Arama

Hukuk Nedir? - Tek Mesaj #3

sedat sencan - avatarı
sedat sencan
VIP VIP Üye
29 Temmuz 2008       Mesaj #3
sedat sencan - avatarı
VIP VIP Üye

hukuk mahkemeleri


ceza mahkemeleri dışında kalan adliye mahkemeleri. Hukuk mahkemeleri genel ve özel görevli mahkemeler olarak ikiye ayrılır. Genel mahkemeler sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleridir. Özel görevli mahkemeler ise iş mahkemeleri ve tapulama mahkemeleri gibi belirli kişiler arasındaki uyuşmazlıklara ya da belirli türden uyuşmazlıklara bakmak için kurulmuş mahkemelerdir. Asıl olan bir davanın genel mahkemelerde görülmesidir. Özel görevli mahkemelerde bakılacağına ilişkin özel bir yasa hükmü bulunmayan her dava genel mahkemelerde görülür. Bir yerde iş azlığı nedeniyle özel mahkeme kurulmamışsa, özel mahkemenin işlerine de o yerdeki genel mahkeme bakar.

Sulh hukuk mahkemesi tek yargıçlıdır; her ilçede ve hatta işi çok olan bucaklarda bulunur. İşi çok olan yerlerde sulh hukuk mahkemeleri çeşitli dairelere ayrılır. Asliye hukuk mahkemesi, her ilçede ve il merkezinde bulunur; bir başkan ve iki üyeden kurulu toplu bir mahkemedir. İşi az olan ilçelerde asliye ve sulh yargıçlığı görevlerini aynı yargıç yapar. Ankara, İstanbul, İzmir ve İçel il merkezlerinde ayrıca asliye ticaret mahkemeleri vardır. Bunlar da o yerdeki birden fazla asliye hukuk mahkemesi gibi o yer asliye hukuk mahkemesinin dairelerinden biri olmaktadır. Ticaret mahkemeleri bir başkan ve iki üyeden kurulu toplu mahkemelerdir. Asliye hukuk ve ticaret mahkemeleri arasındaki işbölümü yasayla düzenlenmiştir. Ticaret mahkemeleri yalnız ticari davalara bakar. Ayrı ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerdeki ticari davalar asliye hukuk mahkemesinde görülür. Usul hukukunda asıl hüküm mahkemesi asliye hukuk mahkemesidir.

İlk derecedeki hüküm (bidayet) mahkemeleri olan hukuk mahkemelerinin üstündeki kanun yolu mahkemesi, ceza yargılamasında olduğu gibi yargıtaydır.

hukuksal işlem


hukuksal sonuç yaratmaya yönelik irade açıklaması. Hukuksal işlemler, ilişkin oldukları hukuk alanına göre farklı kurallara tabi oldukları gibi, farklı kavramları da içerirler. Örneğin özel hukuk işlemleri oluşmaları, yapıları, içerdikleri sakatlıklar ve sonuçları bakımından kamu hukuku işlemlerinden farklıdırlar.

Bir hukuksal işlemin geçerli bir işlem olarak varlık kazanabilmesinin ilk ve en önemli koşulu onu yaratan bir iradenin bulunmasıdır. Bu irade ancak açığa vurulmakla gerçeklik kazanır. İrade bir ruhsal (iç) olay olarak kaldıkça hukuku ilgilendirmez. İradenin açıklanması sözle olabileceği gibi, yazıyla da olabilir; hatta bazı durumlarda işaret de (örn. trafik işaretleri) irade açıklaması yerine geçebilir. İrade açıklaması bazen duraksamalara ve kuşkulara yol açmayacak kadar açık (sarih), bazen de üstü kapalı (zımni) olabilir. Borçlar hukukunda üstü kapalı irade açıklamalarının birçok örneğine rastlanır. Borçlar Kanunu’nun (BK) 263. maddesine göre kira süresinin sona ermesine karşın kiracının kiraladığı taşınmazı terk etmemesi ve mal sahibinin de bunun karşısında hareketsiz kalması durumunda, tarafların kira sözleşmesinin yenilenmesi konusunda üstü kapalı bir irade beyanında bulunduğu kabul edilir. Özel hukuk işlemlerinde irade açıklamasının belli bir biçimde yapılması zorunlu değildir (BK m. 11). Biçim koşulu ancak kefalette görüldüğü gibi ayrık durumlarda söz konusudur. Buna karşılık kamu hukukunda bir hukuksal işlemin oluşabilmesi için irade açıklamasının belli bir biçimde yapılması kural olarak zorunludur. Yalnız idare hukuku alanında bazen sözlü irade açıklamaları da hukuksal sonuç yaratır (örn. üstün astına verdiği sözlü emir).

İrade açıklamasının geçerli bir hukuksal sonuç yaratabilmesi için sağlıklı ve sağlam bir temele dayanması gerekir. Bunun için her şeyden önce irade ve açıklamanın birbi- riyle tutarlı olması gerekir. Bunun tersi durumlarda irade sakatlığından söz edilir. İrade ile açıklama arasındaki uyumsuzluk isteyerek yaratılabileceği gibi istemeden de ortaya çıkabilir. Muvazaa, ihtirazi (gizli) kayıt ve şaka niteliğindeki irade açıklaması uyumsuzlukları isteyerek yaratılan uyumsuzluklardır. Buna karşılık hata, hile, korkutma gibi uyumsuzluklar ise istenmeden ortaya çıkan uyumsuzluk türleridir.

Hukuksal işlemler onları yaratan iradenin tek ya da birden çok olması, içerdikleri konu, dayandıkları temel, yarattıkları sonuç ve ortaya çıkardıkları hukuksal ilişkilerin ait olduğu hukuk dalı bakımından farklı türlere ayrılır. İradenin tek ya da birden çok olması bakımından hukuksal işlemler tek yanlı ya da çok yanlı olabilir. Evlilik dışı çocuğun babası tarafından tanınması, vasiyet ve bağışlama gibi işlemler tek yanlıdır. Sözleşmeler ise iki yanlıdır. Şirket ve dernek kurullarında alman kararlarda birden çok iradenin söz konusu olmasına karşın, bunlar sözleşmelerde olduğu gibi karşılıklı açıklanan ve içerikleri farklı iradeler olmayıp bir noktaya yönelik ve aynı içerikte iradelerdir; bu nedenle de çok yanlı değil, tek yanlı işlem niteliği taşıdıkları kabul edilir. Özel hukukta en geniş alanı çok yanlı işlemler kaplar. Kamu hukukunda ise idari sözleşmeler dışında, işlemler daima tek yanlıdır.
Hukuksal işlem taraflar için karşılıklı çıkarlar ve yükümler yaratırsa ivazlı, çıkar karşılığında bir yüküm doğurmazsa ivazsız nitelikte olur.

Hukuksal işlemler yarattıkları etki bakımından da tasarruf ve taahhüt işlemleri olarak ikiye ayrılır. İşlem bir hakkın aktarılması, değiştirilmesi ya da ortadan kaldırılması gibi dolaysız bir etki yarattığında tasarruf işlemi, taraflardan birinin ya da her ikisinin bir edimde bulunma yükümü altına girmesi gibi dolaylı bir etki yarattığında ise taahhüt işlemi niteliği taşır.
İşlemler sonuçlan bakımından kazandırıcı ya da yükümlendirici nitelikte olabilir. Burada kazandırma, bir kimsenin mal varlığının aktif bölümünde bir artışı içerebileceği gibi azalmanın önlenmesi biçiminde de ortaya çıkabilir.

Hukuksal işlemler dayandıklan temel bakımından nedene bağlı olan ve olmayan işlemler olarak ikiye ayrılır. Nedene bağlı olan işlemlerin özel hukukta aynk durumlarda söz konusu olmasına karşın, kamu hukukunda işlemler kural olarak nedene bağlıdır. BK’nın 17. maddesine göre “borcun sebebini içermemiş olsa bile, borç ikrarı geçerlidir”. Buna karşılık Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 933. maddesi, taşınmaz malın mülkiyetinin aktarılmasının nedene bağlı bir işlem olduğunu belirtir.

Hukuksal işlemler, ortaya çıkardıklan hukuksal ilişkilerin ait olduğu hukuk alanlarına göre de özel hukuk işlemleri ve kamu hukuku işlemleri olmak üzere iki büyük kategoriye ayrılır. Özel hukuk işlemleri medeni hukuk, borçlar hukuku, fikri hukuk gibi alanlarda ortaya çıkan işlemlerdir. Kamu hukuku işlemleri kategorisi ise yasama, yargı ve idare gibi devlet işlevlerini düzenleyen hukuk alanlarında ortaya çıkan ve bu alanlara göre yasama işlemleri, yargısal işlemler ve idari işlemler terimleriyle adlandırılan türlerden oluşur.

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 19 Mart 2017 00:06