Arama

Sahipsiz Mektup'lar - Tek Mesaj #29

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Nisan 2006       Mesaj #29
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Suna,
Bu sabahki gazetede küçük bir ilan gözüme çarptı. Onu, tekrar tekrar okudum. Adeta gözlerime inanamadım. "Suna ile Nahit Ataman nişanlandılar"
Nahit Ataman... Şu benim çocukluk arkadaşım... Doğrusu ne diyeceğini bilemiyorum.
Kalemi elime alırken, seni sadece tebrik etmek ve mutlu olmanı dilediğimi bildirmek niyetindeydim. Her zaman Nahit'in iyi dans ettiğinden bahsederdin. Seninle son defa bundan altı ay önce bir düğünde karşılaşmıştık. Pembe bir tuvalet giymiştin. O kadar güzeldin ki seni dansa kaldırıp kollarımın arasına aldığım zaman kalbimi açmak isteğiyle yandım. Fakat bilmem neden, dilim tutuldu sanki, bir şey söyleyemedim. O günden sonra da bir daha seni göremedim, daha doğrusu senden kaçtım.
Bugün okuduğum nişan haberinden sonra, artık dans arkadaşlığımızda son bulmuş demektir. Ama hiç bir şey dostluğumuzu bozamaz. Günün birinde başı sıkışacak olursa, eskisi gibi yine bana koşabilirsin.
Nezih

Nezih,
Mektubunu aldım. Havadisi gazetelerden okumadan önce sana haber vermeyi, hatta nişanımızda bulunmanı çok isterdim. Fakat Nahit çok kıskanç tabiatlı oluşu yüzünden sana nişan davetiyesini yollayamadım.
Bana içini dökmen için neden nişanlanmamı bekledin sanki? Ben bu sevgi itirafını o kadar uzun zaman beklemiştim ki... Beni her dansa kaldırışında kendi kendime: "Bu defa söyleyecek" derdim. Bakışlarında beni sevdiğini anlar gibi olurdum. Fakat biraz sonra "Olmayacak şeyler kuruyorsun Suna" diye kendi kendimi azarlardım.
Sana nişanlım hakkında neler söyliyeyim bilmem ki... Milyoner değil, dahi değil, sadece senin bildiğin gibi yakışıklı bir genç. Çalışıp kazanıyor, kazandığını da gayet güzel harcamasını biliyor. Nişanlılık hiç de fena değilmiş. Her sabah gözümü açınca, yeni bir süprizle karşılaşıyorum. Çiçekler, parfümler. Ne güzel değil mi?
Nahit'i bu kıskançlık huyundan vazgeçirebilirsem ve sana düğün davetiyesi yollarsam her halde düğünümüze gelirsin değil mi? Sonra birgün evimizede gelirsin. Seni yemeğe alıkoyarız. Pişirdiğim yemekleri yerken, belki de içinden: " Kazayı kolay atlaşmışım. ya Suna ile evlenseydim de, bu kötü yemekleri yemek zorunda kalsaydım" diye düşünürsün.
Sana hayatta mutluluklar dilerim.
Suna

Kardeşim Nahit,
Suna'ya karşı ötedenberi bir sevgi beslediğimi bilirsin. Geçenlerde gazetelerde okudum nişanlandığını öğrenince bir mektup yazdım ve nişanını kutlarken de biraz kinayede bulundum.
Aldığım cevapta: "Ben de seni seviyorum ama, ne yapalım olan oldu" demek istiyordu.
Fakat aradan bir hafta daha geçince, Suna'dan bir mektup daha aldım. Nişanlısının kıskançlığına tahammül edemediğinden nişanının bozulduğunu yazıyor, çok üzüntülü olduğunu söylüyordu.
Ben de eski bir dost olmam dolayısıyla bir buket çiçekle ona koştum ve teselli etmeye çalıştım. Suna'yı gerçekten çok üzüntülü görmüştüm. Bir aralık ona " Boşuna üzülüyorsun Suna, bir vefasız için bu kadar üzülmen doğru değil" dedim.
Tabii bu vafasız sözümle seni kasdetmiştim. Çünkü gazetede nişan ilanında "Nahit Ataman" diye nişanlısı olarak senin adın yazılıydı.
Bana cevap olarak ne dese beğenirsin? "Ben çok fena bir kızım Nezih, hiçbir zaman nişanlanmadım. Gazetede gördüğün haber başka bir Suna'ya aitti. Suna ile nişanlanmış olan Nahit Ataman'da senin çocukluk arkadaşın Nahit değil bir başkasıydı. İsim ve soyadı benzerliğinden başka birşey değildi. Aylardır üzüntü içinde beni sevdiğini söylemeni beklemiştim. Ben hiç olmazsa, seni biraz üzmek için o yalan dolu mektubu yazdım. Yalnız Nahit, bir gün kendisi ile nişanlandığımı kabullenen mektubumdan haberi olursa ne yapar acaba diye düşünüyorum"
Ben de: "Hiç üzülme, diye cevap verdim. Ben Nahit'e durumu kendim izah ederim"
Böylece, bir isim benzerliği benim mutluluğa erişmeme sebep oldu.
Suna ile önümüzdeki cuma günü yapılacak olan düğünümüze herhalde gelirsin değil mi? Gelmeni de çok istiyoruz ve nikah şahidimiz olmanı arzuluyoruz.
Nezih