Arama


RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
25 Ağustos 2008       Mesaj #396
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Fenerbahçe, Real Madrid DEĞİL

Fenerbahçe’nin en büyük hastalığı olan maçı kafada kazanmaya olan inanç, kendine yeni bir kimlik arayan takımda olumsuz sonuçlar doğuruyor. Gaziantepspor’a yenilerek lige puan kaybıyla başlayan Fenerbahçe’nin sorunu kulübeden değil, yönetim katından kaynaklanıyor.


34617ug9

Fenerbahçe son yıllarda taraftarını iyice alıştırdığı sezona puan kaybıyla başlama alışkanlığını bu yıl da sürdürdü. Ligin ilk haftasında baktı ki deplasmanda Gaziantep’le oynuyor, puan kaybetmeye çok müsait bir deplasman, bu fırsatı kaçırmadı ve Fenerbahçe 1-0 mağlup oldu.

Maçın ardından Alex ve teknik direktör Aragones’in yaptığı açıklamaları birleştirince Fenerbahçe’nin sorununu çok net bir şekilde anlaşılıyor. Alex “Bundan daha iyi oynayabildiğimizi biliyoruz” dedi. Aragones’se sadece ileri uçta değil, orta saha ve savunmada da hızla iyileştirmeler yapılması gerektiğini söyledi.

Geçen yılın taktiği

Başarılı bir takımın teknik direktörünün yerine gelmek gerçekten zor bir iş. Aragones de şimdi bu zorluğu yaşıyor. Fenerbahçe, Avrupa Kupası maçlarında kadro kalitesi olarak kendinden zayıf takımlarla karşı karşıya geldi. Bu maçlarda sıkıntılı dakikalar yaşasa da sarı-lacivertliler oyunu bir şekilde çevirmeyi becerdiler. Ancak o maçlardan sonra da ısrarla takımın orta saha direncinin düşük olduğunu, sıkı bir takıma karşı bu zaafın daha da netleşeceğini belirttik. Aragones de bunu görüyordu ki; ilk maçı fazla risk almadan atlatmak istedi. Bunun için de takımın son derece alışık olduğu Zico’nun geçen yıl kullandığı sistemle maça başladı. Oysa takıma başka bir kimlik kazandırmaya çalıştığını defalarca göstermişti. Şimdi hem kendi sistemini tam anlamıyla oturtamadığını ne de geçen yılki yaklaşımdan destek alarak sonuç alamayacağını gördü.

Kafalar rahat değil

Şimdi Fenerbahçe’nin önünde son derece kritik bir maç var. İlk maçında 2-2’lik deplasman beraberliği aldığı Partizan, Fenerbahçe’nin konuğu olacak. Avantajlar açıkça ortada. Deplasmandan gollü beraberlik getirmişsin, kendi sahanda seyircin önünde oynayacaksın, önceki maçlarda olduğu gibi yine daha deneyimli bir kadroyla sahadasın. Kafan rahat mı? Değil.

Üstelik bu sezon Fenerbahçe çok da büyük bir transfer sarsıntısı da yaşamadı. Marco’nun yerine Emre, Kezman’ın yerine Guiza geldi. Güzel bir anlaşma.

“Bizden büyük kimse yok” anlayışı

Fenerbahçe’nin sorunu artık çok açık. Kendinden zayıf takımlara karşı konsantrasyon problemi yaşıyor. Bu sorunun nedeni ne geçen yıl Zico’ydu ne de bu yıl Aragones. Fenerbahçeli futbolcular, bir kulübün büyüme sancıları içinde performans sergiliyor. Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’yi dünyanın sayılı takımlarından biri haline getirme rüyası, futbolcuların kafasını ziyadesiyle karıştırıyor. Takım, otobüsten bir iniyor sanırsınız Real Madrid, Gaziantep’e gelmiş. Hem takımın kurumsal kimliği (kıyafetler, dış görünüş vb.) hem de kurumsal yönetim stratejisi “Bizden büyük kimse yok” anlayışına dayanıyor. Oysa Fenerbahçe “Bizden büyük kimse yok” diyecek bir başarıyı ortaya koymadı. Sadece Avrupa’da önemli bir yükseliş trendinde olduğunu hem yurt içinde hem yurt dışında gösterdi. Avrupa transfer borsasında hatrı sayılır bir yer edindi. Hem oyuncu alarak hem de oyuncu satarak.

Fakat rakiplerini rakip yerine koymak zorunda. Eğer sahada kendi oyun özelliklerini defalarca denemezse, bir mahalle takımı bile Real Madrid’i yenebilir. Futbolun sonuç getirmesi için takımın sportif olarak biriktirdiklerini sahada icra etmesi gerekir. Eğer böyle olmasaydı herkes bütçesini ve marka değerini çıkarırdı, büyükten küçüğe sıralayıp şampiyonu belirlerdik.

Fenerbahçe’nin ayakları yere basmalı. Yoksa geçen sezonki gibi yine şampiyonluk kaçar ve “Ama biz hak ediyorduk” diye ağlar durur sarı-lacivertliler.

Onur Yazıcıoğlu / Goal.com