Arama


_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
23 Haziran 2008       Mesaj #17
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi

SAVAŞ PSİKOLOJİSİ


Savaşta toplumun fiziki, sosyal iyilik hali ile birlikte ruhsal iyilik hali de bozulur. İnsanlar psikolojik ihtiyaçlarını yerine getirememeye başlarlar.
Fizyolojik ihtiyaçlar; yeme, içme, cinsellik ve barınmadır. Sosyo-kültürel ihtiyaçlar; topluluk içinde yaşama, paylaşma, yardım alma, verme gibi gereksinimlerdir. Psikolojik ihtiyaçlar ise güvende olma, sevgi-şefkat görme, grup içerisinde pozisyonda olma, saygı görme, değer verilme gibi duygusal desteklerdir.
Ruhsal beslenmenin bozulması:
Koruyucu ruh sağlığı ilkelerini özetlersek:

Birinci derecede koruma:
Ruh sağlığı dengesini bozan stresler, travmatik durumların meydana gelmesini önlemektir. Sosyal hekimlik bunda önem kazanır. İnsanın kendini güvende hissedeceği, duygusal açlığını gidereceği zeminin oluşmasıdır.

İkinci derecede koruma:
Bir toplumda belirli bir hastalığın yaygınlığını azaltmak için erken tanı önemlidir. Ciddi belirtiler ortaya çıkmadan yapılan erken tedaviler hastalığın en ucuz ve kolay tedavisini oluşturur.

Üçüncü derecede koruma:
Ruhsal hastalıktan sonra sekel kalan kusurlu fonksiyonları azaltma ile ilgili rehabilitasyon çalışmalarıdır.
Savaş gibi insanın koruma içgüdüsünü harekete geçiren, güven duygusunu zayıflatan bir yaşantı ruhsal yapıyı çok zedeler. Kırılgan ruhsal özelikleri taşıyan kişiler savaş travmasından en çok etkilenen kişilerdir. Kırılgan kişilerin başında çocuklar, yaşlılar, hastalar, daha önce ruhsal rahatsızlık geçirmiş kişiler ve psikomatik hastalık geçirmiş kişiler gelir.

Psikomatik hastalılar artar mı?

Savaş durumunda sadece depresyon değil sinir sisteminin çalışmasının bozulması sonucu kalp, mide, barsak, cild, hormon, kemik iliği etkilenir. Böylece astım, alerji, romatizma, kan hastalıkları, mide-barsak hastalıkları, kalp, kroner ve ritim bozuklukları, hipertansiyon felçler, hormonal hastalıklarda ciddi artışlar ortaya çıkar. Vücudumuzu yöneten beyindir. Beyinde stres hormonlarının fazla salgılanması bütün organ işlevlerini olumsuz etkiler.

SAVAŞ BASKILARI


Modern savaşlarda psikolojik yaralanmalar karın yarası ve napalm yanığından daha fazla bakım, destek ve zaman alır. Bunun için savaşlarda tabur seviyesine kadar Psikiyatrist verilir. II. Dünya savaşında beş yaralanma ve harp zayiatından biri savaş stresine bağlı ortaya çıkmış ve savaşma gücünü zayıflatmıştır.

Savaşa sağlıklı tepki
Savaş şartlarının ağırlığı içerisinde olan her kişi zaman uzadıkça korku hisseder. Daha önce hayatta kalmak ve ölmek gibi sorunu olmayan kişi kendisini yok etmeye çalışan düşmanın hedefi olmuştur. Özellikle yüksek teknolojik, kimyasal, elektronik ve biyolojik savaşın etki gücü düşünüldüğünde savaş alanından çok uzak kişilerin kendi yaşamlarını tehlikede hissetmeleri söz konusudur.
Savaş ortamında bulunan kişinin özgürlüğü kısıtlanmıştır. İstediği zaman yerini değiştiremez, terk edemez, mazeret beyan edemez, işi yapamayacağını söyleyemez. Yarınla ilgili hiçbir güvencesi yoktur. Artık kesin olan tek şey tehlike içerisinde olduğudur. Bir taraftan doğal iç dürtü olan yaşama arzusu gibi birincil isteği diğer taraftan ölüm tehlikesinin yaklaşmış olması. Bu iki durumun ilk ve sağlıklı tepkisi korkudur.

Fiziki baskılar
Kişinin beslenmesi, uykusunun ve hijyeninin bozulmasıdır. 24 saat bir şey yememek, 2-3 gün uykusuz kalmak savaşta olağandır. Savaş alanındaki kişinin yaşadığı yer pis, ıslak, soğuk veya güneş altında olabilir. Hijyeni bozulmuş, yıkanamayan, zaruri ihtiyaçlarını zorlukla gideren insanın direncinin uzun sürmesi zordur. Sürekli silah sesleri, ölüm, yorgunluk, uykusuzluk kişinin dayanma gücünü zorlar.
Savaş alanı dışındaki kişilerde savaşın temel ihtiyaçlarını bozduğunu hissettikleri an paniğe kapılmaları beklenir.

Psikolojik baskılar

Psikolojik baskılar, açlık, aşırı soğuk-sıcak kadar kişileri etkiler. Savaştaki psikolojik baskının özünde ölüm korkusunun artması yatar. Ölüm korkusu bir iç çatışmanın doğmasına neden olur. Gelecek kaygısı, işinin bozulacağını hissetmesi, yakınlarının öleceğini sezmesi yoğun düşünce halinde kişiyi meşgul eder. Savaş alanındaki kişi ölümün kokusunu duymaya başlamıştır. Bir taraftan yaşama arzusu, diğer taraftan savaşma zorunluluğu onun iç çatışmasını arttırır. İşte bunda savaşma için ideolojisi olan yurdu ve milleti ile kendini bir bütünün parçası gibi gören asker kolayca savaşa direnir. Şehitlik duygusu, gazilik rütbesi gibi soyut desteklerle ölüm korkusunu yener. Böyle psikolojik desteği olmayan asker uzun süren savaşlarda dayanma gücü gösteremez. Yurtseverlik duygusu bunun için savaşta çok önemlidir.
E. Orgeneral Kemal Yamak’ın Kıbrıs’ta yaptığı ilginç bir tespit vardır. “Bizim askerimiz, bayrak dalgalanır, ezan sesi duyar ve komutanını başında görürse kolay savaşır.” diyordu.
Savaşan askerin kararsızlığı ve ümitsizliğinin yenilmesi savaş başarısı için çok önemlidir.
Grup özdeşimi, inanç gücü, komutanına güvenme şeklinde özetleyebileceğimiz özelliklerin varlığı savaşan askerin korkusunu kontrol altına alınması için yeterli olacaktır.
Savaş alanı dışındaki kişilerde birlik içinde olma, savaş ideolojisi taşıma ve ordusuna güvenme özellikleri varsa savaşın psikolojik baskılara dayanma gücü artar.
Diğer bir psikolojik baskı duygusu ümitsizliktir. Savaşla ilgili söylenti ve rivayetler bu duyguyu etkilemek içindir. Psikolojik savaştaki gri propaganda yöntemi söylentilerle insanların savaşma arzusunu kırıp ümitsizliğe itmeyi amaçlar.

BASKIYA KARŞI TEPKİLER KAYGININ YÜKSELMESİ:

Korkuda objektif bir tehlike vardır. Korkunun objesi bellidir. Kaygı (Anksiyete) da obje belirsizdir. Sebebi bilinmeyen bir korku, serbest dalgalanan, belirsiz, endişe gerilim halidir.
Fiziki belirtileri; ellerde titreme, terleme, sık idrara çıkma, çarpıntı, iştahın kaybolması, bağırsakların bozulması, kaslarda kasılma, sık nefes alma, vücutta ısı değişiklikleri gibi belirtiler oluşur.
Psikolojik belirtiler olarak zayıf, kırılgan kişilik özelliğinde olanlar kolayca depresyon, savaş şoku, muharebe yorgunluğu, post-travmatik stres bozukluğu gibi bulgularla savaşamaz hale gelir. Grup desteği, birlik ruhu, savaşma arzusu yeterli ise korkularını yener ve savaşma gücünü arttırır.
Yeterli ruhsal destek, soyut değerlere inanç yoksa ufak baskıları tolere edemez. Özellikle kuvvetli ve uzun süreli baskılara dayanmak çok zorlaşır. Savaşta psikolojik yıkılmaların iki etkeni vardır. Birincisi baskıların şiddeti, ikincisi kişinin direncidir.
Kişinin stres belirtileri sıkıntılı, kızgın, huysuz, sinirli, ufak olaylardan kavga çıkarma, ağlama gibi belirtilerdir. Grubun stres belirtileri ise tartışmaların artması, hastalıkların, viziteye çıkışın artışı, çalışma ahenginin bozulması, kurallara önem vermemek, üretkenliğin düşüşü, eleştiriye duyarlılık, otoriteye itaatsizliktir.
Savaş alanında olsun çalışma hayatında olsun grup stratejisinin uzun sürmesi verimliliği, üretkenliği düşürür. Bunun için ideal olan savaş psikolojisinden kısa sürede çıkılmasıdır.

SAVAŞMA ARZUSU

savaşın amacı düşmanı savaşamaz hale getirmektir. En kısa ve tehlikesiz yol savaşma arzusunu kaybettirmektir. İkinci yol düşmanı top yekun yok etmek, üçüncü yol sadece silahlarını ve ikmal gücünü yok etmektir.
Çinli savaş filozofu Sun-Tzu “Savaşmadan kazanmak en iyisidir” diyor. Bugün modern askeri düşüncede savaşma arzusunu kaybettirmek için psikolojik savaş yöntemleri uygulanıyor. Bozguncu propaganda ile savaşmama isteği doğurmak disiplin ve itaati bozmak, komutana saygı ve güveni azaltmak, korku duygusu ve ümitsizliği teşvik etmek desteklenir.
Eğer bireylerde kişisel çıkarları toplumun ortak çıkarlarına feda etme, kişisel kaygılardan vazgeçme, milletin sevinç ve üzüntüsü ile üzülüp sevilebilme, bir bütünün parçası olduğu şeklindeki grup duygusunu taşıyabilme özellikleri varsa savaşma arzusu kolay zarar görmez.

Amaçlı ve savaş arzusu olan ordu gerekli ruhsal desteğe sahip demektir ve kolay durdurulamaz. Modern asker hayatta kalmasında birlik ruhunun önemini bilir. Bu güven onun direncini arttırır. Fakat modern askerin bir zaafı vardır. Teknolojiye güvenir ama psikolojik direnci düşüktür. Yıkanamadığı, uykusuz kaldığı, kolasını içemediği zaman kendini kötü hisseder. Bu durum uzun sürerse savaşma arzusu azalır. Küreselleşmenin nimetlerinden faydalanan, belli konfora alışmış askerin uzun süre savaşma arzusunu devam ettirmesi çok zordur.

PSİKOLOJİK YARALANMALAR
Psikolojik savaş insanların duygu, düşünce ve davranışlarını değiştirmeyi hedefliyor. Bazen bu değiştirme insanı etki altına alıp yönlendirmenin ötesinde, onun ruh sağlığını bozucu etki yapar.

Stres etkeni
Aynı olay, A kişide hiç etki yapmazken, B kişide hastalık yapabilir. Psikiyatri, bozulan ruhsal durumu tanımlayan ve çözüm üretmeyi amaçlayan bir bilim dalıdır. Psikoloji bilgi psikiyatri ise çözüm üretir.
Genetik yatkınlıkların stres etkeni karşısında büyük rol oynadığını, son 10 yılda yapılan araştırmalar doğruladı. Stres karşısında, depresyona girebilen veya şizofrenik dağılma gösterebilen insanların beyinlerinde stres altında protein üreten hatalı genler olduğuna dair güçlü kanıtlar var. Fakat son yıllarda bulunan yeni ilaçlarla stresin ürettiği ve bozduğu kimyasal denge düzeltilebiliyor.

Depresyon
Dünyada depresyon salgını denilebilecek bir artış söz konusudur. Eğer önlem alınmazsa 2020 yılında depresyon, kalp-damar hastalıklarında en önemli ikinci sağlık sorunu olacaktır. Depresyon artış hızının nedenleri olarak, modern insanın yaşadığı psikolojik taciz, başarı baskısı, tüketim çılgınlığı, doyumsuz sermayenin rekabetçiliği ve hızlı yaşamı teşvik etmesi, beklenti düzeyinin yüksek tutulması sayılabilir. Bireysel mutluluk bozulduğunda küresel mutluluk da bozulacaktır.
Depresyon kişinin yaşamdan zevk almaması, ilgi ve enerjisini kaybetmesi, uyku ve iştahının bozulması, zihninin yavaşlaması gibi belirtilerle seyreder. Çok şükür ki, tedavisinde tıp çok başarılı. Beyinde bozulan kimyasal denge tedavi ile düzeltilebiliyor.
Kedisi öldüğü için depresyona girebilen insan, olumlu yaşam felsefesi ile hayattan zevk almayı başarabiliyor.
Kronik, uzun süre depresyon hastalığının mide, kalp, akciğer, kemik iliği gibi bir çok organı bozduğu bugün bilimsel olarak belirlendi ve gösterildi.
Psikolojik olarak acı çektirdiğimiz insanın bedenine de, bir bedel ödettiğimizi unutmamalıyız. Fareler üzerinde yapılan bir deneyde, uykusuz bırakılarak strese sokulan farelerin bir süre sonra midelerinde stres ülseri oluştuğu bilinmektedir.
Posttravmatik stres bozukluğu (PTSB)
Kişi, fizik bütünlüğünü bozacak bir tehdit yaşadığında veya böyle bir olaya tanık olduğunda ortaya çıkan bir hastalık türüdür.
Aşırı korku, çaresizlik ve dehşet yaşanmıştır
Olayı tekrar tekrar yaşar (Flashback). Rüyalar, kabuslu ve korkutucu olur. Olayı hatırlatan durumlarda şiddetli sıkıntı hissi ortaya çıkar. İnsanlardan uzaklaşma ve yabancılaşma yaşanır. Geleceği kalmadığını düşünür. Gürültülü sese aşırı duyarlılık vardır. Düşüncesini toplayamaz.
Bu belirtiler, stresin beyinde yaptığı değişikliklerle ilgilidir.
İnsanda korku, çaresizlik ve dehşet uyandırmayı amaçlayan psikolojik savaş yöntemlerinin, ne kadar insanlık dışı olduğu ortaya çıkardığı sonuçlardan anlaşılmaktadır.

Savaş şoku
Savaşlarda başın yaralanması, napalm yanığında daha fazla savaşma gücünü zayıflatan bir ruhsal yaralanmadır. Kişiyi savaşamaz hale getiren bütün psikolojik tepkilere savaş şoku denir.
Sivil yaşamda, hayatta kalmak ve ölmek gibi bir sorunu olmayan insanın vazifesi birden insan öldürmek olmuştur. Ayrıca yaşamı kısıtlanmıştır. Siperi terk edemez, mazeret beyan edemez. Fiziki olarak iyi hazırlıklı olsa da, gelecek tehlikeleri beklemek zorundadır. Böyle durumlarda ilk tepki, korkudur. Eğer kişide savaş ideolojisi varsa, sadakat duygusu gelişmişse ve ölümü kutsallaştırmışsa korku ona zarar vermez. Amaçsız, keyif odaklı yetişmiş, ölümden sonra yok olacağını düşünen bir asker kendisini riske atmamak için bütün yolları dener. Strese dayanıklılığı azalır, kolayca savaş dışı kalabilir.
Grup duygusu gelişmiş, komutanına güvenen, eğitim ve disiplin düzeyi yüksek bir askerin savaş şoku yaşama riski azdır. Ne yaptığını bilen komutan, emrindekilerin ruhsal direncini yüksek tutmayı başarır. Psikolojik savaş yöntemlerini bilen komutan, savaşın psikolojik baskılarını giderecek bir yol geliştirebilir.

Prof.Dr.Nevzat Tarhan
Son düzenleyen Safi; 19 Haziran 2016 04:21