Arama


The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
21 Mayıs 2008       Mesaj #4
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
Kâzım Karabekir Paşa, başlangıçta gizli bir şekilde Nahçıvan'a yardım ederken, İstanbul'un işgalini müteakip, Halil Bey resmen 11. Tümen'in emrine girdi. Daha önce Beyazıt ile yapılan ve gizlilik nedeniyle suretleri yakılan telgraflar ve mektuplar artık açıktan gidip gelmeye başlamıştı. Bu tarihten sonra Millî Mücadele liderleri bölgeyi Ermenistan'a karşı mücalede ve Sovyetler ile ilişkilerde bir üs haline getirmek için harekete geçtiler. Nahçıvan'a bir müfreze gönderildi. Azerbaycan'a gelmiş olan Kızıl Ordu birlikleri de Nahçıvan'a davet edildi ve burada iki taraf kuvvetleri "Kızıl Kuvvetler" olarak bir araya geldi. "Emperyalist güçlere" karşı olarak askerî operasyonlar düzenlendi. Bölgedeki Türk Kuvvetleri görünürde de olsa Bolşevik gibi hareket ediyordu. Türk makamları Nahçıvan'da kurulan ilişki ile, Bolşeviklerin gönlünü kazanmayı düşünüyordu. Nahçıvan merkezli Türk-Sovyet ilişkileri iyi bir seyir takip ederken, Milli Mücadele liderleri bölgenin Türk kalması ve Türkiye'ye dahil olması yönünde azami gayreti göstermekte idiler. Nitekim 2-3 Aralık 1920 gecesi imzalanan Gümrü Andlaşması ile hemen hemen bugünkü Nahçıvan'ın sınırları tespit edilmiş ve bölgede, "şimdilik" kaydıyla Türkiye idaresinde bir mahallî idare oluşturulması kararlaştırılmıştı. Diğer taraftan 1 Aralık 1920'de, Sovyet Rusya'nın isteği ile Azerbaycan'ın Nahçıvan ve Zengezur'u "Komünist yoldaşlığı hatırına" Ermenistan'a hediye etmesi, Türkiye'nin büyük tepkisine yol açtı. Kâzım Karabekir Paşa ve dolayısıyla Nahçıvan'daki Türk "Kızıl Müfreze Kumandanı" Binbaşı Veysel Bey'in aktif çalışması neticesinde Nahçıvan'ın Ermenistan'a bağlanması engellendi.
Türk makamları bu tarihten sonra da meselenin peşini bırakmadı. Mustafa Kemal Paşa'ya göre; "Türk Kapısı" Kâzım Karabekir Paşa'ya göre ise "Şark Kapısı" olan Nahçıvan, Moskova görüşmelerinin de önemli maddelerinden birini oluşturuyordu. Mustafa Kemal Paşa'dan Nahçıvan ile ilgili olarak özel bir talimat almış olan Türk Heyeti, başlangıçta Nahçıvan'ın Türkiye veya Azerbaycan ile müşterek himayeye alınması hususunu Ruslara teklif ettiler. Ancak bu teklifler kabul edilmeyince, 9 Mart tarihli görüşmelerde Nahçıvan'ın özerk bir yapıya sahip olması ve başka bir devlete terk etmemek şartıyla Azerbaycan'ın himayesine bırakılması kararlaştırıldı. Aynı husus 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşması ile Azerbaycan ve Ermenistan tarafından da teyidedildi. Böylece Ermenistan, Nahçıvan'dan vazgeçtiğini ilan ettiği gibi, Azerbaycan da Nahçıvan'ı bir daha başka bir ülkeye devredemeyeceği ilkesini kabul etmiş oldu.
Nahçıvan'ın Azerbaycan himayesine bırakılmasının SSCB dönemi için pek ehemmiyeti olmadığını düşünenler var ise de, günümüz şartları düşünüldüğünde başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Türk Milli Mücadele liderlerinin bu yöndeki gayretinin ne kadar büyük bir başarı ortaya çıkmaktadır.
Ancak, SSCB dönemi, bütün Azerbaycan için olduğu gibi Nahçıvan Türkü'nün kaderinde de Çarlık döneminden kat kat ağır sıkıntıların yaşandığı bir dönem oldu. Bolşevik zulüm ve işkencede Çarlık dönemine rahmet okuttular. Bu dönemde Azerbaycan'a bağlı Özerk bir cumhuriyet haline getirilen Nahçıvan ile Azerbaycan arasındaki Zengezur bölgesi tamamen Ermenilere verilerek ülke ikiye bölünmüş oldu. Böylece, Atatürk'ün "Türk Kapısı" olarak nitelediği kapıdan Orta Asya Türk dünyasına uzanan yolun önü de kesilmek istenmiştir.


alıntı:ozturkler.com
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (: