Davit Çıracıyan ile Garabet Yazmaciyan’ın İstanbul’u Sanal Müze’de
Eczacıbaşı Sanal Müzesi, 19. yüzyıl Osmanlı ressamları Davit Çıracıyan (1839 – 1929) ile Garabet Yazmaciyan (1868 – 1917 veya sonrası)’ın fırçalarıyla canlandırdıkları, yüzyıl öncesi İstanbul’unu sunuyor sanatseverlere. Küratörlüğü Haşim Nur Gürel tarafından üstlenilen sergi 30 imgeden oluşuyor.
Çıracıyan’ın farkını, serginin küratörü Gürel, şu sözlerle anlatıyor: “(...) Çıracıyan’ın resimlerinde asıl üzerinde durulması gereken konu, onun resimlerine ilk bakışta ayırdedilebilirlik sağlayan, ona özgü bir aydınlık duygusu ve atmosfer yaratan sarıların ve onları dengeleyen açık mavilerin egemenliğindeki renk paletidir. Çıracıyan’ın fotoğrafı sırf kompozisyonlarını kurgulamak için kullanmadığını, doğrudan resimlerinin altyapısı olarak da kullandığını koleksiyonlardaki Küçüksu Kasrı ve Rumeli Hisarı İskelesi resimlerinden bilmekteyiz. Pera fotoğrafçılarının istendiğinde her daim uyguladıkları çekilen ham fotoğrafları “rötuşlamak ve renklendirmek” için ressamlar istihdam ettikleri bir gerçektir, ancak Çıracıyan sözünü ettiğimiz bu iki resminde alttaki fotoğrafları sırf kompozisyonun deseni olarak kabul edip, ona özgü dokulu sarı tonlarındaki boya uygulaması ile fotoğrafları örterek, ve alttaki fotoğrafik imgede yeralmayan öğeler ekleyerek -örneğin Küçüksu Kasrı resmine bir insan figürü ve bir köpek- fotoğrafik imgeyi dönüştürerek ona has pentürel dile ulaşır.”
Gürel, Yazmaciyan’ın resimlerinden yola çıkarak resmin Osmanlı toplumundaki yerine de değiniyor: “Garabet Yazmaciyan’dan günümüze kalan en ilginç yapıtlardan birisi kendi dükkanı için boyadığı çift taraflı tenekeden dükkan tabelasıdır. Bunun bir yüzünde ressam kendisini bir manzara resmini boyarken resmetmiştir. Tabelanın arka tarafında da bir natürmort resmedilmiştir, ve tabeladaki bu imgeler yoldan gelip geçen müşterilere ressamın her iki dalda da siparişlere açık olduğunu duyururlar. Bu tabela ayrıca, 19. yüzyıl sonu veya 20. yüzyılın hemen başları İstanbul’unda ressamlığın da bir esnaflığının olduğunu da bir anlamda kanıtlar. Bu olgu gösterir ki, resim talep edilen, sipariş edilen bir mal olarak bu dönem Osmanlı toplumunda, ekonomisinde -özellikle gayrimüslimler arasında- kendisine bir alan yaratmıştır.”