Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Temmuz 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kan Fizyolojisi
Kan, vücudun organları arasında madde alış verişine aracılık eden ve damarlar içinde bulunan kırmızı renkli sıvıdır. Kan hayat için gerekli maddeleri (oksijeni) akciğerlerden sindirilerek vücuda yarar bir duruma gelen besin maddelerini sindirim organlarından alarak organlar ve onların en küçük parçaları olan hücrelere götürür. Hücrelerde çalışma sonucu meydana gelen ve vücuda yaramayan artıkları yüklenerek böbrek, deri ,akciğer
Ad:  kan nedir2.jpg
Gösterim: 4358
Boyut:  61.5 KB
organlarına getirir ve bunların vücut dışına çıkmasını sağlar.
Kanın rengi atardamarlar içinde kırmızı, toplardamarlar içinde, koyu kırmızıdır.
Kan, histolojik bakımdan, hücreleri hareket eden ve esas maddesi sıvı halinde olan bir dokudur. Yetişkin bir insanda beş litre kan bulunur (İnsan bunun yarısını kaybederse hayatı tehlikeye girer. 2/3 ünü kaybederse yaşayamaz).
Bir miktar kan, bir süre sallanmadan bir yerde bırakılsa ya da santrifüje edilse, iki kısma ayrıldığı görülür.
a - Sıvı halinde kalan ve san renkte olan serum kısmı.
b - içindeki katı kısımlarının kabın dibinde toplandığı pıhtı kısmı.
Kanı incelediğimiz zaman, içinde, hareket eden kan hücrelerini görürüz. Bunlar, alyuvarlar, akyuvarlar adını alırlar. Bir milimetreküp kanda beş milyon alyuvar, 7-10.000 akyuvar bulunur. Kanın içinde, kan yuvarlarından başka, plaket denen küçük lameller vardır. Damarlar zedelenirse bu plaketler kütle halinde yaralanan damar duvarını tıkamaya ve kan akmasını önlemeğe savaşırlar.
Kan plazması denen kanın sıvı halindeki kısmında ise şunlar vardır:
1 - Su
2 - Kan albüminleri denen serin, globulin
3 - Fibrinojen (kan damardan çıkınca fibrin haline geçerek pıhtılaşmaya sebep olur)
4 - Vücûda yarayacak şekilde sindirilmiş ve kana geçmiş maddelerden yağ, glikoz
5 - Tuzlar
6 - Organik artıklar (Üre, kolesterol)
Kanın Yapısı
Damarlarda dolaşarak vücudun en ufak hücrelerine kadar yayılan,besin taşıyan kan,hayatın varlığı, yaşamak için son derece önemli bir maddedir.
Bilimsel incelemelere göre,bir insanda yaklaşık olarak ağırlığının 12 ile 15 de biri kadar kan vardır. Kan, tuzlar, şeker ve diğer bazı maddelerin sulu eriyiği olan plazma ile bunun içinde yüzen alyuvar veakyuvar lardan meydana gelir.Kanın kırmızı rengi, alyuvarlardaki "hemoglobin" maddesinden ileri gelmektedir. Sözkonüsu madde, içinde demir bulunan bir kırmızı pigment (boyayıcı, renk verici) ile birleşmiş bir proteinden oluşur. Kanın pıhtılaşması,kanda bulunan "fibrinogen-fibrinojen" proteininin "fibrin" haline dönüşmesinden olur.
Para gibi yuvarlak diskler halindeki alyuvarlar, sağlam bir insanda 1 mm (milimetre küp) kanda 4. 5 ile 5 milyon oranında bulunur.akyuvarlara gelince,bunların bazıları büyük, bazıları da küçüktür. akyuvarların çekirdekleri vardır. akyuvarların çeşitliliğine göre,çekirdekler de parçalı, düz, yuvarlak,ya da çomak biçimi ve tek olarak bulunurlar. akyuvarların sayısı alyuvarlar kadar fazla değildir. 1 mm kanda ancak 5000 ile 8000 akyuvar bulunduğu bilinmektedir. Bazı hastalıklar,gerek akyuvarların gerekse alyuvarların sayısının artmasına sebep olur. Gene bunun gibi,bazı hastalıklar da alyuvar ve akyuvarların sayılarının eksilmesinde rol oynar.
Balıklar, kuşlar ve sürüngenlerde alyuvarların her birinin bir çekirdeği vardır. Buna karşılık, memelilerde çekirdek hücreden dışarı atılır. Hücre geliştiği zaman çekirdek kaybolur. Bu durumun gerçek sebebi bilinmemektedir. Ancak, alyuvarların ömrünün kısalığına (insanda 3 ay) yorulmaktadır. Ölen bu hücreler yerine sürekli olarak yenileri gelir. Memelilerin hayatı boyunca, kırmızı kemik iliği içinde aralıksız sürüp giden hücre bölümleriyle yeni alyuvarlar oluşur. Eskiyen alyuvarlar dalak ve karaciğerdeki bazı hücreler tarafından tahrip edilir ve vücuttan dışarı atılır.
Aşırı çalışma, heyecan ve yaralanmaya sebep olan sarsıntılar, alyuvarların artmasına zemin hazırlar.
Lökosit adı verilen akyuvarlar,alyuvarlarla birlikte kan hücrelerini meydana getirirler.

Kanın Pıhtılaşması
Kanın, damar dışına çıktığında pıhtılaşma özelliği vardır. Bu durum, plazmada erimiş olarak bulunan fibrinojen maddesinin özel bir ferment ile fibrin haline geçerek erimez bir hale gelmesinden ileri gelir. Kanın damar dışında olmasıyla medyana gelen bu fermentiakyuvarlar kana salarlar

Kan Hastalıklarla Nasıl Savaşır?
Akyuvarların (beyaz küreciklerin) çoğu alyuvarlardan büyüktür. Buna karşılık, kandaki akyuvar sayısı alyuvara oranla azdır. Yaklaşık olarak,her 800 alyuvara karşılık bir akyuvar vardır. akyuvarlar belirli bir biçime,şekle sahip değildir. Şekil değiştirerek hareket ederler.
Herhangi bir yoldan vücuda girmiş zararlı bir bakterinin sebep olduğu hastalıkla savaşmak, daha doğrusu hastalığın öncüsü bakteriyi yok etmek,akyuvarın görevidir.
Bir bakteriyi ortadan kaldırmak için, akyuvar bakteriye doğru hareket eder. Onu kaplar. Bu kaplama bir nevi yutmaktır. Bakteri akyuvarın içine girdiği an sindirilir.
Büyük sayıda zararlı bakteri kanı kapladığında,vücut otomatikman akyuvar sayısını arttırır. Bu akyuvarlar,kemik iç yapısındaki ilik tarafından üretilir. Belirli bir süre sonra, kan bakterileri yok edecek ölçüde (sayıda) akyuvara sahip olacaktır.
Kan vücutta;
  • Oksijen alışverişi
  • Enerji sağlayan karbonhidratların dokulara dağılması
  • Proteinlerin dokular arasında dağılımı
  • Hormonların ilgili dokulara giderek burada fonksiyonlarını yerine getirmesi
  • Atık ve toksik maddelerin vücuttan atılması için ilgili organlara taşınması
  • Mikroplarla savaşta bağışıklık sisteminin yaptığı antikorların hastalık bölgelerine taşınması için hayati öneme sahip bir dokudur. Fonksiyonlarını içinde taşıdığı çeşitli hücreler ve plazma adı verilen sıvı sayesinde yapar. Görevlerini yerine getirirken akışkan, fakat bir yaralanma anında korunması için pıhtılaşabilir özellikte olması gerekir. Pıhtılaşma işlemi kanın plazma adı verilen sıvı kısmındaki çeşitli proteinler tarafından sağlanır.
Kanın hücresel elemanları kemik iliğinde yapılır. Başlıca 3 grupta incelenebilir:
  • Eritrositler (Alyuvarlar)
  • Lökositler (Akyuvarlar)
  • Trombositler
Eritrositler: Kana kırmızı rengini veren alyuvarlardır. İçinde taşıdıkları hemoglobin molekülü ile hücrelere oksijen ve hücrede enerji sağlama sırasında yakılan oksijenin metaboliti karbondioksiti dışarı atmak üzere akciğere taşır. Eritrositlerin ortalama yaşam süresi 120 gündür.
Lökositler: Vücuda giren canlı cansız her çeşit yabancı maddeyi tanımak ve onlarla savaşmak için görev yaparlar. Bir kısmı doğrudan mikroplarla savaşırken, başka bir kısmı yabancı molekülleri ve mikropları tanıyarak sistemi uyarır, diğerleride mikropla savaşmak üzere antikor denen spesifik proteinleri üretir. Akyuvarların yaşam süresi değişiktir. 48 - 72 saat ile yaşam boyu canlı kalabilirler.
Trombositler: Bir yaralanma halinde yaralanan bölgeyi ilk tamir etme ve bu bölgede pıhtı oluşması için bir dizi olayı başlatma görevi olan hücrelerdir. Bu hücrelerin yaşam süresi 7 - 9 gündür.

Görüldüğü gibi kan hücreleri kemik iliğinde sürekli olarak yapılan, yaşayan ve ölen hücrelerdir. Bir bakıma kan hücreleri sürekli olarak yenilenen hücrelerdir. Kemik iliği ise sürekli olarak çalışan ve gereksinime uygun miktarda hücre üreten bir fabrikadır. İnsan vücudunda 70 ml / kg kadar kan vardır (70 kg ağırlıkta biri için yaklaşık 5 litre). Bu kanın % 35 - 40 kadarı hücresel elemanlardan oluşmuştur.
Kan, hücrelerden ve “plazma “ adı verilen bir sıvıdan oluşmuştur. Hücreler eritrositler (kırmızı kan hücreleri), lökositler (beyaz kan hücreleri) ve trombositlerdir. Hücrelerin % 99’undan fazlasını eritrositler oluşturur. Eritrositler kanın oksijen taşıyan hücreleridir.Lökositler vücudu enfeksiyonlara ve kansere karşı koruyan hücrelerdir. Trombositler ise kanın pıhtılaşmasında görev alırlar.

Eğer kan santrifüj edilirse, hücreler plazmadan ayrılır. Hücreler daha ağır oldukları için dibe çökerken daha hafif olan plazma üstte kalır. Kan, içi heparin ile sıvanmış “mikropipet” denilen küçük tüplerde santrifüj edilir. Bu tüpün en alttaki kısmında eritrositler toplanır, bunun hemen üstünde ise çok ince bir tabaka halinde lökositler bulunur, en üstte ise plazma bulunur. Hematokrit, eritrositlerin oluşturduğu kan hacminin toplam kan hacmine oranıdır. Hematokrit tayini için kan heparinize özel tüplerde santrifüj edilir, eritrositler en altta toplanır, onun üstünde lökosit ve trombositlerin oluşturduğu çok ince bir tabaka oluşur, en üstte ise plazma adı verilen açık saman sarısı-beyaz renkte sıvı toplanır. Hematokriti hesaplamak için eritrositlerle dolu olan tüpün uzunluğu kanla dolu tüpün uzunluğuna bölünüp, çıkan sonuç 100 ile çarpılır.Hematokrit pipetinde eritrositler 36 mm lik bir sütun oluştururken, lökosit ve trombositler birlikte yaklaşık 1-2 mm lik bir sütun oluşturmalarının sebebi, bu hücrelerin sayılarından kaynaklanmaktadır. 1 mm3 kanda 4,6-6,2 milyon eritrosit varken, 5.000-10.000 lökosit ve 200.000-400.000 trombosit vardır. Doğal olarak, sayıca fazla olan eritrositler hemotokrit pipetinde daha uzun bir sütun oluşturacaklardır.

Hematokrit oranı erkeklerde % 40-50 arasında değişirken, bu oran kadınlarda % 35-45 arasında değişir. Erkeklerde hematokrit oranının yüksek olmasının sebebi, erkeklerdeki toplam kan hücresi sayısının kadınlarınkinden daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Erkeklerde 1 mm3 kanda ortalama 5,1-5,8 milyon kan hücresi varken kadınlarda 1 mm3 kanda 4,3-5,2 milyon kan hücresi vardır. Eritrositlerin sayısının azaldığı durumlara anemi (kansızlık) denirken, eritrosit sayısının arttığı durumlara ise polisitemi denir.

Plazma kanın sıvı kısmıdır, su içinde çözünmüş çok sayıda organik ve inorganik maddelerden oluşur. Bu maddelerden en önemlisi proteinlerdir. Proteinler plazmanın toplam ağırlığının yaklaşık yüzde 7 sini oluşturur. Plazma proteinleri 3 ana gruba ayrılır. Bunlar, albüminler, globülinler ve fibrinojendir. Bu proteinlerin kandaki konsantrasyonu, sırasıyla 4,5 g/100mL , 2,5 g/100 mL ve 0,3 g/100mL dir. Proteinler içinde miktar olarak en fazla olan albüminlerdir. Bu proteinler, hücreler tarafından kullanılmak üzere plazmadan ayrılmazlar. Hücreler kendi proteinlerini yapmak için plazma amino asitlerini kullanırlar fakat hiçbir zaman plazma proteinlerini kullanmazlar. Plazma proteinleri plazmanın içinde yada interstisiyel sıvıda fonksiyon yaparlar. Kısacası, plazma proteinleri, hücreler tarafından kullanılmak üzere plazmayı terk etmezler. Eğer kanın pıhtılaşmasına izin verilirse, tüpün üstünde kalan sıvıya plazma değil serum denir. Serumda fibrinojen ve pıhtılaşma ile ilgili diğer proteinler, pıhtılaşmada kullanıldığı için yoktur. Matematik formül olarak ifade etmek gerekirse
Plazma - Fibrinojen = Serum diyebiliriz.

HEMOSTAZ (KANAMANIN DURDURULMASI)
Kan dokusu organizmada son derece yaygın bir damar ağı içinde sürekli dolaşım halinde bulunduğu için, vücudun bir bölgesindeki yaralanmalar , bir önlem alınmadığı taktirde, önemli miktarda kanın kaybıyla sonuçlanabilir. Ancak hem damar sistemi hem de kanın bizzat kendisi kan kaybının önlenmesine yönelik bir dizi koruyucu mekanizmaya sahiptir. Bir damarın hasara uğraması halinde kanamanın durdurulması üç aşamalı bir mekanizma ile sağlanır.
1) Vazokonstriksiyon
2) Trombosit tıkacı oluşumu
3) KOAGÜLASYON (PIHTILAŞMA)
Koagülasyon sıvı olan kanın, pıhtı yada trombus denilen jel kıvamlı katı bir maddeye dönüşmesidir. Pıhtılaşma plazma proteinlerinden fibrinojen fibrine dönüştüğü zaman gerçekleşir. Fibrinojen karaciğer tarafından yapılan ve normal insanların serumunda her zaman bulunan çubuk şeklinde bir proteindir. Fibrin başlangıçta gevşek bir iplik ağ gibidir. Oluştuktan hemen sonra kovalent çapraz bağların oluşmasıyla kuvvetlenir. Bu olay faktör XIII denilen bir plazma enzimi sayesinde gerçekleşir. Fibrinojen kanda her zaman bulunur, fakat trombin normalde kanda bulunmaz, yalnızca pıhtılaşma olayı uyarıldığı zaman oluşur. Uyarılmadan önce kanda protrombin denilen inaktif şekilde bulunur. Kan damarının yaralandığı bölgede enzimatik olarak trombine çevrilir. Trombin de faktör XIII ü aktive eder.
Pıhtılaşmaya bırakılan kan örneğinde, pıhtılaşma sonrası ayrılan sıvıya serum denir. Serum plazmadan farklı olarak fibrinojen ve bazı pıhtılaşma faktörlerini kapsamaz, bunun dışında bileşimi plazma ile aynıdır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 12 Mayıs 2016 00:45