Arama

Dil Bilimi - Tek Mesaj #7

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #7
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Dil bilgisi ve Tarihçesi

Dilleri bütün cepheleriyle konu edinip inceleyen bilimin adıdır. Arapçada sarf ve nahv ilmi, batı dillerinde ise gramer olarak adlandırılır. Bir dili seslerden cümlelere kadar, ihtiva ettiği bütün dil birliklerini, geniş bir şekilde mana ve vazife olarak inceleyen ilme dilbilgisi denir. Dil bilgisi, diğer bir çok kuralın aksine belirli bir grup tarafından hazırlanmayıp, o dili kullanan insanların zaman geçtikçe gerekli kuralları yaratmalarından veya varolan kuralları dilin gelişimine değiştirmelerinden oluşur.Dil bilgisi incelediği dil unsurlarına göre kendi içinde bölümlere ayrılır. Dilin seslerini inceleyen kısmına ses bilgisi (fonetik), yapı yönünden kelime ve şekilleri konu edinen kısmına şekil bilgisi (morfoloji veya sarf), kelime ve şekillerin çıkış yerlerini, yani menşelerini araştıran kısmına menşe veya türeme bilgisi (etimoloji), kelime ve şekillerin aralarındaki münasebetler ile cümleleri inceleyen dalına ise cümle bilgisi veya söz dizimi, sentaks veya nahv, dilin anlam oluşturma mekanizmalarını inceleyen semantik denmektedir. Dil ancak bu saydığı unsurlarla tamamlandığı gibi, dil bilgisi de bu unsurlardan teşekkül etmektedir. Bu bölümlerin hemen hepsi dilbilgisi içinde ayrı ayrı incelenmelerine rağmen, birbirlerinden kat'i çizgilerle ayrılmazlar ve daima birbirlerine karışırlar. Bu itibarla dil bilgisi bir dili bütün cepheleriyle bir bütün olarak ele alıp inceleyen ilmin adıdır.

İnsanoğlu tarihi akış içinde, zamanla biriken bilgiler sayesinde hemen her şeyi inceleme ve araştırma mevzuu yapmış, dillerin sırrını çözmeye çalışmış ve böylece yeni bir ilim dalı ortaya çıkarmıştır. Dillerin incelenmesi, Eski Yunan ve Hintlilerden başlayarak dillerin bağlı olduğu kaideler tesbit edilmeye çalışılmış ve bu kaidelerin ortaya çıkardığı bilgiye de gramer bilgisi denmiştir. Buna paralel olarak her dilin kelime hazinesi toplanmış neticede sözlükler ortaya çıkmıştır. Gramer sayesinde dillerin doğru okunup yazılması gerçekleşmiştir.

Tarihçe

Dil bilgisi çok eski ilimlerdendir. Grekçeden, Latinceye, oradan diğer dillere yayılmıştır. En eski gramercilerin Hintliler olduğu bilinir. M.Ö. 1. asırda batıda dil bilgisinin kurucusu Aristoteles kabul edilir. Aristo, grameri, mantığın aynası haline getirmiştir. Dionysos M.Ö. 1. asırda Dilbilgisi Sanatı adıyla ilk dilbilgisi kitabını yazmıştır. M.S. 4. asırda Romalı Donatus'un yazdığı dilbilgisi kitabı, batıda yıllarca okutulmuştur. Bunların dışında İskenderiye dil mektebinin gramer ve lugat konularında mühim yer tuttuğu görülür. İslami devirde görülen dilbilgisi çalışmaları daha çok bu mektebi taklit etmiştir. Emeviler devrinden itibaren İslam aleminde pekçok gramer ve lugat yazılmıştır. Türkiye'de 1858 yılında rüşdiyelerin açılması ile okutulmaya başlanır. On sekizinci asra kadar filozofların elinde kalan dil, onlar tarafından şekilci mantığın sözdeki şekli olarak mütalaa edildiği gibi, düşüncenin de değişmez kanunlarına bağlılığı şeklinde değerlendirilmiştir. Böylece dil bilgisi yalnız gramerin değil, aklın da temsilcisi olmuştur. Fakat 19. yüzyıldan sonra dilin apayrı bir müessese olduğu, kendi kanunlarına bağlı, canlılığa sahip bulunduğu fikri ortaya çıkmıştır. Yine bu asırda diller arasındaki akrabalıklar tesbit edilirken, dillerin ayrı aileler meydana getirdiği keşfedilmiştir. Böylece dilleri inceleyen, karşılaştırmalı gramer ortaya çıkmıştır. Ayrıca gramerin; bir dilin tarihini ve zaman içindeki değişme ve gelişmesini inceleyen tarihi gramerin yanında, bir dilin veya lehçenin belirli bir zamandaki durumunu konu edinen tasviri gramer gibi çeşitleri vardır. Bunun yanında bütün dilleri karşılaştırarak, sınıflara ayıran, onların iç ve dış kanunlarını araştıran bilgi koluna da umumi lengüistik denmektedir. Ayrıca dillerle uğraşan ve bir dil üzerinde araştırmalar yapan dil bilginine de lengüist adı verilmektedir.

Türkçe ilk dilbilgisi kitabı, bugün elde bulunmayan Kaşgarlı Mahmud'un 11. asırda yazdığı Cevahirü'n-Nahv adlı eseridir. Ebu Hayyan'ın Arap diliyle, Arapça dil bilgisi metoduna göre düzenlenmiş eseri Kitabu'l-İdrak li Lisani'l Etrak (yazılışı 1312 baskı 1931) ilk Türk dilbilgisidir. Osmanlı Türkçesinde yazılmış ilk dil bilgisi kitabı ise; Bergamalı Kadri'nin Müyessiret-ül-Ulum (1530) adlı eseridir.
On dokuzuncu asra kadar bütün dil bilgisi kitaplarında Arap dilbilgisi metodu izlenmiştir. Türk dilinin yapısı, kaideleri bu usule göre tesbit edilmiştir. Kimisinde Arap, kimisinde Fransız dilbilgisi metoduna uyularak yazılan, Osmanlıcanın yapısını anlatan eserler şunlardır:
  • Ahmed Cevdet ve Fuad paşaların Medhal-i Kavaid (1851),
  • Kavaid-i Osmaniye (1865),
  • Kavaid-i Türkiye (1875),
  • Abdullah Ramiz Paşanın Lisan-ı Osmani'nin Kavaidini Havi Emsile-i Türki (1866),
  • Ali Nazmi'nin Lisan-ı Osmani (1880),
  • Selim Sabit'in Nahv-ı Osmani (1881),
  • Abdurrahman Fevzi'nin Mikyasül-Lisan Kırtasü'l-Beyan (1881),
  • Manastırlı Rıfat'ın Külliyat-ı Kavaid-i Osmaniye (1885),
  • Şemseddin Sami'nin Nev-Usul Sarf-ı Türki (1892),
  • Necib asım'ın Osmanlı Sarfı (1894).
Fransız lisanının metodunu uygulayan yazarlar ve eserleri:
  • Şeyh Vasfi, Mufassal Yeni Sarf-ı Osmani (1901),
  • Mufassal Nahv-ı Osmani (1901);
  • Hüseyin Cahid Türkçe Sarf u Nahv (1908);
  • Ahmed Cevad, Lisan-ı Osmani (1912);
  • Anton Tıngır; Türk Dilinin Sarf-ı Tahlisi.
Meşrutiyet döneminde Tedkikat-ı Lisaniye Encümeni tarafından Maarif Nezaretince Sarf ve Nahv-ı Türki (1930) yayınlanmıştır.
Cumhuriyet döneminde kurulan Dil Encümeni (1928) alfabe ve dilbilgisi hakkında da iki rapor hazırlamış; 1928'de Latin harfleriTBMM'de kabul edilmiş, bir süre sonra da 1932'de Türk Dili Tedkik Cemiyeti kurulmuştur. Daha sonra ortaöğretimde kullanılacak dilbilgisi kitabını Tahsin Banguoğlu hazırlamıştır (1940). Bu tarihten sonra dilbilgisi çalışmaları iki kolda gelişir. İlk ve ortaöğretimde kullanılmak üzere yazılan dilbilgisi kitapları ile Türkçenin ana grameri vasfında ilim dilbilgileri ve monogrofiler (T.N. Gencan, K. Demiray, A.C. Emre ve Prof. Dr. M. Ergin gibi...) Ayrıca Prof. Dr. Faruk K. Timurtaş, tarihi Türkiye Türkçesi ile ilgili olarak Eski Türkiye Türkçesi ile Osmanlı Türkçesi Grameri III, adlı eserlerini bu devirde vermiştir.

Avrupa'da Türk dili ve grameri üzerindeki çalışmaların tarihi çok eskidir. Alman H.Megiser'in (1612) eseri, yazarı bilinmeyen İbrahim Müteferrika baskısı eser (1732) gibi Birinci Dünya Savaşından sonra Türklere karşı duyulan ilgiyle Avrupa üniversitelerinde doğu dilleri ve Türk dili bölümleri açıldı ve pekçok Türkçe dilbilgisi kitapları yazıldı. J.W. Redhouse (1884), J. Deny (1912), J.Nemeth (1916), Ettore Rossi (1939), S.Topalina (1940), A.N.Koronov (1941), A.Tietze, S.G.Lisse (1943), Harbert Jansky (1943), Robert Godel (1945), N. Nitek (1945), Normon A. Mcquown (1946), Heinz Appenzeller (1948), P.H.Rühl (1949), L.Rosony (1960), G.L.Lewis (1967).

Türk dillerinin mukayeseli grameri yazılmamış olmakla beraber bu sahada yerli ve yabancı birçok ilim adamı çalışmıştır. W.Radloff (1882-1883), A.Cevad Emre (Türk Lehçeleri Mukayeseli Grameri 1949), N.K. Dimitriev (1956-1959, 1961, 1962) gibi.
Son düzenleyen Safi; 23 Nisan 2016 06:04