Zamansızlıkta Yaşamak İçin...
Bir nefes kadar uzağındayken...dokunamadan sana,duyumsayamadan sıcaklığını...daha yaşayamadan,
ben SENİ,
sen BENİ,
biz BİZİ...
gidilir mi?
gidilir mi sevdiğim?
Biten saatlerin korkusu yüreğimde çığ gibi büyüyor,yer kalmıyor yarına ait sevinçlerime.Bedenimi sarıyor umarsızlığın dikenli telleri.Gözbebeklerimde güvercinler ağlıyor.Uğurlarken senden,KENDİMİ.Bırakıp giderken ellerine yüreğimi.
daha,dün...
daha,dünden evveli...
daha, gece...
daha...
daha bu sabah, bu sabah ya! 'Tüketirken sözcükleri sıcak fısıltılarla yüreğimizin yansımalarında, tamamlarken eksik kalan sözlerimizi.
İsyanım, sana değildi,sana değildi sevdiğim.
seni...seni sığdırmaya çalıştığım zamanlaraydı.
her gün,
her saat,
hatta her dakika sana yakınlaşan yüreğimle...yalnızlığın koynu olan yatağımda uykuya teslim olmadan direnen gözlerimle dilsiz duvarlara resmettiğim sana, ''canımsın benim,canım'' deyişindeki ses tonuna doymadan
gidilir mi?
gidilir mi sevdiğim?
Bilmiyorum...gidişim hangi duraktan? hangi gardan? hangi alandan? ...hangi hain zamanın kollarından olacak?
oysa,
tüm saatleri geri aldım.Hatta seninle olabileceğim bir zerre mutluluğa karşılık,dudaklarımda takılı kalan o son gülümseyişimi vermek için yalvardım Akrebe, Yelkovana.
yalvardım.
Zamansızlıkta yaşamak için seni,zamana...
Leyla Işık