Hükümet, 2005’i ‘Afrika yılı’ ilan ettiğinde birçokları bunu yadırgamıştı. Onlara göre bu, gereksiz enerji harcamaktan başka bir şey değildi. Kara kıtada Türkiye’nin ne gibi bir menfaati olabilirdi?
Onlar, medyanın da yönlendirmesiyle, Afrika’nın sadece açlık, sefalet, AIDS gibi kronik sorunlarla boğuşan bir kıta olduğunu düşünüyordu. Geçmişte büyük savaşlara yol açan ve hâlâ birçok gerilimin altında yatan petrol, inci, altın ve diğer değerli zenginlikleri görmezden geliyorlardı.
Başbakan’ın altyapısı yeterince hazırlanmadan ve uzun süre Ankara dışında kalmasını gerektiren Afrika gezisini, yöntem olarak biz de eleştirmiştik. Bu tür gezilerin, kapsamlı altyapı çalışmasından sonra gerçekleştirilmesi daha isabetli olabilirdi. Ayrıca uluslararası ilişkilerin rekabet alanlarından birine adım atılırken, fincancı katırlarını ürkütmeden gerekli adımları atmak daha uygundu.
Ancak kolaylıkla anlaşılacağı gibi, bu eleştiriler tamamen yöntemle ilgiliydi. Yoksa hükümetin, Afrika’yı Türkiye’nin gündemine taşıması ülkemiz adına sevinilecek bir gelişmeydi. Nitekim şimdiye kadar konuyu yeterince gündemine alamamış birçok sivil toplum kuruluşu, bu girişimin de etkisiyle Afrika’ya açıldı. Akademik dünya, ilk kez Afrika konulu toplantılar yaptı. Mesela Afrika Birliği Komisyonu Başkanı Omar Konare ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün konuşmacı olarak katıldığı TASAM’ın toplantısı bunlardan biriydi. Dünyaya açılmanın önemini daha 1990’lı yılların başında gören Fethullah Gülen’nin teşvikleriyle Afrika’ya açılan Türk okulları bölgedeki hizmetlerine hız vererek devam ediyor. Aktüel Dergisi’nin tespitine göre şu ana kadar 15 bin Afrikalı öğrenci bu okullarda eğitim görmüş bulunuyor.
Bugünlerde iş dünyası örgütlerinden TUSKON (Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu) da bölgeye yönelik büyük bir çalışma içinde. Kuruluş, “Türkiye-Afrika Dış Ticaret Köprüsü” konulu bir program düzenlemeye hazırlanıyor. Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın da katkısıyla organize edilen toplantıya, Afrika’nın çeşitli ülkelerinden 20 bakan ile 400 işadamının katılımı ve yüzlerce iş görüşmesinin yapılması planlanıyor.
Bize Afrika’yı yeniden hatırlatan gelişme, Çin Devlet Başkanı Hu Jintao’nun enerji odaklı son Afrika turu oldu. Bu, Çin liderinin 3 yıl içinde gerçekleştirdiği ikinci Afrika ziyaretiydi. ABD ve Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretlerin hemen ardından Afrika’ya geçen Çin liderinin gezisi, Fas, Nijerya ve Kenya’yı kapsıyordu.
Duraklar içinde kuşkusuz en dikkat çekeni, petrol zengini Nijerya’ydı. Ziyaretten bir hafta önce, Çin’in devlete ait petrol şirketi, Nijerya’nın petrol alanlarında söz sahibi olmasını sağlayacak 2,7 milyar dolarlık bir anlaşma imzalamıştı. Petrol ve doğalgaz üretiminin gelecek yıllarda artacağını söyleyen Nijerya, büyüyen Çin ekonomisinin enerji ihtiyacını karşılayacak kilit kaynaklardan biri olarak görülüyor. Nijerya petrolünün en büyük alıcısının ABD olması ve 2020 yılında iki ülkenin de petrol ihtiyacının yüzde 60’tan fazlasını ithal etmek zorunda kalacak olması bu ziyareti ve yapılan anlaşmaları daha da önemli hale getiriyor.
Pekin, Afrika’nın en önemli oyuncularından biri konumundaki Nijerya’ya, enerji karşılığında yatırım ve teknoloji teklif ediyor. Çok sayıda Çinli şirket, bu çerçevede Nijerya’da fabrikalar kuruyor. Ülkenin güneydoğusunda bir serbest ticaret bölgesi kurulması planlanıyor. Ayrıca Nijerya, Çin’den savaş uçağı alıyor. Sorunlu Nijer Deltası’nda kullanmak üzere Çin’den devriye botları almaya çalıştığı konuşuluyor. Bu tür ilişkilerde Çin’in insan hakları gibi sorunları gündeme getirmemesi de avantaj oluyor. Diğer duraklardaki anlaşmaların detayları açıklanmadı; ama Nijerya’da Çin’in 4 milyar dolara imza attığı belirtiliyor. Bu gayretleriyle Çin’in son 5 yılda Afrika ile ticaretini 5 kat artırarak 40 milyar dolara ulaştırdığını ve aynı günlerde Japonya başbakanının da Afrika turunda olduğunu kaydedelim. Öyle görülüyor ki, Asya ve Afrika’da enerji savaşı daha da kızışacak. Bu kapsamda ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın Türkiye’ye gelirken yaptığı ‘doğalgazda Rusya ve İran’dan uzak durulması’ uyarısını ve bunun Türkiye’ye getirdiği fırsat ve riskleri de bir başka yazıda ele alalım.