Arama


Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
21 Mayıs 2008       Mesaj #2
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
SSCB Dönemi’nden Bağımsızlığa Geçiş Süreci

Azerbaycan’ın bugünkü siyasi kültürünü 70 yıl süren totaliter Sovyet yönetiminden bağımsız olarak değerlendirmek imkansızdır. Sovyet yönetimi yıllarında tek parti olan Komünist Partisi’nin iktidarında tek elden yönetilen Azerbaycan, 1991’de bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte bir dönüşüm sürecinin içine girmiştir ve hâlâ Sovyet döneminde yerleşen otoriter siyasi kültür üzerine demokratik bir sistem inşa ediyor olmanın sancılarını çekmektedir.

Sovyetler’de komünizmin çökme süreciyle beraber 1989’da ilk defa Azerbaycan’da Komünist Partisi’ne muhalif teşkilatlar kurulmaya başlanmıştır. Ermenilerle yaşanan Karabağ sorunu ve bu sorunda Moskova’nın Ermenistan’a destek vermesi, Azerbaycan’da Sovyetler’den ayrılma isteğini ve milliyetçiliği tetikleyen unsur olmuştur. İdeolojik bölünmelerin ön planda olmadığı, birincil hedefin milli demokratik istekler olduğu böyle bir ortamda, kitlesel bir hareket olan Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) kurulmuştur. “Halk Cephesi, kendi sıralarında sınıfsal kökenine bakmadan toplumun en geniş tabakalarını birleştirmekteydi. Bu nedenle de, Halk Cephesi’nin üyeleri arasında hem komünistlere, hem sosyal demokratlara, hem de radikal milliyetçilere rastlanmaktaydı. Ama bu teşkilatın hem hareketlendirici kısmını hem de temel ideolojik yönünü milliyetçiler ve milliyetçilik oluşturmaktaydı.” Kuruluş kongresinde parti başkanlığına Ebulfeyz Elçibey seçilmiştir. Bu dönemde siyasal partiler Sovyetler tarafından meşru kabul edilmemekteydi. Bu nedenle, Komünist Parti yönetiminden duyulan hoşnutsuzlukla kurulan Halk Cephesi’nin meşruiyeti, Sovyet ordusunun 1990’da komünist rejimi korumak için Bakü’ye girmesinden sonra, halkın gözünde daha da artmıştır. Bakü’de etnik çatışmaların artması üzerine müdahale eden Sovyet ordusu müdahale sırasında Azerbaycan halkına vahşet uygulamış, 130’dan fazla sivil katledilmiş, 600 kadar kişi sakat kalmıştır. Halk Cephesi büroları kapatılmış, olağanüstü hal ilan edilmiş, Komünist Parti Genel Sekreteri Vezirov görevden alınarak yerine Ayaz Mutellibov getirilmiştir. Azerbaycan’a 1991’de bağımsızlık statüsünün verilmesinin ardından Mütellibov, diğer adayın adaylıktan çekilmesiyle başkan seçilmiştir. Ancak parlamentoda muhalefetin baskısıyla karşılaşmış, muhalefetin ısrarı üzerine içinde muhalefetin bulunacağı alternatif bir Milli Meclis kurmuştur. Mart 1992’de Hocalı’da Ermenilerce gerçekleştirilen katliam sonrasında istifaya zorlanmış, Halk Cephesi’nin harekete geçmesiyle Moskova’ya gönderilmiştir. Böylelikle Azerbaycan’ın gerçek anlamda komünist dönemi geride bırakması ancak 1992’de Mütellibov ve ardılı Memedov’un düşürülmesi sonrasında gerçekleşebilmiştir. Gerçekleştirilen seçimler sonrasında Elçibey cumhurbaşkanı seçilmiştir. Elçibey, Türkiye yanlısı ve Moskova karşıtı politikalarıyla bilinmektedir. Fakat devlet kurumlarındaki bozulmanın önüne geçememesi ve Karabağ sorununa çözüm bulamaması kısa sürede arkasındaki halk desteğini azaltmıştır. Bunun üzerine genç bir ordu komutanı olan Surat Huseyinov bir ihtilal gerçekleştirmiş, cumhurbaşkanlığına eski komünist ve “Yüksek Sovyet” üyesi eski başkan Haydar Aliyev’i getirmiştir. Aliyev'in başkan olmasının dış güçler tarafından desteklendiği tahmin edilebilir. Özellikle Azerbaycan'ın Elçibey zamanındaki Türkiye ve Batı dünyası yanlısı politikasının ortadan kaldırılması ve ülkenin yeniden Rusya'ya yönelmesi için Rusya'nın Surat Huseyinov'u desteklemiş olması ihtimali vardır.

Azerbaycan’da ideolojik olarak birbirinden ayrılan siyasal partilerin kurulması ve siyasette farklı seslerin duyulmaya başlaması 1992 yılında demokratikleşme sürecinin başlamasıyla gerçekleşmiştir. Parlamentoda, yeni yasa standartları bakımından Avrupa ülkelerindeki benzeri yasalardan geri kalmayan “Siyasal Partiler Yasası” çıkarılmıştır. Bununla beraber, 1993 seçimiyle Aliyev’in iktidara gelişi ile çok partili siyasal sistemin gelişmesinde duraklama yaşanmıştır. Yeni partilerin kurulması engellenmemiş, ama güçlenen otoriter eğilimler, muhalefet partilerinin normal siyasal faaliyeti için ciddi engeller oluşturmaya başlamış, muhalefet üzerindeki hükümet baskısı giderek artmıştır. 1995 yılında halk oylamasıyla yürürlüğe konan anayasa, cumhurbaşkanına yasama, yürütme ve yargı üzerinde denetim kurma hakkını vermiştir. Seçimler de şeffaflık ve güvenilirlikten yoksundur. 1998’de gerçekleştirilen devlet başkanlığı seçimleri de uluslararası gözlemciler tarafından özgür ve adil kabul edilmemektedir. 12 Kasım 1995’teki parlamento seçimlerini Aliyev’in partisi Yeni Azerbaycan Partisi (YAP) kazanmış, böylece Milli Meclis’te çoğunluğu bu parti oluşturmuştur. YAP, yasama işlemlerinde Aliyev’den bağımsız hareket etmemektedir. Anayasa ifade ve basın özgürlüğünü garanti altına almasına rağmen bu haklara riayet edilmemektedir. Devlet görevlilerini ve cumhurbaşkanını eleştirdikleri yazılar sebebiyle gazeteciler tutuklanmaktadırlar.