"Müslüman bir kimse, farzların dışında nâfile olarak her gün Allah rızası için on iki rek`at namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona cennette bir köşk yapar" (Müslim, Müsâfirîn 103. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 1)
"Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb'i: - Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız? der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir." (Tirmizî, Salât, 188)
"Ey İnsanlar! Evinizde namaz kılınız. Zira farz namaz dışındaki namazların en makbûlü, insanın evinde kıldığı namazdır." (Buhârî, Ezân 81; Müslim, Müsâfirîn 213)
"Namazınızın bir kısmını evlerinizde kılınız da oraları kabirlere çevirmeyiniz." (Buhârî, Salât 52; Müslim, Müsâfirîn 208)
"Gece namazına devam ediniz. Zira bu sizden önceki salihlerin ibadetidir. Çünkü gece ibadeti, Allah'a yakınlık günahlara kefaret olup insanı bedeni hastalıklardan korur ve günahlardan uzaklaştırır." (Tirmizi, Deavât, 101)
"Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur'ân ile teheccüd namazı kıl, Yakındır ki Rabbin seni bir makam-ı mahmuda eriştire." (el-İsrâ/17, 79)
"Allâh her peygamberde belirli birşeye karşı aşırı bir istek yaratmıştır. Benim en çok hoşlandığım şey de gece ibâdetidir..." (Heysemî, Mecmau'z-zevâid, II, 271)
- "Namaz kılmayacak mısınız?" (Buhârî, Teheccüd, 5)
"Aman gece kalkmaya gayret edin! Çünkü o sizden önceki sâlih kimselerin âdeti ve Allah'a yakınlıktır. (Bu ibâdet) günahlardan alı kor, hatalara kefâret olur ve bedenden dertleri giderir." (Tirmizî, De'avât, 101)
"Geceleyin kalkıp namaz kılan, hanımını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah rahmet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah rahmet etsin." (Ebû Dâvud, Tatavvu, 18, Vitir, 13)
"Bir kimse sabah namazını cemâatle kıldıktan sonra oturup güneş doğuncaya kadar zikir ile meşgul olsa, güneş doğunca da iki rekat (İşrak) namaz kılsa, bir nafile hac ve umre sevabına nail olur." (İhyâ, I. 336)
"Kuşlu namazı, deve yavrusunun ayakları sıcaktan kızdığı zamandır." Buyurulur. (Müslim, Misâfirîn, 143)
"Bir kimse kuşluk namazının iki rekatına devam etse, günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile affolunur." (Tirmizi, Vitr, 15)
"Ey Ademoğlu! Günün evvelinde benim için dört rekat namaz kıl ki, ben de günün sonunda seni kollayayım" (et-Terğip ve't-terhib, c. 1, s. 464)
"Kuşluk namazını ikişer ikişer dört rekat olarak kılar, (bazen) dilediğince de arttırırdı. (Müslim. Müsafirin, 78)
"Bir kimse Akşam namazından sonra hiç konuşmadan altı rekat namaz kılsa, o namaz (sevap bakımından) on iki senelik ibadete denk olur." (Tirmizi, Mevakit, 204)
"Her kim şu benim aldığım gibi abdest alır ve aklından bir şey geçirmeyerek iki rekat namaz kılarsa geçmiş günahları af olunur." (Buhari, Vudû, 14)
"Sizden her kim mescide girerse iki rekat namaz kılmadan oturmasın" (Buhari, Salat, 59)
"Bir kimse sefere çıkmayı isterken çoluk çocuğunun yanında kılacağı iki rekat namazdan daha üstün bir şey bırakmış olmaz. -Namaz onun yerine hayru'l Halef olur.-" (Tebarâni)
Hazret-i Peygamber -sallallahü aleyhi ve sellem- seferden dönüşünde (Medine'ye) gündüz kuşluk vakti girer, önce mescide uğrar, orada iki rekat namaz kıldıktan sonra evine giderdi. Bazen de eve gitmeyip mescitte otururdu.
Peygamber Efendimiz'in zamân-ı saâdetlerinde güneş tutulmuştu. Zât-ı Risâletleri kalkıp insanlara namaz kıldırdılar. Kıyâmda o kadar çok kaldılar ki, âdetâ rükûa varmayacak da hep ayakta duracak zannedildi. Sonra rükûa vardılar ve uzun müddet başlarını kaldırmadılar. Arkasından doğruldular, fakat mûtadın üzerinde ayakta durdukları için secde etmeyecekleri intibâını verdi. Nihâyet birinci secdeye vardılar. Lakin başlarını secdeden hiç kaldırmayacakları zannediliyordu. Daha sonra doğrulup oturdular. Bu oturuşları da uzun sürdü. Mübârek başlarını kaldırmayacakmışcasına kapandıkları ikinci secdeye vardıklarında, acı acı nefes alıp veriyor ve göz yaşları dökerek ağlıyordu: "Yâ Rabbî! Ben aralarında olduğum müddetçe ümmetime azâb etmeyeceğini bana vâdetmedin mi?! Yâ Rabbî! Onlar sana tevbe ve istiğfâredip yalvardıkları müddetçe ümmetime azâb etmeyeceğin husûsunda bana söz vermedin mi?! Işte bizler kapına geldik senden affımızı diliyor ve sana yalvarıyoruz!" Bu minval üzere iki rek'at namaz kılıp bitirince güneş bütün parlaklığıyla gözüktü. Arkasından Hz. Peygamber minbere çıkarak ashâbına vecîz bir konuşma yaptı. Konuşmasında Allâh Teâlâ'ya hamd ü senâ ettikten sonra şöyle buyurdular: "Güneş ve ay Allâh'ın varlık ve birliğine delâlet eden alâmetlerden sâdece ikisidir. Şâyet bunlar tutulursa, duâ edin, Cenâb-ı Hakk'a yönelip ona ilticâ edin, Allâh'ın büyüklüğünü hatırlayın, namaza durup Allâh'ı zikretmeye koyulun ve sadaka verin..." (Bkz. Buhârî, Küsûf, 2, 4)
"Nebiyy-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve selem-, bir ihtiyacının görüldüğü hususunda müjdelenmişti, bunun üzerine hemen secdeye kapandı." (İbn-i Mâce, İkâmetü's-salât, 192)
"Ey Abbâs, ey amcacığım! Sana bir iyilik yapayım mı? Sana bağışta bulunayım mı? Sana ikram edeyim mi? Sana on hasleti nasıl yapacağını bildireyim mi? Eğer sen bunu yaparsan Allâh senin bütün günahlarını; önceki-sonraki, eski-yeni, hatâen yapılan, kasden yapılan, küçük-büyük, gizli-açık yani hepsini affeder. Bu on haslet şunlardır: dört rek'at namaz kılarsın. Her bir rek'atte Fâtiha sûresi ve bir sûre okursun. Birinci rek'atte kıraati tamamlayınca, ayakta olduğun hâlde on beş kere 'sübhânellâhi ve'l-hamdü li'llâhi ve lâ ilâhe illallâhü va'llâhu ekber' dersin. Sonra rükû yapıp orada aynı tesbihi on kere söylersin, rukûdan başını kaldırır on kere daha söylersin. Daha sonra secde yapıp aynı tesbihi on kere söylersin. Secdeden başını kaldırınca da on kere tekrarlarsın. Tekrar secdeye varıp yine on kere aynı tesbihi söylersin. İkinci secdeden başını kaldırınca da on kere söylersin. Böylece bir rekatte bunları yetmiş beş defâ söylemiş olursun. Aynı şeyleri dört rek'atte de yaparsın. Dilersen bu namazı her gün bir kere kıl. Her gün yapamazsan haftada bir kere, haftada yapamazsan ayda bir kere, o da olmazsa yılda bir kere yap. Yılda bir kere de kılamazsan hiç olmazsa ömründe bir kere yap." (Ebû Dâvud, Tatavvu', 14; Tirmizî, Vitr, 19)
"Şeytan seni bir kötülüğe sevketme girişiminde bulunursa, hemen Allah'a sığın." (Fussilet (41), 36)
-"Bilâl! Hangi ameli yaparak benden önce cennete girdin? Dün gece cennette, senin ayakkabılarının tıkırtısını önümde duydum" diye sordu. Bilâl -radıyallâhu anh- de: - Yâ Rasûlallâh! Ne zaman bir günah işlesem arkasından hemen kalkıp iki rek'at namaz kılarım, abdestim bozulduğunda da vakit geçirmeden hemen abdest alırım. (Her abdest aldığımda da Allâh'ın üzerimde iki rek'ât namaz hakkı olduğunu düşünürüm ve kılarım.) dedi. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem -aleyhi's-salâtü ve's-selâm-: - "İşre bunun sâyesinde" buyurdular. (İbn Huzeyme, Sahîh, II, 213 (1209)
"Kimin Allâh'a veya her hangi bir insana ihtiyâcı hâsıl olursa önce abdest alsın, abdestini de güzelce alsın, iki rek'at namaz kılsın, sonra Allâh Teâlâ Hazretlerine senâda bulunsun, Rasûlullâh -aleyhi's-salâtü ve's-selâm-'a salât okusun, daha sonra da şu duâyı yapsın: 'Halîm ve kerim olan Allâh'tan başka ilâh yoktur. Arş-ı A'zam'ın rabbi noksan sıfatlardan münezzehtir. Âlemlerin Rabbi'ne hamd olsun. Allâhım! Rahmetine vesile olacak amelleri, mağfiretini celbedecek esbâbı taleb ediyor, her çeşit günahtan koruman için yalvarıyorum. Her çeşit iyilikten zenginlik, her çeşit günahtan selâmet diliyorum. Rabbim! Affetmediğin hiçbir günâhımı, kaldırmadığın hiçbir sıkıntımı bırakma! Rızâna uygun olan her türlü dileğimi yerine getir! Hangi amelden râzı isen onu ver, ey Rahîm olan, bana en ziyâde rahmet gösteren Rabbim!' bundan sonra dünyevî veya uhrevî her ne dilerse taleb eder, çünkü o dilek takdir edilir." (İbn-i Mâce, İkâme, 189; Tirmizî, Vitr, 17)
Bir yaz günü bahçıvanı Enes -radıyallâhu anh-'e gelerek yağmur yağmadığından ve bahçenin kuruduğundan yakındı. Hz. Enes su getirterek abdest alıp namaza durdu. Selâm verdikten sonra bahçıvanına: - Gökyüzünde bir şey görebiliyor musun? diye sordu. Bahçıvan: - Göremiyorum, dedi. Enes -radıyallâhu anh- tekrar içeri girip namaz kıldı. Üçüncü yahut dördüncü kez bahçıvanına: - Gökyüzünde bir şey görebiliyor musun? diye sorunca adam: - Kuş kanadı gibi bir bulut görüyorum, dedi. Bunun üzerine Enes -radıyallâhu anh- namazını ve duâsını sürdürdü. Az sonra adam yanına girdi ve: - Gök bulutla kaplandı ve yağmur yağdı, dedi. Hz. Enes: -Haydi Bişr bin Şegaf'ın gönderdiği ata bin de yağmurun nerelere kadar yağdığını araştır, dedi. Bahçivan ata binip etrâfı dolaştığında yağmurun Müseyyerîn köşkleriyle Gadbân sarayından öteye geçmediğini gördü ki Enes -radıyallâhu anh-'ın bahçesi de bu sınırlar dâhilindeydi. (İbn-i Sa'd, et-Tabakâtü'l-kübrâ, VII, 21-22)
Rasulullah -sallallâhu aleyhi ve selem-'in ashâbından Ebû Mı'lâk adında biri vardı. Bu zat başkaları ile ortaklık kurarak ticaret yapardı. Dürüst ve takvâ sâhibi biri idi. Bir defasında yine yola çıkmıştı. Karşısına çıkan silahlı bir hırsız: - Neyin varsa çıkar seni öldüreceğim, dedi. Ebu Mı'lâk: - Maksadın mal almaksa al, dedi. Hırsız: -Ben sâdece senin canını istiyorum, dedi. Ebu Mı'lâk: - Öyleyse bana müsaade et de namaz kılayım dedi. Hırsız: - İstediğin kadar namaz kıl, dedi. Ebu Mı'lâk namaz kıldıktan sonra üç defa şöyle duâ etti: - Ey gönüllerin sevgilisi (Yâ Vedûd), ey yüce arşın sâhibi, ey dilediğini yapan Allâhım! Ulaşılmayan izzetin, kavuşulmayan saltanatın ve arşını kaplayan nûrun için beni şu hırsızın şerrinden korumanı istiyorum! Ey imdâda koşan Allâhım! Yetiş imdâdıma. Ebu Mı'lâk duasını bitirir bitirmez, elindeki kargıyı kulakları hizâsında tutan bir süvârî peydâ oldu! Süvâri mızrağı hırsıza saplayıp onu öldürdü. Sonra da tâcire döndü. Tacir: - Kimsin sen? Kimsin sen? Allâh seni vasıta kılarak bana yardım etti, diye sorunca süvari: - Ben dördüncü kat semâ ehlindenim. İlk duânı yapınca semânın kapılarının çatırdadığını işittim. İkinci defa duâ edince gök ehlinin gürültüsünü işittim. Üçüncü defa dua edince, zorda kalan biri dua ediyor, denildi. Bunu duyunca Allâh'tan, onu öldürmeye beni memur etmesini istedim. Allâh Teâlâ da kabul etti ve geldim. Şunu bil ki, abdest alıp dört rek'at namaz kılan ve bu duayı yapan kimsenin, zorda olsun veya olmasın duası kabul edilir, dedi. (İbn-i Hacer, el-İsabe, IV, 182)
"Rabbiniz sizi, hoşnut olacağı duruma döndürmek istiyor. Öyle olunca siz de onun hoşnutluğunu dileyiniz!" buyurdu. İbn-i Abbas -radıyallâhu anh-'ın zelzele dolayısıyla altı rükû ve dört secde ile namaz kıldırdığı, rivâyet edilmektedir. (A. Köksal, XI, 222; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, II, 472)