Yunanistan’da Basın Özgürlüğü:
Yunanistan Anayasası’nın 14. maddesinde düzenlenen basın özgürlüğü ilkesi şöyle formüle edilmiş.:
(1) Herkes, kendi düşüncesini yasal gözetim dışında yazılı ve sözlü olarak ifade edebilir, basın yoluyla bunu yayınlayabilir.
(2) Basın özgürdür. Sansür ve benzer kısıtlayıcı önlemler uygulanamaz.
(3) Gazete veya diğer baskı aletlerine el konulamaz. Bu ancak istisnai hallerde savcılığın talimatı ile yapılabilir…’’
Yunan Anayasası, basın özgürlüğünü düzenlerken, baskı aletlerine ve gazetelere el konulamayacağını, el konulacaksa bunun anayasal bir istisna olduğunu belirtmiş. Hangi hallede el konulabileceğini de sayma şeklinde belirterek basına ileri düzeyde bir koruma getirmiş.
Aynı maddenin 4. fıkrasında savcılığın el gazete veya yayın kuruluşuna el koyma kararının ardından 24 saat içerisinde dosyayı hemen mahkemeye sevk etmek zorunda olduğunu, mahkemenin de 24 saat içerisinde hemen karar vermek zorunda olduğunu düzenlemiş.
Eğer yetkili mahkeme 24 saat içerisinde karar vermez ise el koyma kararının kendiliğinden başkaca bir işleme gerek duyulmaksızın ortadan kalkacağını düzenlemiş. 8. fıkra ise gazetecilik mesleğinin şart ve gereklerinin yasa ile düzenleneceğini belirtiyor. Buna göre gazetecilik mesleği yönetmelik veya tüzük ile düzenlemez. Mutlaka bir yasa ile düzenlenmelidir. 14. maddenin 9. fıkrası ise, yasa ile belirlenecek esaslara göre gazetecilik işinin finans kaynakları da açıkça ortaya konmak zorunda, diyerek medya patronlarının gazetecilik işini icra ederken hangi kaynaklarla ve nasıl bu işi icra ettiklerini ortaya koymaları gerektiğini belirtiyor.
Yunan kanun koyucusu bir adım daha ileri giderek, 2001 yılında 14.(5) madde de yaptığı değişiklik ile basın yoluyla yapılan hakaret ve sövmelerde, yanlış ve kasıtlı olarak yapılan kişi onuruna dokunan haberler sonrası bunun telafisinin gerektiğini anayasal bir hak olarak düzenlemiş. (7) basın yoluyla işlen suçlara seri yargılama usulünün uygulanarak, çok çabuk bir şeklinde karara bağlanması konusu da anayasal bir hak olarak hakkı yenen kişiye tanınmış. BASINDA TEKELE ANAYASAL ENGEL (9) basında tekel oluşturmaya yönelik davranışları yasaklayan bir hüküm 9. fıkraya eklenmiş. Daha da ileri giden Yunan Anayasası, belirli meslek kollarında faaliyet gösteren kişilerin medya işiyle uğraşmalarını yasaklamış.
Fransa’da Basın Özgürlüğü
Fransa'da 26 Ağustos, 1789'da çıkan; İnsan ve Vatandaş Halkları Beyannamesi'nin 11'inci maddesi şöyle der:
— "Düşüncelerin ve fikirlerin özgürce paylaşılması; insanın en mühim haklarından birindir: her vatandaş özgürce konuşmalı, yazmalı ve yayımlamalı; muhafaza etmeli (gerekliyse) kanunların sunduğu olanaklarda özgürlüğünün çiğnenmesine cevap vermelidir."
— 1788 Fransız Devrimi'nin sınırsız basın özgürlüğünden yararlandı. 1792 - 1794 yıllarında terörün ilk kurbanları, basın ve idam edilen gazeteciler oldu. Napoleon Bonaparte zamanında iktidarın ağır baskısıyla karşılaştı.
— Fransa'da ilk basın ahlak yasası 1918 yılında kabul edilen "Gazetecinin Mesleki Görevleri" yasasıdır. Bu yasa gayet açık bir biçimde mesleğe yaraşır bir gazetecinin imzasız bile olsa, bütün yazdıklarının sorumluluğunun üstleneceğini; iftira, kanıtsız suçlama, belgelerin tahrifatı, olayların saptırılması ve yalanı, en ağır meslek hatası sayacağını ve haber elde etmek için dürüst olmayan yolların kullanılması sırasında iyi niyetin istismar edilmemesini amaçlıyordu.
Amerika’da Basın Özgürlüğü :
1791'de onaylanan "Haklar Bildirisi"nin 12. maddesi "Basın özgürlüğü özgürlüklerin büyük kalelerinden biridir ve hiçbir zaman müstebit hükümetler dışında bir yönetim onu kısıtlayamaz" demektedir. ABD'de zaman zaman basın özgürlüğünü kısıtlamak için birtakım eğilimler belirmişse de, I. ve II. Dünya Savaşı ve hatta Vietnam Savaşı esnasında bile basına sansür koymak gibi tedbirler alınmaya gereksinim duyulmamıştır. Ancak demokrasinin çok geliştiği ülke olan ABD'de bile Körfez Savaşı'nda sansür uygulanmıştır. Kaldı ki sansürün uygulanması birçok yasalarda yer almakta, ulusal çıkarlar söz konusu olduğu zaman, savaş durumlarında, olağanüstü durumlarda hukuki düzenlemeler bulunmaktadır. ABD, Vietnam Savaşı'nın kötü deneyiminin de etkisiyle, yasalarına aykırı düşmeyen sansürü uyguladı. Çünkü gazetecileri başıboş bırakmalarının onları sorumsuz yazılar yazmaya sevk edeceğini, böyle yazıların da hükümetin saygınlığını sarsacağından endişe duymaktaydı.
Amerika'da 1970'te ülke çapında basın kurulu oluşturmak için girişimler başlamış; fakat Amerikan gazete ve televizyon yönetimleri, bu tür milli seviyede kendilerini bağlayıcı kurallar yerine; kendi basın ve yayın organlarının kabul ettiği "Ahlak Kuralları"na uymayı tercih etmişlerdir. Yürürlükte olan ve tanınan bu ahlak yasa kuralları şu şekilde geliştirilmiş ve kabul edilmiştir:
— 1 - Haber ve düşünce yaymanın başlıca amacı, halkı bilgilendirecek günün konuları hakkında kanaat sahibi olmalarını sağlama yolu ile kamu refahına katkıda bulunmaktır. Bu mesleki gücü kişisel menfaat veya değersiz amaçlar için istismar eden basın mensupları kamunun güvenine layık değildir.
— 2 - Basın özgürlüğü kamuya aittir; resmi ve özel olsun her türlü çevrenin saldırılarına karşı korunmalıdır. Gazeteciler anlaşmazlıklarda taraf tutma veya taraf olma görünümünü vermekten kaçınmalıdırlar.
— 3 - Okuyucunun güvenini sürdürmek iyi gazeteciliğin temelini oluşturur.
— Haber içeriğinin gerçek, taraf tutmaktan uzak ve her türlü unsur ve yönleri kapsaması için tüm çaba gösterilmelidir. Önemli yanlışlıklar ve unutmalar derhal ve kolayca görünecek şekilde düzeltilmelidir. Tarafsızlık basının her şeyi sorusuz kabul etmesi anlamına gelmediği gibi, kendi görüşünü yansıtmasına da engel teşkil etmez. Gazeteciler haberlere konu olan kişilerin haklarına saygılı olmalı, terbiye ve nezaket kurallarına uymalı, haberlerin gerçekliği açısından dürüst davranmalıdır. Açıkça suçlanan kimselere en kısa zamanda cevap verme fırsatı tanınmalı. Haberin kaynağının gizli tutulması konusunda zorunluluk ve baskı yoksa kaynak açıklanmalıdır.
— Bu ilkeler Amerikalı gazeteciler ile Amerikan halkı arasındaki güven bağının korunması, sürdürülmesi ve güçlendirilmesi amacını taşımaktadır. Bu güven bağı, devletin kurucuları tarafından hem basına hem halka emanet edilen özgürlüğün korunması için şarttır.
İngiltere’de Basın Özgürlüğü:
Basın özgürlüğüne dair ilk sinyaller İngiltere’ de verilmiştir. Başta İngilizler olmak üzere tüm Avrupa gittikleri farklı ülkelerde de aynı sistemi oturtmaya çalışmışlardır. Devletin basın üzerindeki baskısını azaltmaya çalışmışlardır. İngiltere basın özgürlüğü bağlamında dört farklı yaklaşıma sahiptir. İlk yaklaşım olan teolojik yaklaşıma göre Tanrı’nın verdiği akıl bireylerin iyiyi ve kötüyü ayırt etmelerini sağlamaktadır. Basına devlet tarafından konan sansür özgürlüğü kısıtlamaktadır. Bu yaklaşımda özgürlük savunulsa dahi devletin bir düzenlemede bulunmasına karşı bir görüş yoktur.
— İkinci yaklaşım basın özgürlüğünün birey haklarına dayanması yaklaşımıdır. Bu yaklaşım bireysel düşünceleri temel almaktadır.
Din konusunda da siyasal alanda da insanların bireysel kararları önemlidir.
— Faydacılık yaklaşımında ise yapılabilecek en iyi yasa en çok insana en çok mutluluğu sağlayan yasadır. Bu görüşü Jeremy Bentham savunur. Özgür basın bürokrasiyi denetleyerek birbirlerini tutmalarını engelleyebilir.
— Dördüncü yaklaşım olan basın özgürlüğünü hakikat arayışına dayandıran yaklaşıma göre ise düşüncelerin basında özgürce yer alması güvence altına alınmalıdır. Hükümetin yanlış olarak değerlendirdiği düşüncelerin doğru olma olasılığı vardır. Hiçbir düşünceyi tamamıyla yanlış olarak değerlendiremeyiz. Doğruya da ancak birçok yanlış düşünceden geçerek, bu düşünceleri karşılaştırarak ulaşabiliriz.
— İngiltere basın ahlak yasası ve bununla ilgili konsey kurulmasını düşünen ilk ülkelerden biri olmuştur. İlk olarak gazetecilerden gelen bir girişimle 1936 yılında oluşturulan basın ahlak yasası, geleneklerine ciddi biçimde bağlı olan İngiliz basınında çalışanları koruma amacı düşünülerek çıkarılmıştır.
— İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan gelişmelerle, basın dünyasında geçerli olması gereken kuralların belirli zaafları taşıdığı kanaati yaygınlaşmıştı. Bu bakımdan, okuyucuya İngiliz geleneğinin gereklerinin devamlı suretle verilerek, toplumun belirli davranışlarının muhafaza edilmesinin temini düşüncesiyle hareket edilmiştir.
— İngiltere'de ilk basın konseyi 1953'te kurulmuştur. Bu konseyin amaçları şu şekilde özetlenebilir:
— İngiliz basınının bağımsızlığını korumak, niteliğini yükseltmek, mesleki düzeyi arttırmak, basının tutum ve davranışı ile kişi ve kurumların basına yönelik davranışlarını değerlendirmek, haber ve bilgiye erişilmesini önleyebilecek gelişmeleri değerlendirmek, basında tekelleşmeyi yaratabilecek olumsuzlukları belirlemek ve bu konudaki bilgileri anında yayınlamak, gerektiğinde hükümete ve Birleşmiş Milletler'e önerilerde bulunmak.
İtalya’da Basın Özgürlüğü :
İtalya’da medya devi olarak da bilinen, eski Başbakan Silvio Berlusconi devlete açık bir şekilde hakaret ve saygızlıktan dolayı devlet kanalı Rai’de yayınlanan Sabina Guzzanti’nin sunduğu bir hiciv programını yayından kaldırmıştır. Daha sonrasında Guzzanti hukuki yollara başvurup, davayı kazanmıştır; fakat değişen hiçbir şey olmamıştır ve Berlusconi kanal üzerindeki yaptırım gücünü kullanarak programı yayınlatmamıştır.
— İtalya’da internet yayıncılığını, tıpkı basın-radyo-televizyon yayıncılığı ile eş tutan yeni yasa tartışma yaratıyor. Yeni yasaya göre internette yayın yapacak bir kişi veya kuruluş, artık klasik medya yayıncısıyla eş tutulacak. Dolayısıyla, yayının içeriğinden sorumlu olacak. Yeni yasa, her internet sitesi için izin alınması ve yayından sorumlu kişi atanması gerektiğini kayda bağlıyor. Ceza yaptırımları ağır.
— Oysa, 1997’de Napoli’de alınan bir mahkeme kararında, internet yayıncılığının basınla bir tutulamayacağı hükme bağlanmıştı. Bu, diğer mahkemelere örnek (emsal) oluşturdu. Aradan geçen 4 yılda, İtalya’da internet-basına ilişkin görüşlerin değiştiği ve yeni yasa tasarısında “basın”a yeni tanım getirildiği anlaşılıyor.
— Öte yandan İtalya, 1998’de Türkiye’yi de ilgilendiren ilginç bir site kapatma olayına da tanık oldu. Bologna’da faaliyet gösteren Isolenella Rete adlı bir siteye gönderilen bir yazıda, kendisine hakaret edildiğini iddia eden bir şirket, siteyi kapattırdı. Yazıda
— Milano’daki Turban Italia Srl turizm şirketinin, dönemin Türkiye başbakanı Tansu Çiller’le parasal bağlantısı olduğu iddia edilmiş, Türkiye’nin insan hakları ihlalleri gerekçe gösterilerek turizm şirketine boykot çağrısı yapılmıştı. Şirket, bu yazının yayınlandığı site aleyhinde dava açtı ve kazandı.