Arama

Kıbrıs'ın Tarihi - Tek Mesaj #4

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Mayıs 2008       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Tarihi Gelişim İçinde KIBRIS


Çeşitli uygarlıkların doğup kaynaştığı Akdeniz'in doğusunda çok önemli geçiş yolları üzerinde ve bunlara hakim bir mevkide bu­lunan Kıbrıs adasının tarihi, taş devrine kadar uzanmaktadır. Stratejik değeri büyük bir ada olması nedeniyle tarih boyunca her devirde hakimiyet mücadeleleri içinde yer almış ve istilalara maruz kalmıştır.

Kıbrıs'ta M.Ö. 450 senelerine ait mezar kazılarında altından mamul eşyaların bulunması Adaya hakim olan halkın o devirlerden beri zengin olduğunu göstermiştir. Bu zenginlik Adanın eski de­virlerden beri dünyanın önemli ticaret merkezlerinden biri ol­duğunu ortaya koymaktadır. Adaya hakim olan devlet Doğu Ak­deniz ticaretine hakim olmuş ve halkını müreffeh bir hayata kavuşturmuştur. Adanın ilk defa M.Ö.1450'de Mısır kralı III’üncü Tutmosis ta­rafından işgal edildiği bilinmektedir. Ada, M.Ö. 1000 yıllarına kadar Mısır'ın egemenliğinde kalmıştır. M.Ö. 1000 senesinde Fenikeliler Kıbrıs'ı ele geçirmiştir. M.Ö. 568 yılında Kıbrıs yeniden Mısırlılar tarafından ele ge­çirilmiştir. M.Ö. 525 yılında Perslerin Mısır'ı hakimiyetleri altına almalarından sonra Kıbrıs adası Pers hakimiyetine girmiştir. M.Ö. 336 senelerinde Ma­kedonya kralı Büyük İskender'in Pers'lere karşı kazandığı za­ferlerden sonra Kıbrıs kralları İskender'in hükümdarlığını ta­nımışlardır. M.Ö. 295 senesinde Mısır'a hakim olan Ptolome İskenderiye limanının ileri bir kapısı olarak gördüğü Kıbrıs'ı istila etmiştir. M.Ö. 59 yılında Romalıların istilasına kadar ada Ptolome'lerin idaresinde kalmıştır. M.Ö. 59 yılında Roma'nın genişleme zamanında Romalıların eline geçen Kıbrıs; Roma İmparatorluğunun M.S. 395 yı­lında doğu ve batı Roma olmak üzere ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kaldı. Romalılar dev­rinde Kıbrıs'ta Hıristiyanlık yayılmıştır. Bu devirde Doğu Roma İm­paratorluğu içinde Rumca resmi lisan haline getirildiğinden pek çok kavimin karışımından meydana gelen Kıbrıslılar da aslen Rum olmadıkları halde Rumca konuşmaya başlamıştır. Kilise ile devlet arasında yakın bir ilişki öngören Bizans siyasi düzeni Kıbrıs'ın Hıristiyan halkının kilise önderliğinde birleşmesi ve kilise tarafından yönetilmesi yolunu açmıştır.

Kıbrıs'ta Ortodoks kilisesi ilk defa Bizans devrinde kurulmuştur.
Müslümanlık ise adaya, doğuşundan sonra ancak 649 yıllarında girebilmiştir. Kıbrıs adası Bizans idaresinde bulunduğu sırada 7’nci yüzyıl ortalarından 10’uncu yüzyıl ortalarına kadar 24 kez Müs­lüman seferlerine maruz kalmıştır. 1191 yılına kadar Bizans İmparatorluğu içinde bir ülke durumuna giren Kıbrıs adası 1191 tarihinde İngiliz haç­lılarından kral I’inci Richard (Aslan yürekli Richard) tarafından fet­hedilmiş ve böylece ada tarihte ilk defa olarak İngiliz'lerin hü­kümranlığı altına girmiştir. Adadaki İngiliz hükümranlığı çok kısa sürdü. Kudüs'ü ele ge­çirebilmek için paraya ihtiyacı olan Richard, adayı sırasıyla Templer şövalyelerine ve eski Kudüs kralı Guyde Lusignan'a sattı[6]. Selahattin Eyyübi tarafından Kudüs'ten kovulan Katolikler, Lusignan tarafından toplanarak Kıbrıs'a yerleştirildi. 1426 senesinde Mısır’ın Memlûk sultanlarından Baybars Kıbrıs'a asker sevk ederek Luzinyan kralı Janus'u mağlup ve esir etmiş, Kıbrıs adası Mısır'a vergi vermek zorunda kalmıştır. Son Luzinyan hükümdarı Katerin Kornaro zamanında Ve­nedikliler Kıbrıs işlerine müdahale etmeye başlamış ve 1489'da adaya tamamen el koyarak Venedik idaresine almıştır. Venediklilerin bir askeri işgal şeklinde devam eden idaresi 1571 yılında Türklerin adayı ele geçirmesine kadar devam etmiştir. I’inci Selim zamanında Os­manlı İmparatorluğu Kıbrıs üzerine 1570 yılında sefer düzenledi.

15 Mayıs 1570 tarihinde 400 parçadan ibaret olan Osmanlı Do­nanması üç koldan Kıbrıs'a hareket etti. Lala Mustafa Paşa komutasında olarak Limasol'a ilerledi. 1 Temmuz'da Limasol kalesi sarılarak düşürüldü. Daha sonra Larnaka ve Lefkoşa alındı. Lefkoşa'nın alınması Girne ve Baf'ın savaşsız düşmesine sebep ol­muşsa da, Magosa kalesi mukavemet etmiştir. Bir yıl süren, deniz
ve karadan yapılan çetin muharebeler sonucu, Magosa 1 Ağustos 1571'de teslim oldu. Böylece 13 ay sonra, 60,000 şehide mal olan Kıbrıs'ın fethi tamamlanmış oldu.
Kıbrıs adasının Osmanlıların eline geçinceye kadar olan tarihinden şu sonuçların çıkarılması mümkündür. Tarihte hiç­bir zaman Kıbrıs Yunanistan'ın egemenliğine girmemiş ve hiçbir zaman Yunanistan'dan Kıbrıs'a büyük çapta bir göç de olmamıştır.

Bu nedenle adadaki Rumların Yunan sayılması mümkün değildir.
Bizans döneminde Bizans'ın resmi dilinin Yunanca, resmi di­ninin de Ortodoks Hıristiyanlık olması ve bunu zorla Kıbrıs'taki yerli halka da kabul ettirmesi, adadaki bu halkın ken­disini zamanla Yunanlı olarak görmesi sonucunu doğurmuştur. Gerçekte Kıbrıs'taki halkın büyük bir kısmı Anadolu, Mezopotamya ve Suriye menşelidir. Ayrıca Adada deniz ticareti ile uğraşan Cenevizliler ile bir kısmı korsan olan batılı denizcilerin de varlığını kabul etmeliyiz. Kıbrıs'ın fethinden sonra adanın gelişmesi için üretici nüfusa ve sanatkara gereksinim olduğunu gören padişah I’inci Selim, adada kalan 20,000 civarında askerin yanı sıra 10,000 civarında sanatkar ailenin de Kıbrıs'a gönderilmesini kararlaştırmıştır. 21 Eylül 1571 tarihini ta­şıyan sürgün hükmü ile Kıbrıs'a Anadolu'dan 572 hanenin göç et­tirilmesi öngörülmekteydi. 300 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan Adada Türk varlığı etkili olmuştur. 1878 yılına kadar süren Osmanlı hakimiyeti sırasında Yu­nanistan daha Osmanlı egemenliği altında olduğundan, "Megalo İdea" fikri ortaya atılana kadar iki halk Osmanlı'ların adil yö­netimi altında barış içinde bir arada yaşamıştır. Ada iddiaların aksine asla bir Yunan Devletine karşı yürütülen fetih hareketi ile Türk hakimiyetine geçmemiştir.

Tam tersi Ortodoks Hıristiyan olan ve Katolik Hıristiyanlar tarafından kontrol edilen despot Venedik idaresi altında ezilen ada halkının özgürlüğe kavuşturulmasını ve Adada üs kuran korsanların talan ettiği Doğu Akdeniz ticaret yolunun güvenliğini sağlayan bir fetih hareketi olmuştur.
1878 yılına gelinceye kadar İngiltere, Akdeniz'in iki çıkış kapısı olan Ce­belitarık ve Süveyş'i elinde bulundurmakla birlikte, Ak­deniz politikasında esas amacı olan kesin hakimiyeti sağlayamıyordu. Akdeniz'de İngiliz güvenliği için yeni savaş limanları ve üslerin kurulmasıyla, 19’uncu yüzyılın sonlarına yaklaşıldığında Ak­deniz çevresinde kurulan yeni siyasi güçlerin tepkisi ile de kar­şılaşılabilirdi. Bu sebeple 1878 yıllarına gelindiğinde İngiltere, sömürge imparatorluğunun yollarını emniyete almak için, Akdeniz'de Geçici Üsler formülüne kuvvet vermeye başladı. Bunları da kendisine güçlük çıkarmayacak yarımadalar ve adalar olarak seçmeye özen gösterdi. İşte bu Geçici Üs formülünün Akdeniz'deki bir uy­gulaması da Kıbrıs üzerinde oldu. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında İngiltere başlangıçta tarafsız kalmıştı. Ancak Osmanlı imparatorluğunun uğradığı hezimet üzerine kendi çıkarlarının tehlikeye girdiğini görerek, bölgede artan Rus gelişme ve baskısına aktif olarak karşı çıkmak üzere harekete geçmiştir. İşte bunun sonucu olarak da Kıbrıs'a yerleşmek is­temiştir. İngiltere Osmanlı Devletine Rusların ilerlemesini dur­durmak üzere yardım vaadinde bulunmuş, Kıbrıs'ın Osmanlı Dev­letine ait olmaya devam etmesini, vermekte olduğu vergileri Osmanlı hazinesine ödemesini, sadece askeri ve stratejik dü­şüncelerle İngiltere tarafından kullanılmasını, Rusya son savaşta Doğu Anadolu'da ele geçirdiği yerleri Osmanlı Devletine iade eder­se İngiltere’nin de Kıbrıs'ı boşaltmasını teklif etmiştir. Zor durumda kalan Osmanlı Hükümeti, İngiltere'nin bu is­teklerini kabul ederek 4 Haziran 1878 günü iki ülke arasında an­laşma imzaladı. İngiltere'nin Kıbrıs'taki egemenliği 1914 yılına kadar 1878 an­laşmasına dayanarak devam etmiştir.

1914'de Osmanlı Devleti Al­manya yanında 1’inci Dünya Savaşına katılınca, İngiltere tek taraflı olarak 1878 anlaşmasını hükümsüz ilan etmiş ve Kıbrıs'ı ilhak et­tiğini açıklamıştır.
Türkiye Lozan anlaşması ile adayı hukuken İngiltere'ye dev­retmek zorunda kalmıştır. Bu anlaşma ile Kıbrıslı Türklerin Türk veya İngiliz vatandaşlığı arasında tercih yapmaları istenmiş, bunun üzerine İngiliz vatandaşlığını kabul etmeyen 30.000 Türk'ün Türkiye'ye göçü önlenememiştir. Adadaki göçler Türklerin nüfusunun Rumlara nazaran azalmasına neden ol­muştur. İkinci Dünya Savaşından sonra dünya egemenliğini Amerika ve Sovyetler Birliği'ne kaptıran İngiliz İmparatorluğu, sömürgelerini teker teker kaybetmiş, 1948'de Filistin'den çekildikten sonra Doğu Akdeniz'de tutunabileceği en son kale olan Kıbrıs'ı da kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. İkinci Dünya Savaşında Türkiye üzerindeki emellerini ger­çekleştiremeyen Yunanistan, Megalo İdea'sının başka bir hedefi olan Enosis'e ağırlık vermiş, 2’nci Dünya Savaşı'ndan sonra mey­dana çıkan dengeleri kullanmaya çalışmıştır. Bölgede gücünü kay­beden İngiltere yerine 1947 yılında İngiltere'nin Ortadoğu'daki so­rumluluklarını devralan ABD'ye dayanarak, Kıbrıs konusunda bu devletin desteğine güvenmeye başlamıştır. Yunanistan ilk kez 1954 yılında Kıbrıs konusunu BM gündemine getirmiştir. Adada tedhiş hareketlerinin yoğunlaştığı ve Süveyş bunalımı ne­deniyle İngiltere'nin bölgedeki rolünün belirginleştiği 1956 yılında, İngiltere'de Kıbrıs'a Self-determinasyon hakkı tanınması eğilimleri ortaya çıkmış, bu maksatla ortaya atılan plan Yunanistan ta­rafından yetersiz görülmüş, Türkiye'de ise taksim fikri ağırlık ka­zanmaya başladığından sonuçsuz kalmıştır. Bu arada Yunanistan, 1957 yılındaki Self-determinasyon talebi ile BM'ye başvurusundan da istediği so­nucu alamamış, genel kurul çözümün Kıbrıs'taki taraflar arasında müzakerelerle mümkün olacağını kabul eden bir karar tasarısını onaylamıştır. Sonuç olarak; İngiltere Kıbrıs'ı elinde tutamamış, Yunanistan topraklarına katamamış, Türkiye ise geri alamamıştır. Bu amaç­ların hiçbiri gerçekleşemediği, kimse kendini amaca götürecek ye­terli güce sahip olmadığı için sonunda taraflar adaya bağımsızlık vermeye razı olmuşlardır. Türkiye-Yunanistan, İngiltere ile Türk ve Rum toplumları li­derleri tarafından 23 Şubat 1959'da üç temel antlaşma im­zalanmıştır. Bu antlaşmalar: İngiltere'nin Kıbrıs üzerindeki ege­menliğinin Kıbrıs Cumhuriyeti'ne devrine dair Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Antlaşması, Kıbrıs'ın bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve anayasal düzenini güvenlik altına alan Garanti Antlaşması ve Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs arasında yapılacak İttifak Antlaşması'dır.
Son düzenleyen Safi; 13 Ocak 2017 01:54