Arama


Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
29 Mayıs 2008       Mesaj #1
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Nogaylar- Nogay Türkleri

Nogaylar Hakkında Genel Bilgiler

Nogay Menşei ve Nogay Adı
Nogaylar bugün Kafkasya'da varlıklarını sürdürmekte olan Türk topluluklarından biridir.

Nogay adının kavim adı olarak nasıl kullanılmaya başlandığı hususunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Altın Ordu şehzadelerinden olan Nogay, kırk yıl bu devlet üzerinde çok önemli bir rol oynamıştır. Kıpçak grubuna dahil olan Nogayların, bazı araştırmacılara göre Moğol kabilesinden olan Mangıtlardan, bazılarına göre de Uz ve Peçenek Türk boylarından geldikleri tahmin edilmektedir (Bavbek 1986: 160). Prof. Dr. Mustafa Kafalı'ya göre, Cuci Ulusunun en önemli kabilelerinden birisi olan Mangıtlar açıklanamayan sebeplerden dolayı Nogay adını almışlardır. Araştırmacılara göre, Nogay'ın, ölümünden iki yüz yıl sonra Mangıt topluluğuna isim olması (15. yüzyılın sonları) anlamlı gözükmemektedir. Nogaylar arasında da Nogay hakkında bir hatıra, destan veya efsane yoktur. Fakat araştırmacıların çoğu bu ismin Cengiz Han'ın büyük torunu Nogay'dan geldiğini belirtmektedir (Alpargu 1996: 193).

Nogayların tarihinde Nogay'dan çok Edige Bey'in adı geçmektedir. Mangıtların beylerinden biri olan Edige, Nogay gibi istediği şehzadeyi tahta çıkarabilen cesur ve kurnaz bir beydir. Nogay Ordası'nın bütün bey ve mirzalarının Edige soyundan olduğu görülür. Kaynaklarda Nogayların atalarının Edige olduğu hakkında da bilgilere rastlanmaktadır (Meselâ bir Osmanlı kaynağı olan Cenabî'de). Edige ile ilgili yaygın bir destan da bulunmaktadır (Alpargu 1996: 194-195).

Alpargu, üzerinde kesin bir bilgi olmamasına rağmen, araştırmacıların Edige'nin isimlerinden birisinin Nogay olabileceği ihtimali üzerinde durduklarını belirtmektedir (Alpargu 1996: 195).

Altın Ordu Devletinin yıkılmasından sonra kurulan hanlıklar arasında adı geçen Nogay, yanlış olarak Tatarlar için de kullanılmıştır. Kazaklar, Tatarlara Nogay demektedirler (Devlet 1993: 287).

Bu Türk topluluğu; Astrahan, Kuzey Kafkasya, Kırım, Romanya ve Türkiye'de Nogay adı ile; Türkistan'da, özellikle Buhara ve Hive'de Mangıt adıyla tanınmaktadır (Bavbek 1986: 160).

Sosyal ve Ekonomik Yapı
Nogaylar günümüzde yoğun olarak Dağıstan Muhtar Cumhuriyeti ile Stavropol Krayında yaşamaktadırlar. 1989 nüfus sayımına göre sayıları 79 binden fazla olan Nogayların yaşadıkları yerlere göre nüfus dağılımı şöyledir (Devlet 1993: 287).

Bölgeler 1979 1989 Oran (%)
Genel 59.546 75.564 100
Rusya Fed. 58.639 73.901 97,8
Dağıstan MC. 24.977 28.294 37,4
Stavropol Krayı 22.402 -------- 29,6
Karaçay-Çerkez M.Ob. 11.872 12.993 17,2
Çeçen-İnguş MC. 6.093 6.884 9,1
Diğer ------- 4.991 6,6

Acıbayramoviç'e göre ise 1991 tarihi esas alındığında bütün SSCB sınırları içinde 90.000 Nogay Türkü bulunmaktadır (Alpargu 1996: 207).

Nogayların yaşadıkları yerlerin isimleri daha ayrıntılı bir biçimde şöyledir: Dağıstan Muhtar Cumhuriyetinin Nogay Bölgesi, Kızılyar, Babayurt, Hasavyurt, Tarumovka Bölgeleri, Stavropol Krayı'nın Neftekum Bölgesi, Koçubey Bölgesi (Karamurza Köyü) ve Mineralovod Şehri (Kanglı Köyü), Çeçen-İnguş Muhtar Cumhuriyetinde Kargalin, Turum ve Şelkovskoy Bölgeleri, Karaçay-Çerkez Cumhuriyetinde Adıge Habl ve Habez Bölgeleri (Erkin Yurt, Erkin Halk, Adil Halk, Üyken Halk, Kızıl Yurt, Kuban Halk ve Kızıl Togay Köyleri), Çerkessk Şehri, Prikubañ Bölgesi'ndeki Put İlyiça Köyü, Romanya'nın Dobruca Bölgesi, Türkiye'de Konya ve Eskişehir'in bazı köyleri (Kalmıkova 1969: 14).

Tarih boyunca tam bir göçebe hayatı süren Nogayların geçim kaynağı hayvancılıktır. En iyi gıda maddeleri süt ve ondan yapılmış maddeler, kısrak sütünden kımız ve at etidir. Tarihte yaşanan kıtlık için eski yazma eserlerin birinde şu ifadeye yer verilmiştir: "Öyle korkunç bir açlık oldu ki halkımız ekmek yemeğe mecbur oldu" (İnan : 311).

18. yüzyılda Kuban Nogayları, 19. yüzyılın ikinci yarısında da Açikulak Nogayları ziraat yapmaya başlamışlardır. Bunun yanında demircilik, dericilik de yapmışlardır (Alpargu 1996: 203). Bu durum aynı yıllarda Nogayların artık yerleşik hayata geçmeye başladıklarını göstermektedir.

Nogaylar askerlik yapmamışlar, buna karşılık çok ağır vergiler vermek zorunda kalmışlardır. Sayılarının günden güne azalması, onlara ölü halk ya da ölmekte olan halk denmesine sebep olmuştur (Alpargu 1996: 203).

Seydi Ali Reis'in yağmacı ve kavgacı taraflarını anlattığı Nogaylar ile ilgili, Evliya Çelebi'nin "Seyahatname"sinde de bilgiler bulunmaktadır. Nogayların özellikle Kırım hanları ile sıkıntılarının olduğu eserde belirtilmektedir (Alpargu 1996: 199).

Nogay Türklerinin ekonomisi, günümüzde de hayvancılığa dayanmaktadır. Bunun yanında tarımla da ilgilenmektedirler. Ancak meraların gittikçe azalması, tarım alanlarının bilgisizce ve yanlış bir biçimde kullanılması sebebiyle ekonomik durumlarının iyi olduğu söylenemez. İşsizlik en büyük problemlerden biridir. Ücretlerin düşük, çalışma şartlarının da ağır olduğu görülmektedir (Alpargu 1996: 205-206).

Nogay Türklerinde her boy, çeşitli isimler taşır ve bunların damgaları mevcuttur. Bu boy isimlerinden bazıları şunlardır: Alakay (AN), Allaberdi (AN), Baydar (AN), Baykalı (KN), Bozak (KN), Dörmen (AN), Kañlı (AN), Karasıyrak (AN), Koñır (KN), Öden (AN), Telev (KN), Serkeli (KN), Türkpen (AN), Eşbuga (KN) vb. (Baskakov 1963: 490-492).

Sünnî olup Şafiî mezhebine mensup bulunan Nogayların inanç ve millî yapılarından dolayı Ruslarla karışmamaya çalıştıkları, yapılan istatistiklerden anlaşılmaktadır (Alpargu 1996: 205).

Geçmişte büyük aile yapısına önem veren Nogay Türklerinde, 20. yy.'ın başından itibaren daha küçük aile yapılarının ortaya çıktığı görülmektedir. Alpargu'ya göre Sovyet dönemi politikasının baskısı sonucu parçalanan büyük aileler ile bunlardaki âdetler ve unsurlar, bozkırda zayıf bir biçimde de olsa İkinci Dünya Savaşı'nın ertesine kadar sürmüştür. Bozkırdaki aile içinde otorite babanındır. Zaten Sovyetler döneminde diğer Müslüman Türk halklarında olduğu gibi, Nogay Türklerinin de Sovyet formatına girmesini engelleyen en önemli husus, pederşahî aile düzeninin devam etmesi olmuştur (Alpargu 1996: 13).

Evlenmede "beşik kuda" (beşik dünürleri), "nışan saluv" (nişanlanma), başlık parası, yüz görümlüğü, süt hakkı gibi âdetleri bulunmaktadır. Çocuğa isim vermede, sünnette, çocuğun eğitiminde, düğünde, ölümde, cenazede geleneklere önem verilir. Kadınların önemi halk şiirleri, atasözleri vb.de her fırsatta vurgulanmaktadır. Boşanmaya çok sık rastlanmaz. Çok çocuklu olmak evlilikte mutluluk işaretidir. Loğusalara musallat olduğu düşünülen "albastı" vb. birçok inanç ve gelenek bütün Türk dünyasında olduğu gibi Nogay Türklerinde de yaygındır (Alpargu 1996: 15-20).

1991 yılında Nogay Ordasının kuruluşunun 600. yılını kutlayan Nogay Türkleri, günümüzde ayrı bir idarî yapıya kavuşmayı arzu etmektedirler. Fakat bu isteklerine kavuşmaları oldukça zordur. Bilhassa birbirlerinden uzak yerleşim bölgelerinde yaşamaları bunun en büyük engellerinden biridir (Alpargu, 1996: 207).

Nogay Türklerinin Tarihi

Cuci'nin oğlu Moğol'un torunu olan Nogay, Altın Ordu yönetiminde söz sahibi olan bir tümen beyidir. Bir cariyeden doğduğu için yasaya göre han olamamıştır. Özellikle Don (Ten) ile Dinepr (Özü) arasındaki bölgelerde nüfuz kazanan Nogay, Berke Han'ın ölümünden sonra müstakil bir han gibi hareket etmiştir. Lev Galitskiy'in 1276'da Nogay'a mektup ve elçiler göndererek Litvanya'ya karşı sefere çıkmayı önermesiyle Nogay'ın ismi de Rus yıllıklarında yer almaya başlar. Nogay, Rus prensleri arasında nizam sağlamış, 1285'te Kıpçak ülkesinde açlık başlayınca Lehistan ve Macaristan'a akınlar düzenlemiş, Bulgaristan'ı feodal devlet olarak kendisine tabi kılmıştır. Tula Buğa (1287-1290) zamanındaki iç karışıklıklarda rol oynamış, Cengizlilerden istediği kişiyi "han" ilân etmiştir. Altınordu'nun işlerine durmadan karışarak anlaşmazlıklara sebep olan Nogay, Tula Buğa'ya karşı Tokta'yı (1290-1312) tahta çıkarmıştır. Tokta'ya birçok Nogay beyini öldürtmesine rağmen aralarında anlaşmazlık çıkmış, Tokta 1299 yılında Kafkasya dağları önündeki "Kökenlik" denen yerde Nogay'ın ordusunu yok etmiştir. Nogay da savaş meydanında öldürülmüştür (1300) (Bavbek 1986: 161). Nogay'ın tarihte, bilhassa Altın Ordu-İran Savaşında kazandığı zaferle ve Mısırlılarla kurduğu münasebetlerle adından bahsettirdiği görülür (İnan : 309).

Nogay'ın idaresinde toplanan beyler, ölümünden sonra onun adıyla anılmaya başlamışlar ve Altın Ordu'nun yıkılmasından sonra Nogay Hanlığı adı altında birleşmişlerdir. İdil'den (Volga) Balkaş'a, Hazar Denizi'nden Aral gölüne kadar uzanan bu hanlığın merkezi Saraycık olmuştur. Birçok Türk boyunun yaşadığı bu hanlıkta asıl söz sahibi olanlar Nogaylardır (Bavbek 1986: 161). Nogaylar 16. yüzyıla kadar rahat bir şekilde yaşamışlar ve bu yüzyılın ilk yarısında Astrahan Hanlığı yönetiminde etkili olmuşlardır. 1552'de Kazan Hanlığının, 1556 yılında da Astrahan Hanlığının Rusya'ya bağlanmasından sonra Nogaylar da dağılmaya başlamışlardır. 1552-1558 yıllarında Batı Kazakistan'da İdil ve Yayık havzasında büyük bir kıtlık yaşanmıştır. Göçebe olan ve hayvancılıktan gelir sağlayan Nogay Türkleri bu kıtlıktan çok etkilenmişlerdir. Zamanla Nogay mirzaları arasında da anlaşmazlıklar çıkmaya başlamıştır. İsmail Mirza, Rus hâkimiyetini kabul etmiş, İsmail Bey'in kardeşleri Mamay Mirza ve Urak Mirza ise Ruslara düşman olmuşlar, daha sonra da öldürülmüşlerdir. Mamay'ın oğlu Yahşi Saat Mirza, Urak'ın oğlu Kadı Mirza ve Yusuf Bey'in oğulları, 1558-1559 yıllarında kendilerine tabi olan halkla birlikte Kafkasya ve Kırım tarafına geçmişlerdir. Bundan sonra İdil'in batısı Kırım tarafı veya Kiçi (Küçük) Nogay, doğusu ise Nogay tarafı veya Ulı (Büyük) Nogay olarak isimlendirilmiştir (Bavbek 1986: 162-163).

M. Alpargu, Nogayların kendi aralarında bölünmelerine, özellikle İsmail ve Yusuf Mirza arasındaki iktidar mücadelesinin sebep olduğunu belirtmektedir. Yusuf Mirza öldürüldükten sonra, İsmail Mirza'nın han olabilmesi için anlaşma sağlanamamıştır. Böylelikle Nogaylar, Rus taraftarı ve Rus muhalifi olarak iki farklı topluluğa ayrılmışlardır (Alpargu 1992: 13).

Yahşi Saat Mirza'yı kendilerine Ulu Bey seçen Küçük Nogaylar, Kırım hanı I. Devlet Giray'ın verdiği Kuban boyu ile Azak Kalesi arasındaki bölgeye göç etmişlerdir. Bir süre sonra da Özi Kalesi'nin batısında Turla ile Tuna ırmakları arasına yerleştirilirler. Rusların Kırım'ı işgali ve Tuna boylarına yayılması üzerine de Osmanlı topraklarına sığınırlar.

Büyük Nogaylar ise bulundukları bölgede başlayan kıtlık sebebiyle 1601'de Kuban Irmağı boylarına gitmişlerdir.

1603'te Rusların içinde bulunduğu karışıklıktan faydalanan Büyük Nogaylar bağımsızlıklarını ilân ederler. Ercilasun, Nogay Türklerinin Rus hâkimiyetine girdikleri tarih olarak 1604'ü göstermektedir (Ercilasun 1992: 32). Nogay Türkleri 1634'te Kalmukların istilâsına uğrarlar. Bu durum büyük ordanın güneye göçüp küçük orda ile birleşmesini sağlar. Ancak Kozakların baskısı yüzünden Nogaylar bu bölgeden de çıkmak zorunda kalırlar. 1770'te Ruslarla yaptıkları anlaşma sonucu Kuban bölgesinde bağımsız bir hanlık kuran Nogaylar, 1777'de Rusların yaptığı katliama maruz kalmışlardır. İşte Nogayların asıl göçü bundan sonra başlamıştır (Alpargu 1996: 17-198; Ana Britanica :572).

Etnograflardan Georgi 18. yy.'da Nogayların yayıldıkları yerleşme sahasını şöyle gösterir:

a. Don ve Kuban Irmakları arasındaki 70.000 Nogay topluluğu,
b. Kırım Yarımadası Nogay halkı,
c. Astrahan Nogay kolu (bunların bir kısmı Kafkasya'ya ve Kırım'a, bir kısmı Başkırdistan'a göç etmiştir ),
d. Kuban ve yöresi Nogayları (Caferoğlu 1988: 46).

1783'te Rus ordusu Kuban ve Don arasında göçebe hayatı yaşayan Nogay Türklerine saldırmış ve büyük bir bölümünü yok etmiştir. Sağ kalanlar Kuban'ın sol kıyısındaki Edigelere sığınmışlardır (Bavbek 1986: 164). Bazıları bugünkü Krasnodar bölgesinde yerleşik bir hayata geçmeye mecbur bırakılmış, bir kısmı da eski topraklarına dönmüştür. Bir kısmı ise deniz yoluyla İstanbul'a, birazı da Karadeniz'deki limanlara gelmişlerdir (Alpargu 1996: 200).

Küçük Nogaylardan geriye kalanlar Kuzey Kafkasya'nın çeşitli bölgelerinde yaşamaktadırlar. İdil'in doğusunda kalan Nogayların bir bölümü Kazak hanlarına, bir kısmı da Başkurtlara tabi olmuşlardır. O. Bavbek diğer Nogayların Karakalpak adıyla ayrı bir grup hâlinde yaşadığını, Özbeklere katılan Nogayların ise nüfuz sahibi olduklarını, Mangıt reisi Masum Şah Murad'ın Ebu'l-Gazi Han döneminde, bu hükümdarın kızı ile evlenerek tahta oturduğunu (1785-1800) belirtmektedir (Bavbek 1986: 164-165).

19. yy.'da Rus saldırıları sebebiyle göç edenlerin sayısı çok fazladır. Bu yıllarda göçü hızlandırmak için evlerin yakılması, insanların iskelelere yığılması gibi olayların belgeleri arşivlerde bulunmaktadır. Hatta o yıllarda, Kafkasya'da bulunan General Odomikof'a buradaki asayişin nasıl düzeltileceği sorulduğunda, alınan cevap "Nogay ahalisinin bulundukları yerlerden uzaklaştırılmalarıyla" olmuş ve bu Rus gazetelerinde yayımlanmıştır (Saydam 1996: 118). 18 Kasım 1858'den itibaren Batı Kafkasya'dan Osmanlı topraklarına gelen Nogayların sayısı bir yıl içinde 11.309'a ulaşmıştır. Bunların büyük bölümü Adana ve Dobruca'ya gönderilmiştir. 1863 yılına kadar göç eden Nogayların sayısı 30.000'i bulmuştur. Bunların tamamı Yedisan, Beşno, ve Canboyluk kabilelerine mensupturlar (Alpargu 1996: 201). Kuban ve Terek'in kuzeyi ele geçirildikten sonra binlerce Nogay ve Kalmuk ailesi Dağıstan ve Çerkez kuvvetleriyle birleşmesinler diye Volga'nın ötesine göç ettirilmişlerdir. Onların yerine de Rus köylüleri yerleştirilmiştir. Bu sistemli politika ile Rusya'nın hemen her yerinde olduğu gibi Kafkasya'da da demografik bakımdan Rusların üstün olması sağlanmıştır (Saydam 1996: 122-123).

Alıntıdır..