne çıkan ilk renkli Türk filmi olmanın dışında bir özellik taşımadı. Ve daha ilk geceki gösterimde seyircinin tepkiyle karşıladığı Halıcı Kız, Ertuğrul'un sonunu oluşturdu. Oysa, tümüyle renkli çekilen ilk renkli Türk filmi Ali Ipar'ın yönettiği “Salgın”'dı. Ne var ki, bazı nedenlerle “Halıcı Kız”'dan sonra gösterime girmişti.
Akad, Katil'le başarısını sürdürürken birçok yönetmeni de etkiledi. Orhon Arıburnu “Kanlı Para”'yla, Nedim Otyam “Toprak”'la başarılı bir sınav verdiler. Kemal Kan ve Şinasi Özonuk, ilk çalışmalarına başladılar. Özonuk'un “Affet Beni Allah”'ım adlı filminde Eşref Kolçak, “İstanbul Canavarı”'nda Nazım İnan, yeni oyuncular olarak ilgi çekip ağırlıklarını koydular.
1954
48 film çevrildi. 1950 öncesi Münir Nurettin Selçuk'la başlayıp biten şarkılı filmler dönemi bu kez Zeki Müren'le sürdürüldü. Lütfi Ö. Akad’ın “Öldüren Şehir” kent sorunlarına yaklaşımıyla dikkati çekerken, Şadan Kamil’in “Kaçak” filmi yılın diğer önemli filmiydi.
1955
Film sayısı 61'e ulaştı. Türk sinemasının ilk özel yapımevi olan Kemal Film'in başına geçen ve senaryo çalışmaları yapan Osman F. Seden, “Kanlarıyla Ödediler”'le yönetmenliğe başladı. Memduh Ün, Abdurrahman Palay ve Mümtaz Alpaslan bu dönemde sinemaya girdiler. Muhterem Nur, Lale Oraloğlu, Bülent Oran, Mualla Kaynak ve Neşe Yulaç ise sinemanın yeni tipleridirler.
Ara kuşağın önemli yönetmeni Lütfi Ö. Akad, bir Yaşar Kemal uyarlaması olan “Beyaz Mendil”'le yeni bir başarı elde etti. Bu gerçekçi köy filminde oynayan Fikret Hakan, güçlü oyunuyla tüm dikkatleri üzerine topladı. Bu, bir oyuncu aşamasıydı kuşkusuz. Ve sinemaya ilk kez bir sahici oyuncu geliyordu.
Tiyatrocular kuşağından gelen Sami Ayanoğlu'nun yönettiği “Beyaz Şehir” filmine Fransızca dublaj yapıldı. Ve İsviçre'de düzenlenen Kızıl Haç Kongresi'ndeki gösteri sırasında bir özel armağan kazandı.
1956
50 film çevrildi. Piyasa koşullarına çok iyi uyum sağlamasını bilip köy melodramlarıyla ününü sürdüren Muharrem Gürses bir altın çağ yaşamaktadır. Peş peşe 7 filmde yönetmenlik yapar. Bu yılın dikkati çeken bir oyuncusu da Ekrem Bora'dır. “Alın Yazısı”'yla sinemaya giren Bora; Ayhan Işık ve Belgin Doruk gibi Yıldız dergisi yarışması sonucu sinemaya gelmiştir.
Uluslararası Berlin Film Şenliği'nde bir Türk filmi, ikincilik ödülü olan Gümüş Ayı'yı kazandı. Sabahattin Eyuboğlu ile Mazhar Şevket İpşiroğlu'nun bu ödüllü “Hitit Güneş”i, bir belgesel kısa filmdir.
1957
61 film çekildi. Gürses, bu yıl da hızlı film çalışmalarına devam etti. Memduh Ün Yetim Ömer ve Güllü Fatma gibi Gürses tipi melodramlarla bir yıl geçirdi.
Yeni yönetmenler, Nejat Saydam'la Ziya Metin'di. Muzaffer Arslan'ın As Film, Özdemir Birsel'in kurduğu Birsel Film de, aynı yıl çalışmalarına başladılar.
Lütfi Ö. Akad'ın “Ak Altın” adlı filminde Fettah rolüyle Osman Alyanak, yardımcı oyuncu olarak öne çıktı. Fatma Girik, Leyla Sayar ve Orhan Günşiray, oyunculuklarına bu yıl başladılar.
Arabesk türü pembe piyasa romanlarıyla kendine bir yol arayan Atıf Yılmaz, ilk küçük çıkışını “Gelinin Muradı” ile yaptı. Bir kasaba gerçeğini yansıtan bu film, Kemal Bilbaşar'ın öykülerinden arladığı ilginç bir çalışmaydı.
Uluslararası Berlin Film Şenliği bu yıl da Türk sineması adına küçük bir zaferle sonuçlandı. Sabahattin Eyüboğlu-Mazhar İpşiroğlu ikilisinin “Siyah Kalem” adlı kısa filmi mansiyon kazandı.
1958
Film sayısı 80'e tırmandı.
Yeni yapımevleri kuruldu. Bunların en önemlileri Güven Film (Yuvakim Filmeridis), Melek Film (Şahan Haki), Kervan Film (Ümit Utku) ve Pesen Film (Nevzat Pesen)'dir.
Yönetmenlere Nuri Ergün, Hulki Saner, Nevzat Pesen, Nişan Hançer; oyunculara da Ahmet Mekin, Çolpan İlhan ve Göksel Arsoy katıldılar. Ve Türk sineması çok önemli bir film olayı yaşadı. Bu olay “Üç Arkadaş”'tı. Yönetmeni de Memduh Ün'dü. Daha önceki yıllarda piyasa melodramlarıyla sıradanlığı aşamayan Ün'ün bu beklenmedik çıkışı, Akad'ın “Kanun Namına”'sından sonra sinemasal açıdan ikinci bir devrimi gerçekleştirdi. Dostluğu, sevgiyi, dayanışmayı duyarlı bir sinema diliyle sergiledi. Ayrıca Fikret Hakan'ın, Salih Tozan'ın, Semih Sezerli'nin, özelliklede Muhterem Nur'un mükemmel oyunlarıyla, bir ekip çalışmasının ilk kez zaferini vurguluyordu. Kaldı ki filmin senaryosunu da Aydın Arakon, Metin Erksan, Muammer Çubukçu, Memduh Ün, Ertem Göreç ve Atıf Yılmaz'dan oluşan bir grup ortaklaşa yazmışlardı. Diyalogların bir bölümünü yazan da Orhan Kemal'di.
Yılın diğer başarılı bir filmi de Metin Erksan'dan geldi. Bir efe filmi denemesi olan “Dokuz Dağın Efesi”, bu türde yapılanlardan bir hayli farklıydı.
1959
76 film çevrildi. Aydın Arakon'un “Fosforlu Cevriye” adlı filmiyle sinemada erkek tipli kadın kahramanlar modası başladı. Bu tür kahramanların ilk oyuncusu Neriman Köksal'dı. Cilalı İbo serisiyle de yeni bir güldürü oyuncusu doğdu; Feridun Karakaya.
Nevzat Pesen'in bir roman uyarlaması olan “Samanyolu”, Göksel Arsoy'a ün yaptırdı. Arsoy, Belgin Doruk'un karşısında romantik, özelliklede sarışın havasıyla sinemaya yeni bir erkek tipini getiriyordu. Ayrıca film gişe başarısıyla dikkati çekti ve böylece de sinemada bir çift anlayışının (Belgin Doruk- Göksel Arsoy) temelleri atıldı.
Güldürü oyuncusu Suphi Kaner, yönetmenliğe; Yılmaz Güney, ilk oyunculuk denemesine başladı. “Bu Vatanın Çocukları”. Şair Atillâ İlhan, Ali Kaptanoğlu takma adıyla, Lütfi Ö. Akad'ın yönettiği “Yalnızlar Rıhtımı”'nın senaryosunu yazdı. Yabancı etkiler taşıyan filmiyle Akad, özellikle de Atillâ İlhan'ın senaryosu çeşitli tartışmalara yol açtı.
Yılın en özenli filmlerini Atıf Yılmaz “Bu Vatanın Çocukları, Karacaoğlan'ın “Kara Sevdası”, “Alageyik” çekti. Nejat Saydam, İstiklal Savaşı filmi “Kalpaklılar”'la en başarılı filmini gerçekleştirebilmeyi başardı.
Bu yıl kurulan TSSD (Türk Sinema Sanatçıları Derneği), Gazeteciler Cemiyeti ile yaptığı işbirliği sonucu Türk Film Festivali'ni düzenledi. 15 filmin katıldığı festivalde en başarılı film, senaryocu ve kadın oyuncu seçilmedi. Öteki sonuçlar: - En başarılı yönetmen: Atıf Yılmaz Batıbeki - En başarılı fotoğraf direktörü: Kriton İlyadis (Beraber Ölelim) - En başarılı fon müziği: Yalçın Tura (Zümrüt) - En başarılı erkek oyuncu: Sadri Alışık (Zümrüt) • Jüri özel armağanı : Dokuz Dağın Efesi (Metin Erksan).
Türk Sineması
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Kapat
Saat: 09:23
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...