Arama


KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
9 Mayıs 2006       Mesaj #46
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadeles


Sovyetlerin YıkılışıDoğu Avrupa’da 1989 ve Rusya'da 1991 yılında komünizmin çöküşünün basit bir rejim değişikliğinin ötesinde kapsamlı ve çok önemli sonuçları olmuştur. 1985 yılında yönetime gelen Gorbaçov 70 yıl süren merkeziyetci idareye son vermek, Sovyetleri federasyon sistemine dönüştürmek ve birtakım reformlar yapmak için Glasnost ve Perestroyka'yı gündeme getirmişti. Bu içten içe bağımsızlık ateşiyle yanıp tutuşan fakat sovyet yönetimine karşı gelemeyeceğini gördüğü için sesini çıkartmayan halkların öfke ve huzursuzluklarının gün yüzüne çıkarttı. Gorbaçov'un amacı uzun vadede Sosyetler Birliği'nin dağılmasını önlemekti. Fakat sonuçhiç de öyle olmadı ve 1989'a gelindiğinde artık Sovyetler Birliği, birliği oluşturan devletler üzerindeki hakimiyetini kaybediyordu, bazı devletler bağımsızlıklarını ilan etmeye başlamışlardı. 6 yıl süren reformların ardından 1991 yılının sonunda Sovyetler Birliği resmen dağıldı.
Bağımsız Çeçenistan
Bu durum Çeçenler'i cesaretlendirdi. Kasım 1990'da Çeçen-Inguş Yüksek Meclisi Çeçenistan'ın egemenliğini ilan etti. 21 Ekim 1991 yılında Çeçenistan'da parlemento ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı ve oyların %85'ini alan Cevher Dudayev Cumhurbaşkanı oldu. Bu durum yeni bir mücadelenin başlaması demekti.
Ruslar kendi toprakları kabul ettikleri bu bölgede yeni bir devletin kurulmuş olmasını kabul etmemişlerdi. Dolayısıyla bu kararın ardından bölgede olağanüstü hal ilan edildi ve bölgeye asker gönderildi. Bir süre sonra bu askerleri geri çekmek zorunda kalsalar da Ruslar’ın, bölge üzerindeki hakimiyetlerinden vazgeçmeye niyetleri yoktu.
1994 yaz aylarında Çeçenistan'da Rusya'nın desteğini alan ya da bizzat onların örgütlediği muhalifler, Dudayev yönetimine karşı silahlı mücadeleye giriştiler. Muhaliflerin oluşturduğu geçici Yüksek Konsey, açıkça olmasa bile, Rusya tarafından Çeçenistan'ın yasal hükümeti kabul edilmişti.
Bu dönemde Dudayev Yönetimine karşı muhale-fetin giriştiği saldırılarda Rus askerleri de bulunuyordu. Bu, Rusya'nın Çeçenistan'a müdahale edeceğinin ilk önemli işaretiydi. Çalışmalar devam ederken Rus Hükümeti güya taraflar arasında ki mücadeleyi bitirmek için 26 Kasım 1994'de yaptığı açıklamayla tarafları 48 saat içinde silahlarını bırakmaya çağırdı. Aksi takdirde Çeçenistan'da olağanüstü hal ilan edilecek ve askerî operasyon başlatacaktı. 11 Aralık 1994 tarihinde de Rus askerleri Çeçenistan'a girdi.
Burada dikkati çeken önemli bir nokta; Rusya'nın 1991-1994 arasında Çeçenistan'ı unutmuş gözükmesiydi. Zira bu dönemde ne Çeçenlerin bağımsızlığınıkabul ettiler, ne de buna açıkça karşı çıktılar. Bağımsızlıklarına razı olamazdılar; çünkü bu durum Rusya'nın kendi toprağı olduğunu iddia ettiği diğer bölge halklarının da aynı yöndeki isteklerini kamçılayarak, açılan kapıdan diğerleri de geçecekti. Karşı koyma durumunda da değildiler. Zira iç dinamikler henüz sağlam zemine oturmamıştı ve adeta geçmişin artıklarını temizlemekle meşguldüler. Ayrıca böyle zayıf bir dönemde girişilecek askeri müdahele Batının tepkisini çekeçek, Batı Dudayev'i bir bağımsızlık savaşcısı olarak kabul edecekti. Bu ve benzeri nedenlerle Ruslar daha uygun bir zaman kollamayı tercih ettiler.
Bunu için de öncelikle Çeçen halkını birbirine düşürmeye çalıştılar ve nisbi de olsa bunda başarılı oldular.
Ikinci olarak; 1994 yılı boyunca sürdürdüğü siyasi ve diplomatik girişimlerde Rusya, Eski Sovyet coğrafyasının tek yönlendirici gücü olduğunu Batıya ve Amerika'ya kabul ettirdi. Batılı Devletler ve Amerika Rusya'daki reformların başarılı olmasını, serbest pazar ekonomisi ve demokrasinin oturmasını çok önemsiyorlardı. (Çünkü bu şekilde Batı ve Amerika bu bölgeye daha rahat girebilecek ve bu pazardan istifade edebilecekti.) Dolayısıyla reform yanlısı olarak ortaya çıkan Yeltsin'i sarsacak, siyasi otoritesini zayıflatacak hiçbir oluşuma Batının ve Amerika'nın izin vermesi mümkün değildi.
Rusya'nın Çeçenistan'ı Işgali (1994)
Böyle bir diplomatik başarıyla kendini sağlama alan Rusya artık unuttuklarını hatırlayabilirdi. Ve öylede oldu. Bağımsızlık ilanının üzerinden üç yıl geçtikten sonra Rusya Çeçenistan'ı bir bahaneyle işgal etti. Moskova Çeçenistan'a birkaç saat içinde geri dönebileceği hayaliyle saldırmıştı. Ancak hiçte bekledikleri gibi olmadı ve yüz yıllardır savaş meydanlarında destan yazmaya alışmış bu millet, onlara hiç de kolay yem olmayacağını gösterdi.
Çeçenler, Ruslar karşısında yılmadan direnirken Ruslar da savaş meydanında gösteremedikleri varlıklarını sivil halkı yok ederek ortaya koymaya çalıştılar. Tarih, 20. Asırda bir kez daha tekerrür ediyor ve bu mazlum halk yeniden Rusların acımasız, zalimane tavırlarına maruz kalıyordu. Yine başlarına bomba yağıyor, yine vatanlarını terk etmek zorunda kalıyorlardı. Yardımcıları ise herşeyin sahibi olan Allah'tı. Sonuçta bu bir avuç insan Rusya'yı,dünyanın bu süper gücünü, tankları, topları, uçakları, füzeleri ve daha bir çok maddi güç göstergesi aletleriyle mağrur Rusya'yı dize getirmeyi başardılar.
Yaklaşık iki yıl süren savaşın ardından Moskova kendine göre hazırlıksız giriştiği bu mücadeleyi birazda Rusya'daki başkanlık seçimleri nedeniyle bitirmek istedi. Çeçenler’le Mayıs 1996'da ateşkes antlaşması, Haziran 1996'da da barış antlaşması imzalandı. Fakat bu geçici idi. Rusya'nın maksadı hem bu savaştaki hatalarını düzetmek, hem de bir sonraki mücadeleye daha iyi hazırlanmaktı. Zaten yapılan antlaşmada da Çeçenistan'ın siyasi ve hukuki durumuna değinilmemeşti.
Ve Bugün (1999)
Ağustos ayı başlarında Kafkasya da yeni bir hareketlilik başladı. Çeçenistan'da savaşın ardından bir yıl başkanlık yapan, ardından istifa edip muhalefete geçen, aynı zamanda Çeçenistan Şurası'nın başı Şamil Basayev, Dağıstan'ın bağımsızlığı için mücadele etmek üzere kendine bağlı bir gurup Çeçen ve Dağıstanlı mücahitle Dağıstan'ın Rus yanlısı yönetimine karşı harekete geçti. Dağıstan'daki Rus askeri birlikleri bu harekete karşı koydu. 1996 yılından itibaren genel olarak sakin günler geçiren Kafkasya yeniden ısınmaya başlamıştı. Rusya Başbakanı Stapaşin, endişesi "Rusya Dağıstan'ı kaybedebilir" diyerek ortaya koyuyordu. Mücahitlerin oluşturduğu Çeçen-Dağıstan Islam Şurası 10 Ağustos'ta Bağımsız Dağıstan Islam Devletini ilan etti. Aynı gün Yeltsin Dağıstan’a müdahale kararını onaylıyor bu kararın ardından Ruslar önce Dağıstan'a ardından da Çeçenistan'a saldırıyorlardı. Eylül ayından itibaren savaş tamamen Çeçenistan'a kaydı.
Ruslar bu kez savaşa daha iyi hazırlandıkları düşüncesindeydiler. Yeltsin'in ifadesiyle "1994-1996 döneminde yapılan yanlışlıklar bu kez tekrarlanmayacaktı" , 100 binin üzerinde bir orduyla Çeçenistan'a giren Rus askerlerî uçaklarının havadan, füzelerin karadan sağladığı desteğe rağmen savaşçı Çeçenler karşısında çok önemli bir başarı kazandıklarını söylemek zordur. Dağlara ve ormanlık alanlara sığınan Çeçen askerler, Ruslarla birebir mücadeleye hazırlanmaktadırlar. Bu ara girişilen birebir mücadelerde de Çeçenler galip gelmektedir. Ruslar mücahitlere karşı önemli bir başarı elde edemeyince savunmasız halkı kendilerine hedef seçtiler. Kadın, çocuk, yaşlı demeden halkın üzerine ölüm kusmaktadırlar.
Işlerine geldiğinde insan haklarından gem vuran Batı ve Amerika ise Rusya ile olan çıkar ilişkileri nedeniyle bu acımasız saldırılara karşı hiçbir önemli girişimde bulunmamaktadır. Islam dünyasının kayıtsızlığı ise utanç verici boyutlardadır. Zira Devlet Başkanı Aslan Mashadov Islam Ülkeleri'nin bu vurdum duymazlığı nedeniyle Padan yardım isteme durumunda kalmış ve bunu da utanarak ancak mecburen yaptığını ifade etmişti. Çeçenler'le hem din hem de etnik bağı bulunan Türk Dünyası'nın ve özellikle de Türkiye'nin tavrı Çeçenleri daha fazla yaralamaktadır. Türkiye, Çeçenleri Rusya'nın isteğiyle terörist kabul etmiş ve onlarla terörizme karşı ortak mücadele antlaşması imzalamıştır. Yönetimlerin bu kayıtsızlığı yanında müslüman halklar da Çeçenlere Vahhabiler, Üsame b. Ladin yardım ediyor, Çeçenler Rusya içinde en önemli mafya hareketlerini kontrol ediyor gibi çeşitli kampanyalara aldanıp 1994'te ki tavrının aksine Çeçenistan'ı yalnız bırakmıştır.


Çeçenistan Işgalinin Sebepleri
Çeçenistan mücadelesi Ruslar için her bakımdan önem arz eden bir mücadeledir. Çeçenistan işgalinin Ruslar için ekonomik ve stratejik hedefleri mevcuttur:
a.)17 milyon kilometre karelik yüzölçümü ve 150 milyonluk nüfusuyla eski Sovyetlerin gerçek mirasçısı olan Rusya, ayrı milletlerden oluşan 16 muhtar cumhuriyet ve 6 özerk bölgeyi içerisinde barındırmaktadır. Bunlardan pek çoğu bağımsızlık için sıraya girmişler, adeta fırsat kollamaktadırlar. Çeçenistan bir anlamda bunlara öncülük etmektedir. Tataristan, Başkürdistan, Komi Cumhuriyeti ve Tunan Bölgesi içindeki Ruslar fırsat kollayanlardan birkaçıdır. Petrol vb. zengin yeraltı kaynaklarına sahip bu toprakların da bağımsızlık mücadelesine girişmesi Rusya'nın tamamen parçalanmasına neden olacaktır. Bu açıdan çeçenistan Rusya için önemli bir kale, önemli bir mevzidir. Burada yenik düşmesi diğer 16 cumhuriyeti ve 6 özerk bölgeyi yitirmesi anlamını taşır. Rusya için ölüm kalım mücadelesine denk olan bu durum onların tarihi, ayı fügürlerine, canavarca tavır ortaya koymalarına neden olmuştur.
b.)Çeçenistan'ın petrolün işlenmesi ve ticaretindeki rolü bu işgalin ikinci nedeniydi. Bu bölge geçmiş dönemlerde Avrupa'nın en önemli petrol üreticisi sayılıyordu. Moskova'nın bu hususla ilgili kızdığı bir başka nokta; Çeçen petrolünün Rus istatistiklerine girmeden diğer bölgelere ulaştırılmasıydı. Bu Moskova'nın kendine bağlı otonom bölgeler üzerinde kurmaya çalıştığı ekonomik otoritenin sarsılması anlamını taşıyordu.
c.)Bir başka ekonomik neden de Hazar petrollerinden Rusya'nın pay alma isteğiydi. Avrupa Orta Doğuya olan enerji bağımlılığını azaltmak için hazar petrollerinin bir boru hattıyla Batıya ulaştırılması arzusundaydı. Bu hattın geçeçeği güzergahı belirleyecek temel ölçü istikrardı. Rusya bu petrolden pay alabilmek için hattın Kafkasya'nın Kuzeyinden geçerek Karadeniz kıyısındaki Novorossik limanına ulaşmasını istiyordu. Belirtilen bu bölgede Çeçenler yaşıyordu.
d.)Çeçnistan önemli Tren ve karayolu bağlantıları üzerinde idi. Kafkasya'nın çeşitli bölgelerin, Trans-Kafkasya ve Güneydoğu Avrupa'ya bağlanan tek ulaşım hattı Çeçenistan üzerinden geçiyordu. Ayrıca yine bu hat bölgeyi Dağıstan, Azerbaycan ve Iran'a bağlıyordu. Rusya bu denli stratejik öneme sahip bölgenin kontrolünden çıkmasına razıolamazdı. Çünkü bu Rusya'nın hem bölge ülkeleri üzerindeki hakimiyetini azaltacak, hem de Avrupa'ya olan kapısını kapatıp onu kendi iç huzursuzluklarıyla ba başa bırakacaktı.
Bunların dışında Rusya'nın iki bahanesi vardır:
1.Çeçnistan güya çeşitli mafya ve suç örgütlerinin merkezi durumundadır. Çeçenler zaman zaman Moskova'nın merkezinde dahi önemli saldırılar gerçekleştirebil-mektedirler. Hatta Ruslar bunu bir propagandaya dönüştürerek bununla dünyayı ve daha ötesi Çeçenlerle kan ve din bağı olanları (Türk ve Müslümanları) ne yazık ki- oyalayabilmektedir.
2.Güya bu bölge fundamentalist akımların merkezi durumundadır. Aleyhlerine gördükleri her hareketi bir şekilde mahkum etme becerisine sahip olanların son iddialarından biri de budur. Kimine Şii, kimine Vahhabi, kimine de bir başka şey...Yeter ki Müslümanlar arasında farklılıklar meydana getirilebilsin ve birbirlerine destek çıkmaları engellensin. Bu günlerde devam eden savaşta geçmişe nazaran Müslümanların duyarsızlıklarını Ruslar, bu propagandalarına borçludurlar. Acı olan bu tür propagandaların Müslümanlar arasında makes bulmasıdır.
Bütün bunlar Rusya'nın bu bölgeden vazgeçmeyeceğini, bu gün sürdürdükleri acımasız savaşı kazanamayıp geri dönmek zorunda kalsalar bile:- inşaallah öyle de olacak- bölgeyi rahat bırakmayacaklarını göstermektedir.
Allah Çeçen Mücahitlerinin yardımcısı olsun, onlara Ruslar karşısında galip gelmeyi nasip eylesin diyoruz.