Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Nisan 2006       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hasmane tavır başka, eleştirel yaklaşım başkadır.Milliyetçilik adına söylenen şeyler, Amerika’ya ve AB’ye karşı hasmane bir üslup taşıyor. Hatta demokrasiye de şehlâ bakıyor!

İki kutuplu dünya dengesinden, tek merkezli dengeye geçildiğini kabulleniyoruz. Nedir o merkez? Tabii ki ABD. Avrupa Birliği de onun uydusu gibi bir konumda, her ne kadar öyle değilmiş gösterileri yapma ihtiyacından vazgeçmiyorsa da.
Ve biz yeni dünya dengesinin merkezine şiddetle muhalifiz! Peki hangi denge hesabı ve stratejisi adına? Varmak istediğimiz hedef noktalar ve onları belirleyen istikamet çizgisi nedir?
Uzaktan bakınca şöyle bir izlenim edinirsiniz:
“Bizim zengin kaynaklarımız var, onları değerlendirecek bilgili kadrolara da sahibiz; fakat ABD ve Avrupa Birliği buna izin vermiyor ve bir müstemleke gibi bizi sömürüyor. Onlarla olan bağlarımızı koparıp ilişkilerimizi kesersek her şey kendiliğinden çözülür ve yoluna girer.”
Böyle midir durum? Böyledir de onun için mi sabahtan akşama “bunlar şöyle batırırlar, şöyle parçalarlar, şöyle sömürürler”le yetinen ve ha bire aynı şeyleri tekrarlayan yazılar yazılıp nutuklar çekiliyor?
İyi ve sağlıklı ilişkiler kurmanın yollarını aramıyoruz. Öyle olsaydı, üslup böyle olmazdı. Peki, dünyanın en büyük “siyasî-ekonomik” gücüne karşı reddiyeler düzüp adeta “felsefe”ler üretir isek; (Kur’un şişkinliği nazara alındığında) 3-4 bin dolarlık millî gelirle, bu tarımla, bu dış ticaret açığıyla, bu işsizlikle, bu bölücülük mazarratıyla, bu aydın yoksulluğuyla, bu demokrasiyle biz hangi alternatif projenin takipçisi olacağız?
... Bulgaristan yeni bir anlaşma yaptı; uzun yılların Demir Perde ülkesi, Varşova Paktı üyesi, Amerika’yla iyi olmak için her fırsattan yararlanıyor. Yarın, öbür gün; Trakya’yı sular altında bırakan baraj açma uygulamalarına ayrı bir küstahlık eklerse hiç şaşırmam.
... “Bireysellik” övülür. Bizde bireyselliğin en aşırı sivrilikleri mizacımıza işlemiş haliyle var. “Düşünce” diye ifade edilenlerin çok büyük bir kısmı bizde, bireysel ve tepkisel tatmin ihtiyaçlarıyla ilgilidir. “Böyle olursa bu toplum ne kazanır, şöyle olursa ne kaybeder?”in muhasebesi yapılıyor falan değil. Bozulmuş adamın kafası! “Çekilip gitsinler, sinirime dokunuyor. İstemem onlardan gelecek hayrı!” psikolojisi, ciddi bilinen veya hiç değilse öyle olması umulan kişilere bile hakim.
... Batı, Filistin’e yardımı kesti ve Filistin halkı çok dramatik haller yaşamaya doğru hızla sürükleniyor. Filistin’in eylemler yaparak yaşayabilmesi bile Batı’nın yardımına bağlı! Filistin’in eylemlerini hamasetle destekleyenlerin cebinde akrep var! Onlardan para çıkmaz; sadece bireysel eşantiyonlarla caka satarlar ve önemli yardımlarda bulunuyormuş havasını verirler.
... Kim kime, niçin, nasıl güveniyor, anlamak mümkün değil.
Şimdi Amerika’nın Ortadoğu masasında; Peşmerge var, Yahudi var, Bulgaristan var. Onlara dayanarak strateji geliştirmeye çalışıyor. Biz de diyoruz ki: “Ya onay ver, Irak’ın Kuzey’ine girelim; yahut da sen temizle şu PKK’yı.” Amerika istese, Irak’taki kampları vurup dağıtır, elebaşlarını da birkaç kamyona bindirip bize teslim eder. Apo’yu teslim ettiği gibi... Ve bir diplomatik manevrayla biz bunu sağlayabiliriz. Ama şartlar hiç öyle değil ve karşılıklı görüşmelerimiz, “hiçbir şey söylemeden, söyleyemeden, müphemiyetle örülüp dokunan sıkıntılı ve boş mükaleme”lerden ibaret. Temennileşiyoruz ve ilişkilerimizin iyileşmesine dair umut belirten nezaket cümleleri teati ediyoruz! Bir siyasetçi de diyor ki: “Böyle olmaz. Çözüm, bizsiz yapamayacaklarını hatırlatıp vurgulayan dinamiklerimizi harekete geçirmemizle bulunur.” Soğukluk yetmiyor; biraz da endişe uyandırmamız lazımmış. Amerika’ya demeliymişiz ki: “Bak İran’da Türkler var, Orta Asya zaten bizden, benim canımı daha fazla sıkarsan, oralardaki dengelerini bozarım senin.”
Hasmane davranma yolu iyice açılırsa, senin borsanı bir günde altüst eder adam. Bunu düşünemiyor musun? ... Böyle milliyetçilik olmaz. Milliyetçilik; bu milletin, bu toplumun, bu ülke insanlarının bugününü, yarınını, işini-aşını-ışığını-huzurunu, mutluluğunu, sağlığını, eğitimini, birliğini, dirliğini düşünmek demektir. Mutedil, müspet, hayırlı milliyetçilik; sağlam bilgiyle, ufuklu akılla, sorumluluk şuuruyla, medenî ve fikrî cesaretle, ihata ve terkip özgünlüğüyle, gerçekçilik vukufuyla olur.