Arama

Mide Kanseri - Tek Mesaj #1

RoSSoRoSe - avatarı
RoSSoRoSe
Ziyaretçi
10 Haziran 2008       Mesaj #1
RoSSoRoSe - avatarı
Ziyaretçi

MİDE KANSERİ NEDİR?


Midenin en fazla rastlanan urları mide epitel hücrelerinde ortaya çıkan kanserdir. Daha çok orta yaşlılarla yaşlıları etkileyen bu hastalık erkeklerde yaygındır. Çocuklarda ve gençlerde az görülen bir hastalıktır.

Mide kanseri olaylarının coğrafi dağılımı ilginç farklılıklar göstermektedir. Bu hastalık Japonya'da, Finlandiya'da, İzlanda’da ve Şili'de son derece yaygındır. Dağılımdaki bu farklılık bazı çevresel etkenlerin önemli rol oynadığını akla getirmekteyse, de, bunların ne olabileceği konusunda fazla bilgi yoktur. Aşırı alkol alınması, topraktaki organik maddelerin çeşitliliği, çok kızgın yağda pişmiş yiyecekler, dumanda kurutulmuş alabalığın aşırı miktarlarda yenmesi hastalığın İzlanda’daki yaygınlığına neden olarak gösterilen etkenlerdir.

Mide kanserinin bazı türlerinde kimi bünyesel etkenlerin de rol oynadığı bilinmektedir. Bunlar, aşırı kansızlık, süreğen mide ülseri gibi hastalıklardır. Ancak bu hastalıklar mide kanseri olaylarının çok azı üzerinde etkili olmaktadır. Ayrıca mide kanserine, kan grubu A olan insanlarda, 0 grubundan olan insanlara göre daha çok rastlandığı dikkati çekmekteyse de, kan grubu ile mide karoseri arasında bir ilişki olup olmadığı henüz açıklığa kavuşmuş değildir. Bugün en önemli konu bu öldürücü hastalığa yo! açan etkenlerin saptanmasıdır. Bu konuda gerekli bilgi edinilmedikçe etkili önleyici tedbirlerin alınması olanaksızdır.

Midenin herhangi bir bölümü kanserden etkilenebilir. Bununla birlikte mide kapısı kanserin en fazla görüldüğü yerdir. Mukozada beliren basit bir yumru ya da ülser olarak başlayan ur, mide çeperinden lenf damarlarıyla çevredeki lenf düğümlerine ve kan dolaşımıyla karaciğere ve vücudun öbür organlarına yayılır.

Mide kanserinin belirtileri üç kategoride toplanır. Bunlardan birincisi urun sebep olduğu belirtiler olup, hafif rahatsızlıklardan, ülsere benzeyen belirgin ağrılara kadar değişen sindirim bozukluklarıdır. Mide kapısında ya da mide kapısına yakın yerlerdeki urlar mide çıkışını tıkadıkları için kusmaya, mide ağzında beliren urlar ise yutma güçlüklerine sebep olurlar, ikinci gruba giren belirtiler bünyesel olup bunların başlıcaları kansızlık, kilo kaybı, iştahsızlıktır. Üçüncü gruptaki belirtiler de karaciğerde ya da başka bir yerde toplanan ikincil birikimlerin oluşturduğu belirtilerdir. Bu belirtiler muayene İle anlaşılmayabilir. Buna karşılık bazı durumlarda ur ya da urun ikincil birikimleri karın bölgesine dokunulduğunda hemen hissedilebilir. Ayrıca kilo kaybı ve kansızlık gibi açık belirtiler de olabilir.

KOLON KANSERİ NEDİR?
Kolo - Rektal kanserler A.B.D. de her iki cinsde en sık görülen 2. kanser türüdür. Yılda ortalama 140.000 kişi hastalığa yakalanmakta ve yılda ortalama 60.000 kişide bu hastalıktan kaybedilmektedir.

Belirtiler


Genelde olguların büyük çoğunluğu 45–50 yaş üzerindeki kişilerde görülmektedir.
Bu Nedenle;
  • 45–50 yaş üzerindeki kişiler
  • Anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kolorektal kanseri veya polipleri olanlar,
  • Uterus ( rahim ), over ( yumurtalık ) veya meme kanseri olan kadınlar,
  • Ülseratif Kolit veya Crohn gibi hastalıkları olanlar.
  • Rektumdan kan gelmesi ( rektal kanama ), gaitanın kanla bulaşık olması,
  • Tuvalete çıkma alışkanlığında değişiklik Gaitanın eskiye oranla incelmesi,
  • Kabızlık İshal durumlarının ortaya çıkması,
  • Sık sık tuvalete çıkma isteği, buna rağmen tam boşalamama hissi,
  • Karında gaz ağrıları, Kansızlık (anemi), İzah edilemeyen zayıflama
Bu belirtilerin herhangi birinin 1 - 2 hafta devam etmesi veya aralıklarla tekrarlaması durumunda mutlaka hekime başvurulmalıdır.

Tanı


Tarama amaçlı kolonoskopi uygulamalarına risk nedeni olan ilk kanser olgusunun başladığı yaştan beş yıl önce veya 50 yaşında başlamalıdır. Kişiler uygulanacak tarama programına hekimleriyle birlikte karar verebilir, kendilerine uygun bir tarama programını benimseyebilirler. Her yıl gaitada gizli kan testi yapılabilir. Bunun için 3 adet gaita örneğinde gizli kan aranır. Bir tanesinde gizli kan bulunması kişinin tüm kalın barsağının değerlendirilmesini gerektirir. Her 5 yılda bir 60 santimetrelik kolonoskopi ve her yıl gaitada gizli kan testi Kolo -Rektal kanserlerde kesin teşhis barsak içerisindeki tümörden endoskopik yöntemlerden ( Rektoskopi, Fleksibl Sigmoidoskopi, KOLONOSKOPİ ) biriyle yapılacak tetkik ve alınacak parçanın patolog tarafından mikroskobik tanısı ile konur.

Tedavi


Kolo-Rektal kanserlerin esas tedavisi tümörlü kısmın ameliyatla çıkarılması ve barsak pasajının sağlanması için çıkarılan kısmın alt ve üst uclarının tekrar karşılıklı ağızlaştırılmalarıdır.Kolonlar uzun olduğu için bu işlem kolaylıkla uygulanabilir. Ancak REKTUM kanserlerinin tedavisinde bu durum biraz farklıdır. Rektum kısa bir organ (15 cm) olması nedeni ile özellikle anüse yakın yerleşim gösteren tümörlerde ( anüs girişinden 5-6 cm yukarıda) , hastalıklı kısımın çıkarılmasını temin için anüsün tamamen çıkarılıp, iptal edilerek kolon, karın duvarına ağızlaştırılır ( KOLOSTOMİ ). Daha önceleri çok daha sıklıkla uygulanan bu yöntem, günümüzde gerek teknolojik gelişmeler ( Stappler aleti vs.) ve gerekse bu konuda eğitilmiş ve deneyim kazanmış özellikle Kolo - Rektal cerrahi ile uğraşan cerrahlar tarafından yapılan ameliyatlarda çok az sayıda hastaya uygulanmaktadır.

Bazen kolostomi rektumda yapılan ameliyatın iyileşmesini sağlamak için geçici olarak ( birkaç ay ) yapılabilir. Daha sonra bu kolostomi kapatılır. Ameliyata ek olarak, rektum tümörlerinde bazen ameliyattan önce, bazen ameliyattan sonra gerek olursa RADYOTERAPİ de yapılabilir . Kolon tümörlerinde radyoterapinin yeri yoktur. Her iki organın tümörlerinde ameliyattan sonra duruma göre KEMOTERAPİ yapılabilir. Anüs kanserlerinde genellikle radyoterapi tercih edilmektedir. Bazı durumlarda Cerrahi tedavide yapılabilir.

Öneriler


Son laboratuar, epidemiyolojik ve klinik çalışmalar doğrultusunda kanser gelişiminin önlenmesinde etkili bulunan bazı diyet önerileri ileri sürülmüştür Meyve sebze tüketimi günde 5 veya üzeri porsiyona çıkarılmalıdır. Diyette posa alımı günde 30 gr. üzerinde olmalıdır. Yağ tüketimi alınan total kalorinin % 30?undan daha aşagıda olmalıdır. Gıda hazırlama ve yüksek derecede pişirme metotları değiştirilmelidir.

Pişirme dereceleri düşürülmeli ve suda pişirme tekniği ile yemekler yapılmalıdır. Vitamin takviyesinden ziyade çeşitli gıdalar almaya çalışılmalıdır. Alkol tüketimini yılda 8 litre altına indirilmelidir. Tahıl ürünleri günde 6 porsiyon veya daha fazla alınmalıdır. İdeal vucut ağırlığı korunmalıdır. Baharatlı, salamura, turşu, tuzlanmış veya tütsülenmiş gıdaların alımı en aza indirilmelidir. Besin katkı maddeleri iyi kontrol edilmeli ve gıdaların kontaminasyonu önlenmelidir.
Son düzenleyen perlina; 14 Mart 2017 14:42