Arama


Bombaxi - avatarı
Bombaxi
Ziyaretçi
4 Ağustos 2008       Mesaj #387
Bombaxi - avatarı
Ziyaretçi
4.ağustos.2008 - pazartesi
Kurum olmadan büyük olunmaz!

Uğur Meleke, “Şampiyonlar Ligi’nde Çeyrek Final takımı olmak için nasıl bir tutuma ihtiyaç var” sorusunu futbol kamuoyunun tartışmasına açtı. Fenerbahçe, Avrupa’da daha sağlam bir konuma doğru ilerlerken, kurum kültürünü ticarî bir perspektifin üzerine kuruyor. Appiah gibi yüreğini sahaya koyan oyuncuları geride bırakmak pahasına.

fbmd9

Milliyet Gazetesi’nin futbol yorumcularından Uğur Meleke, Fenerbahçe’nin dünya kulübü olma hedefinden yola çıkarak, Şampiyonlar Ligi’nde ilk sekiz mücadelesi veren takımların nasıl tutumlar geliştirmesi gerektiği yönünde bir yazı kaleme aldı.

Meleke, yazısının son bölümünde, büyük bir kulübün, Avrupa’da ilk sekiz kovalayan bir kulübün futbolcularıyla ne tür ilişkiler kurması gerektiğinden yola çıkarak, Appiah’ın geçen hafta içinde yaptığı açıklamaları ve Emre geldikten sonra 5 numaralı formanın Yasin’den alınmasını örnek gösteriyor. Karşı örnek olarak da 10 numarayı Seedorf’tan almayarak, Ronaldinho’ya boş numaralardan birini önermesini gösteriyordu. Aslında Meleke’nin verdiği örnekler son derece doğru ve bir tutarlılık arz ediyor. Ancak eksik olan kısımlar var. Düzenli olarak Avrupa’nın üst düzey takımlarıyla mücadele etmenin yolu, bir kurum kültürüne sahip olmaktan geçiyor. Meleke bu anlamda son derece haklı. Fenerbahçe’de forma giymiş, sarı-lacivertlilerin Avrupa vizyonunu A noktasından B noktasına taşımasında önemli katkılar sağlamış Appiah’ın sakatlanmasından ve ölümle baş başa bırakılmasından Fenerbahçe sorumludur. Neyse ki bu oyuncu sağlığına kavuşmuş durumda. Emre gibi Fenerbahçe’nin bu yılki sükseli transferi 5 numarayı isterken formayı Yasin’e bırakmaksa ticarî açıdan Fenerbahçe’ye zarar getireceği (daha doğrusu daha az kâr getireceği) ortada.

Ancak bu durum başka bir sakatlığı beraberinde getiriyor. Emre’nin 5 numarayla olan ‘kurumsal’ bağı, Fenerbahçe’nin sözleşmeli oyuncularıyla olan kurumsal bağından daha güçlü görünüyor. Yani sorun bir kurum olmaktan, kurum olarak bir kültür üretememekten kaynaklanıyor.

Baktığımız zaman Fenerbahçe’nin her geçen yıl daha büyük bütçeler, daha ‘Avrupai’ transferler yaptığını görüyoruz. Marka bilinirliği açısından da Fenerbahçe aşama kat etti kuşkusuz. Ve Fenerbahçe bu yıl da Şampiyonlar Ligi’nde geçen yıl gösterdiği performansın bir benzerini gösterirse, Lyon’un girdiği kanala çok yaklaştığını gösterecek. Fakat Fenerbahçe’den Milanvari yaklaşımlar beklemek şu an için mümkün görünmüyor. Çünkü bir futbolcu Milan formasını üzerine giydiğinde, kendi değerine değer katıyor. Fenerbahçe bir yıldız futbolcuyu kadrosuna kattığındaysa, bu oyuncunun Avrupa piyasasındaki kredibilitesi, Fenerbahçe’nin imajına katkı sağlıyor. İşte aradaki fark buradan çıkıyor.

Appiah’ın sakatken Fenerbahçe tarafından ‘işe yaramaz’ damgası yemesi de bundan. Tavır tamamen insanlık dışı, kabul edilemez bir tavır. Fenerbahçe forması altında sakat sakat forma giyen ve yaşamının tehlikeye atılması gibi bir durumla karşılaşan Appiah için hiçbir şey yapılmamasının altında, ‘kulübe faydası olmayanın gözümüzde değeri yoktur’ algılaması bulunuyor.

Ezcümle; Fenerbahçe’nin ilk sekiz kovalayan kulüp olmaktan, ticaret dışında başka değerleri olan bir kurum kimliğine kavuşmaya ihtiyacı var. Bu kimlik sağlandığında zaten büyük futbolcular seve seve bu kulübe gelip, Fenerbahçe’nin ‘uygun olan’ formasını giymekten keyif alıyor olacaklar. İşte çeyrek finaller yarı finaller öyle zamanlarda daha kolay gelecek.

Uğur Meleke’nin bu konuyu kamuoyunun tartışmasına açması da sığ futbol iklimimiz açısından oldukça ‘klas bir hareketti’. Oyunun güzel olması için yazılan her kelimenin destekçisi ve takipçisiyiz.

KAYNAK: Goal