Tarihi Gelişim İçinde KIBRIS
Çeşitli uygarlıkların doğup kaynaştığı Akdeniz'in doğusunda çok önemli geçiş yolları üzerinde ve bunlara hakim bir mevkide bulunan Kıbrıs adasının tarihi, taş devrine kadar uzanmaktadır. Stratejik değeri büyük bir ada olması nedeniyle tarih boyunca her devirde hakimiyet mücadeleleri içinde yer almış ve istilalara maruz kalmıştır.
Kıbrıs'ta M.Ö. 450 senelerine ait mezar kazılarında altından mamul eşyaların bulunması Adaya hakim olan halkın o devirlerden beri zengin olduğunu göstermiştir. Bu zenginlik Adanın eski devirlerden beri dünyanın önemli ticaret merkezlerinden biri olduğunu ortaya koymaktadır. Adaya hakim olan devlet Doğu Akdeniz ticaretine hakim olmuş ve halkını müreffeh bir hayata kavuşturmuştur. Adanın ilk defa M.Ö.1450'de Mısır kralı III’üncü Tutmosis tarafından işgal edildiği bilinmektedir. Ada, M.Ö. 1000 yıllarına kadar Mısır'ın egemenliğinde kalmıştır. M.Ö. 1000 senesinde Fenikeliler Kıbrıs'ı ele geçirmiştir. M.Ö. 568 yılında Kıbrıs yeniden Mısırlılar tarafından ele geçirilmiştir. M.Ö. 525 yılında Perslerin Mısır'ı hakimiyetleri altına almalarından sonra Kıbrıs adası Pers hakimiyetine girmiştir. M.Ö. 336 senelerinde Makedonya kralı Büyük İskender'in Pers'lere karşı kazandığı zaferlerden sonra Kıbrıs kralları İskender'in hükümdarlığını tanımışlardır. M.Ö. 295 senesinde Mısır'a hakim olan Ptolome İskenderiye limanının ileri bir kapısı olarak gördüğü Kıbrıs'ı istila etmiştir. M.Ö. 59 yılında Romalıların istilasına kadar ada Ptolome'lerin idaresinde kalmıştır. M.Ö. 59 yılında Roma'nın genişleme zamanında Romalıların eline geçen Kıbrıs; Roma İmparatorluğunun M.S. 395 yılında doğu ve batı Roma olmak üzere ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kaldı. Romalılar devrinde Kıbrıs'ta Hıristiyanlık yayılmıştır. Bu devirde Doğu Roma İmparatorluğu içinde Rumca resmi lisan haline getirildiğinden pek çok kavimin karışımından meydana gelen Kıbrıslılar da aslen Rum olmadıkları halde Rumca konuşmaya başlamıştır. Kilise ile devlet arasında yakın bir ilişki öngören Bizans siyasi düzeni Kıbrıs'ın Hıristiyan halkının kilise önderliğinde birleşmesi ve kilise tarafından yönetilmesi yolunu açmıştır.
Kıbrıs'ta Ortodoks kilisesi ilk defa Bizans devrinde kurulmuştur. Müslümanlık ise adaya, doğuşundan sonra ancak 649 yıllarında girebilmiştir. Kıbrıs adası Bizans idaresinde bulunduğu sırada 7’nci yüzyıl ortalarından 10’uncu yüzyıl ortalarına kadar 24 kez Müslüman seferlerine maruz kalmıştır. 1191 yılına kadar Bizans İmparatorluğu içinde bir ülke durumuna giren Kıbrıs adası 1191 tarihinde İngiliz haçlılarından kral I’inci Richard (Aslan yürekli Richard) tarafından fethedilmiş ve böylece ada tarihte ilk defa olarak İngiliz'lerin hükümranlığı altına girmiştir. Adadaki İngiliz hükümranlığı çok kısa sürdü. Kudüs'ü ele geçirebilmek için paraya ihtiyacı olan Richard, adayı sırasıyla Templer şövalyelerine ve eski Kudüs kralı Guyde Lusignan'a sattı[6]. Selahattin Eyyübi tarafından Kudüs'ten kovulan Katolikler, Lusignan tarafından toplanarak Kıbrıs'a yerleştirildi. 1426 senesinde Mısır’ın Memlûk sultanlarından Baybars Kıbrıs'a asker sevk ederek Luzinyan kralı Janus'u mağlup ve esir etmiş, Kıbrıs adası Mısır'a vergi vermek zorunda kalmıştır. Son Luzinyan hükümdarı Katerin Kornaro zamanında Venedikliler Kıbrıs işlerine müdahale etmeye başlamış ve 1489'da adaya tamamen el koyarak Venedik idaresine almıştır. Venediklilerin bir askeri işgal şeklinde devam eden idaresi 1571 yılında Türklerin adayı ele geçirmesine kadar devam etmiştir. I’inci Selim zamanında Osmanlı İmparatorluğu Kıbrıs üzerine 1570 yılında sefer düzenledi.
15 Mayıs 1570 tarihinde 400 parçadan ibaret olan Osmanlı Donanması üç koldan Kıbrıs'a hareket etti. Lala Mustafa Paşa komutasında olarak Limasol'a ilerledi. 1 Temmuz'da Limasol kalesi sarılarak düşürüldü. Daha sonra Larnaka ve Lefkoşa alındı. Lefkoşa'nın alınması Girne ve Baf'ın savaşsız düşmesine sebep olmuşsa da, Magosa kalesi mukavemet etmiştir. Bir yıl süren, deniz ve karadan yapılan çetin muharebeler sonucu, Magosa 1 Ağustos 1571'de teslim oldu. Böylece 13 ay sonra, 60,000 şehide mal olan Kıbrıs'ın fethi tamamlanmış oldu. Kıbrıs adasının Osmanlıların eline geçinceye kadar olan tarihinden şu sonuçların çıkarılması mümkündür. Tarihte hiçbir zaman Kıbrıs Yunanistan'ın egemenliğine girmemiş ve hiçbir zaman Yunanistan'dan Kıbrıs'a büyük çapta bir göç de olmamıştır.
Bu nedenle adadaki Rumların Yunan sayılması mümkün değildir. Bizans döneminde Bizans'ın resmi dilinin Yunanca, resmi dininin de Ortodoks Hıristiyanlık olması ve bunu zorla Kıbrıs'taki yerli halka da kabul ettirmesi, adadaki bu halkın kendisini zamanla Yunanlı olarak görmesi sonucunu doğurmuştur. Gerçekte Kıbrıs'taki halkın büyük bir kısmı Anadolu, Mezopotamya ve Suriye menşelidir. Ayrıca Adada deniz ticareti ile uğraşan Cenevizliler ile bir kısmı korsan olan batılı denizcilerin de varlığını kabul etmeliyiz. Kıbrıs'ın fethinden sonra adanın gelişmesi için üretici nüfusa ve sanatkara gereksinim olduğunu gören padişah I’inci Selim, adada kalan 20,000 civarında askerin yanı sıra 10,000 civarında sanatkar ailenin de Kıbrıs'a gönderilmesini kararlaştırmıştır. 21 Eylül 1571 tarihini taşıyan sürgün hükmü ile Kıbrıs'a Anadolu'dan 572 hanenin göç ettirilmesi öngörülmekteydi. 300 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan Adada Türk varlığı etkili olmuştur. 1878 yılına kadar süren Osmanlı hakimiyeti sırasında Yunanistan daha Osmanlı egemenliği altında olduğundan, "Megalo İdea" fikri ortaya atılana kadar iki halk Osmanlı'ların adil yönetimi altında barış içinde bir arada yaşamıştır. Ada iddiaların aksine asla bir Yunan Devletine karşı yürütülen fetih hareketi ile Türk hakimiyetine geçmemiştir.
Tam tersi Ortodoks Hıristiyan olan ve Katolik Hıristiyanlar tarafından kontrol edilen despot Venedik idaresi altında ezilen ada halkının özgürlüğe kavuşturulmasını ve Adada üs kuran korsanların talan ettiği Doğu Akdeniz ticaret yolunun güvenliğini sağlayan bir fetih hareketi olmuştur. 1878 yılına gelinceye kadar İngiltere, Akdeniz'in iki çıkış kapısı olan Cebelitarık ve Süveyş'i elinde bulundurmakla birlikte, Akdeniz politikasında esas amacı olan kesin hakimiyeti sağlayamıyordu. Akdeniz'de İngiliz güvenliği için yeni savaş limanları ve üslerin kurulmasıyla, 19’uncu yüzyılın sonlarına yaklaşıldığında Akdeniz çevresinde kurulan yeni siyasi güçlerin tepkisi ile de karşılaşılabilirdi. Bu sebeple 1878 yıllarına gelindiğinde İngiltere, sömürge imparatorluğunun yollarını emniyete almak için, Akdeniz'de Geçici Üsler formülüne kuvvet vermeye başladı. Bunları da kendisine güçlük çıkarmayacak yarımadalar ve adalar olarak seçmeye özen gösterdi. İşte bu Geçici Üs formülünün Akdeniz'deki bir uygulaması da Kıbrıs üzerinde oldu. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında İngiltere başlangıçta tarafsız kalmıştı. Ancak Osmanlı imparatorluğunun uğradığı hezimet üzerine kendi çıkarlarının tehlikeye girdiğini görerek, bölgede artan Rus gelişme ve baskısına aktif olarak karşı çıkmak üzere harekete geçmiştir. İşte bunun sonucu olarak da Kıbrıs'a yerleşmek istemiştir. İngiltere Osmanlı Devletine Rusların ilerlemesini durdurmak üzere yardım vaadinde bulunmuş, Kıbrıs'ın Osmanlı Devletine ait olmaya devam etmesini, vermekte olduğu vergileri Osmanlı hazinesine ödemesini, sadece askeri ve stratejik düşüncelerle İngiltere tarafından kullanılmasını, Rusya son savaşta Doğu Anadolu'da ele geçirdiği yerleri Osmanlı Devletine iade ederse İngiltere’nin de Kıbrıs'ı boşaltmasını teklif etmiştir. Zor durumda kalan Osmanlı Hükümeti, İngiltere'nin bu isteklerini kabul ederek 4 Haziran 1878 günü iki ülke arasında anlaşma imzaladı. İngiltere'nin Kıbrıs'taki egemenliği 1914 yılına kadar 1878 anlaşmasına dayanarak devam etmiştir.
1914'de Osmanlı Devleti Almanya yanında 1’inci Dünya Savaşına katılınca, İngiltere tek taraflı olarak 1878 anlaşmasını hükümsüz ilan etmiş ve Kıbrıs'ı ilhak ettiğini açıklamıştır. Türkiye Lozan anlaşması ile adayı hukuken İngiltere'ye devretmek zorunda kalmıştır. Bu anlaşma ile Kıbrıslı Türklerin Türk veya İngiliz vatandaşlığı arasında tercih yapmaları istenmiş, bunun üzerine İngiliz vatandaşlığını kabul etmeyen 30.000 Türk'ün Türkiye'ye göçü önlenememiştir. Adadaki göçler Türklerin nüfusunun Rumlara nazaran azalmasına neden olmuştur. İkinci Dünya Savaşından sonra dünya egemenliğini Amerika ve Sovyetler Birliği'ne kaptıran İngiliz İmparatorluğu, sömürgelerini teker teker kaybetmiş, 1948'de Filistin'den çekildikten sonra Doğu Akdeniz'de tutunabileceği en son kale olan Kıbrıs'ı da kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. İkinci Dünya Savaşında Türkiye üzerindeki emellerini gerçekleştiremeyen Yunanistan, Megalo İdea'sının başka bir hedefi olan Enosis'e ağırlık vermiş, 2’nci Dünya Savaşı'ndan sonra meydana çıkan dengeleri kullanmaya çalışmıştır. Bölgede gücünü kaybeden İngiltere yerine 1947 yılında İngiltere'nin Ortadoğu'daki sorumluluklarını devralan ABD'ye dayanarak, Kıbrıs konusunda bu devletin desteğine güvenmeye başlamıştır. Yunanistan ilk kez 1954 yılında Kıbrıs konusunu BM gündemine getirmiştir. Adada tedhiş hareketlerinin yoğunlaştığı ve Süveyş bunalımı nedeniyle İngiltere'nin bölgedeki rolünün belirginleştiği 1956 yılında, İngiltere'de Kıbrıs'a Self-determinasyon hakkı tanınması eğilimleri ortaya çıkmış, bu maksatla ortaya atılan plan Yunanistan tarafından yetersiz görülmüş, Türkiye'de ise taksim fikri ağırlık kazanmaya başladığından sonuçsuz kalmıştır. Bu arada Yunanistan, 1957 yılındaki Self-determinasyon talebi ile BM'ye başvurusundan da istediği sonucu alamamış, genel kurul çözümün Kıbrıs'taki taraflar arasında müzakerelerle mümkün olacağını kabul eden bir karar tasarısını onaylamıştır. Sonuç olarak; İngiltere Kıbrıs'ı elinde tutamamış, Yunanistan topraklarına katamamış, Türkiye ise geri alamamıştır. Bu amaçların hiçbiri gerçekleşemediği, kimse kendini amaca götürecek yeterli güce sahip olmadığı için sonunda taraflar adaya bağımsızlık vermeye razı olmuşlardır. Türkiye-Yunanistan, İngiltere ile Türk ve Rum toplumları liderleri tarafından 23 Şubat 1959'da üç temel antlaşma imzalanmıştır. Bu antlaşmalar: İngiltere'nin Kıbrıs üzerindeki egemenliğinin Kıbrıs Cumhuriyeti'ne devrine dair Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Antlaşması, Kıbrıs'ın bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve anayasal düzenini güvenlik altına alan Garanti Antlaşması ve Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs arasında yapılacak İttifak Antlaşması'dır. Son düzenleyen Safi; 13 Ocak 2017 01:54