Hiç bu kadar bekletmemişti diye düşündü delikanlı.
Buluşma yerine geleli 45 dakika olmuştu.
Cep telefonunu da açmıyordu. Herhalde yoldadır ve duymuyordur, şimdi gelir diye düşündü.
Bir banka oturdu ve beklemeye başladı. Beklediği yer ortasında fıskiyeli bir havuzu olan küçük bir parktı. Havuzun çevresinde yürüyüş yolu , hemen bitiminde hepsi havuza dönük banklar ve tam arkalarında da çimlerle başlayıp ağaçlarla devam eden yeşil bir örtü vardı.
İlk tanıştıkları an geldi aklına. O günde her zaman ki gibi kampusün tam karşısındaki kafede arkadaşları ile oturmuş muhabbet ediyorlar bir yandan da patates kızartması yiyorlardı.
Patateslerini küçücük kasedeki zaten çok az kalan ketçaba olanca bulayabilmek için savaşırken tam köğsünün ortasına koca bir kan damlası gibi yapışı vermişti.
Tezgahta duran garsondan peçete istemek için gittiğinde garsonun cevabı ve gördükleri karşısında dona kalmıştı o an. Garson elinde tek bir peçete kaldığını ve bunu göğsünün tam ortasına ketçap döken yanındaki kızla paylaşmaları gerektiğini söylüyordu ikisine de.
Sadece birbirlerine baka kalmış gülümseyememişlerdi bile bu komik tesadüfe.
İlk defa yine bu parkta buluşmuşlardı. Çiçelk alsam mı yoksa henüz erken mi diye kafa patlatılan yarım saatin sonunda tek bir papatya alıp özenle folyolatmıştı sapını.
Tam 5 dakika beklemişti ama parktaki yeşillikleri havuzdan su içmeye çalışan kırlangıçları ve ağaçların hemen dibinde biten yabani mantarları seyrederken pekte fark etmemişti zamanı.
Onu gördüğündeyse çevredeki her şey bir anda görünmez oluvermişti. Elindeki çiçeği mahcup uzatırken dua ediyordu ellerinin terlediğini anlamasın diye. Aynı şeyleri düşünüyordu kız tokalaşırken , ‘acaba anlamışmıdır’ .
Yaşlı bir adamın elindeki bastonunu düşürmesi ile kendine geldi delikanlı. Hemen kalktı ve bastonunu verdi teşekkür eden adama.
Saatine baktı , en son baktığından beri 20 dakika geçmişti. Bir saati geçmişti randevu saati.
Bir kez daha aradı cep telefonunu , yine cevap vermiyordu. Meraklanmaya başlamıştı.
Kesin sınavda bir terslik oldu diye geçirdi içinden. Filoloji de okuyordu ve bu gün son finale girecekti.
Hemen fakülteye gitmek için hızlı adımlar otobüs durağına ilerlemeye başladı.
Bir saatten fazla geç kalmıştı genç kız. Koşar adımlarla parkın demir kapısını hızla iterek içeri girdi.
Banklara oturmuş kuşlara ekmek atan yaşlı bir adamdan başka kimse yoktu. Kim bilir nekadar kızmıştır bana diye geçirdi aklından. Sabah sınav sırasında sessize almış yetişme telaşıyla da unutmuştu. Kaç kere aramıştı acaba. Telefonuna baktı 7 cevapsız arama vardı . Hemen aradı telefon çalıyor ama kimse açmıyordu. Sınav sonrası hocanın odasında bir saat nasihat dinlemese bunların hiçbiri gelmeyecekti başına .
Kesin beni merak etti ve eve gitti diye düşündü. Otobüs durağına doğru yürümeye başladı.
Durakta her zamankinden fazla bir kalabalık ve telaş vardı. İnsanlar yerde yatan birinin etrafında toplanmışlardı. Galiba biri kaza geçirmişti. Hiç dayanamazdı bu tür sahnelere , başını çevirerek bakmadan geçti. Koşuyordu dedi adamın biri , yola bakmadan fırladı otobüsün önüne . Kulak kabarttı söylenenlere genç kız.
Otobüs şöförü , valla görmedim , birden önüme atladı diye dert yanıyordu bir köşede polise.
Ambulans gelmişti sonunda. Herkes ilk müdahaleyi yapacak zannederken sadece üzerine bir örtü örttü doktor. Ölmüş bu dedi polis memuruna.
Ölmüş bu , genç kız bu söze çok kızmıştı. Bahsettikleri şeyden ne oldu belli olmayan bir yaratıkmış gibi konuşuyorlardı sanki.
Dayanamadı , bakmak için olduğu yerde arkasını döndü ve yerde üzeri örtülü yatan cesede baktı. Galiba bir erkekti , ayakkabılarından anlamıştı bunu. Başka bir yeri de gözükmüyordu zaten.
Üzerinden kimlik çıkmadığından bahsediyordu polis, Tanınacak durum da değildi ona göre, yüzündeki kan yüzünden.
Genç kızın midesi bulanmıştı bunları duyunca. Otobüste hala gelmemişti. Gitmeliydi , kim bilir ne kadar merak etmişti sevgilisi. Tekrar aradı cep telefonundan , çalıyordu . Uzun uzun çaldı telefon, ya duymuyordu ya da okadar kızmıştı ki bilerek cevap vermiyordu. Tamam kapayacakken alo dedi karşı taraf. Bu sesi tanımıyordu. Siz kimsiniz dedi genç kız. Sanki kendi sesini duyar gibiydi.
Ben polis memuru Ahmet dedi karşı taraf. Sesi duyduğu yere doğru döndü kız . Alo alo diye yerde yatan adamın başında duran polisi görünce bir titreme geldi içine. Her şey sim siyah olmuştu sadece polisin elindeki telefonu görüyordu. Tanımıştı, sevgilisine doğum gününde kendisinin hediye ettiği telefondu o .
Ve her şey karardı. Olduğu yere yığılı verdi gen kız.
…………………………..
…………………………..
…………………………..
…………………………..
Gözlerini açtığında hastane odasındaydı. Yatağın tam yanındaki koltukta ev arkadaşı uyuya kalmıştı. Odada birkaç ayrı vazo vardı çiçeklerle bezenmiş.
Anlamaya çalışıyordu. Yattığı yerde doğrulmaya çalıştı.
Diğer bir koltukta duran hırkayı gördü.
Çığlığı arkadaşını uyandırmıştı. İstemsizce ağlıyordu. O kadar hızlı ağlıyordu ki nefes bile almıyordu. Geçti , sakin ol diye telkinlerde bulunuyordu arkadaşı. Duramıyordu , o öldü diyebildi sadece. O öldü.
Hıçkırıkları o kadar sıklaşmıştı ki nefes alamadığı için morarmaya başlamıştı yüzü.
Çığlığı duyar duymaz içeri dalı verdi delikanlı . Koşarak sevgilisine sarıldı. Ancak kızcağızın kimseyi görecek hali yoktu. Nefes alamıyordu. Doktorlar yetişti odaya ve hemen bir iğne yaptılar. Genç kız sakinleşti ve derin bir uykuya daldı.
Gözlerini açtığında , sevgilisi ellerini avuçlarının içine almış sıkı sıkı tutuyor ve öpüyordu.
Ben de mi öldüm diye fısıldadı genç kız. Delikanlı ağlıyordu. Seni çok seviyorum dedi delikanlı. Gözlerinden akan yaşlar gen kızınkilerle karıyordu. Birbirlerine sarılıp ağladılar.
…………
…………
Ama nasıl dedi geç kız . Nasıl olur. Sen oradaydın . Yerde yatıyordun ve telefonu başındaki polis açtı . Nasıl …?
……………….
……………….
Delikanlı hızlı adımlarda otobüs durağına doğru yürüyordu. Bir yandan da elindeki telefonla sevgilisine mesaj yazmaya çalışıyordu. Tam evet tuşuna basacaktı ki , kirli sakallı patlak gözlü bir genç telefonu elinden kaptığı gibi koşmaya başladı. Delikanlı ne yapacağını bilmeden dona kalmıştı. Köşeyi dönüp gözden kaybolmuştu hırsız.
Çevrede olayı görenler karakola gitmesini söylüyordu ama , telefonu düşünecek hali yoktu .
Sevgilisini çok merak etmişti ve hemen kampüse gitmeliydi.