Gözlerimiz bizden akıllıydı o sonbahar. Bizi aradan çıkarıp sevişmeye başladıklarında, ayaza vuran hava, sevinçten yumuşamıştı. İlk sevişmemizdi. Al aldı yanaklarım. Aldın. Sonsuza dek sende kalacağını bilir miydin? Belki hatırlamadığından o anı, anlayamıyorsun şimdi, neden cebindeki mendilin durup dururken ıslandığını.
Hasreti biz yaratmadık. Bizden önce de vardı. Kirlenir bazen, aşkı bilmeyenlerin dilinden. Mendilinle sil, incitmeden. Bu kentleri de biz dizmedik sıra sıra aramıza.
Zaten ben bu dünyanın yerlisi de değildim. Misafir olduğumu hep bildim. Seninle ağırladı beni dünya. Müteşekkirim.
Seni taşırken hep, tadına yandığım acı, ellerimden gönlüme yayıldı. Üşüdükçe
gözlerime, sözlerime sarındı.
Bendeki de can'dı nihayet. Ağırdı bazen. Bazen sağırdı. Yalan yok. Taşıyamadığım sabahlar, akşamlar oldu. "Denizdeki yakamozlara, dağdaki ağaçlara ve gökyüzündeki yıldızlara bırakmadım seni" desem yalan. Bir nefeslik ama, inan. Soluğum düzelir düzelmez, aldım. Ben bu dünyada bir tek seninle kandım.
Vakit yaklaşıyor. Ağır bir hüznün topalladığı rüyalarımdan belli. Eskiden olsa, bahçelerimde koşardı, papatyalarda coşardı. Zaten mavileri de yollamaz oldun artık bana. Böyle çekilmiyor, takvimlerin zamanı.
Bitse de olur gayrı. Ben gönülden, sen gönülden, men....
Zor oldu. Çok zor oldu.
Şimdi bir melek gelip dileğimi sorsa; "beni al, bir an, tek bir an cenneti gördüğüm gözlere gülür" diyemem çünkü hiç gelmedim.
Bu dünyanın yerlisi değildim. Gözlerindir, memleketim.
Vakit yaklaşıyor. Üzülemem.