Arama


Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
28 Mayıs 2008       Mesaj #2
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Asakir-i Mansure-i Muhammediye

Sultan II. Mahmut döneminde Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması ile kurulan askerî teşkilât (17 Haziran 1826). II. Mahmut, Osmanlı tarihinde “Vak’a-i Hayriyye” diye adlandırılan olay ile Yeniçeri Ocağı’nı dağıtmış, bu olaydan üç gün sonra bir hatt-ı hümâyûn ile Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıldığım ve yerine “Asâkir-i Mansû-re-i Muhammediye” adı altında, yeni bir asker! teşkilâtın kurulduğunu bildirmiştir. Boğaz muhafızı ve Kocaeli, Hüdavendigâr (Bursa) sancakları mutasarrıflıkları üzerinde kalmak üzere Ağa Hüseyin Paşa da “Serasker” sıfatıyla bu teşkilata komutan olarak atanmıştır. Sultan II. Mahmut ayrıca Süleyman iye’deki “Ağa Kapısı”nın bundan sonra “Serasker Kapısı” adı ile anılmasını bildirmiş ve 7 Temmuz 1826 tarihinde bu teşkilâta ait bir de kanunnâme yapmıştır. Kanunnâmeye göre önceleri 1200 kişilik olması düşünülen bu teşkilat, 1500′er kişiden meydana gelen ve tertip adı verilen 8 birliğe ayrılmış, her birliğin komutası binbaşı rütbesinde bir subaya verilmiştir. (Bir tertibin mevcudu, binbaşı, kolağaları, topçubaşı, arabacı başı, cebehanebaşı, mehterbaşı, imamlar, hekim, cerrah vb. ile 1527 kişi idi.)

Sekiz tertipten ikisi sırayla Serasker Kapısı’nda İstanbul’un asayişinden sorumlu olacak, altısı Davut Paşa ve Rami ile Üsküdar’daki kışlalarında bulunacaktı. Her tertip sağ ve sol olmak üzere iki kola ayrılmış, her kolun basma ağayı yemin (sağ kolağası) ve ağayı yesar (sol kolağası) unvanı ile birer subay getirilmiştir. Her kol 100 kişiden olmak üzere “Saf” adı ile 6 kışıma bölünmüş, her Saf’ın basma bir yüzbaşı atanmıştı. Yüzbaşının emri altında bulunan her on erin biri onbaşı rütbesinde idi. Bundan başka her kolun içinde kol mülâzımı, yüzbaşı mülâzımları, sancaktar, çavuş, topçu ustası, topçu kalfası (halife), topçu araba, cebehane ve mızıka mürettebatı, saka, bir de nefer katibi vardı.

Bu teşkilatla beraber, Tevcihat defterinden anlaşıldığına göre, protokol bakımından, Darphane-i Amire Nezareti ile Cebehane Nezareti arasında olmak üzere ayrıca “Muallem Âsakir-i Mansûre-i Muhammediye Nezareti” kurulmuştu. Sekiz tertibin başına Serasker Paşa ile Nazır tarafından seçilen ve Kapıcıbaşı derecesinde başbinbaşı adı ile yüksek rütbeli bir subay getirilmiş ve Masraf-ı Şehriyarî Katipliği ile Süvari Mukabeleci ligi arasında bulunan bir de kâtip atanmıştır. Her Saf’ın kadrosunda olmamakla beraber, tertip kadrosu içinde İstanbul Kadılığı’nca atanan birer imam da vardı. Böylece Âsakir-i Mansûre-i Muhammediye’nin terim ve tabirlerinin çoğu Nizam-ı Cedit’inkine benzemekte idi.
Asker ve subayların maaştan başka tayinleri de vardı; maaşlar gündelik olarak hesaplanır, 30 gün üzerinden ayda bir defa verilirdi. Bu teşkilâta kim olduğu belirsiz, işsiz, soysuz, din değiştirmiş kimseler alınmayacaktı. 15-30 yaş arasında ve sağlam yapılı oldukları takdirde en çok 40 yaşma kadar olanlar, kendi istekleriyle asker kaydedileceklerdi.

Erler subaylarına hizmet eri görevi yapmayacak; subaylar ancak dışarıdan hizmetçi alabilecekler, bunların elbiseleri bile erlerinkine benzemeyecekti. Orduya girenler meşru mazeretleri olsa dâhi 12 yıl geçmeden ayrılmayacaklardı. 1828 yılında Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye terimlerinde esaslı değişiklikler yapılmış, tertip yerine “alay” kol yerine “tabur” saf yerine de “bölük” kelimeleri kullanılmışta. Yeni değişikliklere göre, her alay 500 mevcudlu üç taburdan meydana gelecekti. Başbin başılık da kaldırılarak, her alay “miralay” adında yüksek rütbeli bir subaya, her tabur da bir binbaşının emrine verilmiştir. Bundan başka, her alaya bir “kaymakam”, bir “alay emiri”, her tabura da sağ ve sol ağaları adlı iki “kolağası”, biri “sancaktar” ve bir “tabur kâtibi”, yüzbaşıların komutasında kalan bölüklere de iki “mülâzım”, bir “başçavuş”, dört “çavuş”, bir de “bölük emini” verilmişti. Bir zaman sonra “Kapıkulu süvarileri” (Gedikli Sipahi) de kaldırılarak, bu yeni usul üzere, gerek İstanbul, gerek eyaletlerde süvari birlikleri de kurulmaya başlanmıştır. Sonraları birlikler, çoğalınca, iki alay bir “liva” sayılarak bir “mirliva”nın komutasına verilmiş ve alaylar İstanbul ve Üsküdar’da olmak üzere “Hassa” ve “Mansûre” adı ile iki kışıma ayrılmış, her kısmın basma “Ferik” rütbesinde birer komutan getirilmiştir. Hassa birlikleri yalnız İstanbul’da, Mansure birlikleri ise İstanbul ile beraber, önemli bölgelerde bulundurulmakta idi.

1832′de “Hassa Ferikliği” “müşirlik”e yükseltilerek, askerî dereceler yeni bir şekil almış ve bu teşkilât aşağı yukarı Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarına kadar süre gelmiştir. Başlangıçta çocuk denecek yaşta erlerden oluşan bu ordu, kendisini ilkönce 1828-1829 Rus Harbi’nde göstermiş, sonunda azlığı yüzünden eriyerek yenilmişse de, Ruslara iki yıl cesaretle dayanmış ve Osmanlılara Yeniçerilerin kaldırılmasının doğruluğunu ve vatan savunmasında düzenli iyi eğitim görmüş bir ordunun lüzumunu ispat etmiştir. II. Mahmut karşılaştığı büyük harpler, ayaklanmalar ve iktisadî darlıklara rağmen bu ordunun mevcudunu hayatının son yıllarında 118.400 kişiye çıkarmış bulunuyordu. Zamanla memleketin muhtelif yerlerinde ordular ve sefer yedek birlikleri olmak üzere “Redif” tümenleri teşkilatlandırıldıktan sonra Âsakir-i Mansûre birliklerine “Âsakir-i Nizamiye” adı verilmiştir.


Alıntıdır..