Pekiştirme Teorisi
Pekiştirme teorileri (reinforcemenî theories), esas olarak öğrenme konusunu (tepkilerin kazanılması, öğrenilmesi) ele alan, kısacası öğrenme teorisi kavramlarını, kişiler arası ilişkiler bağlamına aktaran ve bunları uyaran-tepki paradigmasına göre açıklayan görüşlerdir.
İnsanın sosyal davranışlarının hemen hiçbirinin, organizmanın genetik bagajı tarafından belirlenmemiş olması, öğrenme olgularının son derece geniş bir yelpazeye yayıldığının açık bir göstergesidir. Söz konusu olguların incelenmesi üç büyük teorik yaklaşımın etkisindedir: Behevyorizm (ya da behevyorist metodoloji), çağrışımcılık (ya da temel yapısal ilkeleri) ve hedonizm (ya da motivasyon ilkesi).
Pekiştirme teorileri özellikle üçüncü yaklaşımla ilgilidir. Bu teoriler uyaran-tepki zincirinin oluşmasında 'ödül' veya muadillerinin (gerilimin azaltılması, zevk, doyum faktörleri, vb.) rolünü vurgulamaktadır. Hedonist yaklaşım Bentham'dan Thorndike'a, Thibaut ve Kelley'den Homans'a, Miller ve Dollard'dan Hovland'a, Skinner'den Bandura ve Walters'a, klasik şartlanmadan edimsel şartlanmaya kadar uzanan uzun bir tarihe sahiptir.
Bu tarih içersinde öğrenme teorileri, başlangıçta uzun yıllar boyunca sosyal davranışlarla ilgilenmediğinden, sosyal psikolojideki etkileri de sınırlı kalmıştır. Sosyal psikolojide, özellikle kişiler arası ilişkiler ve çekim konusunda söz konusu edilmektedirler.
Pekiştirme, bir tepkiyi izleyen ve tepkinin tekrarını daha olası hale getiren her tür olayı ifade etmektedir. Pratikte pekiştirmenin sağlanma tarzına göre, literatürde 'ikincil pekiştirme', 'sürekli pekiştirme', 'aralıklı veya programlı pekiştirme', 'negatif veya pozitif pekiştirme' gibi farklı pekiştirmelerden söz edilmektedir.
Psikanalitik Teori
Freud tarafından ortaya atılan psikanaliz, her şeyden önce XIX. yüzyılın determinist anlayışını insani olgulara genişletmesi, psişik yapıyı ve süreçleri içgüdüler temelinde açıklaması, früstrasyon ve çatışmaların neden ve sonuçlarını sistematik bir tarzda incelemesi, insan davranışlarını bilinçdışı mekanizmalarla ilişkilendirmesi, psikoseksüel bir gelişim modeli geliştirmesi, insanın zihinsel yaşamında cinsel güdülerin ve saldırganlık güdülerinin rolünü vurgulaması gibi hususlarla karakterize edilebilir.
Freud'ün sosyal psikoloji yazıları, Totem ve Tabu (1913), Kolektif Psikoloji ve Ben'in Analizi (1921), Uygarlıkta Bunalım (1930), Musa ve Monoteıim gibi eserlerinde toplanmıştır. Totem ve Tabu'da, ilkel toplumlardaki tabuları ve totemizmi, baba ve oğulların anneye yönelik rekabet ve çatışmasına dayandırır. İnsanlık tarihinin ilk zamanlarında bu çatışma, oğulların kendi aralarında koalisyona gitmesi ve babayı katliyle sonuçlanmaktadır. Bu 'ilk günah', pişmanlık ve suçluluk duygularına yol açmakta ve yasak arzulara karşı önlem olarak tabular tesis edilmektedir. Totemizm ise oğulların babayla özdeşleşmesini pekiştirmeyi sağlamaktadır.
İkinci eserde Freud, sosyal bağ ve dayanışmayı, babaya veya şefe karşı düşmanca duyguların dönüştürülmesiyle açıklamaktadır. Bireyleri birbirine bağlayan şey, cinsellikten arındırılmış veya yüceltilmiş dostluktur; ayrıca bireyler kendi gruplarında Ben'in ideali olarak seçtikleri şefle özdeşleşerek birbiriyle de Özdeşleşmiş olmaktadırlar.
Freud uygarlığın krizini, birey ve toplumun amaçlarının örtüşmemesine bağlamaktadır. Bu durumda, insanın doğuştan getirdiği saldırganlık veya yıkma arzusu, toplumun dağılmasına yol açan en temel güç olarak ortaya çıkmaktadır. Toplum bu yıkıcılığı Üst-Ben vasıtasıyla kontrol etmeye çalışmaktadır, vb.
Psikanalitik yaklaşım sosyal psikoloji alanında Freud sonrasında, bir yandan Adorno'nun Otoriter Kişilik kavramı etrafındaki çalışmalarda, öte yandan Kardiner'in Temel Kişilik kavramı etrafındaki çalışmalarda devam etmiştir.