Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
15:27, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Menü
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Çarşamba, 30 Temmuz 2025 - 15:27
Arama
MaviKaranlık Forum
Bahçecilik - Bahçecilik Mesleği
-
Tek Mesaj #2
RoSSoRoSe
Ziyaretçi
20 Mayıs 2008
Mesaj
#2
Ziyaretçi
Osmanlı Devrinde Bahçe Sanatı
Tarihler boyunca Osmanlı medeniyeti için bir de
ğ
er olu
ş
turmu
ş
tur bahçeler… Osmanlı tarihçileri imparatorlu
ğ
un askeri, siyasi durumu ve geli
ş
imi hakkında fazlaca bilgi verdikleri halde, medeni durum ve yönlerinin geli
ş
imine ı
ş
ık tutabilecek bilgileri vermekten sakınmaları veya ihmal etmeleri sonucu, Osmanlı medeniyetinin esas bünyesi içinde parçalanmaz bir unsur olan bahçelerin tarihsel geli
ş
imi ile ilgili yeterli sayılabilecek bilgiler günümüze ula
ş
mamı
ş
tır ne yazık ki… Mevcud kaynaklardan elde edilen bilgilerin yeterli olmayı
ş
ı, di
ğ
er taraftan da aid oldukları devirlerden kalma bahçe örneklerinin günümüze ula
ş
mamı
ş
olmaları, Osmanlı bahçecili
ğ
i üzerine yapılan ara
ş
tırmaları zora sokmaktadır takdir edersiniz ki.
Bu olumsuzluklarla birlikte, mevcud olan kısıtlı kaynaklardan elde edilen bilgiler ı
ş
ı
ğ
ında edindi
ğ
imiz kanaat do
ğ
rultusunda asla ihmal etmedikleri bahçecilik alanındaki durum, a
ş
ama, faaliyet ve hamleleri, belli ba
ş
lı örnekleri kısmen de olsa hatırlatılarak, Türk Bahçecilik Tarihi’ne dair bir pencere açılmı
ş
olacaktır.
Neredeyse bütün tezyinatında çiçeklerden esinlenen ve bunu çe
ş
itli örnekler halinde ta
ş
ından topra
ğ
ına kadar a
ş
ılayan bir milletin, hem estetik hem i
ş
levsel manada bahçelere gereken önemi vermemeleri çok uzak bir ihtimaldir. Eski ve yeni bütün medeni milletlerde görülen ilk vatansever ve medeni geli
ş
me adımının bahçe yaratmakla ba
ş
ladı
ğ
ını kabul etti
ğ
imize göre, Türk bahçecili
ğ
inin her halde çok eski devirlere kadar uzanıp giden bir geçmi
ş
i olması da mantıken icab eder. Ayrıca bahçecilik ve çiçekcilik alanında vaktiyle yeti
ş
en Türk ve bilhassa Osmanlı mütehassıslarının sayıca bollu
ğ
u ise, di
ğ
er milletlerinkiyle her bakımdan boy ölçü
ş
ebilecek durumda oldukları da bir gerçektir.
Osmanlı Türklerinde bahçecili
ğ
in bir bilim dalı ve sanat olarak görülmesi oldukça eski tarihlere dayanır.Bu eskili
ğ
in hicri 900 (1495) tarihlerinden daha geçmi
ş
zamanlara do
ğ
ru uzanıp gitti
ğ
ini gösterecek nitelikte “Tezkire-i
ş
ükufeciyan”, “Revnaku’l-ezhar”, “
Ş
ükufenama”, “Mi’yaru’l-ezhar”, “Ferahname” ve”Garsname” gibi bir takım tarihi kaynaklara rastlanmaktadır. Hicri 1100 (1689) yıllarında
Ş
ehremini Cami’nin hatibi olan Übeydullah Efendi yazdı
ğ
ı Netayicü’l-ezhar (Tezkire-i
ş
ükufeciyan) adlı çiçekci kitabında çiçekseverli
ğ
e gayret edilmesinin çiçek yeti
ş
tirmede ne derecede etkili oldu
ğ
undan, zamanında mevcud olan çiçeklerin kimler tarafından ilk olarak yeti
ş
tirildi
ğ
inden bahsetmektedir.
Ayrıca alfabetik sırayla çiçekçilikle u
ğ
ra
ş
an
ş
ahısların adlarını da kitabında sıralamı
ş
tır ki, bunlar arasında Ebüssuud Efendi ile
İ
brahim Han zade Ali ve Mehmed beyler,
İ
mam zade Mehmed Çelebi, Yeniçeri efendisi
İ
smail, Anbarcı zade, Bostan zade Mehmed Efendi, Piri Pa
ş
a zade Seyyid Cemali Bey, Tezkireci Mehmed Efendi, Tacir Mustafa Çelebi, Cüce Hüseyin Çelebi ve Hasan Be
ş
e gibi isimler bulunmaktadır. Übeydullah Efendi’nin bu eseri, Osmanlı bahçecili
ğ
inin geçmi
ş
i incelenirken ba
ş
vurulması gereken tarihi kaynakların ba
ş
ında gelir. Bunlardan ba
ş
ka Avcı Sultan Mehmed devrinde yakla
ş
ık 1667 yıllarında
Ş
ükufename-i musavver adlı bir eser yazan Ali Çelebi ile Dördüncü Murad’ın aynı zamanda hekimba
ş
ılı
ğ
ını yapan Kasımpa
ş
alı Emin Mehmed Efendi, Hoca Sadü’ddin zade Salih Efendi, Tophaneli hattat Mahmut Çelebi, Dede Bey, Koca Mustafa
ş
eyhi Hasan Efendi, Sarıyerli Solak zade o
ğ
lu, Fındıklılı Molla Çelebi, Üsküdarlı Muharrem usta, Çorbacı o
ğ
lu, Eyüblü veli Çelebi, Hasankaptan zade ve Üçüncü Ahmed devrinde ya
ş
amı
ş
Üsküdarlı Toygarbaba lakabıyla bilinen Hamza Çelebi’yi sayabiliriz.
Türkiye’de ve özellikle
İ
stanbul, Edirne, Bursa gibi büyük
ş
ehirlerde eski devirlere aid Osmanlı bahçelerinin tasarımı, mimarisi, biçim ve içerikleri, kullanılan harç ve materyalleri hakkında yeterli derecede bilgi olmadı
ğ
ına, bunun yanında bahçe örneklerinin de günümüze ula
ş
madı
ğ
ına temas etmi
ş
tik. Bahçelerle ilgili bilgilere ba
ş
ta eski minyatürler, divanlar, tarihler ve özellikle, isimlerinden bahsetti
ğ
imiz çiçek ve bahçelere dair yazılmı
ş
eserlerle ar
ş
iv belgelerinde rastlanmaktadır. Bu kaynaklar klasik devirdeki Osmanlı bahçelerinin nitelik ve özellikleri hakkında yeterli olmasa bile a
ş
a
ğ
ı yukarı bir fikir verebilmektedir. Bu fikirler do
ğ
rultusunda, Osmanlı bahçelerinde
genellikle dört kö
ş
e büyük mermer havuzlar, gölge veren ve meyva yeti
ş
tiren büyük a
ğ
açlar, sarma
ş
ıklı ve salkımlı çardaklar, sed ve merdivenler, fıskiye ve selsebiller, çe
ş
me ve a
ğ
zından su akan arslan heykelleri, gülistanlar, lalezar ve çemenzarlar gibi canlı ve cansız materyallerin
bulundu
ğ
u yühsek ihtimal dahilindedir. Osmanlı bahçelerinin tasarımlarında karakteristik olarak havuz (daha ileri dönemlerde yapay gölet ve
ş
elaleler de mevcut), fıskiye, selsebil, çe
ş
me, a
ğ
zından su akan heykeller v.s. gibi daha çok suya dayalı cansız materyaller ile çe
ş
itli canlı materyallerin kullanılmasında, islamiyette yapılan cennet tasvirinin; “cennet içinden ırmaklar akan, büyük havuzlar ve
ş
elaleler bulunan, çe
ş
itli türlerde a
ğ
açlar ile hurma bahçeleri ve üzüm ba
ğ
larından olu
ş
an bir bahçe mekanı olarak vurgulanmaktadır” rolü büyüktür.
Osmanlı’da dünyevi mekanda bir cennet kö
ş
esi yaratma arzusu ile bahçelerinde bu tür canlı ve cansız materyalleri kullanarak karekteristik Osmanlı bahçesini meydana getirmi
ş
tir. Bahçelerde canlı materyal olarak çınar,
dı
ş
budak, ıhlamur, karaa
ğ
aç, çitlenbik, defne, erguvan, ve ahlat v.s. gibi büyük a
ğ
açlardan, gül, lale, sünbül, zerrin ve karanfiller
v.s. gibi bezeme elemanlarından bahsedilebilir. Bundan ba
ş
ka Osmanlı devri bahçelerinin mimari ve geometrik açıdan, bir tabiat taklidi eser olmadı
ğ
ını da kabul etmek gerekir. Bu durumda Osmanlı devri bahçesini, Osmanlı mimarisi gibi sadece milli bir zevk ve duygunun ürünü olarak dü
ş
ünmek gerekir. “Süs” ten ziyade “mantık” ve “fayda” ya önem veren bu zevk ve duygu, yarattı
ğ
ı bahçesinde de kendisini göstermi
ş
ve bu nedenle çiçek kadar yemi
ş
e ve a
ğ
aca da de
ğ
er vermi
ş
tir. Ayrıca Osmanlı devrinde Türk bahçesinin, bahsetti
ğ
imiz belli ba
ş
lı unsurları gibi; bir ev veya bir kona
ğ
ın, bir kö
ş
k veya bir sarayın en önemli bir bölümü oldu
ğ
unu da göz önünde bulundurmak gerekir. Aralarında yerin konumu ve müsadesine göre de
ğ
i
ş
ik
ş
ekillerde tasarlanarak yapılmı
ş
olanlar gibi bazı ayrılıklar bulunmasına ra
ğ
men içerik ve karakter itibariyle birbirlerine a
ş
a
ğ
ı yukarı benzemektedirler.
Osmanlı devrinde
İ
stanbul’da her ev veya konakta oldu
ğ
u gibi padi
ş
ahlara aid saray, kasır ve kö
ş
klerinde birer bahçesi oldu
ğ
u bilinmektedir. Gerek Osmanlı tarihlerinde, gerekse basılmamı
ş
ar
ş
iv belgelerinde bu gibi yerlerden bahçe olarak bahsedilmektedir. Önceleri sahiplerinin elinde iken sonraları ölüm, terk gibi daha birçok nedenden dolayı padi
ş
ahlara intikal eden bahçeler de mevcuttur. Osmanlı srayında bulunan asıl hasbahçe haricinde, yine padi
ş
ahlara tahsis edilen
İ
stanbul bahçeleri de vardı. Bilindi
ğ
i gibi
İ
stanbul’da Topkapı Sarayı’ndaki Hasbahçe içindeki binaların bir ço
ğ
u ilim ve sanat ö
ğ
retilen irfan yuvaları idi. Osmanlı’da ilim veya sanat akademisi sayılan bu yere
Hasbahçe
denilirdi.
Mimar Koca Sinan
ile Mimar Mehmed A
ğ
a’nın hep bu hasbahçedeki çalı
ş
ma mekanlarından ilham alarak yeti
ş
tiklerini biliyoruz.
Ş
ahsi gelirlerinin bir kısmını veya
ş
ahsi zevklerinin belli bir bölümünü temin ve tatmin etmek amacıyla Osmanlı padi
ş
ahlarının
İ
stanbul’un muhtelif yerlerinde bahçeler tesis ve i
ş
letmeleri çok eski bir usuldü ve bu i
ş
Osmanlı sarayında önemli bir yer i
ş
gal eden bostancılar sınıfının esas görevini te
ş
gil ediyordu. Ayrıca Rumeli’de Tunca ve Meriç vadilerinde Edirne sarayına ba
ğ
lı geni
ş
sahalar i
ş
gal eden bu cins bahçeler mevcuddu. Bostancı oca
ğ
ında görevli ki
ş
iler, ya sarayın Hasbahçesi’nde veya saray haricindeki, di
ğ
er bahçe ve bostanlarda hizmet ederlerdi. Bostancı oca
ğ
ı dokuz dereceli bir sınıftan olu
ş
maktaydı. Bahçe ve bostan i
ş
leriyle me
ş
gul olan bostancılar, Hasbahçe ve hassa bostancıları olarak iki kısımdı. Birinci kısım yirmi bölüktü; ve sarayda Hasbahçe’ye bakarlardı.Saray dı
ş
ındaki bahçe ve bostanlarda çalı
ş
an bostancılar, üstad denilen ba
ş
larının gözetimi altında ayrı ayrı topluluk halinde idiler.
Daha sonraki tarihlerde hariçteki bahçelere de
Hadaik-i hassa
denilmi
ş
ise de, asıl
Gılman-ı Ba
ğ
çe-i hassa
ismi verilen bostancıların çalı
ş
mı
ş
oldukları mahal Hasbahçe idi.
İ
stanbul bostancıba
ş
ısı her sene idaresi altındaki bütün bu bahçelerde yeti
ş
erek satılan mahsullerin defterini zamanında padi
ş
aha sunmak görevleri arasındaydı. Dı
ş
arıda sebzelerin 200, çiçeklerin ise, yakla
ş
ık 17 dükkanda satı
ş
a sunuldu
ğ
u söylenir. Bütün hadaik-I hassa’yı aynı derecede ilgilendiren
ş
u tarihi kayda da dikkat çekmek gerekir. Evahir-i c. ahir tarihli olan bu hüküm suretine göre bütün hasbahçe’lere dikilen çınar, dı
ş
budak, ıhlamur, karaa
ğ
aç, çitlenbik, me
ş
e, defne, erguvan, ve ahlat a
ğ
açlarının taze ve yeti
ş
mi
ş
fidan halinde
İ
zmit, Karamürsel ve Yalova’dan getirildi
ğ
i anla
ş
ılmaktadır.
Tarihi kaynaklarda ismi geçen belli ba
ş
lı hasbahçe ve di
ğ
er
İ
stanbul bahçeleri arasında
ş
unları sayabiliriz; hicri 991 – 1146 yılları arasına rastlayan yirmiye yakın tamirat defterinde adları kaydedilmi
ş
olan Ba
ğ
çe-i Çiftlik, Ba
ğ
çe-i Kiremidlik, Ba
ğ
çe-i Mandıra-i
İ
rva, Ba
ğ
çe-i Mandıra-i Mirı, Ba
ğ
çe-i Bab-ı Nev, Ba
ğ
çe-i Kapudan Ali Pa
ş
a, Ba
ğ
çe-i Çiftlik-i
Ş
eyh Efendi, Ba
ğ
çe-i Tırnakçı Hasan Pa
ş
a, Ba
ğ
çe-i A
ğ
a-i Darü’s-saade, Ba
ğ
çe-i Kalender Pa
ş
a, Ba
ğ
çe-i Sazlı Dere, Ba
ğ
çe-i Yusuf Pa
ş
a, Ba
ğ
çe-i
Ş
ah-ı huban, Ba
ğ
çe-i Uskumru, Ba
ğ
çe-i Merre Hüseyin Pa
ş
a, Ba
ğ
çe-i Mustafa Pa
ş
a, Ba
ğ
çe-i Haracı, Ba
ğ
çe-i Mesih Pa
ş
a, Ba
ğ
çe-i Ai
ş
e Sultan, Ba
ğ
çe-i Umur, Ba
ğ
çe-i Kuzguncuk ve Bahçe-i Fındıklı gibi bahçelerin tam olarak bulundukları yerler,yaptıran ki
ş
ilerinin adları, tesisleri, bölümleri, mahsulleri ve di
ğ
er özellikleri hakkında bugün için esaslı bir bilgi mevcut de
ğ
ildir. Ayrıca bunlara yine Tersane civarındaki
İ
skender Pa
ş
a, Cebeci köyü’nde Mustafa Pa
ş
a, Alibeyköy’de Mustafa Pa
ş
a çiftli
ğ
i, Eyüb’de Hüsrev Bey çiftli
ğ
i, Haznedar’da Çiftlik, Litroz köyü’nde (Bugün Bakırköy’e ba
ğ
lıdır. Bu civarlarda bulunan Ferhad Pa
ş
a çiftli
ğ
i’nde vakıf sularından Halkalı suyuna ait bir menba bulunmaktadır.) Ferhad Pa
ş
a, Tuba köyü’nde
İ
brahim Pa
ş
a, Karabali civarında Liman-ı cedid, Tuzla’da Mehmed A
ğ
a çiftli
ğ
i, Topçular’da Valide Sultan, Rumeli ve Anadolu yakalarına rastlayan Bo
ğ
azkesen, Çengelköy’de Kütel, Karaa
ğ
aç’ta
İ
brahim Pa
ş
a, Yeniköy’de Feridun Pa
ş
a (veya A
ğ
a) ile Eyüb Pa
ş
a,
İ
mam iskele’nde Fatıma Sultan ile Hatice Sultan, Ka
ğ
ıdhane’de kasır ve Kadırga’da Osman Pa
ş
a,
İ
brahim Pa
ş
a Sarayı, Galatasaray, Ta
ş
lık ve Kuruçe
ş
me civarında Gazanfer A
ğ
a, Ahmed Pa
ş
a, Samandıra’da Kapua
ğ
ası çiftli
ğ
i, Kiremidlik ve Gökçelü köylerinde Defterdarzade
İ
brahim Pa
ş
a bahçeleri bir dereceye kadar ilave edilebilir.
Bulundukları yerlerden ba
ş
ka yine haklarında esaslı bir bilgi bulunmayan di
ğ
er bazı
İ
stanbul bahçeleri arasında ise,
Be
ş
ikta
ş
’ta Valide Sultan ile Valide kethüdası Mustafa Efendi bahçeleri ve Kazancıo
ğ
lu bahçesi, Ortaköy’de Bayram Pa
ş
a kethüdası Ali Pa
ş
a, Mehmed Pa
ş
a ve Halil Pa
ş
a bahçeleri,Göksu’da Küçükgöksu, Bayram Pa
ş
a ve Sultan Beyazıd bahçeleri,
İ
stavroz’da Mirimiran bahçesi’yle Mehmed Pa
ş
a, Yemi
ş
çi Hasan Pa
ş
a, Receb Pa
ş
a ve Nakka
ş
Pa
ş
a bahçeleri, Üsküdar’da Gaffuri Efendi, Defterdar Pa
ş
a, Bayram Pa
ş
a, Sinan Pa
ş
a ve Müsahib Pa
ş
a bahçeleri, Kuleli’de Mustafa Pa
ş
a bahçesi, Beykoz’da Cay-i Umur Bahçesi, Yenikapı’da Bab-ı nev ve Valide Sultan bahçeleri, Yedikule’de Mehmed Pa
ş
a bahçesi, Topkapı’da Valide Sultan ve Hasan A
ğ
a-zade bahçeleri ile Halil Pa
ş
a, Fazlı Pa
ş
a veYemi
ş
çi Hasan Pa
ş
a bahçeleri, Südlice’de Caferabad, Hasanabad, Abdüsselam, Ebüssuud Efendi ve Bezirganba
ş
ı bahçeleri, Küçükçekmece ile civarında Valide Sultan ve Mahmud Pa
ş
a bahçeleri ile Safraköyü ve Florya bahçeleri (Tamirat defterlerinde adına Florina olarak rastlanan bu bahçenin, Florina ku
ş
ları ile bir ilgisi bulanması olasıdır.
Aynı zamanda Flurya ismi altında onyedinci asır Ikinci yarısında mevcud oldu
ğ
unu da bilinmektedir. Bir rivayete göre Florina kazasından gelip Çifteburgaz köyüne yerle
ş
en ve sonrasında bugünkü Florya semtlerine kadar yayılan Rumlar birlikte getirdikleri Florina ku
ş
larını burada üretip ço
ğ
altmı
ş
lardı, bugünkü Florya isminin buradan geldi
ğ
i sanılmaktadır.), yine Küçükçekmece civarında Harmanderesi mevkiinde Bahçe-i Sultani bulunmaktadır. Belli ba
ş
lı hasbahçeler olarak ise; Davutpa
ş
a Bahçesi,
İ
skender Çelebi Bahçesi, Harami Deresi Bahçesi, Vidos Bahçesi, Siyavu
ş
Pa
ş
a Bahçesi, Halkalı Bahçesi, Tersane Bahçesi, Karaa
ğ
aç Bahçesi, Koca Yusuf Efendi Bahçesi, Be
ş
ikta
ş
Bahçesi, Dolmabahçe, Karabali Bahçesi, Üsküdar Bahçesi, Ayazma Bahçesi, Piyale Pa
ş
a Bahçesi, Haydarpa
ş
a Bahçesi, Fener Bahçesi,
İ
stavruz Bahçesi, Kule Bahçesi, Kandilli Bahçesi, Göksu Bahçesi, Çubuklu Bahçesi,
İ
ncirli Bahçesi, Sultaniye Bahçesi, Tokad Bahçesi, Büyükdere Bahçesi, Emirgune Bahçesi, Bebek Bahçesi gibi bahçeleri sayabiliriz.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 15:27
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Şu Anki Halini Smiley ile Göster
WaRrioR
-
00:46
Forum Oyunları
Kendinizi Nasıl Hissediyorsunuz?
WaRrioR
-
23:01
Forum Oyunları
Bu İsmin Sahibi Kim?
WaRrioR
-
23:01
Forum Oyunları
Şu Anda Dinlediğiniz Şarkı
WaRrioR
-
16:26
Forum Oyunları
Young deneyi
studentin
-
13:03
Fizik