Büyük aşklar yolculuklarla başlar Ve serüvenciler düşer bu yollara ancak * Onlar ki dünyanın son umudu Soyları tükenen birer çılgındırlar * Ne bir adresleri vardı onların yüzünde Ne de aşktan başka bir sığınakları * Ama yaşarlar dünyanın dört bir yanında Ölümle alay ederler sanki * Nerde beklenirse ordaydılar Bir kez bile gecikmediler ömür boyu * Neydi onlar ordan oraya Savunup duran şey * Onları daima yalnız kılan Neydi bu yaşam denilen gürültüde * Her dilden bir adları vardı onların Ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar * Sarışındılar belki de esmer Yani birçok yüzün bileşkesi * Ne altın arayıcısıdırlar Ne de aylak bir gezgin * Vurulup düşseler de her kuşatmada Serüvencidir onlar ve hiç ölmezler * Ki onlar hep yalnızdır ve her nasılsa Bulurlar heder olmanın bir yolunu * Onlar ki bu dünyada Kahraman olmaya mahkumdurlar * Sislenen anılar kaldı bize onlardan Renkleri bozulup duran solgun anılar, * Nasıl yazılmalı ki silinip gitmesin Bulutlar gibi çekilmesin gök boşluğuna * Bileği güçlü ve gözüpek avcılar mıydı Onları kuşatıp yeryüzü cennetinden atan * Yoksa kendini tüketen hüzünler miydi Vurulup düştükçe ışığını karartan * O serüvenlerin günlüğü tutulmadı Yazılmadı o insanların destan şiiri * Parça parça ettirilseler bir kartala (ki sanırım böyle oldu sonları) * Fışkırır yüreklerinden Başarısız ihtilallerin yangınları * Dünyanın cesur ulusları yoktu, cesur insanları vardı. onlar, aşkın ve hayatın havarileri, büyük serüvencilerdi. onlar, bu ihtiyar cadının maskesini parçalamak ve yeryüzü denilen cenneti bize sunmak istediler. bütün ömürleri bu kavgayla geçti. ne adları vardı onların, ne ulusları, ne dinleri ne de anıtları. * Ama biz onlar için ölüm fermanları hazırlayıp görkemli mangalar kurduk. savaşlar açtık peşpeşe. kentleri ele geçirip vahşi bir hayvan gibi avladık onları. nerde görülseler kurşuna dizdik ve süslü kemerler yaptık onların kafa derinlerinden. biz cellattık ve tarih suratımıza tükürürken, bir kez bile bağışlanmayı istemedi onlar... * Derler ki, son büyük serüvenci yaralıdır hâlâ...