Arama


sahillerindostu - avatarı
sahillerindostu
Ziyaretçi
25 Haziran 2008       Mesaj #5
sahillerindostu - avatarı
Ziyaretçi
Dünya Kupası'nda ilk kez 2006 yılında doğal kaynakların korunması ve çevrenin kirlenmemesi için önlemler alınmıştı. Bu yıl bu önlemlere yenileri eklendi.

En ilginç yöntem kullanılan bardaklarda yapılan değişiklikler. Artık lojistik olarak imkan bulunan stadyumlarda tek kullanımlık bardaklar yerine, çok kullanımlık seramik ve cam bardaklar kullanılıyor.

Otoriteler, Euro 2008'in sadece bir futbol şampiyonası değil halkları bir araya getiren,
saygıyı ve hoşgörüyü artıran bir organizasyon olması için özel çalışmalar yaptı. Yapılan çalışmaların sadece Euro 2008 için değil, düzenlenecek diğer büyük organizasyonlara baz oluşturması hedefleniyor. Amaç, "Yeşil Organizasyon" standartları oluşturmak.Bu amaçla uygulama bazlı çalışmalar ve modern çevre teknolojileri kulalnılıyor. Bu arada "kullan, at" kağıt bardakların yerini alan seramik bardakların üzerinde "Ben kağıt bir bardak değilim" mesajı yeralıyor.

BM Habitat Örgütü (BM Habitat), Senegal'in UNESCO'nun dünya mirası listesinde yer alan Saint-Louis kentinin, küresel ısınma nedeniyle deniz sularının yükselmesi tehdidi altında olduğu uyarısında bulundu.

BM Habitat'ın Afrika ve Arap ülkeleri bürosu direktörü Alioune Badiane, Saint-Louis Üniversitesinde düzenlenen konferansta, Saint-Louis kentinin bu konuda Afrika'nın en çok tehdit altında olan kenti olduğunu belirterek, bu durumun başlıca nedeninin iklim değişiklikleri olduğunu söyledi.

Badiane, kenti su baskınlarından kurtarmak için 2004'de kurulan boşaltma kanalının da doğal alanlardaki bozulmayı arttırdığını kaydetti.

Okyanuslar sanılandan daha hızlı ısınıyor


Avustralyalı ve Amerikalı bilim adamlarının yaptıkları araştırmaya göre, son 40 yılda okyanuslardaki ısınma sanılandan yüzde 50 daha hızlı oldu.

Bu yeni araştırmanın sonuçları, Hükümetlerarası İklim Uzmanları Grubu'nun (GIEC) sonuçlarından farklı.

700 metre derinlikte 1961-2003 yılları arasında, okyanusların sıcaklığını anlamak üzere yeni yöntemler kullanan bilim adamları, termik genleşmenin her yıl deniz düzeyinin 0,53 milimetre yükselmesine yol açtığını söylediler. GIEC'in tahminleri, yükselmenin 0,32 milimetre olduğu yönündeydi.

Araştırmayı yürütenlerin başındaki Avustralya İklim Araştırmaları Merkezi'nden Catia Domingues, bu verilerin, deniz düzeyinin yükselmesinin etkilerini önceden tahmin etmeye ve en aza indirmeye yardımcı olacağını, ayrıca yeni stratejilerin geliştirilmesine de olanak vereceğini bildirdi.

GIEC, geçen yıl şubat ayında yayımladığı son raporda, okyanus düzeyinin bu yüzyılın sonuna dek 18-59 santimetre arasında yükselebileceğini açıklamıştı.

Kıyı erozyonu ve sellere neden olabilen okyanus düzeyindeki yükselme, küresel ısınmanın sonucu olarak sudaki termik genleşme ve buzulların erimesine bağlı su kütlelerinin artmasıyla açıklanıyor.

Korkutan Kuzey Kutbu hesabı


Bilim adamları, Kuzey Kutbu'nda önümüzdeki 5 ile 10 yıl arasında buz kalmayacağını hesaplıyor.

ABD Milli Kar ve Buz Veri Merkezi'ndeki (NSIDC) bilgilere göre, Kuzey Kutbu'ndaki buz bu yıl, geçen yılın başlarına oranla daha büyük bir alanı kapladı, ancak erimesi, geçen yıl rekor buz kaybının olduğu Haziran ayına göre daha fazla oldu.

Bundan birkaç yıl önce, yaklaşık 2080 yılına kadar Kuzey Kutbu'nda buz kalmayacağını savunan bilim adamları şimdi, buzun çok ince katman oluşturması nedeniyle daha kolay eridiğini ve böyle gittiği takdirde Kuzey Kutbu denizlerinde 5 ile 10 yıl arasında yazları buz kalmayacağını söylüyor.

İklim açısından bu erimenin ısınma oranının artması ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi küresel etkilerinin olabileceği öngörülürken, Kuzey Kutbu'nu çevreleyen ülkelerin, eriyen buzun beraberinde getireceği ekonomik fırsatları değerlendirmeye başladığı ileri sürülüyor.

Uygarlığı kurtarmak için harekete geçin!


Ünlü çevre analisti Lester R. Brown, Grönland ve Antartika'daki buzul tabakalarının erimeleri durumunda deniz düzeyinin yaklaşık 12 metre yükseleceğini ve bu durumun da milyarlarca mültecinin doğmasına neden olacağını söyledi.

TEMA Vakfı'nın 15'inci kuruluş yılı etkinlikleri kapsamında Santralistanbul'da düzenlenen "Uygarlığı Kurtarmak İçin Harekete Geçmek" başlıklı konferansta konuşan Lester R. Brown, dünyada yaşanan gıda sorunu ve alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi.

Geçmiş dönemlerde bu denli bir gıda sorununun yaşanmadığını dile getiren Brown, dünya uygarlığının bu anlamda tehdit altında olduğunu, gıdanın hem ihraç hem de ithal eden ülkeler açısından olumsuz sonuçlar doğurduğunu anlattı.

Çevre kirliliği ve küresel ısınmanın önüne geçilmesi konusunda yapılması gereken çok şey olduğunu belirten Brown, insanların su sıkıntısı ve toprak erozyonuyla mücadele ettiklerini, Haiti'de yaşanan erozyonun üretimi düşürdüğünü bildirdi.

Küresel ısınmanın, gıda ihtiyacı artmasına karşın gıda üretimini düşürdüğünü ifade eden Brown, Japonya'daki pirinç tarlalarındaki üretimin sürekli düşme eğilimi gösterdiğini kaydetti.

Brown, "Grönland ve Antartika'daki buzul tabakaları erirse, deniz düzeyi 12 metre yükselecek. Bu durum da milyarlarca mültecinin doğmasına neden olacak. Bu nedenle büyük bir seferberliğe ihtiyacımız var. Toplumun tek vücut olması gerekiyor" dedi.

2020 yılına dek karbon emisyonunun yüzde 80 oranında azaltılması gerektiğini vurgulayan Brown, ekonomilerin doğal destek sistemlerini kullanması gerektiğini vurguladı.

Brown, karbon emisyonunun azaltılması için dünyadaki enerji verimliliğinin artırılması ve milyarlarca ağaç dikilmesi gerektiğine de dikkati çekti.

Yenilenebilir enerji kaynakları konusuna da değinen Brown, dünyanın iklim dengesini bozmadan yeterince enerji üretecek kaynaklara sahip olduğunu, nükleer santrallerin ekonomik olarak cazip olmadığını, kimi ülkelerin, bu durumu nükleer silaha geçiş olarak kullandığını da sözlerine ekledi.

Bakan Güler: "Güneş enerjisi kapasitemiz, tükettiğimizin 2 katı"

Aynı konferansta konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, "Türkiye'nin güneş enerjisi kapasitesi, şu anda tükettiği enerji miktarının 2 katıdır" dedi.

Bakan Güler, bakanlık olarak yenilenebilir enerji olan rüzgar, güneş ve jeotermal alanlarında önemli çalışmalar yaptıklarını söyledi.

Türkiye'nin güneş enerjisi kapasitesinin, şu anda tükettiği enerji miktarının 2 katı olduğunu ifade eden Güler, Türkiye'nin güneş enerjisi potansiyelini tamamıyla kullanması halinde, ürettiği elektriğin 2 katı kadar üretim yapabileceğini bildirdi.

Ancak bu konuda maliyet sorunu bulunduğunu dile getiren Güler, şöyle devam etti:

"Var mı dünyadaki bütün idealistler? Şu silahlanmaya ayrılan paranın bir kısmını buraya aktaralım da bundan güneş enerjisi ve çevre dostu enerji alanları kuralım. Bu noktada reaksiyonel olmaktan ziyade aksiyonel olmamız gerekiyor. Onun için buradaki kararları hükümetler veya enerji bakanları vermiyor, 6 milyar insan verecek. Bu noktada kendimizi sorgulamamız gerekiyor."

Güler, silahlanmaya harcanan paralardan bir miktar ayrılıp fon oluşturulması halinde, Türkiye'nin burada güneş enerjisini çok rahatlıkla kullanabileceğini, çok iyi bir model ve uygulamada da dünyaya örnek olabileceğini kaydetti.

Bakan Güler, Kurtuluş Savaşı ile dünyaya iyi bir örnek oluşturan Türkiye'nin, "Enerji Kurtuluş Savaşı"nda da çevreye duyarlı uygulamalarla aynı örneği oluşturabileceğini söyledi.

Türkiye olarak, tozlu raflardaki değerler olan vicdan, vefa ve kanaat gibi ögelerin gün yüzüne çıkarılması gerektiğini belirten Güler, bu 3 kavramdan kastının; çevreye karşı vefa, aç gözlü olmaya karşı kanaat ve vicdan olduğunu, bu 3 değerin çevreyle birleştirilmesi gerektiğini aktardı.

Türkiye'nin rüzgar alanındaki politikalarına da değinen Güler, bakanlık olarak Türkiye'nin rüzgar atlasını çıkardıklarını, bu ay içerisinde 3 rüzgar enerjisi tesisinin hizmete gireceğini anlattı.

17 megavat ile başladıkları rüzgar tribünleri enerjisinde 240 megavata ulaştıklarını, yıl sonunda da 440 megavatı hedeflediklerini dile getiren Güler, jeotermal enerji alanında Avrupa'da 1'inci, dünyada ise 7'nci olan Türkiye'nin, bu alanda da önemli gelişmeler kaydettiğini vurguladı.

Bakan Güler, doğal gaz santrallerinin ve iyi çalıştırılmaması halinde kömür santrallerinin karbondioksit ürettiğini belirterek, önemli olan şeyin, bunların çevreye zarar vermeyecek boyutlarda tutulması olduğunu kaydetti.

Hafta sonunda, petrol üreticisi ve tüketicisi ülkelerin bir araya geleceği Cidde'deki toplantıya katılacağını ifade eden Güler, toplantıda, 21 dolardan 140 dolara çıkan petrol konusunu tartışacaklarını bildirdi.

"Kayıp Balık Nemo" tehdit altında


Avustralyalı uzmanlar, iklim değişikliklerinin ''Kayıp Balık Nemo'' animasyon filmiyle tanıklık ettiğimiz mercan resiflerinde yaşayan balıkları tehdit ettiği ve balıkçılık kaynaklarının azalma riskini beraberinde getirdiği uyarısında bulundu.

James Cook Üniversitesinin mercan araştırmaları merkezinden Philip Munday adlı uzman, "İklimdeki ısınmaya bağlı olarak su sıcaklığındaki artış yüzünden birçok mercanın ölümüne tanık olduk, ancak sorun mercanların yok olmasıyla balıkların gidecek başka bir yeri olmamasıdır" dedi.

Munday, küresel ısınma yüzünden mercanların ağır hasar görmesi durumunda resiflerin popülasyonunun yeniden artması sürecinin kesintiye uğrayacağını ve genç balıkların su sıcaklığındaki değişimler ve okyanus sularındaki asitleşme oranından zarar görme riskinin bulunduğunu söyledi.

Dünya çapında yaklaşık 200 milyon insanın önemli çapta geçim kaynağı olan mercan resiflerinde veya bu resifler civarında yaklaşık 4 bin çeşit balık yaşıyor.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 02:38