Arama


ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
2 Mayıs 2006       Mesaj #21
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
“Sıfır atmak çözüm mü?”

CUMHURİYETİN ilk yıllarında Türk Lirasının karşıtlarından hiçbir eksiği yoktu, hatta onlardan biraz daha değerliydi. Egemenliğimizin simgesi Türk Lirası yedi haneye muhtaç duruma nasıl düşmüştü? Olaya tarih perspektifinden kısaca bir göz atalım:

1946 yılına gelindiğinde 1 ABD Doları = 1 Lira 30 kuruş konumundaydı.
Recep Peker başbakanlığındaki CHP iktidarının sürdüğü 7 Eylül 1946 tarihinde Türk Lirası ilk kez devalüasyon gördü ve dolar karşısında değeri 2 Lira 80 Kuruş olarak saptandı.

İkinci devalüasyon 1958 yılında ekonomik krizden kurtulma hedefiyle yapıldı. Dolar/Türk Lirası kuru, 2.80’den 9.- TL’ye yükseldi. Bu %221 oranında bir devalüasyonu ifade ediyordu.

10 Ağustos 1970, Adalet Partisi iktidarı sırasında hükümetin kararıyla dolar kuru 9.- TL’den 15.- TL’ye yükseltildi.

1 Mart 1978’de doların TL karşısındaki değeri 19.25 TL’den 25.- TL’ye çıkartıldı.

10 Haziran 1979’da TL’nin değeri tekrar ayarlanarak kur, 26.50 TL’den 47.10 TL’ye indirildi.

1936 yılında yasalaşıp 1980 yılına kadar yürürlükte kalan 17 sayılı karar; kontrollü kambiyo rejiminin sıkı kurallarını içeriyordu. İthalat ve görünmeyen kalemlere ait her bir doların transferi T.C. Merkez Bankası’nın iznine tabiydi. Türk vatandaşlarının ceplerinde, kasalarında ve banka hesaplarında döviz bulundurmaları yasaktı. Çünkü yasada: “Ülkedeki tüm dövizler Devlete aittir” hükmü vardı. Dolayısıyla, bireyler ve şirketlerin mülkiyetine sahip olamadıkları dövizleri yurt-dışına transfer etmeleri de doğal olarak mümkün değildi.

Günümüz iktisatçılarının eleştiri yağmuruna tuttukları bu dönemin en önemli özelliği doğal olarak “ Türk Lirası’nın mutlak hakimiyeti” idi.
1980’e gelindiğinde, ülke artık “70 sent’e muhtaç” hale gelmişti. 24 Ocak 1980 tarihli kararname ile ülkemiz ekonomi tarihinin en kritik kararları alındı. ve Türk Lirası büyük oranda değer kaybıyla, dolar karşısında 47.10 Lira’dan 70 Lira’ya indirildi. Ayrıca, 17 sayılı karar iptal edildi.

Üstelik, sabit kur sistemi terk edilerek, döviz kurları günlük olarak ilan edilmeye başlandı. Artık Türk Lirası; Dolar, Mark, Sterlin,.. vesaire paralar karşısında günlük, saatlik, hatta dakikalık olarak değişiyordu.
Bu gelişmeler sonrasında, Türk Lirasının yıllar içerisinde nasıl hırpalandığını sene sonu kurlarını gösteren aşağıdaki tablo açıkça göstermektedir:


Tablo 1 (TL/$ KURU)

1981 132,30
1982 184,90
1983 280,00
1984 442,50
1985 574,00
1986 754,35
1987 1.014,90
1988 1.815,98
1989 2.311,37
1990 2.927,13
1991 5.059,86
1992 8.569,83
1993 14.350,24


1990 yılında uygulamaya konulan 32 sayılı kararla ülkemiz mali piyasaları yol geçen hanına döndü. Yabancı fonların ülkemize hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan girmesine ve daha da önemlisi, istediği zaman istediği miktarda çıkmasına izin verildi. Uluslararası kapital sıcak para adı altında hazine bonosu ile döviz kuru arasındaki farktan yararlanarak, hiç zahmet çekmeden ve batı ülkelerinde hayal bile edilemeyecek karlarla, bir dahaki “volede” tekrar gelmek üzere ülkelerine dönebiliyor.. Bazılarına göre bu kadar serbestlik Avrupa, Amerikan normlarında bile aşırı kaçmıştı.

Bu dönemde dolarizasyon giderek yaygınlaşıp kurumsallaşma aşamasına geldi. Yani, Türk Lirası’ndan kaçarak dolar egemenliğine girdik. Bu bağlamda, devlet ihale bedelleri dolar üzerinden saptandı.

Halkımız birikimlerini giderek TL yerine dolar ve markla yapmayı yeğledi. Dövizli çek / senetler çoktandır ticaret hayatının bir parçası haline geldi. Kamu iç borçlarının %30’u dövize dönüştürüldü. Özel sektörde yönetici maaşları dolar cinsinde ödendi. Özellikle daha sonra batacak bankaların üst düzey yöneticileri maaşlarını ABD Doları üzerinden ,ama, ABD de bile görülmeyecek rakamlarla aldılar. Türk Lirası tasarruf birimi ve mübadele aracı olarak geri plana itildi.

1994 Nisan’ında patlayan banka krizinde fatura yine sabıkalıya kesildi ve ABD Doları 15.000 TL’den önce 38.000 TL’ye yükseldi, daha sonra 25.000 TL’ye geriledi.Bu devalüasyonun önemli farkı: öncekilerin hükümet kararlarına dayanması, bunun ise tamamen piyasa dinamikleriyle sürpriz olarak ortaya çıkmasıydı. Ancak Tablo 2’den görüldüğü gibi, Türk Lirası’nın yuvarlanışı yine de durmadı.


Tablo 2 (TL/$ KURU)

1993 14.350
1994 38.687
1995 61.054
1996 108.500
1997 204.750
1998 316.250
1999 538.196
2000 671.765


Aslında tek olarak TL çoktan unutulduğundan, adam yerine konulmak için binlercesini bir arada telaffuz etmek gerekiyor. Halbuki Doların “sent”i, Mark’ın “fenik” i (Euro’ya geçene kadar) bile sapasağlam yerinde durmaktadır. Bu arada popüler bir profesör, Lira’ya kendince uygun bir isim bulmuştu: “Dandik para”.

Şubat 2001’de Türk Ekonomisi büyük bir çöküş yaşarken, Türk Lirası yine suçlu bulunarak tenzil-i rütbe (rütbe indirimi) cezasına çarptırıldı ve dolar karşısında kademeli olarak 1.700.000 TL’ye kadar düştükten sonra muhtelif zik-zaklarla şimdiki 1.370.000 – 1.400.000 bandın yerleşti.Bu seferki devalüasyon yetkililer ve basındaki destekçilerinin “ asla olmaz “ nidaları arasında geldi.


Tablo 3 (TL/$ KURU)

2001 1,446,900
2002 1,639,900
2003 (Eylül) 1,370,000


Acaba bizde bunlar olurken, yabancı ülkelerde neler oldu? Maalesef, dünyada ismi duyulmuş hiçbir ülkenin parası, bizim Liramız gibi değersizleşmedi. İkinci Dünya Harbi’nden maddi, manevi gücünü yitirmiş olarak çıkan İtalya ve Japonya’nın paraları Liret ve Yen karşısında bizim Liramız daha değerliydi. Gelin, T.C. Merkez Bankası’nın 22 yıl önce, yani 30.12.1981 tarihinde ilan ettiği döviz kurlarına bir bakalım;

1 İtalyan Lireti: 0,11 TL
1 Japon yeni: 0,60 TL

Yani, o tarihte ancak 9 Liret, 1 Türk Lirası edebiliyordu; 1 Japon Yeni ise, bizim paramızın neredeyse yarısı kadar değerliydi.

Zaman içerisinde Liret, Avrupa’nın kuvvetli bir parası olarak Euro’ya dahil oldu ve bugün bizim paramızdan yaklaşık 800 misli daha değerli halde. 1 Japon Yeni ise, 11.800 küsur Lira ediyor.

Bugün döviz kurları listesine baktığınızda, bizim paramızdan daha ucuzunu görmeniz mümkün değildir.

Güya ekonomisi bize benzeyen Arjantin’deki son kriz sosyal patlamaya dönüşerek marketler talan edildiğinde, basınımızda bu ülkeyle Türkiye’yi mukayese eder yorumlar yapılmış, açık veya zımni olarak yağmalama olaylarının yaşanmadığı Türkiye’nin daha iyi durumda olduğu iddia edilebilmişti. Halbuki, Arjantin’de ortalama milli gelir bizden 3 misli fazla olarak 6-7.000 Dolar düzeyindedir. Ve bu ülke, yaşadığı bütün sıkıntılara ve IMF’nin baskılarına rağmen, parasını devalüe etmeyi reddetti. Bugün, 1 pezo = 468.922 TL.

Geçenlerde Maliye bakanı, artık tasarruf ve mübadele aracı olma özelliği zedelenen Türk Lirası’ndan 2004 sonunda altı sıfırın atılacağını müjdeli bir haber olarak ilan etti. Enflasyonun belinin kırıldığı ve diğer ekonomik hedeflerin gerçekleşmek üzere olduğu, geleceğe ait beklentilerin olumluya dönüştüğü bir ortamda yapılan sürpriz açıklama için gerçekten uygun bir zaman seçilmişti. İlaveten, belirlenen hedef de doğru bir hedefti, çünkü Lira’nın zayıflığı artık kendi kendini besler durumda. Paramızın değerinde sadece yüzde birlik (%1) bir değişimin ifadesi 14.000 TL oluyor. Egemen bir ülke parasının 1.400.000 tanesi (dolara karşı) veya 1.520.000’i (Euro karşısında) yahut da 2.100.000’i (Sterlin karşısında) başka ülke paralarının sadece 1 tanesi kadar değer ifade edebiliyor. Buradaki anormalliği görmek için uzman olmaya hiç gerek var mı? Üstelik bu haliyle bile paramızın hak etmediği kadar değerli olduğunu ileri süren çevreler var.

Kısacası, hükümetin doğru bir hedef seçtiği aşikardır. Başarı için ikinci koşul da operasyon için doğru bir zamanlamada yatmaktadır.

Kanaatimizce, enflasyonun %10’nun altına düşmesi beklenmeli ve o zamana kadar bünyesel problemlerin çözümünde mesafe alınmış olması gereklidir.

Ancak, ulus ve devlet olarak paramıza yine geçmişteki gibi sahip çıkarsak (!), aynı filmin geri sarılıp tekrar oynandığını görmekten kurtulamayız.

ѕнσω мυѕт gσ ση ツ