Arama

Medya Haber - Tek Mesaj #86

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mayıs 2006       Mesaj #86
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
tunagur Diyanet camiasının mümtaz şahsiyetlerinden Yaşar Tunagür önceki gece ani kalp durması sebebiyle vefat etti.
Diyanet İşleri eski başkan yardımcılarından Yaşar Tunagür, tedavi gördüğü Maltepe Sema Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Diyanet bünyesinde birçok şehirde görev yapan ve Türk milletinin büyük sevgisini kazanan Yaşar Tunagür, bir haftadır kalp ve böbrek yetmezliği sebebiyle tedavi görüyordu. 82 yaşındaki Tunagür’ün vefatının önceki gece saat 02.30 sularında gerçekleştiği açıklandı. Merhumun cenazesi bugün Fatih Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından Topkapı Mezarlığı’nda Turgut Özal’ın da mezarının bulunduğu anıtmezarın arkasındaki bölümde toprağa verilecek. Ezine, Çanakkale ve Balıkesir’de müftülük yapan Tunagür’ü sevenleri, ‘devlete olan saygısı ile dinî şahsiyetini bütünleştirerek Cumhuriyet’in devlet-millet kaynaşmasına katkı sağlayan bir kişi’ şeklinde tarif ediyor. Sıradan vatandaştan en yüksek devlet görevlisine kadar herkesle diyalog kurabilen, karizmatik bir kişiliği olan Tunagür’ün cesaretine ve celal sıfatı ile mümeyyiz vaazlar verdiğine dikkat çekiliyor. Tunagür, Fatih Kolejleri’nin kurulmasının da fikir babası idi. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Tunagür’ü hizmet ehli bir insan olarak nitelendirerek, “Diyanet camiasına büyük hizmetleri olmuştur.” ifadelerini kullanıyor. Diyanet’te kendisi ile görev yapan Erdoğan Tüzün, “Diyanet, tapu kadastro müdürlüğü gibi görülüyordu. ‘O, Diyanet’i din adına söz söyleyen bir kurum haline getirdi.” diyor. Fethullah Gülen ile de uzun geçmişe dayanan bir dostluğu vardı. Gülen, bu durumu, “Ben onun için ailesinin bir ferdi gibiydim.” cümlesi ile anlatıyor.

Tunagür Hocaefendi devletle milletin kaynaşma noktasıydı
Türkiye’nin dinî hayatına damgasını vuran Yaşar Tunagür Hocaefendi, Rabbi’ne yürüdü. Tunagür Hocaefendi, bir dönem Diyanet İşleri Başkan yardımcılığı görevinde bulundu, Ezine, Çanakkale ve Balıkesir’de müftülük yaptı. Verdiği vaaz ve sohbetlerle yüz binlerin gönlünde taht kurdu. O, çok farklıydı. Resmî hüviyetiyle devleti temsil ediyordu; ancak halkın da sevgilisiydi. Görev yaptığı her yerde vatandaş, ondan ayrılırken gözyaşı döktü; yollara döküldü. Diyanet İşleri başkan yardımcılığı döneminde devletle Diyanet’i, Diyanet ile halkı kaynaştırdı. Prof. Dr. Salih Tuğ, bu hususu şu cümleyle dile getiriyor: “Diyanet’i devlet ve halkla bütünleştirerek tarihî bir misyon eda etti.”
Tunagür’ün Diyanet camiasında önemli bir yerinin olduğunu ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Hocaefendi’yi hizmet ehli olarak nitelendiriyor. “Tunagür’ün Diyanet camiasına büyük hizmetleri olmuştur. Kendisi camiamızda çok sevilen bir insandı.” diyen Bardakoğlu, “Vefatı bizim için büyük bir kayıptır.” ifadelerini kullanıyor. Diyanet’te aynı dönemde görev yapan Erdoğan Tüzün ise Tunagür’ü tam bir İstanbul beyefendisi, iyi bir entelektüel olarak tanımlıyor. Bu seviyede bir entelektüeli dinî camiada bulmanın zor olduğuna vurgu yapan Tüzün, şöyle konuşuyor: “Dinî hassasiyeti ve onuru yüksek bir insandı. Ehliyet sahibi insanlar varsa onların önünü açmayı yeğlemiştir. Liyakat sahibi kimselerin atanmasında engeller varsa o günkü mevzuatı müsait hale getirecek yönetmelikler çıkardı ve onların önünü açtı. Ehliyet sahibi pek çok insan onun döneminde Diyanet’te görev aldı.” Devlet adamları ve siyaset adamlarının kendisine karşı büyük saygı duyduğunu kaydeden Tüzün, “Duruşuyla saygı telkin eden, saygı duyulmak zorunda kalınan bir insandı.” şeklinde konuşuyor. Bazı siyasiler tarafından Diyanet’in tapu kadastro müdürlüğü ile aynı görülmek istendiği bir dönemde Tunagür Hocaefendi’nin Diyanet’i din adına söz söyleyen bir duruma getirdiğinin altını çizen Tüzün, şunları söylüyor: “Girişimleri ve saygın duruşu ile bunun böyle olmadığını ortaya koydu. Başkan yardımcısı olmasına rağmen hem siyasi arenada hem de Diyanet’in konuşulduğu mekanlarda temsilde başkan gibiydi.” 12 Mart’ta da bunların hesabının kendisinden sorulduğunu ifade eden Tüzün, “Doğan Avcıoğulları ile beraber hapis yattı. Sakalının kesilmesini istediler, kesilmemesi için büyük mücadele verdi. Tam kesilmesine karar verdikleri gün tahliye kararı çıkarak samimiyeti tecelli etti.” diye konuşuyor. Tüzün, Tunagür’ün, görevinde çok titiz ve kararlı olmasına rağmen ikili ilişkilerinde yumuşak huylu ve alçakgönüllü bir kimse olarak tanındığını kaydediyor.

Prof. Dr. Hayrettin Karaman Tunagür Hoca’nın vefatının bütün İslam aleminin kaybı olduğunu dile getirirken, “Tüm Müslümanların başı sağ olsun desek abartmış olmayız.” diyor. Prof. Karaman, Tunagür’ün Cumhuriyet döneminde İslami hayatın yaşanmasında önemli bir yerinin bulunduğuna dikkat çekiyor: “Yaşar Tunagür Hoca, Cumhuriyet döneminin İslami hayat bakımından en sıkıntılı zamanlarında hem İslam’ın yaşaması hem de yaşanması için adeta kendini feda eden bir kimseydi. Adlarına övgüler yapılmamış, haklarında romanlar, makaleler yazılmamış ama büyük hizmetler yapmış sessiz kahramanlar vardır. Bu da onlardan biriydi.”
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Eskicioğlu, Tunagür’ü İslam için yaşayan, örnek bir kimse olarak nitelendiriyor: “Örnek olmak peygamberlerin vasıflarıdır. Yaşar Hocamız da Hz. Peygamber’den bir örnekti. Vaazlarını çok dinledim. İslam için hayatını adamıştı. Bu millete çok hizmet etti.” Tunagür ile Kestanepazarı’nda verdiği vaazlarını dinlemekle tanıştığını belirten Muharrem Kalyoncu, “Celal sıfatlı, vasıflı bir insandı. Kükretici, mükemmel engin sohbetleri vardı. Aynı zamanda gözyaşına açık, her zaman gözyaşı akıtan bir insandı.” ifadelerini kullanıyor. Tunagür’ün cesaret verici konuşmalar yaptığının altını çizen Kalyoncu, “Çok yiğit bir insandı. Kendisinden devamlı etkilenmişimdir. Canlı, şuurlu bir insandı.” diyor.
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu da Tunagür Hoca’nın milletin değerleri için çalıştığına dikkat çekiyor. Yazıcıoğlu, şunları kaydetti: “Çok büyük üzüntü duydum. Allah rahmet eylesin. Bütün ailesine, sevenlerine başsağlığı diliyorum. Milletin değerlerine hizmet ederek ömrünü tamamlamıştır. Allah mekanını cennet etsin. Milletin birlik ve beraberliği için çalıştı. Mevlânâ’nın hoşgörüsünü, Yunus’un sevgisini günümüze taşıyan değerli zatlardan birisiydi.”
Korkut Özal, Yaşar Tunagür Hocaefendi'yi iyi bir dost olarak nitelendiriyor. Özal, Hocaefendi'yi şöyle anlatıyor: “Beşeri ilişkileri çok hoştu. Dostlukları kalıcıydı ve ben onun, insanları kıracak en ufak bir şey yaptığına şahit olmadım. Allah'ın yeryüzündeki sükuneti sağlayan halifelerinden birini ararsanız Yaşar Hoca bu tarife uyuyor. Çok etkileyici, güzel bir hitabeti var. İnandığı gibi yaşadı.”
İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, Tunagür Hocaefendi'nin din adamları için model olduğuna vurgu yaparken, Fıkıhçı Halil Gönenç de “Hakk'ın rızasına uygun, ve hakkaniyete riayet eden bir kimseydi.” yorumunda bulundu.
Mükremin Albayrak - İstanbul


M. Fethullah Gülen Hocaefendi: Cesur, entelektüel ve onurlu bir din âlimi gulen Fethullah Gülen Hocaefendi, vefa insanı Yaşar Tunagür Hocaefendi’nin onurlu ve cesur bir insan olduğuna işaret ediyor. Gülen Hocaefendi, Tunagür Hocaefendi’yi şöyle anlatıyor: Tanıdığımda 37 yaşındaydı. Ben daha askere gitmemiştim. Siyah sakalı vardı. Yürüyüşü, oturuşu, kalkışıyla örnek, gayet onurlu bir din alimiydi. O, İstanbul’da neş’et etmiş bir beyefendiydi. Çevresinde mehabet ve saygı hasıl ediyordu. Çok cesur konuşurdu. Dediğini yapardı. Yaptığı şeyler de hep isabetliydi. Entelektüel bir yanı da vardı. Onda ciddi bir Peygamber sevgisi görüyordum. Sahabiyi gözleri dolu dolu anlatırdı. O yaşta o heyecanı ve aşkını, aklı ve iradesiyle dengeleyebilen tanıdığım nadir insanlardan biriydi. Yaşar Hoca’yla o kadar yakındık ki, ben onun için adeta ailenin bir ferdi gibiydim. Validesi vefat ettiğinde Yaşar Hoca’dan başka onu kabre indirecek kimse yoktu. Yaşar Hoca, etrafına şöyle bir baktı. Gözü bana ilişince, “Gel beraber indirelim.” dedi. Annesi de çok muhtereme ve mübarek bir kadındı. Mezara Yaşar Hoca’yla beraber indirdik. Sosyal yönü itibarıyla açık bir insandı. Takva ve haya sahibiydi. Hizmet söz konusu olduğunda maksadını en iyi şekilde ifade ederdi. Hissiyatını akıl filtresinden geçirip hemen konuşma haline getirirdi. O yönüyle de çok ender insanlarda bulunan bir meziyeti haizdi. Cenab-ı Hakk onu büyük hayırlara vesile kıldı. Kestanepazarı’na gelmesi, orada ilk meş’aleyi yakması, ilk kibriti çakması ona ait bir şereftir. Size arka çıkması, dokundurmaması sebebiyle o kadar çok insanın duasına mazhar olmuştur ki, farzların dışında bir şey yapmasa bile aldığı dualar onu evc-i kemale yükseltebilir.

Vefat nedeni ani kalp krizi
Yaşar Tunagür Hocaefendi bir haftadır kalp ve böbrek yetmezliği teşhisiyle Özel Sema Hastanesi’nde tedavi görüyordu. Tunagür’ün tedavisini yapan Doç. Dr. İlyas Akdemir, önceki gece saat 02.30 sıralarında Tunagür Hoca’nın kalp ölümünün gerçekleştiğini söyledi. Akdemir, Tunagür Hocaefendi’nin tedavisinin iyi gittiğini belirterek “Ani kalp krizinin gerçekleşmesinin ardından hastamız yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.” dedi. Tunagür Hocaefendi’nin cenazesi bugün Fatih Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından toprağa verilecek. Tunagür’ün vefat haberini alan yakınları ve sevenleri sabahın erken saatlerinden itibaren hastaneye akın etti. Tunagür Hocaefendi’nin oğlu Ömer Tunagür, babasının mükemmel bir insan olduğunu belirterek, “Herkes onu severdi. O da herkesi severdi. Dünyanın gelip geçici olduğunu bilerek yaşayanlardandı.” diye konuştu. Vefat haberi üzerine hastaneye gelen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Harun Tokak, Tunagür Hoca gibi büyük bir şahsiyeti kaybettikleri için üzgün olduklarını ifade etti. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bayramlarda iki kişiyi aradığını dile getiren Tokak, “Birini anam diye, birini de hem hocam hem de babam diye arardı. Hocam ve babam diye aradığı kişi Yaşar Tunagür Hocaefendi’ydi.” ifadelerini kullandı. Tunagür Hocaefendi’nin kayınbiraderi Ethem Ustaoğlu da “Eniştemiz ilk hocamızdı. Dinî işlerde ne kadar hassas ise dünya işlerinde de o kadar hassastı.” dedi. İstanbul, Zaman


27 Mayıs’ta birlik çağrısı Yaşar Tunagür Hocaefendi 27 Mayıs ihtilalinde Balıkesir’de müftü olarak görev yapıyordu. Tunagür Hocaefendi ihtilal gününe ait bir anısını şöyle naklediyor: 27 Mayıs 1960 ihtilali cuma gününe denk gelmişti. İhtilalde sokağa çıkma yasağı bulunmasına rağmen normalden daha güzel giyinerek camiye gittim ve cuma namazı kıldırdım. Vaazda bütünleştirici, birleştirici konulardan bahsettim. Halkı itidal ve sükunete çağıran bir konuşma yaptım. 2 gün sonra Balıkesir’de görevli kurmay albayın isteği üzerine bir kez daha kürsüye çıkarak halka hitap ettim. Balıkesirliler, bu konuşma için camiyi doldurdu.

Fedakârlık ve cesaretle dolu bir hayat
1924’te Beşiktaş’ta, Serencebey yokuşunun başında küçük bir konakta dünyaya gelen hocanın ailesi aslen Siirtlidir. Dinî tedrisatın mümkün olmadığı yıllarda yetişen ve 26 yaşında müftülük imtihanını kazanacak kadar ilim sahibi olan Yaşar Tunagür Hocaefendi, vaizlik, müftülük ve Diyanet İşleri başkan yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. Babası Ahmet Heyyül Bey, 2. Abdülhamid döneminde sarayda kalem bölümünde görev yapar. İki dayısı, Abdülhamid’in muhafız alayında görev yapmış, ikisi de meşhur bombalı suikastta şehit olmuştur. Dört yaşında iken Kur’an öğrenir, 6 yaşında da hatmeder. Şapka Kanunu’na muhalefet iddiasıyla bir ay tutuklu kalan babası çıktıktan bir hafta sonra vefat eder. “Lisedeyken, Ortaköy Camii’nde 5-6 kişi ile cuma namazı kıldığımız olurdu.” diyen Tunagür, ezanın asli şekliyle 1950’de yeniden okunmaya başlamasını da sürekli anlatırdı. Lise son sınıftayken Priştinalı Süleyman Bey ve eski Dersiâm’lardan Hüsrev Efendi’den İslam ilimleri konusunda dersler alır. Liseyi Ankara Atatürk Lisesi’nde bitirir. Memuriyet hayatına İstanbul Tapu Kadastro Müdürlüğü’nde ‘fen memuru’ olarak başlar. Kadastrodaki işinin çok vaktini aldığını düşünerek, Hüsrev Hoca’nın, İstanbul Müftüsü Nasuhi Bilmen’le konuşması sonucu iş değişikliğine gidip müftülüğe tayin olur. 1949’da Ispartalı Pakize Ustaoğlu Hanım’la hayatını birleştirir. Dört çocukları dünyaya gelir.
1953’te müftülük imtihanını kazanır ve Ezine Müftülüğü’ne atanır. Arap dili ve edebiyatında eğitim almak üzere 1956’da iki yıllığına Bağdat’a gidip gelir. Dönüşte Hasan Basri Çantay’ın ısrarıyla Balıkesir’e müftü olarak geçer. Vaazları her zaman olduğu gibi burada da merakla takip edilir ve ilgi uyandırır: “Camiler başta olmak üzere, hastanenin mescidinden hapishaneye kadar 52 yere camiden hat çektiler. Cuma günleri Balıkesir olduğu gibi beni dinliyor. Bir gün bazı camilerden şikayet geldi. Teknisyen araştırdı, baktılar ki, hat verirken o arada, vaazı evinde dinlemek isteyenler de kablodan kaçak elektrik gibi hat çekmiş!” Oradan Edirne’ye tayini çıkar. Fethullah Gülen Hocaefendi’yle orada tanışır ve ‘baba-oğul’ gibi olurlar. Daha sonra İzmir Kestanepazarı Derneği’nin müdürlüğüne getirilir. 1965’te Diyanet İşleri başkan yardımcısı olur.
İzmir’den Ankara’ya gitmeden önce, Türkiye’de ilk defa olarak toplanan para ile Fatih Koleji’ni açar. Ankara’da da Yükseliş Koleji’nin yapılmasına önayak olur. Ankara’daki sohbet halkasında, Turgut Özal, Korkut Özal, Mehmet Palamutoğlu, Mehmet Bilge, Ali Demirel (Süleyman Demirel’in kardeşi) ve daha birçok isim vardır. 12 Mart muhtırası sonrasında Doğan Avcıoğlu ve Mümtaz Soysal’la Mamak Cezaevi’nde birlikte yatarlar. Cezaevinden çıkınca Turgut Özal’la beraber Silm Ticaret Şirketi’ni kurup 5 yıl birlikte ticaret yaparlar. (1971) Dinî eğitimle ilgili şu sözü tarihe geçmiştir: “Türkiye’de 26 sene tıp fakültesini, harbiyeyi, hukuk fakültesini kapatsalar veya 26 sene mühendis yetişmezse Türkiye’nin hâli ne olur?”
İstanbul, Zaman


Hayrettin Karaman: Büyük hizmetleri olan sessiz kahramandı karaman
Tüm Müslümanların başı sağ olsun desek abartmış olmayız. Cumhuriyet’in sıkıntılı zamanlarında İslam’ın yaşanması için kendini feda eden bir kimseydi. Haklarında romanlar, makaleler yazılmamış; ama büyük hizmetler yapmış sessiz kahramanlardandı.

Korkut Özal: İnandığı gibi yaşadı hitabeti etkileyiciydi korkutozal
Beşerî ilişkileri çok hoştu. Dostlukları kalıcıydı. İnsanları kıracak en ufak bir şey yaptığına şahit olmadım. Allah’ın yeryüzündeki sükuneti sağlayan halifelerinden birini ararsanız o bu tarife uyuyor. Çok etkileyici bir hitabeti vardı. İnandığı gibi yaşadı.