Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2008       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Uluslararası Göçmen Kaçakçılığı ile İnsan Ticareti

12 - Alınması Gereken Önlemler ile İşbirliği ve Uyum Çalışmaları;
Ülkemiz, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti alanında AGİT, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, NATO ve İstikrar Paktı tarafından düzenlenen uluslararası faaliyetleri desteklemekte ve bu yönde aktif bir şekilde çalışmaktadır.
Türkiye ayrıca, insan ticareti ile mücadele konusunda, Ankara’daki Uluslararası Göç Örgütü IOM ile de güçlü bir işbirliği sergilenmektedir. Bu çerçevede, Uluslararası Göç Örgütü’ne Üyeliğimize ilişkin yasal sürecin sonuçlandırılması için çalışmalar sürdürülmektedir.
Türkiye, göç yönetimi alanında faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlarla müşterek yürütülen çalışmalara etkin olarak katılmaktadır. Bu bağlamda Türkiye, Budapeşte Grubu, Uluslararası Sınır Polisi Konferansları, CIREFI (AB Yasadışı Göç ve Sınır İhlalleri Konusunda Bilgi Değişim Merkezi), SECI (Southeast European Cooperative Initiative) Çalışma Grupları, İstikrar Paktı – İnsan Ticareti Görev Gücü, OSCE (Organization for Security & Cooperation in Europe) gibi uluslararası kuruluş ve çalışma gruplarına aktif olarak katılmaktadır.
Türkiye Ulusal Programında taahhüt ettiği üzere AB Negatif Vize Listesine uyumun sağlanması yolunda görüşmelerin bir kısmını tamamlamış, bir çok ülke vatandaşlarına vize zorunluluğu getirilmiştir.
43 ülkeyle ikili ve üçlü olmak üzere, toplam 70 yasadışı göç ve diğer suç alanlarında ortak mücadele edilmesi, gerekli işbirliği çalışmalarının yürütülmesi ve aktif bilgi paylaşımının sağlanması hükümlerini içeren Güvenlik İşbirliği Antlaşması imzalanmıştır.
Türkiye vatandaşlarının geri kabulünde oldukça pratik bir uygulama yürütmektedir. Anayasa ve Pasaport Kanunu’na göre vatandaşlarını kayıtsız şartsız geri almaktadır. Ayrıca, Türkiye’de yasal ikamet izni bulunan yabancıları da geri almaktadır. Keza uçakla Türkiye’den ayrılan 3. ülke vatandaşları da aynı veya bir sonraki uçakla iade edilmeleri durumunda ICAO (International Civil Aviation Organization) kuralları uyarınca geri alınmaktadır.
Geri kabul anlaşmaları, yasadışı göçün sonuçlarının ortadan kaldırılmasında ve ülkeleri önlem almaya teşvik etmede kullanılan yasal yöntemlerden birisi ve yasadışı göçle mücadelede etkin bir araç olduğundan Türkiye, öncelikle kaynak ülkelerle, daha sonra aşamalı olarak transit ve hedef ülkelerle geri kabul antlaşması yapma politikasını takip etmektedir. Türkiye 2001 ve 2002 yılı içinde çeşitli ülkelerle yaptığı geri kabul antlaşması tekliflerinin sonuçlanmasını beklemektedir.
Anlaşmalı evliliklerin önlenmesi amacıyla hazırlanan, 403 sayılı Türk Vatandaşlık Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören ve 12 Haziran 2003 tarih ve 25136 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren yeni düzenlemeyle, Türk vatandaşlarıyla evlenen yabancıların vatandaşlığa alınma prosedürü, evliliğin tescil tarihinden itibaren 3 yıl geçtikten sonra başlayabilecektir.
Ayrıca, bir Türk’le evlenen yabancı kadının Türk vatandaşlığını doğrudan kazanması uygulamadan kaldırıldığı gibi, halen yürürlükte olan kanun hükmünde geçen “yabancı kadın tabiri” yerine sadece “yabancı” tabiri konarak, kadın-erkek eşitsizliğinin sona erdirilmesi ve sahte evliliklerin önlenmesi amaçlanmaktadır.
Kaçak çalışmanın önüne geçmek amacıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca hazırlanan ve Yabancıların Çalışma İzinlerini düzenleyen 27 Şubat 2003 tarih ve 4817 sayılı Kanun TBMM tarafından onaylanarak 6 Mart 2003 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Kanunun uygulanmasına yönelik yönetmelik hazırlanarak 6 Eylül 2003 tarihinde yürürlüğe konmuştur.
Özellikle kadınların cinsel amaçlı sömürüleri açısından karşılaşılan olayların büyük çoğunluğunda mağdur konumunda olduğu tahmin edilenlerin kendileriyle yapılan mülakatlarda, böyle bir hususun söz konusu olmadığını ifade ettikleri EGM Yabancılar Hudut İltica Dairesi Başkanlığı’nın elde ettiği verilerde görülmektedir. Bunun sonucu olarak bahse konu şahısların Türkiye’den çıkışları temin edilmekte, genelgeleri dahilinde görevliler tarafından acil tıbbi ihtiyaçları karşılanmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri’nin 2002 İnsan Ticareti Raporu’nda Türkiye’nin içerisinde bulunduğu kategori sebebiyle, 2002 yılı içerisinde Dışişleri Bakanlığı’nın koordinesinde ilgili tüm Bakanlık, kurum ve kuruluşların yer aldığı “İnsan Ticareti ile Mücadele Görev Gücü” kurulmuştur. Bu grup, Türkiye’nin durumunu, sorunu ve çözüm yollarını tespit amacıyla birçok toplantılar gerçekleştirmiştir.
Türkiye’nin göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretiyle ilgili olarak imzalamış olduğu sözleşmeler ve bunların getirdiği yükümlülükler, bu konuyla ilgili mücadelede yapılması gerekenleri içeren niteliktedir. Uluslararası niteliğiyle birlikte bağlayıcı olmaları, oluşturulacak stratejiler için önemlidir. Bunlardan konuyla ilgili en önemlileri Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesine ek Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti Protokolleri’dir.
Bu protokolün amacı, göçmen kaçakçılığını önlemek ve bununla mücadele etmek, kaçak göçmenlerin haklarını korurken, taraf Devletler arasında bu amaçla yapılan işbirliğini geliştirmektir. Her taraf Devlet, kasten ve doğrudan veya dolaylı olarak mali veya diğer bir maddi çıkar elde etmek için gerçekleştirilmeleri halinde, sözleşmede tanımlanmış olan maddi çıkar elde etmek için gerçekleştirilmeleri halinde, sözleşmede tanımlanmış olan göçmen kaçakçılığını, suç haline getirmek üzere gerekli yasal ve diğer önlemleri alacaktır.
Taraf Devletler, özellikle ortak sınırı olanlar veya göçmenlerin kaçırıldığı güzergahlar üzerinde bulunan Taraf Devletler, bu Protokol’ün amaçlarına ulaşmak üzere, ilgili iç yasal ve idari sistemleriyle uyum içinde, sınır önlemleri, eğitim ve teknik işbirliği, diğer önleyici önlemler, koruma ve yardım önlemleri ve kaçak göçmenlerin geri dönüşü konularında bilgi alışverişinde bulunulacaktır.
Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesine Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol, 12-15 Aralık 2000 tarihleri arasında İtalya’nın Palermo kentinde ve ondan sonra da, 12 Aralık 2002 tarihine kadar New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde bütün devletlerin imzasına açılmıştır. Türkiye, bu Sözleşmeyi 30 Ocak 2003 tarihinde kabul etmiştir. Bu protokolün amaçları;
  • Kadın ve çocuklara özel önem verilerek, insan ticaretini önlemek ve mücadele etmek,
  • Bu ticaretin mağdurlarını, onların insan haklarına bütünüyle saygı göstererek korumak ve onlara yardım etmek,
  • Bu amaçlara erişebilmek için Taraf Devletler arasındaki işbirliğini geliştirmektir.
Her Taraf Devlet bu protokolde insan ticareti kapsamına giren eylemlerin kasten gerçekleştirilmesi halinde cezalandırılmalarını teminen gerekli yasal ve diğer önlemleri alacaktır. Taraf Devlet, insan ticareti mağdurlarını korumak için yardım ve koruma, mağdurlarının kendi ülkesinde geçici veya daimi olarak kalmalarına izin veren yasal veya diğer uyum önlemleri alma ve mağdurunun geri dönüşünü, o kişinin güvenliğini de gözeterek, sebepsiz veya makul olmayan bir gecikme olmaksızın kolaylaştıracak ve kabul edecektir.
İnsan ticaretinin önlenmesi için Taraf Devletler, mağdurların özellikle kadınları ve çocukları yeni mağduriyetlerden koruyacak şekilde kapsamlı politikalar, programlar ve diğer önlemleri oluşturacaklardır. Politikalar, programlar ve diğer önlemler, uygun olduğu ölçüde, sivil toplum örgütleriyle ve diğer ilgili kuruluşlarla işbirliğini içerecektir.
Taraf Devletlerin kanun uygulayıcı, göçmenlikten sorumlu ve diğer ilgili makamları, gerektiğinde, kendi iç hukuklarına uygun olarak, insan ticaretiyle ilgili hususlarda birbirlerine yardımcı olmak için bilgi değişimi yoluyla işbirliği yapacaklardır. İnsan ticaretinin önlenmesinde kanun uygulayıcı makamlar, göçmenlikten sorumlu görevliler ve ilgili diğer görevliler eğitilecektir. Taraf Devletler, insan ticaretinin önlenmesi ve ortaya çıkarılması için gerekli olabilecek sınır kontrollerini, mümkün olduğu ölçüde güçlendireceklerdir.
Burada, özellikle insan ticareti olgusu, tamamen bir insan hakları sorunudur. Bir başka deyişle, bu suçla mücadele insan haklarının korunmasına yöneliktir. Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne paralel olarak çıkartılan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi; insanların onur kırıcı ceza ve işlemlerine maruz kalamayacağını belirtmektedir. Bununla birlikte; insan ticaretine maruz kalmayı önleyecek diğer bir düzenleme ise, insanların köle ve kul halinde tutulamayacağını ifade etmesidir. Bu bağlamda, kişilerin zorla çalıştırılması önlenmiştir. Bu sözleşme, 3 Eylül 1952’de yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşmeyi 18 Mayıs 1954’de onaylamıştır.
Bu sözleşmelerle birlikte, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti kapsamındaki kişilerin haklarının korunmasına yönelik diğer sözleşmeler de mevcuttur. Bu bağlamda; Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi; BM Genel Kurulu’nda 20 Kasım 1989 tarihinde imza, onay ve katılıma açılmış, 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Sözleşmeyi 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamış ve 9 Aralık 1994 tarihinde ihtirazı kayıtla onaylamıştır.
Bu sözleşmenin 34 ve 35. maddeleri uyarınca taraf ülkeler, çocukların her türlü sömürü ve istismara karşı korunmalarını, yasadışı bir faaliyette çalışmaları, cinsel sömürü, pornografi, fahiselik ve ticaret amacıyla kullanılmalarını engellemek için, her türlü ulusal, ikili ve çok taraflı tedbirleri almayı taahhüt etmişlerdir.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ek olarak Çocuk Satışı, Çocuk Fahiseliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokol;
BM Genel Kurulu’nun 25 Mayıs 2000 tarihli kararıyla kabul edilmiş ve imza, onay ve katılıma açılmıştır. Türkiye, protokolü 9 Eylül 2000 tarihinde imzalamış ve 9 Mayıs 2002’de onaylamıştır.
Onaylanan Protokolle çocuk satışı, çocuk fahiseliği ve çocuk pornografisinden çocukların korunmasını güvence altına almak için alınması gereken önlemlerin arttırılması amaçlanmıştır. Taraf Devletler çocuk satışını, çocuk fahiseliğini ve çocuk pornografisini bu Protokol uyarınca yasaklayacaklardır.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 1999 yılında Cenevre’de yapılan 87. Genel Konferansında kabul edilen 182 sayılı En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi,Türkiye tarafından 25 Ocak 2001 tarihinde kabul edilmiştir.
Bu sözleşmeyi onaylayan her üye ülkenin, acil bir sorun olarak en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını temin edecek ivedi ve etkin önlemleri alması gerektiği ifade edilmektedir. Her üye, en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin öncelikli olarak ortadan kaldırılması için eylem programlarını belirleyecek ve uygulayacaktır. Bununla birlikte; her üye Devlet, çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılmasında eğitimin önemini dikkate alarak etkin önlemler alacak ve bu sözleşme hükümlerini uygulayacak yetkili makamı belirleyecektir.
Çocukların haklarını korumak için çıkarılan Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (European Convention on the Exercise of Children’s Rights), 25 Ocak 1996’da imzaya açılmıştır. Türkiye, Sözleşme’yi 9 Haziran 1999’da imzalamış, 18 Ocak 2001’de “beyanda bulunulmak suretiyle” onaylamıştır.
Sözleşmede, çocukların birey ve insan olarak haklarının korunması için, adlî bir makam önünde kendilerini ilgilendiren davalarda kimi usulü haklar tanınması, bu hakların bizzat kendileri veya diğer kişiler ya da kurumlar aracılığıyla kullanılmasının kolaylaştırılması konularında hükümler yer almaktadır. Sözleşme Tarafların, çocukların ve gençlerin korunma hakkının etkin biçimde kullanılmasını sağlamak için, çocukların çalışma koşulları, adil bir ücret, sağlık, ahlak ve eğitimleri için zararlı olmayacağı belirlenen hafif işlerde çalışmalarını sağlamaları gerektiğini ifade etmektedir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 10 Haziran 1930’da kabul ettiği Cebri Çalıştırma Hakkında 29 Sayılı ILO Sözleşmesine göre; her ne şekil altında olursa olsun cebri veya mecburi çalıştırma kaldırılmıştır. Bu sözleşme doğrultusunda, “Cebri veya Mecburi Çalıştırma” ifadesi herhangi bir kişinin ceza tehdidi altında ve tam isteği olmadan mecbur edildiği tüm iş veya hizmetlerdir. Bu sözleşmeyi onaylayan her üye Cebri veya mecburi çalıştırmanın kanuna aykırı olarak geliştirilmesini bir suç olarak cezalandıracak ve kanunca getirdiği müeyyidelerin gerçekten etkili ve tam olarak uygulanmasını sağlamaktan yükümlü olacaktır. Türkiye, bu sözleşmeyi 23 Ocak 1998 tarihinde kabul etmiştir.
Uluslararası göç kapsamında, göçmen işçilerin ve ailelerinin hakları koruma altına alınmıştır.

Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme;
Birleşmiş Milletler tarafından 25 Şubat 1991 tarihinde imzaya açılmış ve Türkiye 13 Ocak 1999 tarihinde imzalamıştır. Bu sözleşmenin 16. maddesinde, göçmen işçi ve ailelerinin hakları belirtilmiştir. Göçmen işçileri ve aile fertleri ister kamu görevlilerinden ister özel kişiler, gruplar veya kuruluşlardan kaynaklansın, şiddet, fiziksel incinme, tehdit ve korkutma gibi eylemlere karşı Devlet tarafından etkili biçimde korunmaları gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler tarafından 16 Aralık 1966 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye Cumhuriyeti adına 15 Ağustos 2000 tarihinde New York’ta imzalanan Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, beyanlar ve çekinceyle 4 Nisan 2003 tarihinde onaylanmıştır.
Bu sözleşmeye Taraf Devletlerin, herkesin çalışma hakkını tanıması ve bu hakkı korumak için gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. Çalışma hakkı, herkesin kendi seçtiği ve girdiği bir işte çalışarak geçimini sağlama imkânına ulaşma hakkını da içerir. Bununla birlikte Taraf Devletler; herkese adil ve elverişli şartlarda çalışma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, kendisi ve ailesi için yeterli bir yaşam standardına sahip olma hakkı, mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkı ve eğitim hakkını tanımaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 18 Aralık 1979 tarih ve 34/180 sayılı Kararı’yla kabul edilip imza, onay ve katılıma açılan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme, 27. Maddeye uygun olarak 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Antlaşmayı 11 Haziran 1985 tarihinde onaylamıştır. 3232 sayılı Onay Kanunu 25 Haziran 1985 gün ve 18792 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Bu Sözleşmenin altıncı maddesi; Taraf Devletlerin, kadın satışını ve kadınların fahiseleştirilerek istismar edilmelerini sona erdirmek için mevzuat çıkarmak da dahil, gerekli her türlü tedbiri almaları gerektiğini ifade etmektedir.
Bu sözleşmelerle birlikte kadınlara yapılan şiddeti önlemek maksadıyla Kadınlara Karşı Şiddetin Tasfiye Edilmesine Dair Bildiri, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 20 Aralık 1993 tarihli kararıyla ilan edilmiştir. Bu bildiriyle; kadınlara toplum içinde meydana gelen tecavüz, cinsel istismar, çalışma hayatında, öğretim kurumlarında ve diğer yerlerde cinsel taciz, kadın satışı ve zorla fahiseleştirilme de dahil, fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddetin önlenmesi istenmiştir.
Ayrıca, Devletlerin, her türlü uygun araçla ve hiç gecikmeksizin kadınlara karşı şiddeti tasfiye politikasını yürütmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Ahmet FIRAT