Batı Dünyasında Cinler Paganlarda, putperestlerde tanrılardan daha alt kademede bulunan,doğaüstü varlıklar olarak kabul edilir Demon "Daemon" olarak adlandırılırlar. Antik Yunanlılar bunları ruhsuz, yapışkan ve rahatsız edici varlık kabul edilirlerdi. Romalıların Larves adını verdikleri cinler ise ruhsal bir bozulmanın, ruhsal bir çürümenin sonucu sayılırlardı. Ölen insanın gölgesinin bir cine "demon" dönüştüğüne inanırlardı. Eflatun Daemonlar'ı ölülerin ruhları sayardı. Başlangıçta tarafsız olarak kabul edilirlerdi. Zamanla bir ayırıma gidildi. İyi olanları koruyucu, kötü olanlar ise Şeytan'ın hizmetkarı sayıldı. Sonunda Demon sözcüğü neredeyse şeytanla eş anlamlı sayılır oldu. Cin Çarpması Nasıldır?
Cinlerin tasallutu kendi bünyeleriyle ilgilidir. Yaratılış olarak dumansız ateş tabir ettiğimiz şuurlu bir enerji kütlesi olan cinler, kendi bünyelerinden bir çeşit ışın olan manyetik akımlar ve enerjiler çıkarırlar. İnsan, bir molekül yığını olmasına rağmen o da birçok ışın üretir ve yayar. Hatta her insanın vücudu belli bir frekansta enerji dalgaları yayar, bu dalga boylarıyla insanlar arasında dostluklar kurulur, düşmanlıklar oluşabilir. Yalnız, cinler de insanlar gibi farklı yapılara, değişik ırklara mensupturlar. Su, ateş, hava, toprak karakterli çeşitli cin toplulukları vardır, bu karakterleri yaşadıkları ortamdan ve yerlerden kaynaklanır.
İnsan vücudu, kişiden kişiye değişen hassasiyette yaradılmıştır. Tıb ilminde tesbit edilen akupunktur noktalarında olduğu gibi, insanın manyetik akım, ışın ve şua alan çeşitli vücut bölgeleri vardır. Bazı insanlarda bu yerler doğuştan kapalıdır. Ne kadar manyetik akım ve enerji göndersen de almaz. Kimi insanlarda da bazı bölgeler hassas olabilir, gerek bir büyü sonucu, gerek tabiatta serbest dolaşan enerji akımlarından, gerek manyetik bulutlardan, gerekse doğrudan bir cinnî tesir sonucu rahatsızlık meydana gelir. Ortaya çıkan bu açıklık ve menfezden manyetik akım vücuda yerleşir. Evvelâ insanın sinirlerine, beyin sistemine tesir eder. Bu sefer, vücudun ürettiği enerji ve elektrik akımı düzensiz hâle gelir, en gelişmiş röntgen makinelerinin çekemediği, tesbit edemediği manyetik yaralar ve ağrılar ortaya çıkabilir. Manyetik akım, zamanla hücre düzenine tesir edebilir, biyolojik bazı rahatsızlıklara da yol açtığı gibi, kişi artık psikolojik bir hasta durumundadır. Vücutta meydana gelen, beyindeki sinir tahribatı belki bazı tıbbî ilâçlarla tedavi edilebilir. Ama, hangi sebepten olursa olsun insan vücuduna yerleşen manyetik akım, ışın veya şua o bölgeden alınmalı, izale edilmelidir. Burada devreye, yaratılıştan metafizik âlemle irtibatlı, medyumluk özelliği olan insanlar ve büyük âlimler ile Hz. Peygamberden (s.a.v.) rivayet edilen dualar devreye girer. Yalnız, sinirlere, beyne tesir eden şeyin manyetik bir akım veya maddî bir sebep olduğunu tesbit etmemiz gerekir.
Doğuştan gelen bir kabiliyet olarak elinde, gözlerinde manyetik enerji yoğunluğu olan kişiler, insanların hangi bölgelerinin hassas olduğunu, menfezlerin nerede bulunduğunu, hangi yerden akım aldığını ânında tesbit edebilir. Cinler, tesir ettikleri kişileri, böyle insanlardan uzaklaştırmaya çalışırlar. Çünki, kendi manyetik akımlarını ancak, dualar ile manyetik okumalar ve müdahaleler giderebilir. Cin Görünür mü? Cinlerin insanları görmelerine bir mani yoksa da vücut yapılarımızın farklılığı sebebiyle insanların onlarla işitilebilir ve görülebilir fiziksel bir beraberliğe girmelerinde engeller bulunmaktadır. Bunun yanı sıra peygamberler ve seçilmişlerin kendileri ile görüştükleri gerçektir. Doğruluklarına artık neredeyse kuşku duyulmayacak şekilde çoklukla yaşanan, belki de siz şu satırları okuyanlarında yaşadığı ve yaşanmaya devam eden olaylar, bir cin maskaralığı olan ruh çağırma oturumlar ve benzeri müşahedelere dayanan çeşitli TV kanallarının gizemli adlar altında yayınladıkları istisnai olaylar insanlarla cinler arasında ilişki kurulabileceğine bir kanıt olarak niye kabul edilmesin ki?
Bu arada unutulmasın ki, onların hep görülmez olmadığını düşüncesine saplanmayalım. Bazı şeytanlaşmış insanların varlığı malumlarınızdır. Bu tip insanlardan Allah'a sığınılması Kur'an da açıklanmaktadır.
Cinci Hocalar
Cenabı hakkın ateşten hal ettiği cinleri , kendi hükmü altına alması veya onlarla dostluklar kurarak olmasını istediği bir işte yardımlarını ve bilgilerini alarak sonuca ulaşmaya çalışan kimseye denir.
Cinlerle arkadaşlık kurmak, belkide son zamanlarda hepimizin sıkça rastladığımız, hatta bazen ise kıskanarak bakılan bir olay halime gelmeye başlamıştır. Fakat, bazı insanların benim iki tane cinim var, gibi bir takım dengesiz laflar ortaya koyması, konunun aydınlanmadığının bir yanıtı olarak karşımızda durmaktadır. Oysaki, insan yaradılışındaki üstünlüğünü kabullenemeyen şeytan ve yandaşları, insanları alt etmek için ellerinden gelen gayreti göstererek insanlardan üstün olduklarını kanıtlamaya çalışmaktadırlar. Şeytanın Allah"tan insan oğlundan üstünlüğünü kanıtlamak için izin almasıdır.
Şunu hatırlatmak isterim ki, cinlerle insanların arasında bir perde Cenabı hak tarafından mevcuttur. Yaradılışımızda, bizlerin onları görmemesi için gözlerimize Allah bir perde ile kapatmıştır. Bazı yapılan dualar sonucunda, kalp gözümüzün açılmasıyla birlikte onları görme şansımız vardır. Fakat bunun tam tersi olarak da, bazılarının ise şeytanın yardımıyla da perdeleri açılmıştır. Bu kişiler şeytana ruhunu satmış ve inançlarında düşüklük olan ve cinlerle tam bir dostluk kuran kişilerdir. Bu yüzden de kötü güçten perdeleri açılanların, rahmani olan cinleri görmesi zordur. Fakat şer cinler, kendilerini rahmani iyi cinli gibi onlara gösterebilirler. Şer güçten perdesi açılan hocaların, bakan kişilerin iyi ve kötü cinli ile arasındaki ayırımı yapmaları çok zordur. Algılamalarının rahmani güçte çok az ve zayıf tır. Bunun nedeni ise gücünü şer güçten şeytandan almış olmalarıdır.
Toplumda kendini cinci hoca diyen insanların bir çoğu, sadece ve sadece cinlerle diyalog kurduklarını ve onları gördüklerini savururlar. Oysaki, günümüz cinci hocaların sadece ve sadece kötü niyetli işlerle uğraştıklarını, çok azının ise iyilik yönünde bir takım işlemler yaptığı bilinen bir gerçektir.. Cinler, hocalara ilk başta bir takım olaylar için doğru bilgi verirler. İleriki zamanlarda da duygu ve algılama ile ilgili bir takım his vererek, kişinin her konuyu bilmek istemesi, her şeyi ben bilirim sevdasına kapılmalarına yol açar.
Daha sonraki zamanlarda, kişi kendine verilen en büyük nimet olan akıl ve mantığını çalıştırmadan sadece kalbine gelen hisle ve cinlerin yönlendirmelerine bakarak konu ve hayat akışını sağlamaya çalışırlar. Bazı ileriki boyutlarda ise durumlar daha da artarak verilen bilgiler doğrultusunda güven sağlayan cinler kişinin evliyalık mertebelerine ulaştıklarını anlatır ve o kişin evliya"lık makamının üst düzeylerine kadar gideceğini söyleyerek, kişinin kendini üstün bir varlıkmış gibi hissederek kibirlenmesini sağlarlar. İşte bu andan itibaren, bakan kişi sorunlarla karşılaşma zamanı gelmiş olacaktır.Bir başkasının sözü doğru bile olsa kabullenmeyerek tek doğru olarak kendini göstermeye çalışır.
Buradaki en önemli olan olay cinlerle dostluk kuran kişiler, belli bir aşamadan sonra, cinlerin verdikleri bilgilerin tutarsız ve yalan çıkması üzerine psikolojik bunalımlara düştükleri, kabullenemedikleri ve onların yanlış bilgilerini doğru sayarak kendilerini aldattıkları görülmektedir.
Cinci hocalarda, da bakım yapanların değişik olarak bakış şekilleri vardır. Bunlardan bazıları, suda bakanlar,kitaptan bakanlar,tırnakta bakanlar, bir boşluğa bakarak, görerek bakanlar, hamile yada küçük çocukları dualar okuyarak uyutarak bakanlar, diye ayırmak mümkündür. Buradaki en önemli olay ise bu bakımların en ortak özelliği cinci hocaların bildikleri duaları okuyarak cinleri etki altına almaya çalışmalarıdır.
Cinci Hocaların Bakım Şekilleri
Suda bakanlar
Bir kap içerisini su koyarak ve bu suyun içine, bildikleri ayetleri okumak suretiyle cinleri suda toplayarak onlarla iletişim kurmasıdır.
Kitaptan bakanlar
Eski din alimlerinin yazmış oldukları bilgilerden faydalanırlar. Geçmiş zaman ki alimler tarafından tertip edilen dualar ve onların verdikleri örneklerden yola çıkarak, kendi bilgilerini de katar ve yorumlarlarını iletir.
Aynada bakanlar
Ayetleri, eski zaman alimlerinin derlemiş olduğu duaları okumak suretiyle aynaya toplanan cinleri, TV ekranında seyredermiş gibi görerek aldıkları bilgileri iletirler. Bu bakım tarzı genellikle rahmani olmayan cinlerin, aynada toplanması muhtemeldir.buda bakım yapan yada davet eden kişinin manevi gücü, cinlere olan hakimiyetinden kaynaklanmaktadır. Önemli bir hususta bu tür bakımların bakan yada davet eden kişi üzerinde kalan enerjinin yani cinlerin ileriki zamanlarda rahatsızlık vermesi muhtemeldir.
Tırnakta bakanlar
Ayetleri veya eski zaman alimlerinin derlemiş olduğu duaları okumak suretiyle baş tırnağının üzerinde cinleri, bir TV ekranını seyredermiş gibi görerek aldıkları bilgiyi iletirler. Dikkatle yapılması gerekir. Bakan kişinin cinleri, hüküm altına alamaması durumunda, farklı türde değişik olaylar yaşayabilmesi muhtemeldir.
Uyutarak bakanlar
Burada bakan hocanın göz perdesinden dolayı, cinleri göremeyerek okumalar yaparak bir başka kimseyi aracı kullanmasıdır. Sıkça karşılaşılan bu olay en tehlikeli olanıdır.Kesinlikle uzak durulması gerekmektedir. Burada daha öncede, bir çok filmlerde karşılaştığınız hipnotizma denilebilecek bir olay gerçekleşmektedir. Hocanın, aracı kullandığı kişinin vücut enerjisi ve manevi gücü çok önemlidir. Bir çok sakıncası vardır. Sakıncaların en önemlisi bu bakımdan sonra vücudunda kalan enerjiyi atamayan kişiler, ileriki zamanlarda ciddi manevi ve psikolojik rahatsızlıklarla karşılaşmışlardır. Kalan etkiyi yok edebilecek türde bir hocanın olmayışı, buna bağlı olarak kişinin bu türdeki denemelerin ilk başlangıcı olursa , farklı etkiler alması, bilgi veren yada yardım eden cinlerin, ondan gitmek istememesi gibi bir takım etkileri mevcuttur. Bu yüzden de tamamen bu tür olaylardan uzak durulması gerekmektedir.
Cinler
Cinlerle ilgili bilgiler doğrudan ve işaret yoluyla verilmektedir. Hadislerin ışığında açıklanma gerekirse insan benzeri varlıklardır. Yeryüzünde yaşadıkları gibi göğe de yükselebilirler. Bizim anladığımız manada ateşsel değil ışınsal yaratıklar olması muhtemeldir. Işığın enerjiye dönüştürülmesinde sağlanacak ilerlemelerle birlikte onlarla ilgili bir sır perdesininde kalkması beklenilmektedir.
Cinlerinde erkeği ve dişileri olduğu gibi onlarda ürerler ve ölürler. Akıl ve irade sahibidirler. Onlar da insanlar gibi emir ve yasaklara uymak Allah'a ibadet etmek için yaratılmışlardır. İnsanların peygamberleri onlarında peygamberleridir. Cennetle de nimetlendirilecekleri olduğu gibi Cehennemle de azablandırlacak olanları vardır.
Yeryüzündeki çalışmaları devam etmekle beraber, peygamberimizden sonra gökyüzüne çıkıp bilgi edinme girişimleri, koruyucu melekler ve delici alevlerle engellenmiştir.
Farklı kültürel seviyelerdedir. Hz.Süleyman devrinde ileri derecede bilimsel ve sanatsal etkinlikleri görülmüştür. Ordu da yer aldıkları gibi, mühendislik, ustalık ve dalgıçlık görevi yapmışlar, heykeller, büyük havuzlar ve sabit kazanlar inşa etmişlerdir.
Cinler, ne geleceği bilerler ne de kendileri dışında olan olayları bilebilirler. Gayb bilgisi Allah'a mahsustur.
Bilmediğimiz yöntemlerle zarar verme kapasitesine sahip şeytanlaşmış cinler vesvese verebilir, kalplerimize şer tohumları ekebilirler. Dinimizde haram olan büyü türü işleri oyunlarına alet edebilirler. Ancak şu unutulmamalıdır ki mahiyeti bilinmeyen fısıldamalar dışında hayatımıza müdahale yetkileri yoktur. İnançlarını yaşayan, Allah'ı zikreden ve kendilerinden Allah'a sığınan müminler üzerinde cinlerin hiç mi hiç etkileri yoktur.
Cinler İnsanlara Tâbidir
Cinlerin de, tıpkı insanoğlu gibi, farklı farklı huylarda olanları vardır. Onlar da bizim gibi yer, içer, evlenir, çoğalır ve hayatlarını devam ettirirler.
Düşünce ve fikir açısından da her zaman insanlarla bir paralellik sözkonusudur.
"Bize gelince, bizden iyiler de var, böyle olmayan (kötüler de) var. Biz çeşitli yollara ayrıldık." (Cin/11)
Bugün insanlar arasında mevcut bütün doktrin ve düşünce farklılıkları, cinler arasında da mevcuttur. Zira onlar, insanlara tâbi varlıklardır. Durum böyle olunca, eğer beşer kendinden beklenen seviyede, Allah Rasûlü'nün arkasında çizgisini koruyabilse, cin ve ruhanîler de onun arkasında istikamete yürüyeceklerdir. Bizdeki iniş ve çıkışlar, onlarda da iniş ve çıkışlar meydana getirmektedir, çünkü bizim peygamberimiz, onların da peygamberidir. Ve bizler, onlar için uyulması gereken örnek ve önderler durumundayız.
Böyle olduğu için, Ümmet-i Muhammed'in sevinci, onların da sevinci olacak; hüznü, onları da hüzne gark edecektir. Burada şunu da söyleyebiliriz: Bizlerin kurtuluş için yeni bir çalışmaya girmemiz, onları da kurtuluş adına aksiyona sevk edecektir.
Öyle ise, bizim çalışmalarımız sadece bizimle sınırlı kalmamakta; cinler alemine de tesir etmektedir. Bir bakıma bizler nasıl olursak, onlar da öyle olma durumundadırlar.